Ana Sayfa Haberler [8. BÖLÜM ] VİETNAM – KAMBOÇYA  İZLENİMLERİ-VİETNAM DEĞERLENDİRİLMESİ- Attila Turnaoğlu 

[8. BÖLÜM ] VİETNAM – KAMBOÇYA  İZLENİMLERİ-VİETNAM DEĞERLENDİRİLMESİ- Attila Turnaoğlu 

0
[8. BÖLÜM ] VİETNAM – KAMBOÇYA  İZLENİMLERİ-VİETNAM DEĞERLENDİRİLMESİ-  Attila Turnaoğlu 

Burada sunulan metin içeriğinde Vietnam Merkez Bankası, Dünya Bankası, Vietnam analistleri gibi kaynaklardan yararlanıldığı gibi, gözlemlerimiz ve bazı görüşmelerimizin sonucunda edinilen bilgiler yer almaktadır.

Siyasi analistler, 20. Yüzyıl ikinci yarısı bölgesel ve iç savaşlar sonrası Vietnam’ın geçirdiği değişimler ve nihayetinde gerek ideolojik gerek toplumsal kabullenişler gerek ise de ülke yönetim yapılanmaları sonucunda Sosyalist Toplum olamadıklarını belirtiyorlar. Bunun temelinde yatan ana konu, bahis konusu savaşların bir işçi sınıfı devrimini doğurmadığı ve nihayetinde bir işçi sınıfı iktidarı kurulmamış olmasıdır. Ayrıca bir karşı-devrimle yıkılmadıkları da ortadadır.

Vietnam Ho Chi Minh’in bizatihi kendisinin, kökeni bir işçi olması ve olağanüstü kişiliği ve inancının ortaya koyduğu irade, Avrupa Komünist ve Sosyalistleri ve Rusya Yönetimi ile benzeri zor olan bir ilişki ağını kurmayı gerçek kılmış, 1930larda Vietnam Komünist Partiyi oluşturmaya kadar gitmiştir. Ülkedeki ezilmiş ve özgürlük isteyen nice insanların bu yapılanmaya katılımı ile verilen mücadele, her ne kadar kendisi 1969 yılında vefat etmişse de 1975 yılında zafere ulaşılmış ve Komünist Parti yönetimde tam söz sahibi olmuştur.

Bu süreç içinde Vietnam’ın bir işçi sınıfı devrimi yapmadığı ancak özellikle köylü ve çiftçi kesim ile zamanın küçük şehirlerindeki insanların bağımsızlık özlemlerinin sonucu bir bütünleşmeye gittiği gözden kaçamaz. Aksi halde bu kadar insanın ölümü başka nasıl açıklanabilir.

Ancak, şu gerçeği de ortaya koyalım. Sonra ne oldu. 1986 yılı ile birlikte Yönetim kapıları açarak ekonomik gelişimini yapabilmek için yabancı sermaye ve finansmanına davet çıkarmak kararı aldı. İlk 15 senede Vietnam Yönetimi 4000 civarında Lisans vererek ülkeye 16 milyar dolar mertebesinde kaynak sağladı. Sermaye girişleri ile birlikte 50 milyon doları aşan bir yapılanma oldu. Bu tarihlerde Vietnam GSYİH tutarının henüz küçük bir mertebesi bu yatırımlar sayesinde oluştu. 2022 itibari son 30 yılda ise toplam yabancı sermaye girişi 200 milyar doları aşmıştır.

Yıllar içinde oluşan endüstriyel sektörler petrol, gaz, giyim-ayakkabı, gıda ürünlerinde yoğunlaşırken, hala tarım, balıkçılık ve ormancılık faaliyetleri Vietnamlı emekçiler tarafından gerçekleşti. Bugün yabancı sermayenin pay aldığı özel sektör GSYİH tutarının % 45 mertebesini sağlamaktadır.

Bugün yabancı sermayenin Vietnam’a ilgisinin sebepleri, serbest ticari anlaşmalarının imzalanmış olması, göreceli siyasi istikrar, gelişen ekonomik reformlar, hala düşük işçilik ücretleri ve şehirleşen genç nüfus olarak sayılabilir. Bir önemli faktör de tarım kesimi emekçilerinin gelişen endüstriyel üretimlere doğru kaymasıdır. Bu henüz tarımsal üretim miktarlarını etkilememiştir, zira 98 milyon nüfus henüz tüm üretim sektörlerine yetecek mertebededir.

Biraz geriye dönelim. 1960’lardan beri süregelen ABD ambargosu gerek Avrupa (Fransa etkisiyle) gerek ise Japonya tarafından destek bulmuştur. 70’lerin sonuna doğru ise şiddetlenen zorluklar da üretimin yeterli olmaması, finansal kaynakların da çok kıt olması nedeni ile bazı kararların alınmasını gerektirmiştir. Dönem içinde soğuk savaş sürecinde de SSCB kendisi dolar sıkıntısında olduğu için Ruble yardımı yapabilmiş ise de, ihtiyaçlar için yetmemiştir. Destek veren Çin ise, gerek kendi gerek ise Vietnam halklarının nüfus büyümeleri karşısında zaten kendisine yetmeyen tarımsal gıda yardımı pek cılız kalmıştır. O yıllarda Vietnam’ın tarımsal üretim hedefleri gerçekleşememiş ve %70 mertebelerine ancak ulaşmıştır. Nüfusun yaklaşık %70’i kırsalda yaşadığı için kolektif üretimde problemler doğmuş ve Merkezi Yönetim yeni kararlar almaya zorlanmıştır. Gereken kontrollerin yapılabileceği düşüncesi ile bireysel-özel üretimlere izinler verilmeye başlanmış ancak 1985-86 döneminde hala üretim nüfusa yetmemiştir. Enflasyon %700 lere ulaşmış ve kıtlık nedeni ile Merkezi Yönetim iyiden iyiye kapıları açmak kararı almıştır. Sonrası yavaş yavaş yabancı sermaye girişi ve özel sektörün oluşma dönemi olmuştur.

“Doi Moi” adı verilen reform paketleri açılınca yeni ekonomik modelin adı “Sosyalist Merkezli Pazar Ekonomisi” olmuş. Üç ana parametre ile işe koyulunmuş: Tarımsal Reform, Fiyat Kontrol Mekanizması ve Yabancı Sermaye girişine izin.

Beraberinde Sovyetler Birliğinin ayrışma dönemi de girince Vietnam tamamen ürettiği Reformları en iyi şekilde uygulama ve kontrol altına alma gücünü ön plana çekmiştir.

Bu durum elbette Politik Bakışın da revizyonunu gerektirmiş. Meclis her ne kadar komünist siyaseti temel kılmaya çalışsa da Parti Merkezi Yönetimi yaşanan tüm zorluklar sonrası gelecek için yeni politikalar geliştirme kararına varmışlar ancak tümünün Vietnam usul ve şartlarına bağlı olarak sürdürüleceğini de açıklamışlardır.

Sonuç olarak son 30 yılda, ekonomik gelişme belli bir aşamaya ulaşmış, eğitim politika ve yapılanmaları raya oturmuş, uluslararası ekonomik, hukuk ve ticari anlaşmalar ve uygulamalara imza atılmış, kişi başı milli gelir 3900 usd’ye ulaşmıştır.

Tüm bu gelişmeler ne gösteriyor.

Merkezi Yönetim ağır bir savaştan çıkılması sonucunda Ülkenin gelişmesi için bir yol haritası çizmek zorunda olduğu noktasına gelmiştir. Bu anlamda temel üç konuda bir değişim gerektiğine inanır. Yapı ve yönetim kompozisyonu değişecek, karar verme süreci yeni prensiplere oturacak ve bir yeni elit gelişimine izin verilecek. Böylece hayata geçilen bu reformlar uzun sürecek bir değişime kapı açmıştır. Sonuç olarak oldukça yüksek bir parti içi demokrasi düzeyi geliştirilmiş ve eyalet seçkinlerini ve Ulusal Meclisi bağdaştırarak seçmen kitlesi genişletilmiş, terfi ve ayrıcalık kuralları büyük ölçüde standartlaştırılarak süreç yaşanmıştır.

Şimdi bu noktada bir başka gerçeğe el atalım. Vietnam Komünist Partisi bu kararları alırken neleri göz etti, tepeden aşağıya bir inisiyatif miydi? Özellikle kuzey Bölgesi Çiftçilerinin ve işçilerin emek verdikleri kamusal yapılarda geçim sıkıntılarını, yoksulluklarını, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği de dâhil bir takım konularda dile getirdikleri açık sözlülük, 1986 ile birlikte Partiyi kulak kabartmaya ve MOİ Dai yoluna gitmeye zorlamıştır. Zira sosyal dinginliği korumak ve ekonomik refaha ulaşmak için Merkezi Yönetim bu yeni yolun alttan gelen talep ile birlikte uzlaşma arayışına karşı koymamıştır. Zaten 80ler ile birlikte çiftçilere üretim kotaları dışındaki fazlaları kendilerinin satabileceği hakkı verilmiştir. Doi Moi ile birlikte yabancı sermayeye açılan Vietnam yıllar içinde gittikçe özelleştirmeye geçmiş ve gerçek olan emekçilerin dürtülerinin merkezden kontrolsüz kaçmaması için bir strateji ve mekanizma yapılanmasına gidilmiştir. 2000 li yıllara gelindiğinde artık kabul edilen Şirketler Kanunu ile birlikte bürokrasi de yeni yapıya ayak uydurarak küçük ve orta ölçekli işletme sayısı yüz bini aşmıştır. 2005 itibariyle, Vietnam’daki tüm çalışanların %44’ü bu alanlarda çalışır olmuştur.

Vietnam adında Sosyalist Cumhuriyet yazan bir Ülkedir ve Marksist Ekonominin tam olarak uygulandığı söylenemez. Peki, Vietnam bir Stalinist Diktatörlük müdür? Elbette değildir. Acaba Merkezi Yönetim(ler) hiç mi bir övgü hak etmediler?

Unutmayalım ki Küreselleşme Dönemi dünyada neredeyse her ülkeyi zorladı ve değişime itti. Merkezi Yönetim Vietnam’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımı ve yabancı ülkelerle önemli serbest ticaret anlaşmalarının imzalanması da dahil olmak üzere küreselleşmeyi zorladı. Altyapıya yatırım yaptı. Bugünlere gelinirken ise özellikle son 7-8 senedir yolsuzluk konusu Vietnam Meclis ve Merkezi Yönetimi meşgul etmektedir. Ocak 2023 ayında Başkan Phuc istifa etti, seçildiğinden bu yana özel sektör ilişkilerinde daha radikal olmayı denediği söylenmektedir. Ancak Merkezi Hükümetin yolsuzlukları önlemek sebebini ileri sürerek yeni yatırımlara izin vermeyi durdurma noktasına geldiği 2022 sonlarında genel tartışma, bugünlere halkın talepleri doğrultusunda kararlar alarak gelinmişken yatırımların durması ve hatta özel sektördeki yabanı sermaye pay ve sahiplerinin ülkeden çıkma ikazlarını göğüslemeye hazır olduklarının belirtilmesidir. Merkezi Yönetim özel sektör konusunda nasıl bir mühendislik düşünüyor, yakın zaman gösterecektir.

Bugün Vietnam halkı neler yapıyor.

Daha önce yazdığımız gibi, tarım, balıkçılık, hayvancılık kırsal alanda çiftçilerin emeğinde devam ediyor. Kimi yerlerde yarı özel kooperatifler, kimi yerde bireysel üretim şirketleri üretime hâkim. Pirinç, kahve çok önemli kaynak. Geleneksel olarak bu alanlardaki nüfus eskisi gibi ülkenin büyük kesimini kapsamıyor. Her ne kadar üretim alanı genişlemiş ise de teknoloji ve makineleşme üretim miktarlarını daraltmadan büyümeye imkân vermiştir. Ancak sıkıntı yeni nesillerin kırsalda yaşamak istememesi, evliliklerin kırsalda sürdürülmemesi ve büyük şehirlere göç eden yeni kuşakların turizm ve hizmet sektörlerine ilgi duymasıdır.

Bugün Vietnam’ı 3 ana üretim bölgesine ayırabiliriz. Güney bölge günlük yaşamaya yönelmiş ne kazanıyorsa harcıyor, az gıda bol eğlence para ne kadar yeter ise… Pirinç tarımına bağlı büyük ölçüde. Orta-hafif endüstri yerleşmiş, makine üretimi, metalürji, plastik konuları çoğunlukta. Orta bölge ise gıda ve kâğıt endüstrileri ile yoğun. Kuzey ise tarımın yanı sıra yüksek teknoloji, elektronik motosiklet,  makine gibi endüstri kollarını sırtlamış yoğun çalışıyor

Endüstriyel alanlarda ise düşük ücretli işgücü oranı hatırı sayılı yüksekliktedir. Digital çağın gelişmesi ile birlikte yeni nesiller eğer yükseköğrenim yapmamışlar ve 9 yıllık mecburi eğitimden sonra servis sektörü ve asgari ücretli emekçi kesiminde hayatını sürdürüyorlarsa, refah şanslarının olduğu söylenemez. Yeni varlıklıların (son 20 yıl) ise kendilerini elit sınıfına ait görüp 98 milyon nüfusun azınlığında kalıp zenginleşerek kendilerini ülkeye hakim kılma hayalleri belki de yakın zamanda birer hüsrana dönüşebilir.

İzlenen Sosyal Politikaların sonucunda nasıl bir gelişim gösterilmiştir?

1993 yılında satın alma gücü endeksli fakirlik oranı %58lerde iken 2004 yılında bu oran %20lere gerilemiştir. Bu düşüş 20 milyon vatandaşın yoksulluk sınırından çıkması anlamındadır. Gelişen ekonomik iyileştirmeler sonucunda 2015 itibari yeniden belirlenen yoksulluk sınır %4,5 olarak tespit edilmiştir. Bu dönemde, GHYİH tutarının%7’ye yakını Sosyal Politikalar için bütçelenmiş ve harcanmıştır.

2020li yıllara gelindiğinde ise Sosyal Refah politikaların eksiksiz ve kapsayıcı bir şekilde geliştirilmesi ve özellikle etnik azınlıklar, dağlık ve nüfusun az olduğu bazı kırsal bölge vatandaşları için yeni önlemlere gidilmiştir. 2010 yıllarına göre fakirlik sınırındaki vatandaşların gelirleri 2020 lerde 3.5 kat artmıştır. Bununla da kalınmayacağı ve yeni politikalar ile özellikle sosyal ve sağlık güvence sisteminin daha da iyileştirilmesi için yeni kaynakların tahsis edilmesi son iki yıldır gündemde önemini korumaktadır.

Yeni iş olanakları sağlamak, sağlık sigorta sisteminin geliştirilmesi ve insan odaklı sonuçlar elde edilmesi, nitelikli insan gücü yetiştirilmesi için eğitim politika ve imkânlarının ivedilikle geliştirilmesi, işgücü işbaşı eğitimlerine tüm sektörlerin gönüllü katılması için gereken düzenlemelerin yapılması, düşük gelirli ve muhtaç vatandaşlar için konut tahsisi, şehirleşme ile birlikte temiz su ihtiyacının tamamen karşılanması, haberleşme ve acil çağrı sistemlerinin geliştirilmesi gibi pek çok ana konuda yapılan ve gerçekleştirilen programlar sonucunda nüfusun büyük çoğunluğunun kapsandığını söylemek mümkündür.  En temel olarak Sosyal Refahın toplumun tüm katmanlarına ulaşmasının ana hedefi olarak uzun yıllardır Merkez Yönetiminin programında yer alması ve gerek ayrılan bütçeler ile gerek ise kamunun hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanması bugün için memnuniyet verici olduğunu belirtmek gerek.

Bu ülke 30 senede yüzbinlerce insan kaybı vermiş ve bugün 40 yaş altı insanların o yılları yaşamadan, anlatılanları özümsemeden sadece bugün ve yarına bakıp iyice bireyselleştirilmeleri ülke siyasi hayatının gideceği yönde etkili olmaktadır.  Unutmayın ki savaşta Kuzey Güney birbirine girmişken ailenin birkaç ferdi kuzeyde, bir kaçı güneyde birbirlerine kurşun atıyorlar, biri diğerinin kafasına sıkıyordu. Böyle bir geçmişten çıkıldığında Komünist Partiyi nelerin beklediğini bir düşünün. Bu ülkeyi nasıl ve hangi araçlar ile bir arada tutabileceklerini, ayırım yapmadan hepsine iş aş ve huzur getirebilmek için nasıl politikalar uygulamak zorunda olduklarını anlamaya çalışalım.

Bugün Vietnam nüfusu yaşlanmaktadır ve 10 sene sonra yaşlı bir toplum tanımını alacaktır. 55-60 yaş üzeri insanlar, kadını erkeği, her gün işe gitmek ve kazanç elde etmek zorunluluğunu yaşıyor. Bir kesim halk aylık kazancının geçimlerine ne kadar yeteceğini hesaplıyor ve işte o kadar çalışıyor. Kadınlar zengin erkek arıyor, erkekler ise evlenecek kız bulamıyor, şehirlerde sorun var. Kırsala da dönülmüyor zira oradaki hayatı istemiyorlar.

Denilebilir ki, bir ülke insanı ülkenin ve yönetimlerinin sağlayabildiği imkanlara göre yaşamları ile ilgili kararlar alırlar. Hayatı tırmalayarak kendisine farklı bir gelecek isteyenlerin bilinç ve iradelerinin önemi malum; onlar bir yol bulacaklardır.

Vietnam’ın bugün geldiği yeri sizlere ne kadar ifade edebildim bilemiyorum. Vietnam Komünist Partisinin savaşlardan bu yana ülkeleri için temel bir hata yaptığını ben söyleyemem. SSCB dağılınca paktın nasıl bir değişim gösterdiğini gördük. Kaldı ki, tam da bu dağılım sürecinde Vietnam yaşama tutunmaya başlıyor. Çin’i hiç konuşmayalım, gözü Vietnam’da,  fırsatını bulsa yürüyecek üzerine; yüzeydeki diplomasi gülümsemelerine siz bakmayın.

Ülkeler kendi kaderlerini çizerken talepkâr bireyler de bu kadere birer sayfa yazmak isterler, birbirinden farklı deyişler bir senfoni yaratmıyor. Merkezi Yönetimin Vietnam’a sahip çıktığını görmek gerek; bugün her ülke gibi bazı deformasyona maruz kalmış olsa da.

Bu hayat Ho Chi Minh gibi yürekli insanların varlığına teşekkür etmeli. İnsan ruhu, bedeni, benliği, vicdanı ve ahlakının ancak özgür olabildikleri sürece yaşamın değeri olduğunu ve ancak benzer değeri anlayan ve taşıyanların bir toplum olabileceğini bu dünyadan göçene kadar dile getirmiş. Bir Minh yetmez elbette, daha fazlası gerek.

Saygılarımla

Attila Turnaoğlu

Şubat 2023

BÖLÜM / VİETNAM – HİNDİÇİN
BÖLÜM / VİETNAM SAVAŞI – HO CHİ MİNH
BÖLÜM / HO CHİ MİNH ŞEHRİ ve MEKONG DELTASI
BÖLÜM / HANOI – HO CHİ MİNH MOZOLESİ – İNCİ – BAKHAN KÖYÜ
BÖLÜM / HALONG KÖRFEZİ
BÖLÜM / SOSYAL KONULAR
BÖLÜM / KAMBOÇYA
BÖLÜM / SİYASAL ANALİZ

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here