İSTANBUL – Cudi Dağı’na gerçekleştirilecek yürüyüşün tarihsel öneme sahip olduğunu belirten siyasi parti ve kurum temsilcileri, Kürt halkına dönük savaş konsepti kapsamında bölgenin insansızlaştırılmaya çalışıldığını, buna karşı ortak mücadelenin yürütülmesi gerektiğini söyledi. Kürdistan’da “güvenlik” gerekçesiyle sürdürülen ve giderek derinleştirilen ekolojik talana karşı 17 Eylül’de “Savaş Yıkımına ve Doğa Talanına Karşı Yürüyoruz” şiarıyla Şırnak’ın Cudi Dağı’na yürüyüş gerçekleştirilecek. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde düzenlenecek yürüyüşe bir katılım çağrısı da İstanbul’dan geldi. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) İstanbul İl Eşbaşkanı Roni Gören, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encu ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Mahir Gürz, hazırlıkları süren yürüyüşün önemine dair konuştu.
‘YÜRÜYÜŞ TARİHSEL ÖNEME SAHİP’
AKP-MHP iktidarının 2015 yılından bu yana Kürt halkına ve ezilenlere kapsamlı bir savaş konseptiyle saldırdığını belirten SYKP İl Eş Başkanı Roni Gören, “2018-2019 yılından sonra özellikle Kürdistan bölgesinde Türk Devleti’nin özelleştirilmiş bir savaş politikası olduğunu biliyoruz. Hem sınır ötesi işgal operasyonlarıyla hem de bölgede kentlere, doğaya, insanlara yönelen ciddi bir saldırı konseptini Kürt halkına karşı devreye sokmuş durumda. Bugün de ağırlıklı olarak bölgedeki orman ve canlılığa dönük bir saldırıyla karşı karşıyayız” diye belirtti. Doğa katliamının temelinde ise bölgeyi insansızlaştırmak olduğunu ifade eden Gören, “Canlılığı yok etmek insanları oradan sürmek demektir. Dolayısıyla Kürdistan bölgesi için ağaçların kesilmesi sadece ekolojik bir sorun değildir. Aynı zamanda Kürt halkının kimlik, kültür ve yaşam biçimine de bir saldırıdır. AKP’nin saldırıları buna yöneliktir. İç içe değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla yapılacak olan Cudi Yürüyüşü de bu bakımdan tarihsel bir öneme ve anlama sahiptir” ifadelerini kullandı.
‘ORTAK MÜCADELE HATTINDA BULUŞULMALI’
İktidarın Gezi Parkı’nda topçu kışlası yapmak için kesmeye çalıştığı ağaçları ve buna karşı verilen ortak mücadeleyi hatırlatan Gören, “Belki de bu, AKP’nin tarihsel olarak en önemli geri adımıydı. Cudi’de ağaçların kesilmesi, savaş ve topyekun imha siyasetinin önüne de bir arada ortak mücadeleyle geçebiliriz. Bunun olanakları ve imkanları da oldukça mümkün. Buradaki başarılı bir eylem ve etkinliğin Türkiye kamuoyunda önemlice bir etkisi olacaktır. Aynı zamanda Cudi Dağı’na yürüyüşü, Kaz Dağları’nda ortak mücadeleyi, HES’lere ve JES’lere karşı ortak mücadeleyi bir arada anlatarak, daha kitlesel bir mücadele perspektifini kitleler nezdinde hayata geçirebileceğimizi düşünüyoruz” dedi.
‘BİLİNÇLİ VE PLANLI POLİTİKA’
HDP İl Eşbaşkanı Ferhat Encu, AKP’nin Kürdistan coğrafyasına dönük yürüttüğü yıkım ve talan politikasının bilinçli ve planlı bir politika olduğunu belirtti. Amacın bölgeyi insansızlaştırmak olduğunun altını çizen Encu, ekolojik talanın korucular eliyle gerçekleştirildiğini hatırlattı. AKP’nin bölgeyi çölleştirmenin yanı sıra ekonomik rant amacı da güttüğünü sözlerine ekleyen Encu, şöyle dedi: “Tabi bunu Kürt sorununa bakış, savaş ve çatışma politikalarının bir sonucu olarak ele alabiliriz. Aslında bunun üzerinden o talanı gerçekleştiriyor. Orayı kendi ülkesinin sınırları içerisinde yer alan bir bölge olarak görmüyor, sömürülmesi, talan edilmesi gereken bir coğrafya olarak ele alıyor. Bu sadece AKP-MHP iktidarının bir yaklaşım tarzı değil. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana aslında bu politika devrede. Bu politikaya karşı tabi ki daha fazla karşı çıkma, itirazı daha fazla yüksek bir sesle dile getirme ve ekolojik bilinç oluşturma bizim sorumluluğumuz ve görevimizdir.”
CUDİ YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRI
Savaş ve çatışma siyasetinin orman yangınlarına neden olduğunu belirten Encu, bu durumun da doğa felaketine neden olduğunu söyledi. Ekolojik yıkımın en fazla Kürdistan’da olduğunu belirten Encu, kimi çevrelerin ise bu duruma sessiz kaldığını söyleyerek, ekledi: “Sürekli gerekçeler üretilmektedir. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Savaş ve çatışma politikasıyla ekonomik yıkıma neden olan başta AKP-MHP anlayışı olmak üzere tüm anlayışlara karşı topyekun itiraz edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bozulan ekolojik sistemin dünyada ve coğrafyamızda felakete neden olacağı konusunda toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Sadece bilinçlendirmekle yetinmemek gerekiyor. Bu ekoloji yıkımı gerçekleştirenlere karşı güçlü bir toplumsal refleks gösterilmeli.” “Doğa olmadan insan da olmaz” diyen Encu, bu talana itirazı olan herkesin Cudi’ye gerçekleştirilecek yürüyüşe katılması gerektiğini söyledi.
‘DOĞA DÜŞMANI BİR İKTİDAR VAR’
SMF MYK üyesi Mahir Gürz de, AKP-MHP iktidarının genel anlamda “doğa ve ekoloji düşmanı” oluğunu ifade ederek, şunları belirtti: “Doğayı rant, talan ve sömürü alanı olarak gören, bunun üzerinden kendini konumlandıran bir politik gerçekliği var. Bu yaklaşım ise, Kürdistan’da daha özel bir boyut taşıyor. Kürt ulusuna dönük yürütülen topyekun imha, inkar ve asimilasyon siyasetinin önemli araçlarından biri” diye belirtti. Gürz, şöyle devam etti: “Kürdistan’ın yer altı, yer üstü bütün tarihsel dokusu, mirası, mimari yapısı, ekolojik ve sosyolojik dengesini talan ederek, ranta açarak, Kürt ulusuna dönük kirli, özel bir siyaset yürütülüyor. Bir bütün Kürdistan’da doğa talanını hedefleyen bir saldırı var. Ancak Türkiye cephesinde küçük bir meseleye gösterilen duyarlılık, tavır Kürdistan’daki meselelerde gösterilmiyor. Tabi bunun sebepleri var. Milliyetçilik, şovenizm ya da iktidarın kitleler üzerinde yarattığı manipülasyon, algı operasyonları gibi. Bir kere bunu kırmamız gerekiyor. 17 Eylül’de gerçekleştirilecek yürüyüşün bu algıyı kırmada önemli bir adım olacağını düşünüyorum. Herkesin, Kürdistan’daki bu doğa talanına karşı özelde de Şırnak’taki orman katliamına karşı yapılacak yürüyüşe güçlü ve kitlesel bir şekilde ses vermeli.”