ETELGRAF HABER-

İktidarın AB’nin yaptırımlarından muaf olabilmek için Paris İklim Anlaşması’nı imzaladığını belirten çevre aktivisti Arif Ali Cangı, anlaşmanın iç hukuk metni olarak uygulanması için mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirerek Meclis’e gönderdiği Paris İklim Anlaşması 7 Ekim’de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Anlaşmaya taraf olan Türkiye “gelişmekte olan ülke” ve “ekonomik büyümeye halel vermeme” gibi koşullarla anlaşmanın aslında bir anlam ifade etmediğini ortaya koydu. Anlaşmayla birlikte yine Dünya Bankası çatısı altındaki Uluslararası Finans İşbirliği (IFC) ve Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) Türkiye’ye emisyonlarını azaltması için fon aktarılacağı iddia edildi. 

KARNE KÖTÜ 

Paris Anlaşması’nın onaylandığı gün mecliste nükleer santrallerle ilgili uluslararası iki ayrı sözleşme daha onaylandı. Radyoaktif ürünlerin korunması ve nükleer enerji alanlarında tarafların korunmasıyla ilgili olan bu sözleşmeler Türkiye’nin iklim değişikliğine müdahalede ne kadar gerçekçi olduğunun göstergesi. Son bir senede yapılan yönetmelik ve tüzük değişiklikleri bile çevreye verilmek istenen zararın göstergesi oldu. Enerji ve maden yasalarında yapılan değişikliklerle ormanlık alanların yanı sıra tarım arazileri de madenlere açılırken, imar kanununda yapılan değişikliklerle köyler talana açıldı. Paris Anlaşmasına taraf ülkelerin en önemli taahhüttü termik santrallerin doğaya saldığı sera gazı emisyonunun azaltmakken AKP-MHP iktidarı termik santrallere baca takmadan çalışma izni verdi. İklim karnesi kötü olan Türkiye’de her gün neredeyse  bir maden, termik santral, Hidroelektrik Santral ya da taş ocağı ile ormanlar yok ediliyor.

 KARBON SALINIMI ARTTI 

Karbon salınımı her geçen gün artarak devam ederken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2000 yılındaki sera gazı emisyonu 299 milyon tonken, bu sayı 2019 yılında 506 milyon tona çıktı. TÜİK verileri Türkiye’nin en büyük sera gazı kaynağı olan kömürün 2019 yılında 154 megaton karbondioksit sağlandığını ortaya koyuyor. İklim değişikliklerini inceleyerek raporlaştıran Climate Action Tracker (CAT) ise ABD, Rusya, Suudi Arabistan ve Türkiye’yi, Paris Anlaşması’na uyma konusunda “Kritik derecede yetersiz” olarak sınıflandırdı. Çevre Mühendisleri Odası’nın 2020 hava kirliliğine dair raporuna göre ise Zonguldak ve Kütahya gibi termik santrallerin yoğun olduğu illerde sera gazı emisyon ölçümleri yeterli derecede yapılmıyor. Yetersiz yapılan ölçümlere göre bile bu iller yılın yarısında kirli hava soluyor. 

 ULUSLARARASI ÇIKARLAR

 Çevre aktivisti avukat Arif Ali Cangı, Paris İklim Anlaşması’na taraf olmanın ne anlama geldiğini ve iktidarın ekoloji politikalarını değerlendirdi. Türkiye’nin vermiş olduğu niyet mektubunun iklim krizini önlemeye yönelik olmadığını söyleyen Cangı, Türkiye’nin kendisini gelişmekte olan ülke olarak gösterip birçok taahhütten kaçındığını belirtti. Anlaşmanın 5 sene sonra, kısa bir süre içerisinde onaylanmasının uluslararası ilişkilerin bir gereği olduğunu vurgulayan Cangı, Avrupa Birliği’nin anlaşmayı onaylamayan ülkelere karbon vergisi uygulayacak olmasının bunda etkili olduğunu ifade etti. İhracatçılar Birliği’nin bu konuda uzun zamandır baskısı olduğunu aktaran Cangı:

“Diğer yandan Türkiye’nin gelişmekte olan ülke statüsü kabul edilirse oradan bir fon alınmasından bahsediliyor. Ne yazık ki başka bir boyutu da nükleer santral lobisinin savunduğu en önemli argümanın iklim krizini önleyebilmek için kömürden vazgeçilip yerine nükleer santraller ikame edilmesi gerektiğidir. Bu dünyada ciddi olarak tartışılıyor. Buna basit şekilde bakarsak kömürlü termik santraller gibi kömür salımı olmadığı için iklim krizine yol açmaz. Ama nükleer santralin kendisi başka bir tehdit. Onların atıkları insanlığın başına bela” dedi. 

 ‘AKP SAMİMİ DEĞİL’ 

Öte yandan anlaşmanın iç hukuk metni haline dönüşmesinin ekoloji mücadelesi açısından kullanılabilir bir argüman olduğunu kaydeden Cangı, bundan sonra yapılacak her projede yaratılacak olan emisyonun gündem olacağını söyledi. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinde bunun öne çıkarılacağını dile getiren Cangı, “Yani bundan sonra hiç kimsenin ruhsatını alarak istediği yerde maden açamaması gerekiyor. Çünkü anlaşmada sera gazı emisyonunun azaltılmasının yanı sıra özellikle ormanların korunmasına ilişkin taahhütleri var. Kimse AKP iktidarının Paris İklim Anlaşması’nı imzalamakla samimi olduğunu söyleyemez. Mutlaka iktidarını sürdürmek için bir çıkarı vardır. Biz bu aşamada onlara samimiyetsizliklerini yüzlerine vurmanın yanı sıra anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmesi için zorlayan bir yaklaşım içinde olmalıyız” ifadelerini kullandı.

  YASALAR AŞINDIRILDI 

 Türkiye’nin ekoloji karnesinin ise kötü olduğuna değinen Cangı, hükümetlerin yıllardır neoliberal politikalarına uygun olmayan çevre koruma mevzuatını sürekli değiştirdiğini dile getirdi. AKP’nin son 6 yılında bunu çok sık yaptığına dikkati çeken Cangı, şöyle devam etti: “Engel teşkil eden tüm yönetmelikler, tüzükler değiştiriliyor. Onların iptali için yapılan itirazlar kabul edilirse bu sefer yasa değişikliğine gidiliyor. Bu değişikliklerle yasal düzenlemeler ciddi anlamda aşındırılmış durumda. Bugün artık ormanlar, tarım alanları, meralar, kıyı alanları yani hiçbir yer koruma altında değil. Eğer birisi eline bir maden ruhsatı aldıysa bu ruhsatla nerede maden varsa orada onu çıkartabilir. Üstelik pek çok izin süreci kolaylaştırıldı. Bazı maden arama faaliyetleri için zaten ÇED süreci işletilmiyor. İşletme aşamasındaysa ÇED raporları halkın tüm itirazlarına rağmen olumlu karşılanıyor. Dava açıp kazansanız bile genelgelere dayandırılarak mahkeme kararı ortadan kaldırılıyor. Bu iş artık var olan hukuk sistemiyle verilecek mücadeleyi aşmış durumda.

” YENİ DÖNEMİN BAŞLANGICI

 Fiili meşru mücadelenin önemine vurgu yapan Cangı, insanların yaşam alanlarına dokunulması durumunda bir mücadele geliştirdiklerini söyledi. İkizköylülerin Orman İşletme’nin dahi ağaç kesimini engellediğini hatırlatan Cangı, “Bu yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu toplumsal duyarlılıkla, mülkiyetin kutsandığı bir süreçten müşterek varlıkların korunduğu bir sürece geçiyoruz demektir. Hukukta buna uyum sağlamak zorunda kalacak. Tüzüklerinde ekolojik talana yer veren partilerin yanı sıra diğer muhalefet partileri de bu hareketlerle yan yana görünmek için çaba harcar duruma geldi. Bu bir umut ışığı. Herkes bulunduğu yerde yaşadığı alandan sorumlu. İklim krizinin geldiği aşama dönüşü olmayacak bir aşamaya girildiğini gösteriyor. Bu nedenle yaşam biçimi, siyaseti ve hukukuyla ekolojik olmak zorundayız” diye konuştu.

Arif Ali Cangı kimdir?

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İzmir Barosu’na bağlı olarak avukatlık yapmaya başladı.

İki dönem Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyeliği ve iki dönem İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.

Bergama-Ovacık Altın Madeni ile başlayan “siyanür liçi yöntemiyle altın madeni işletmesi’ne karşı faaliyet gösteren İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar, Havran/Küçükdere Elele Hareketi’nin 2003-2004 döneminde İzmir Barosu adına dönem sözcülüğü görevini yürüttü.

Bergama’da bulunan 1800 yıllık Allianoi Antik Sağlık Yurdu’nun baraj suları altında kalmasını önlemek, kazıların tamamlanması, yerinde korunması ve gereken restorasyonun yapılarak gelecek kuşaklara aktarılması konularında çalışmalar yapan Allianoi Girişim Grubu’nun Eylül 2004- Mart 2006 arasında dönem sözcülüğü görevini yürüttü.

Ege Bölgesinde doğal ve kültürel değerlerin korunması için çalışmalar yapan demokratik kitle örgütleri, sivil toplum örgütleri ile bireysel katılımcıların oluşturduğu EGEÇEP Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun Aralık 2006- Ocak 2008 arasında sözcülüğünü yürüttü.

Bireysel ve örgütlü olarak, doğal ve kültürel değerlerin, sağlıklı çevrede yaşama hakkının korunması alanındaki çalışmaları sürüyor.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) İzmir Grubu’nda aktivist olarak çalıştı.

ÖDP İzmir İl Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.2009 Yerel seçimlerinde İzmir Birlikte Başaracağız Platformu tarafından Bağımsız- İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı gösterildi.

Eski Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (EDP) kuruluşundan kapanmasına kadar İzmir İl Başkanı olan Cangı, 25 Kasım 2012’de kurulan Yeşiller ve Sol Gelecek Parti’nin (YSGP) 30 Kasım 2013 tarihinde yapılan olağan konferans/kongresine kadar eşsözcülüğü görevini sürdürdü.Halen Yeşil Sol Parti MYK üyesi

  MA / Tolga Güney

Bir Cevap Yazın