Kamucu sosyal hizmet yerel yönetim anlayışı, esas olarak sosyal refah devleti anlayışına dayanan paradigmadan beslenmektedir. Çoğulculuk ve katılımcı demokrasi bu paradigmanın ikinci ayağını oluşturmaktadır. Sosyal refah devleti; toplumun sosyal refahını maksimize etmek amacıyla ekonomiye müdahalelerde bulunulması gerektiği anlayışıyla oluşturulan politikaların uygulandığı yönetim modelinin adıdır. Bu modelin uygulandığı yerel yönetimlerin politika stratejilerinin uygulamaya döküldüğü sosyal hizmet alanlarının bir bölümünü; temel alt yapı, barınma ve temizlik hizmetleri, istihdam ve çalışma politikaları, eğitim (okul öncesi, tamamlayıcı, yetişkin vb. gibi) engellilere sunulan hizmetler, çocuk hakları ve bakıma muhtaç çocuklar, sağlık ve yaşlı bakım hizmetleri, göçmenlere yönelik sunulan hizmetler, rehabilitasyon merkezleri, toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesine yönelik hizmetler oluşturmaktadır. Cinsiyet, yaş, performans durumu, kültürel arka plan, etnik köken ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun insanların eşit değere sahip olduğu fikrinden hareketle ihtiyaç duyan bütün yurttaşlara sosyal hizmet ve destek verilmelidir.
Çocuklara yönelik hizmetler
Çocuğun üstün yararı, tehlikelerden korunması ve refahı temel ilkesinden hareketle çocuklara yönelik bakım, okul öncesi ve tamamlayıcı eğitim, barınma, koruma, beslenme, sağlık ve spor hizmetleri sunulmalı ve oyun parkları kurulmalıdır. Yerel düzeyde çocukların istismara uğramasının önüne geçebilmek adına belediyeler il düzeyinde bulunan alanla ilgili devlet kurumları ile işbirliği yaparak diğer önleyici ve destekleyici tedbirleri almaya katkı sağlamalıdır. Toplu taşıma araçlarında, alışveriş merkezleri dahil her yerde çocuklara yönelik özel bakım hizmetleri ve çeşitli faaliyet alanları oluşturulmalıdır. 1 ile 7 yaş arası her çocuk bakım fırsatlarından faydalanmalıdır. Bu çocukların ebeveynlerinin de toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları sağlanmalıdır. Çocuk bakımıyla görevli olan personelin mutlaka yüksekokul veya üniversite mezunu olmaları ve çocuk gelişimi ile ilgili bilim programları eğitimlerinden geçmiş olmaları gerekmektedir.
18 yaşından küçük olup hırsızlık, yankesicilik, saldırganlık alışkanlığı olan ve olumsuz davranışlar geliştiren çocukların mahkeme kanalıyla terapi hizmeti almasının sağlandığı çocuk merkezleri kurulmalıdır. Bu merkezlerde sosyal çalışmacı ve psikolog, çocuğun yüksek faydası için çocuk ve ailesi ile birlikte hareket eder. Sosyal çalışmacı, çocuğu okulda sokakta eğlence yerlerinde sürekli gözlemler ve aynı zamanda çocuğa olumlu davranışlar kazandırmak üzere yoğun mesleki çalışma yapmakla görevlidir. Eğer yapılan tüm faaliyet ve çalışmalar sonrası çocukta olumlu davranış değişiklikleri gözlemlenmediği durumlarda çocuklar belli bir süre sonra daha geniş olanaklara sahip kurumlara yönlendirilmelidir.
Kadınlara yönelik hizmetler
Ülkemizde kadının şiddet görmesi, cinsel tacize ve tecavüze uğraması, aşağılanması ve çocuk yaşta evlendirilmesi sıradan olay (vaka-i adiye) sayılıyor. Kadın dokunulmazlığı konusunda suç işleyenler şu ya da bu şekilde korunuyor ve bu korunma nedeniyle de cesaretlendiriliyor.
Kadınlara yönelik tüm çalışmalara oldukça önem verilmelidir. Asıl hedef zor koşullarda yaşayan bütün kadınlara hizmet vermek olmalıdır. Tüm belediyelere bağlı kadın kurumları ve sığınma evleri kurulmalıdır. Belediyeler bu kurum ve kuruluşların tüm finansal giderlerini karşılamalı ve her bakımdan desteklemelidir. Beraberinde mağdur durumda olan kadınların ekonomik ve sosyal olarak hayatını devam ettirebilmesi için belediye maaş ve konut sağlamalı, kira yardımı yapmalıdır. Belediyeye bağlı oluşturulan kadın kurumlarında kendi alanlarında belirlenen hizmetleri vermek üzere; sosyal hizmet uzmanları, sosyolog, psikolog, sağlık ve hukuk gibi alanlardaki kurum çalışanları yer almalıdır. Kadın konukevlerinde resmi görevlilerin yanında alanında uzman gönüllülerin de hiçbir kazanç beklemeden çalışma olanağı sağlanmalıdır.
Kadın konuk evine giden kadınlar yanlarında çocuklarını da götürebilmelidir. Kız çocukları için yaş sınırı olmamalı, erkek çocukları için ergenlik yaşı olan 12 yaş sınır olmalıdır. 12 yaşın üstündeki erkek çocukları sosyal hizmetlere gönderilmelidir. Konuk evine gelen kadınlardan dil bilmeyenlere dil öğretimi desteği sağlanmalıdır. Kadın konukevlerinde kalma süresi en az 3 en fazla 6 ay olmalıdır.
Gençlere ve yetişkinlere sunulacak hizmetler
Öğrenmenin yaşam boyu süren bir etkinlik olduğu temel ilkesinden hareketle yetişkinler için eğitim fırsatları sağlanması gerekmektedir. İl genelinde nerede yaşıyor olursa olsun bütün genç ve yetişkin nüfusun eğitim düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmalıdır. Yetişkin eğitimi için yerel yönetimler mali destek sağlamalıdır. Yetişkin eğitimine kamusal sosyal hizmet anlayışı ile yaklaşılmalı, eğitimler yüz yüze eğitim ve uzaktan öğretim verilecek şekilde, adı yurttaş okulu veya halk okulu, dayanışma evleri, enstitü/akademi veya eğitim merkezleri olan örgütlenmiş kurumlarda verilmelidir. Yetişkin eğitimleri; sosyal etkileşim, iletişim ve dayanışma becerileri bağlamında, kişisel gelişim ve hobi faaliyetleri, dayanışma kooperatifleri, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler olarak gruplanabilir. Mesleki teknik eğitim kursları bağlamında, iş piyasası kursları, sosyal/sağlık bakımı, idare/ekonomi, gıda/su/enerji, yurttaşlara ve göçmenlere ikinci dil becerileri ve diğer meslek edindirme eğitimi kursları olacak şekilde planlanmalıdır. İşsiz gençlere ve yetişkinlere mesleki ve teknik eğitim alanında yapılacak yatırımlar ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerini destekleyerek küreselleşen dünyada güçlü, yenilikçi ve teknolojik hamleler yapmalarını sağlayabilirler. Bu eğitimlere katılanlara eğitimleri süresince “asgari temel geçim ücreti” ve “sosyal güvenlik” ödemesi yapılarak kurslara istikrarlı bir biçimde devamları sağlanabilir.
Engellilere sunulacak hizmetler
Hastalığı, fiziksel engeli ya da sosyal uyumsuzluğu olan bireyler sosyal çevrelerine uyum sağlayabilmeleri ve aileleri ile birlikte günlük hayatlarını ve aktivitelerini sürdürebilmek için sürekli desteklenmelidir. Aileleri işsiz olanlara sürekli çalışacağı bir iş bulana kadar “Evrensel Temel Gelir” adı altında bir ödeme yapılmalıdır. Bu destekler; bütün engelli bireyler sosyal sigorta ve güvenlik kapsamına alınmasını, engelli bireyin bakım hizmetlerini, eğitimlerini, rehabilitasyonlarını, asgari geçim engelli maaşlarını, teknolojik destekleyici malzeme ve alet ihtiyaçlarını, ücretsiz ulaşım barınma ve beslenme giderleri ile sportif aktivitelere katılım sağlamalarını kapsamalıdır.
Bunların yanında engelli bireyleri istihdama dahil etmek için yeni ve geliştirici stratejiler ile istihdam öncesi eğitimler planlanmalıdır. Engelli bireyler iş hayatına girmeden önce ayrı bir plan dahilinde eğitime tabi tutulmalı ve eğitimlerinde destek amaçlı olarak alanında uzman kişiler görevlendirilmelidir. Yetişkin engelli bireyler için yaşadıkları evlerde hemşirelik ve temizlik işleri için eleman temin edilmelidir. Ayrıca gerektiğinde günlük tedavi amaçlı merkezlere gidiş ve dönüşleri için yardımcı eleman ve maddi kaynak sağlanmalıdır. Yetişkin olmayan engelliler için de; öncelikle kreş ve özel günlük bakımı ya da özel eğitim imkanları sağlanmalıdır. Engelli çocuğa sahip olan aileler için ana baba destek eğitimi, tartışma ve dayanışma merkezleri kurulmalıdır.
Yaşlı bakım hizmetleri ve rehabilitasyon merkezleri
Türkiye toplumu her geçen yıl yaşlanan bir toplum olmakta, toplumdaki yaşlı nüfus sayısı artmaktadır. Yaşlı bakım hizmetleri yerel yönetimlerin yatırım yapmak için kaynak ayırması gereken alanların başında gelmektedir. Yaşlı nüfusun büyük bir bölümü gelir durumları nedeniyle evde bakım ve destek hizmetine gereksinim duymaktadır. Yaşlı bakım hizmetleri sosyal bakım odaklı ve toplum temelli sosyal hizmet anlayışına göre olmalı ve hem gündüz hem gece konaklamalı merkezler oluşturmalıdır. Bu merkezlerin bünyesinde hastane sonrası hastaların evlerine gönderilmeden önce belediyelere bağlı yaşlılara yönelik rehabilitasyon bölümleri de açılmalıdır. Rehabilitasyon merkezlerinde terapist, psikolog, fizyoterapist, sosyal çalışmacı, doktor ve hemşire bulunmalıdır. Yaşlıların yanında yaşlının ailesi ile birlikte kalabileceği ortamlar sağlanmalıdır. Her yaşlının özel durumuna yönelik özel programlar hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Yaşlının geliş gidiş ulaşım hizmeti kurumlarda bulundurulacak tam donanımlı servis araçları ile ücretsiz olarak karşılanmalıdır.
Mültecilere ve göçmenlere yönelik hizmetler
Türkiye son yıllarda çevresinde bulunan ülkelerde süren savaşların yarattığı sonuçlardan kaynaklı olarak yoğun göç alan ülkeler arasında yer almaktadır. Sadece savaş değil aynı zamanda çalışma amaçlı olarak Orta Asya, Rusya, Afrika ve komşusu olan diğer ülkelerden göç alan bir ülke konumundadır. Göç İdaresi İstatistiklerine göre 2021 yılında Türkiye’de göçmen olarak yaşayan nüfus sayısı yaklaşık 4 milyondur. Suriyeliler başta olmak üzere göçmenlerin büyük bölümü İstanbul, Adana, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir gibi muhalefetin yerel yönetimlerde iktidar olduğu illerde yaşamaktadır.
Yerel yönetimlerde göçmenlere yönelik Entegrasyon ve Çeşitlilik Müdürlüğü kurulmalı; istihdam, entegrasyon ve katılım yoluyla yaşam standartlarını geliştirecek çalışmalar teşvik edilmelidir. Entegrasyon ve Çeşitlilik Müdürlüğü çeşitli göçmen örgütleri, gruplar, kamu kuruluşları ve özel sektör ile işbirliği halinde çalışmalıdır. Bu müdürlüğün en önemli görevleri; illerde oturma izinleri olan göçmenlerin barınma sorunlarına yardımcı olmak, illerdeki yaşam kurallarını tanıtım faaliyetlerini öğrenmelerini sağlamak, öğrenim ve yurttaşlık bilgileri, tercümanlık hizmetleri, yetkinlik kazandırma, çalışma hayatına katılım sağlama, eşit kamu hizmetlerinden faydalandırma gibi konularda eğitim hizmeti vermek olmalıdır.
Sonuç olarak, yerel yönetimler özellikle; çocuklar, kadınlar, gençler yetişkinler, yaşlılar ve göçmenler için yerel ölçekte kamusal hizmetleri ve sosyal destek/dayanışmayı güçlendirecek politikalar geliştirmelidir. Bu politikalar eğitim, istihdam, bakım, koruma, barınma, psiko sosyal, sağlık ve güvence politikaları ve uygulamaları ile toplumun en dezavantajlı kesimlerinin ayakta kalmalarına ve yaşama daha umutla tutunabilmelerine katkı sağlayabilirler. Kamucu sosyal hizmet belediyeleri yukarıda sıralanan hizmetlerin yanında, teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel, artan ve farklılaşan ihtiyaçları dikkate alarak yenilikçi politikalar oluşturmalı, oluşturduğu bu politikaları yenilikçi bir anlayışla uygulamaya koymalıdır.
1980 darbe sonrası uygulamaya başlayan kapitalist küreselleşmeci neoliberal politikaların etkisi ile 1984 yılında çıkarılan bir yasa sonrası belediyelerde şirketleşme yolu seçilerek yerel yönetimlerde kamucu hizmetlerin ticarileşmesi ve güvencesiz istihdam ile sosyal belediyeciliğin yerine “yardımseverliğe” ve “hayırseverliğe” dayanan iaşe ve iane belediyeciliği ikame edilmiştir. Oysa kamusal hizmetlere ve sosyal belediyeciliğe yurttaş hakları temelinde yaklaşmak gerekmektedir. Hak temelli sosyal belediyecilik modelinde her çeşit dışlanmanın, ayrımcılığın ve yoksulluğun önlenmesine yönelik politikaların varlığı dikkat çekmektedir.
Belediyelerde kamucu sosyal hizmet ve demokratik yönetim; toplumun yaşadığı sorunların çözülmesi, refah içinde insanca bir yaşam sürdürmeleri, sosyal barış ve sosyal adaletin sağlanması, halkların karşılıklı güven ve birbirini anlama zemininde bir arada yaşayabileceği bir ortamın sağlaması açısından sunduğu katkı dikkate alındığında uygulanması gereken bir modeldir. Değişen ve dönüşen dünya düzeninde, kapitalist küreselleşmenin getirmiş olduğu çeşitli olumsuzluk ve sosyal yıkımların önüne ancak böyle bir yerel yönetim anlayışı ile geçilebilir, en geniş manada katılımcı yerel demokrasinin gerçekleşmesi ancak böyle bir modelle mümkün olabilir.