bir adam sahnede
içinden gelen duyguları
şarkılara döküyor
söyledikçe oda büyüleniyor
sesi derinden kamçılıyor kulakları
gitarının tınıları bir esinti huzmesi
anlatıyor hayatı

bir adam sahnede
her gece ter döker
evinin ekmeği huzuru
kızının geleceği
velhasıl bu yaşam savaşında
hayatta kalmak için
yüzlerce şarkı dökülür her gece
tekrar tekrar
bir adam sahnede
önüne küçük kağıtlar geliyor
şarkı isimleri yazılı
dile geliyor bazıları hani bildik olanlar
ve adamın dünyasından geçenler
ama hiç uğramamış bir şarkı
nasıl hissettiyse öyle dökülüyor
bir adam sahnede
parmakları henüz sıcak
boğazından geçen sesler kuruyor
yavaş yavaş
parasını verenin düdük çalıp
o boğaza bıçak atma cüreti
sanki ödemişler ücreti
bir insan hayatını satın almışçasına
bırakıyorlar boş
o onur’lu sahneyi

bir çirkef ordusu sahnede
işgal etmişler çalgıları
ne konserlere izin var
ne festivallere
ne sanatın anlamını kavramışlar
ne insan olmanın değerini
hayatın bir kırık bardak ucunda sallandığı gibi
aymazlık sanatının örnekleri
hala sergilenir
tepeden pisliğin tırnaklarına
düdük onlarda ya
büzük cesareti ile serbesttirler
bu olmayan adasızlet’te
bir kız bakıyor
bir tabut orada musallada
anlam veremiyor
neden bu kadar kolay
bu kadar ucuz
bu kadar kahpece
bu kadar acımasız
bu kadar insafsız
bu kadar iğrenç
bu kadar uzak artık gitarcı aşkı
“gösteri devam etmeli” demişti kahramanı
sahne boş kaldı
gösteri kesildi
bir cam parçasının keskinliği
onur’lu yaşamı söktü götürdü
bir hakim kürsüde
önünde beş kalem
ya kırar onları tek tek
ya da kaçar gider yemininden öteye
birçok diğerleri gibi
kaçan kaçana………
onur’lu olmanın bedeli katledilmek ise bu topraklarda, onur karakterimizdir, kırmak vacip olur şerefsiz kalemleri….
