“Deprem öldürmez, bina öldürür” değerlendirmesi de kaderden kaçılmaz inanışı kadar tehlikeli ve sorumluları saklayıcı bir söylemdir.
Giderek derinleşen yoksulluk nedeniyle insanlar başlarını sokabilecekleri bir mesken arayışındalar. Sanki halkın önünde konutlardan konut beğen seçeneği varmış gibi konuşuluyor pervasızca. Konut fiyat ve kiraları öteden beri emeği ile geçinenler için hemen heryerde astronomik fiyatlarda ve erişilmez durumdadır. Bu gerçekliği atlayarak yapılan yorumlar, yoksulluğu büyüten, yolsuz çürük düzeni gözden uzak tutan manipülasyon ve propagandaya hizmet etmektedir.
Bu trajedi, yolsuzluk düzeninden kaynaklanan istisnai yıkımlar dışında sınıfsal bir yıkımdır aynı zamanda. Esas bizi yıkan, uzun yıllardır yurttaşlara güvenli, sağlıklı konut üretemeyen; yurttaşların alım gücü ile konut fiyatları arasındaki makasları açan piyasa ve siyaset düzenidir. İşte bu ve benzer konular politika tercihleri ile düzenlenir ve bu işe kısaca siyaset denir.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Vedat Çalışkan

Depremden ders alınmasından söz ediliyor her yerde. Alınması gereken ders açıktır:
Evet, deprem riski olan bir ülkedeyiz. Ancak bu devasa yıkımın sorumlusu deprem ve fay hatları değildir. Onlar fiziki olarak rollerini oynuyorlar. Bu yaşadığımız cennet coğrafyanın fiziki dinamiklerinden biri. Herkesin yerbilimci, sismoloji uzmanı olması gerekmiyor. Yoksa bu işin sonu mu gelir? taşkın uzmanı, orman yangınları uzmanı, çevre uzmanı..Çağımız uzmanlıklar çağı ve bu ülkede alanında çok iyi uzmanlar var. Onlar sadece felaket anlarında hatırlanan ve yararlanılan uzmanlar. Bir sonraki felakete kadar olmaları gereken yerlere yine yaklaştırılmayacaklar. Zaten herkesin bilip bazılarının ses çıkarmadığı hatta savunduğu bir düzen bu.
Bu tür sorunlarla baş etmesi gereken, çözüm üretmesi gereken kurumlar depremlerin afete dönüşmemesi için var. Fakat yıllarca deprem kaynaklı riskleri azaltmak yerine durumun vehameti yice ortaya döküldü.
İşte yurttaşlar bu nedenle yerelden merkeze kadar, sorunları anlama ve çözme kapasitesi olan doğru siyasetçilere yetki verdiğinden emin olmalı; karşılığında sorumluluk üstlenilmesini ve hesap verilmesini de beklemelidir.

Bir felaketten daha büyük ne olabilir? diye sorulabilir. Evet, en büyük, daha bğyük felaket “hesabı sorulmamış, hesabı verilmemiş felakettir”. Çünkü görmezden gelinen yanlışlar her zaman artarak, büyüyerek tekrarlanır.
“deprem değil çürümüş yolsuzluk düzeni öldürür! ” ve işte tam da bununla mücadele edilmelidir.

Bir Cevap Yazın