Ana Sayfa Haberler “ŞİZOİD BULUT” üzerine notlar- Musa Saygı

“ŞİZOİD BULUT” üzerine notlar- Musa Saygı

1
“ŞİZOİD BULUT” üzerine notlar- Musa Saygı

Musa Saygı’nın Mart 2023 de Klaros yayınlarından çıkan ilk şiir kitabı ŞİZOİD BULUT,
ODTÜ Edebiyat Kulübü içerisinde 1980 li yıllarda başlayan ve aralıklarla günümüze kadar
gelen amatör şiir çalışmalarından bir seçkidir.
Her yazar, çizer ve sanatçı gibi şair de eserlerinde kendi içsel örüntülerini dışa vurmaya
çabalarken, içinde yaşadığı dönemler ve yerlerde ne olup bittiğine ister istemez tanıklık eder.
Bu tanıklık bazan sistemli, bilerek isteyerek yapılan bir gözlem olabileceği gibi, çoğu zaman
farkında olmadan, yapılan her çalışmanın içinde gösterir kendini.
Şiirlerinde aşk, özgürlük, sevgi, eşitlik gibi insanın evrensel değerlerine oldukça geniş yer
veren Musa SAYGI, dünyada ve Türkiye de çevremizi saran baskı ve şiddet sarmalını görüp
dizelerine taşıdı. Gezi Parkı protestolarında katledilen Berkin Elvan için yazıldığı ilk bakışta
belli olan Çıplak Hayal şiiri bunlardan birisidir.
ÇIPLAK HAYAL şiirinde,
“Kına gözlü çocuklar 
Bir sıcak somun alımı çıktıkları sokaktan
Yükselince gökyüzüne,
Çıplak bir hayal kaldı
Öksüz sokaklarında, 
Meydanları yasaklı
Küskün şehrin.”
Meydanları yasaklı küskün şehirlerimizde, sokağa çıkmanın bedelini canlarıyla ödeyen
çocuklarımız ve gençlerimizden bize kalan hüznü, çıplak bir acıyla anlatır. Şiirlerinde genişçe
bir yer kaplayan özgürlük; özgürlük istenci, özgürlük mücadelesi ve özgürleşmenin bedeli
gibi konular çerçevesinde ele alınırken bazen de bir çocuk resminin içinde en saf halini alır.
“Özgürlük;
Bir çocuk resminde
Başların ayak, ayakların kulak olması
Dalların kök, köklerin çiçek açmasıdır.”
Özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyanın ve Türkiye’nin yakıcı bir sorunu olan göçü,
göçmenliği ve göçmenleri anlatan şiirlerinden “MÜLTECİ DALGALAR” da, mültecilerin
özgürlük arayışlarını yeniden doğma isteği olarak tanımlar.
“Bazen çaresizce
Ölüm kokulu denizlerde,
Mülteci dalgalara binip
Kıyılara vurmaktır göç etmek.

Bazen de yalnızca
Yavaş ama sürekli ölmektense;
Özgürlüğü seçmek,
Yeniden doğmaktır göç etmek.”
Şiirlerinde göçün, göçmenliğin nedenlerinden birisi olarak gördüğü özgürlük düşmanı,
konuşmayı bile yasaklayan zorba yönetimleri anlatırken, o zorba yönetim biçimlerini
içselleştirmiş bireylere eleştiri getirmeyi de unutmamıştır.
“Uyanmak için kurşunsuz, kavgasız sabahlara
Göçtük zorbasız zamanlara.
İçimizde saklı, sinsi zorbalar
Zalim korkularla göçtük.
Cehaletin duvarlarından,
Baskının,
Zulmün,
Suskunluğun
Ve lincin sokaklarından,
Konuşulabilen meydanlara göçtük.”
İlk şiirlerinden bir örnek olarak kitaba giren “Işık Denizi” de yazarın söylemek istediğini
apaçık yalın bir dille anlattığı şiirlerindir. Bu şiirinde 1980 li yıllarda üniversitelere ve
aydınlara karşı yapılan baskı ve yıldırma amaçlı tutuklamaların onları korkutamayacağı,
özgürlük ve aydınlanma mücadelesinin hapishanelerde de hiç hız kesmeden devam edeceği,
yalın bir dille anlatılmış. Bu şiirin bir bölümü halen ODTÜ rektörlüğünün yanı başında
bulunan 9 aylık boykotun anısına yapılmış anıtın üzerindedir. ODTÜ öğrencilerinin,
akademisyenlerinin ve çalışanlarının omuz omuza yaptığı 9 ay süren boykot ve ardından
yaşanan olaylardan sonra, boykotun anısına öğrencilerin saldırıya uğradıkları yere 9 direkten
oluşan bir anıt dikilmesi ve sonrasında anıtın üzerine IŞIK DENİZİ şiirinden bir bölüm
yerleştirilmesi, ODTÜ Edebiyat Kulübü hakkında yapılan çalışmalarda da sık sık yer
bulmuştur.
“Nice ölüm türkülerinden
Kurtuluş marşları yarattık.
Bulup çıkardık yaşamı
Saldırı dolu gecelerden gündüzlerden,
Savunduk ölesiye
Işık denizi yaşam, yaşam ışık denizi olsun diye.”
Musa SAYGI şiirlerinde bölgenin ve ülkenin toplumsal sorunlarına olduğu kadar kendi duygu
dünyasına da bir amatör şair duyarlılığıyla eğilir. Babasından, annesinden, kızından ve
sevdiklerinden uzakta geçirdiği zamanların ürünü, özlem yüklü dizeler kitabın her köşesinde
karşımıza çıkar. Kimi zaman uzak bir babanın uykusunda örtü olur, bir başka şiirinde mor bir
kavanozda annesinin dokunuşlarını bulup sevinir.

“Benim babam bir başka üşür
Uykunun kuytu köşelerinde.
Sıcaklığını
Çocuklarında unutur her akşam,
Geceleri bir temmuz 
Ya da ağustos örtün üstüne.
Ben uzak babaların örtüsüyüm.”
Kimi zaman, EN GENİŞ AÇILI KUCAKLAR da arar annesini.
“En geniş açılı kucaklara bakın;
En Yasemin ve ful kokulu kucaklar  
Çocukluğumuzun kokularını taşır
Annemize varan bütün sokaklar.”
Şairin çocukluk yıllarına ve özelikle annesine olan özlemi TEL DOLAP şiirinin hemen her
dizesinde, tüm yoğunluğuyla duyulur.
“Yorgun bir maviyle açtı kanatlarını
Solgun sarı suskunlukların dolabı.
Önce dört köşesinden dokunuşu döküldü,
Raflardan kokulu sesi annemin.”
Musa Saygı, çocukluk yıllarına olan özlemini dile getirdiği şu dizelerde, geride kalan, kayıp
yıllarımıza geri dönme ve öpünce iyileşen yaralarımıza yeniden kavuşma isteğimizi hepimiz
için bir daha dile getirmiş.
“Yaralar biriktirdim,
Saklayamadığım çocukluğumdan,
Kayıp yıllarımdan kalma yaralar.
Ah, çocukluğumun en güzel yaralarıydı onlar,
Sen öpünce geçen,
Yokluğunda kanayan yaralarım.”
Doğduğu kentin adını verdiği KARAMAN şiirinde apaçık bir geriye dönme (regresyon)
isteğiyle karşılaşırız. Bu doğal bir süreçtir. Hepimiz, özellikle çocukluk ve gençlik
yıllarımızın geçtiği sokaklara, mahallemize ve evlerimize yıllar sonra döndüğümüzde o evlere
ve sokaklara karşı tutumumuz çok değişik olur. O mekanların içinde yaşadığımız zamanlarda
hiç dikkatimizi çekmeyen bir köşe, günlük akışın içinde sıradanlaşmış bir eşya, yıllar sonra o
mekâna döndüğünüz zaman, birdenbire, bambaşka bir kimliğe bürünür, çocukluğunuzun
gençliğinizin ayrılmaz bir parçası olur. Bağ kurduğumuz eşyalara olduğu gibi terk edip

gittiğimiz, arkamızda bıraktığımız o evlere, odalara ve eşyalara bin bir çeşit, sihirli anlamlar
yükleriz. O evler, içlerinde hiçbir eşya kalmamış, yıkık dökük bile olsalar, bizi çağırırlar ve
biz onların çağrılarına kulak tıkayıp sessizce önlerinden geçip gidemeyiz. Mutlaka eşiğinden
saygıyla geçip, her odasını, her köşesini tutkuyla tavaf eder, çocukluğumuz ve gençliğimizin
orada bizi bekleyen parçalarıyla yeniden yüzleşiriz. TEL DOLAP, KARAMAN, ÇATIK
KAŞLI TERBİYE şiirlerinde bu yüzleşmenin izlerini buluruz.
“Şizoid Bulutlar” da yer alan şiirlerin arasında hüznün, acının, sevincin yanında özgürlük
istencini, bireyleşme çabasını ve insana dair birçok şeyi görürüz ama hepsinden daha çok,
şiire en çok yakışan aşkı ve mücadeleyi buluruz. Son yıllarda yaratılmaya çalışılan
umutsuzluk iklimine teslim olmayı hiç düşünmemiştir. Güzel günlerin geleceğine olan inancı,
umudu hep dipdiridir dizelerinde.

“Bu sabah eteklerinde güneş getir
Buraların sonbaharına,
Saçlarında bin lodos taşı,
Isıt, buz tutmuş kalplerimizi.”

Musa Saygı

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here