çıkrık is. 1.Kuyudan kovayı çekmeye yarayan ve el ile çevrilen araç. 2. İplik bükmek, iplik sarmak gibi işlerde kullanılan, el veya ayakla çevrilen dolap. 3. fiz. Ağır bir şeyi çekecek ipin sarılmasına yarayan ve bir eksen üzerinde uzunca bir kolla çevrilerek dönen silindir. (TDK Türkçe Sözlük)
Sözlükler, sözcüklerin gerçek, yan, terim ve mecaz anlamlarını verirler. Ama şairler onlara öyle anlamlar yüklerler ki hiçbir sözlükte bulamazsınız onları. Örneğin; “merdiven” sözcüğünün hayat, “yaprak”ın anı gibi bir anlamı yoktur sözlüklerde. Buna rağmen kim okusa Ahmet Haşim’in “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden / Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak / Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak” dizelerini, çağrışım yoluyla bu anlamları yükleyecektir o sözcüklere. İşte buna “imge” diyoruz. Çıkrık da böyle bir sözcük. Alıntılayacağım iki şiirde de çağrışım zenginliğine sahip.
İlk olarak Süreyya Berfe’ye kulak veriyoruz. Ancak şiiri doğru anlamak için şairin ailesinin de mübadil olduğunu ve 1923 mübadelesi sonrası Türklerin ve Rumların doğup büyüdükleri köklerini bıraktıkları topraklardan çıkarılarak başka bir toprağa dökülmenin hüznünü yaşadıklarını anlamak gerekir. Urla, İskele’de eski Rum köylerinden birinde, bir taş kuyunun çıkrığına bakarak şu dizeleri döker Berfe:
“Mübadeleden
karşılıklı bedel ödemekten kalan
kuyuların çıkrığı…
Göğü çağırmak
yansıtmak istiyor suyu…
Kovada, suyun
Çıkrığın boşluğu” (Çıkrık, Süreyya Berfe)
Edip Cansever’in Masa da Masaymış Ha şiirinde de çıkar çıkrık karşımıza. Şiir boyunca “yaşama sevinci içinde olan insan”ın edimlerini anlatır Cansever. Masa, yaşama sevinci içindeki adamın dünyayla bağını kurduğu bir araçtır. Önce anahtarlarını koyar adam. Böylelikle sahip olduğu, kilit altına aldığı ne varsa paylaşıma açılmıştır artık. Ürettiklerini, sahip olduklarını, (süt, yumurta); doğadan edindiklerini (çiçek, ışık) planlarını, duygularını, bilgilerini, arzularını masa aracılığıyla paylaşmaktadır insanlarla.
“Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.”
Bu şiirdeki “çıkrık”ın işlevine bir bakalım şimdi de. Bilindiği gibi çıkrık, kuyudan, derinliklerden bir şeyleri çıkarmaya yarar. Burada da çıkrık adamın bilinçaltındakileri açığa çıkaran bir işleve sahiptir.
İkinci olarak çıkrık, bisikletle birlikte kullanılmıştır şiirde: “bisiklet sesini, çıkrık sesini”… Düşünülecek olursa bisiklet, yatay düzlemde; çıkrık, dikey düzlemde hareket etmektedir ve bu da analitik düzleme işaret eder ve eksi sonsuzdan artı sonsuza kadar uzanır. Öyleyse, yaşama sevinci içinde olan adam edimlerini tüm zamanlarda ve mekânlarda yapmaktadır. “Pencere yanındaydı gökyüzü yanında / Uzandı masaya sonsuzu koydu” dizeleri de bu yargıyı destekler.
Çıkrığınızdan döktükleriniz boşluk olmasın!
Hakan Tuncal
Şiirli Kelimeler
