bilinmezi nasıl bilinir kılmayı
anlar mıydın anlaşılmazı nasıl anlaşılır hale getirmeyi
söyler miydin
söylenmemişi bir çırpıda söylemeyi
hep susulmuşken konuşur muydun
konuşulmayanı konuşturmayı
bakar mıydın
görülmeyeni görmeye çalışmayı
sorar mıydın
sorulmayanı sorup defalarca irdelemeye
çağırır mıydın
ekmeğini katıksız bir mülteci ile paylaşmaya
koşar mıydı Türkanın ardından
kız çocuklarına sahip çıkıp okutmaya
açar mıydın gök kuşağını bir bayrak üzerine yürüyerek istanbuldan ankaraya
kollar mıydın çocukları
kurslardan tecavüz edilmekten
kurtarır mıydın kadınları
zalim karşı cinsin gaddarlığından, şiddetinden, garezinden
katılır mıydın meydanlara
ali ve niceleri vurulmuşken kahpece
çalar mıydın tencere tava
en azından gece saat dokuzda pencerenden
ağlar mıydın ardından
3 mum ve 10 mum anısına bir kenarda içten içe
yakar mıydın yürekleri
bir tepeye çıkıp konuşarak destansı
asena misali
yatar mıydın on sene
itildiğini düşünmeden Bülent gibi
ölür müydün
kucağında delik ayakkabılı Hrant gibi hala vakur
izler miydin
puştların korkularını hala sırıtırken
vurur muydun bir kalemde sözü
ağızdan korkusuzca kahrolsunlar diyerek
sever miydin Onu
her şeye rağmen bu ölesi dünyada
kalkar mıydın şimdi
sabahın erkeninden yola çıkıp marşlar söyler miydin
siper ederek göğsünü Ertuğrul gibi
bir okul kapısında
çalar mıydın en güzel türküyü
nefes nefese en duygulusundan; Vurulduk ey halkım unutma bizi..diyerek
duyduğunda bir çırpıda seslenerek
unutmadık diyerek…
her yiğidi
her masumu
her insanı
her çocuğu
özgürlük isteyen
barış isteyen
kardeşçe yaşamayı isteyen
sevgi isteyen
bu toprakların sevgilisi olarak
sadece halkını seven
