Ana Sayfa Makale Bir genç kızın dramı-Attila Turnaoğlu

Bir genç kızın dramı-Attila Turnaoğlu

1
Bir genç kızın dramı-Attila Turnaoğlu

Turizm Sektörü Gıda Alanı Yiyecek ve İçecek Hizmetleri Otel İşletmeciliği Bölümü öğrencisi Cennet Yükselici 17 Mart 2010 günü okula gitmek yerine Haliç Köprüsü’nün Eyüp ayağına geldi. Okul çantasını köprünün üzerine bırakan Cennet Yükselici, daha sonra, Haliç Köprüsü’nden geçenlerin gözleri önünde kendisini boşluğa bıraktı. Cennet Yükselici’nin atladığını gören bir kişi hemen suya girdi. Ancak suyun bulanık ve çamurlu olması yardım çabasına boşa çıkardı. Görgü tanıkları polise haber verdi. Bedenine ertesi gün ulaşıldı.

Çantasından, notlarından kalanlar bunlar….

Gün gelir gidersin elbet

Zaten alıştı gönlüm uzaktan sevmeye

Sen de git şimdi ardına bile bakmadan

Eğer dönersen bil ki ben orada olmam

Çünkü yoruldum artık

Ayrılığın hakkını ver…

Anlamsız kıl tüm yaşanmışlığı…

Kalmayı beceremedin…

Bari gitmesini öğren !

Ne bileyim vur sırtımdan mesela..

Adı ayrılık olsun !…

Gidişlerden gidiş beğen..

Yeter ki gitmeler senin olsun…

Elden düşme sevgiler değil benim istediğim

Ya kalbinin sahibi olayım ya da hiç bir şeyin.

Kalbin benim değilse zaten anlamı yok hiç bir şeyin

Bu genç yaşta yaşama böylece veda edebilmek nasıl bir iradedir ki, şiirinde anlattığı sevgi bu kadar derin ve güçlü iken o hayatın getirdiği bu sevgiyi yaşayamayacağını gördüğünde kıymetli olanın veda edip gitmek olduğuna karar vermiş.

Ne yazık, O bir duygu dehasıymış; çocuk yaşında vermiş sevgiye haddini…

Cennet kızımız öyle bir veda yazmış ki, “uzaktan seven bir gönlün” sevgisini yakın edememeyi hazmedememiş. Öyle çok “yorulmuş ki”, bu kısacık ömründe, sanki sevgisi bir asır sürmüşçesine “uykuya yatma zamanı” diyerek sevdiğinin gelip gelmeyeceğine bakmamış.

Güçlü bir karakter portresi çizerek, “ayrılığın hakkını ver” derken, “yaşanmışlığa bir saygı” istemiş ve “giderken bile” Ondan bir “irade”  göstermesini istemiş.

Elden düşme sevgiler değil benim istediğim” diyor; bu ne kadar güçlü bir söylem; gerçeği arıyor, en tazesini en safını istiyor. Sahiplenilsin istiyor, sahiplendiği sevdiğinin buna sarılmasını ve “birbirlerinin kalplerine sahip olmayı” en vurucu şekilde talep ediyor. Acaba hiç sarılmışlar mıdır, Cennet’in küçük elleri ellerine değmiş midir, kokuları karışmış mıdır? Ama ne diyor: “Ne bileyim vur sırtımdan mesela”. Bir hüzün bu kadar çarpıcı dile getirilebilir mi? Sevgisini belki de sakince ve içten dile getirmişken, terk edilme anı geldiğinde  “Gidişlerden gidiş beğen..” diyebilmek, muhtemelen gözlerinden çıkan ateşin bir seslenişidir.  “Yeter ki gitmeler senin olsun…” diyor. Kendisinin hiç gitmeyeceğini söylerken bakıyoruz ki Cennet gitmiş. Giden O, zira “Bari gitmesini öğren” derken Cennet diğerinin gidemeyeceğini görmüş, belki de hiç yokmuş.

Diğeri nerede? Cennet o sabah Haliç köpründe yürürken, çantasına koyduğu bu son şiir gerçekten bir veda olarak yaşamı üzecek miydi, yoksa Köprünün öbür ucuna kadar gelip, okuluna varacak ve bugün o şiir kendisinin bir çekmecesinde, bir kutuda öylece katlanmış bir kâğıt olarak mı kalacaktı. Diğeri yoktu köprüde. Kalbi Cennet’e yönelmemiş ve “anlamı yok hiç bir şeyin” diyen Cennet’in suya yolculuğunu gazetelerden okumuştu.

Sevgi insanları her yaşta buluyor. İnsanlar sevgiyi her yaşta hissediyor, yaşıyor, acı çekiyor, mutlu oluyor, gülümsüyor, ağlıyor, karşılık bulabiliyor veya bulamıyor. İnsan için sevgi sevinç ve kıvanç kaynağı olmalıyken, kötü duygu olan nefreti de taşıyabiliyor.

Kimse bir diğerine bu konuda ders vermeye kalkmamalıdır. Çünkü sevgi öyle özel bir kavramdır ki, insanı bir ömür boyu müthiş hissetmesini sağlayabileceği gibi, bir gün suya atlamasına da yol açabilir.

Ah Cennet kızım. Sen bu kadar güçlüyken, nasıl oldu da çaresizliğe düşüp, o güzelim hayatını Haliç Köprüsünde sonlandırdın. Elbet senin bu güçlü duyguların kadar güçlü olacak bir sevgi ile bir gün karşılaşabilirdin. Ama sen ilk sevgilini hayatında tek olarak görerek “ başka hiçbir şeyin anlamı” olmayacak diyerek veda ettin.

Bu hayata verdiğin bu “ sevginin gücü ” dersini bizler aldık, seni sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Attila Turnaoğlu – 1953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.

1 YORUM

  1. Çok acı…
    Hiç bir sevgi bu kadar ölümcül olmamalı, hiç kimse bu kadar çaresiz, bu denli yalnız kalmamalı…
    17 yıllık hayat bu kadar ağırlık yapmamalı…
    Giden kaybolur, geride sözcükler kalır.
    Meraklısına…

Müjgan Özçay için bir yanıt yazın İptal

Please enter your comment!
Please enter your name here