Haberler Manşet

Büyük umutlarla Putin ile görüşen Erdoğan’ın hayal kırıklığı: Soçi’de neler oldu?

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün Rusya’nın Soçi kentinde bir araya gelerek görüşme gerçekleştirdi. Özellikle cihatçı çetelerin Türkiye himayesinde olduğu ve Rusya’nın saldırmaya başladığı İdlib denkleminin merak edildiği toplantıda Libya, Karabağ, S-400 ve ticari ilişkiler gibi birçok konuda konuşuldu.

Yolculuk’un aktardığına göre Görüşmede en önemli gündem maddesini “Statükonun korunacağı” belirtilen İdlip oluştururken, son dönemlerde Rusya, kentin etrafında bulunan Türkiye’nin himayesindeki cihatçı gruplara ait mevzilere saldırmış ve 5 Mart 2020’de imzalanan ateşkesin bozulması gündeme gelmişti. Görüşmenin ardından AKP’li cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’deki “barışa” vurgu yaparken Orta Doğu uzmanı ve gazeteci Fehim Taştekin ise görüşmenin ardından ortak basın açıklaması yapılmamasına dikkat çekerek Erdoğan’ın istediğini elde edemediğini belirtti.

Biden’ın seçilmesi denklemi değiştirdi

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ve ABD ile olan ilişkisinde sürekli karşıt kartları kullanmasının altını çizen Fehim Taştekin dün Al-Monitor’de yazdığı yazıda konuya değinerek şunları yazdı:

“Soçi’ye eli oldukça zayıflamış halde giden Erdoğan, Putin’le baş başa görüşmesinin ardından ortak basın açıklaması yapmadan Rusya’dan ayrıldı. Zirve öncesinde Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov’un “İkili ilişkilerin başlamasından bu yana en kapsamlı gündem olacak” sözleri nedeniyle görüşmenin hem uzun hem çetin geçeceği öngörülüyordu. Suriye, Kafkasya, Libya, Afganistan, doğal gaz anlaşmaları, ikinci S-400 paketi gibi çetin konuların ele alındığı baş başa görüşme iki saat 45 dakika sürdü. Çeviri payı da hesaba katıldığında 19 ay sonra ilk yüz yüze görüşme beklenenden çok kısa sürdü. Ortak basın toplantısının düzenlenmemesi de Erdoğan’ın istediğini alamadığına işaret ediyor.

Rusya’ya karşı Amerikan, ABD’ye karşı Rus kartına oynamanın ilişkilerde hedeflenen dengeyi tutturmaya yetmediği Biden’ın göreve başladığı 20 Ocak’tan beri birkaç kez kendini kanıtladı. Rus karşıtlığının güç merkezleri Polonya ve Ukrayna’yla ilişkilere askeri boyut katan, Kırım’ın Rusya’ya iltihakını tanımayan, hatta Kiev’den daha fazla meseleyi gündemleştiren ve Karadeniz’deki dengeyi Ruslar aleyhine bozmak için Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açan Erdoğan, Biden’la 14 Haziran’daki ilk yüz yüze görüşmesinden olumlu bir fotoğraf çıkarmayı başarmıştı. Bu başarıda, elde patlayan Kabil havaalanını koruma misyonuna talip olmanın etkisi büyüktü. Erdoğan, New York programının başında da Biden ile işbirliğini her alanda güçlendirmeye yönelik kararlılıklarını teyit ettiklerini açıkladı.

Ne var ki New York’ta Biden’dan randevu alamadığı gibi ayaküstü sohbet ya da aynı fotoğraf karesine girme fırsatı da bulamadı. Ve dönüşte kızgınlığını açığa vurdu: “Temennim odur ki iki NATO ülkesi olarak birbirimize hasmane değil, dostane davranalım. Ama gidişat pek hayra alamet değil. 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile münasebetlerimde geldiğimiz nokta iyi bir nokta değil. Oğul Bush ile iyi çalıştım, sayın Obama ile iyi çalıştım, sayın Trump ile iyi çalıştım ama sayın Biden ile iyi başladık diyemem.”

Buna karşın Erdoğan, Washington’la bozuşmanın birincil nedeni olan Rus savunma sistemi konusunda “Bizim için S-400 işi bitmiştir. Geri adım mümkün değil” derken Putin’le Soçi’de yapacağı görüşmeye dair çok olumlu konuştu. “Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik” ifadelerini kullandı. Rusya ile ticaretin geliştiğini, Suriye’de sıkıntılar yaşansa da bunları ikili görüşmelerle hemen telafi edebildiklerini, Karabağ’daki savaş sırasında Putin’in devlet adamlığını ortaya koyması sayesinde Azerbaycan’dan olumlu şekilde çıkma şansını yakaladıklarını vurguladı. Putin’le yanlarında (mütercim hariç) üçüncü bir şahıs olmadan görüşeceğini ve önemli bir karar alacaklarını söyledi.

Erdoğan, Putin’e övgüsünü ve S-400 alımında geri adım atmama yönündeki kararlılığını 29 Eylül’deki görüşmenin basına açık bölümünde de tekrarladı. Türk-Rus ilişkilerinin her geçen gün daha da güçlendiğini belirten Erdoğan orman yangınları sırasında Rusya’nın yardımlarını hatırlatarak “Gerçekten dostlar bu tür zor günlerde belli oluyor” dedi. Erdoğan Suriye’de barışın Türkiye ve Rusya ilişkilerine bağlı olduğunu da vurguladı.

Putin de “Türkiye ile görüşmelerimiz kimi zaman zor geçiyor ancak her zaman pozitif bir sonuçla bitiyor, uzlaşı bulmayı öğrendik” ifadelerini kullandı. Erdoğan daha sonra Twitter hesabından “Mevkidaşım Putin ile verimli bir görüşme gerçekleştirerek Soçi’den ayrıldık” demekle yetindi. Erdoğan bir müjde paylaşmadığına göre çetin dosyaların teknik düzeyde görüşmelere kaldığı anlaşılıyor.”

Erdoğan’ın hassasiyeti Moskova’da karşılık bulmuyor

Ankara kendi terör örgütleri listesinde olmasına rağmen HTŞ’yi düşman ya da tehlike olarak görmediği gibi cihatçılara savaş açarak bunların düşmanlığını üzerine çekmek istemiyor. Türk hükümeti, teröristleri elimine misyonundan söz açıldığında HTŞ’nin El Kaide çizgisindeki diğer örgütleri dizginleme çabasını yeterli görüyor.

Rusya ise gereği yerine getirilmemiş mutabakatlarla Türkiye’yi köşeye sıkıştırma imkânına sahip. Şimdi M-5 otoyolunun el değiştirdiği 2020’deki operasyonda izlenen senaryonun M-4’te tekrarlanması olasılığı üzerinde duruluyor. Putin’in, Türk-Rus ilişkilerini örselemeden ilk etapta M-4 otoyolunu açacak bir operasyon için Erdoğan’ın rızasını almaya çalışabileceği öngörülüyordu.

Suriye ordusunun sınırlara kadar çıkmasını tehdit sayan Erdoğan’ın bu konudaki hassasiyetinin Moskova’da karşılığı yok. Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı’nı sınırlayan 25 Mart 2020 Moskova Mutabakatı’ndan sonra Suriye ordusunun Fırat’ın doğusundaki sınır hatlarına dönmesine Suriye Demokratik Güçleri’nin aleyhine bir gelişme olduğu için rıza göstermişti. O tarihten bu yana Türkiye’yi daha fazla açığa düşüren değişimler yaşandı. İran’ı geriletme hedefiyle ABD ve İsrail’in Rus rolünü önemser hale gelmesi, bu çerçevede Dera cephesinde silahlı muhalefetle yeni bir anlaşmanın sağlanması, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün’ün Şam’a el uzatması Rusya’nın oyun planını kolaylaştırıyor.

Dahası ABD’nin Afganistan’dan paldır küldür çekilmesi, İdlib’de ateşi harlamak için uluslararası ortamı elverişli hale getirdi. Özellikle Putin’in Erdoğan’ı gereğinden fazla alan açtığından yakınan Şam yönetimi bu fırsatı kaçırmak istemiyor. Rusya, Suriye dosyasını çıkmazda tutan koşulları değiştirmek için Cenevre’de anayasa komitesinin önündeki tıkanmayı açmak için de inisiyatif kullandı.

Her şeye rağmen Erdoğan’ın İdlib’in yanı sıra Türk askerinin bulunduğu bölgelerde statükonun değişmesine karşı direnci sürüyor. Soçi buluşmasından önce İdlib’e takviye güç gönderilmesi de bunun göstergesi. Tuğgeneral Mustafa Enis Koç ile Tuğgeneral Orhan Akkurt’la birlikte Suriye’deki operasyonlarla bağlantılı beş komutanın emekliliğini istediği haberleri de Erdoğan’ın inadını kırabilmiş değil.”

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir