Ekoloji Haberler Manşet

Doğanın hakları Avrupa’da tanınacak: AB ekokırım yasasını kabul etmeye hazırlanıyor

Avrupa Birliği, çevre suçlarını kapsayan yasasını revize ederken birçok yeni eylemi ekokırım olarak tanımaya hazırlanıyor. Çevresel tahribata yönelik cezaların artırılması planlansa da sera gazı emisyonlarının suç kapsamına alınıp alınmayacağı henüz netlik kazanmadı.

Avrupa Birliği (AB) ekosistemleri tahrip eden ya da önemli ölçüde zarar veren eylemleri “ekokırım” kapsamında değerlendirmeye ve suç olarak tanımaya hazırlanıyor.

Geçen hafta kabul edilen yasa, 27 üyelisi olan bloğun mevcut çevre yasalarının kapsamlı bir şekilde elden geçirilmesinin bir parçası. Yasa, yasadışı ağaç kesimiistilacı türlerin bir yere getirilmesi ve yasadışı yer altı suyu çekimi gibi önceden suç olarak tanınmayan dokuz durumu daha suç kapsamına alıyor.

Ekokırım suçu işleyen kişiler en az 10 yıl hapis cezasına, şirketler ise her bir suç için toplam gelirlerinin en az yüzde 5’ine ya da alternatif olarak 40 milyon euroya varan para cezalarına çarptırılabilecek.

Dünya Bankasına göre çevre suçları organize suç şebekelerine yüksek kazanç sağlıyor ve yılda 1 trilyon doların üzerinde bir maliyetle dünya çapında en fazla işlenen dört suç faaliyeti arasında yer alıyor.

Bu suçlar karbon depolama gibi ekosistem hizmetlerini bozarken, insan sağlığına zarar veriyor ve doğal kaynakları geri dönüşü olmayacak şekilde tüketebiliyor Yalnızca yasadışı yaban hayatı ticareti bile gergedanlar, kaplanlar ve filler gibi türleri yok olmanın eşiğine getirmiş durumda. Her 30 dakikada bir fil, fildişi için kaçak olarak avlanıyor. 

Fotoğraf: Larry C. Price

Giderek daha fazla ülke ekokırımı suç kapsamına alıyor: Sırada Meksika var

Ekokırım yasasının 2024’ün başında kabul edilmesi bekleniyor

Yeni yasanın AB dilinde “direktif” olarak bilinen nihai metni henüz kamuya açık değil ancak AB ülkelerinin büyükelçileri taslak yasaları imzaladıktan sonra önümüzdeki haftalarda yayımlanacak.

Ardından Avrupa Parlamentosu (AP) ve AB Konseyinin metni resmen kabul etmesi gerekecek ki bu adımın önümüzdeki yılın başlarında atılması bekleniyor ve hukukçular 16 Kasım’da varılan siyasi anlaşmanın ardından buna artık kesin gözüyle bakıyor. Sonrasında, AB ülkelerinin hükümetlerinin yönerge doğrultusunda ulusal mevzuatı yürürlüğe koymak için iki yılları olacak.

Çevre suçlarının cezalandırılması yeni bir uygulama değil. Çoğu hükümet doğaya zarar veren faaliyetleri engellemek için idari ve cezai kanunlar uyguluyor. Avrupa Komisyonunun 2020 tarihli bir raporuna göre, yeni AB yasaları, sayılan dokuz eylemin suç olarak tanınmaması, yaptırımların yetersiz olması ve sınır ötesi işbirliğinin eksik olması nedeniyle büyük ölçüde etkisiz olan 2008 tarihli mevcut bir çevre suçları yönergesinin yerini alacak. Yeni direktif, hâkim, savcı ve polisler için daha iyi eğitim ve daha fazla kaynak sağlanmasına yönelik maddeler de içeriyor.

Yasada belirsizlikler mevcut

Yeni direktifte öne çıkan husus, “kayda değer büyüklükteki” veya değerdeki koruma altındaki alanları ya da ekosistemleri tahrip eden ya da bunlara “geri dönüşü olmayan ya da uzun süreli” “geniş çaplı ve önemli zararlar” veren eylemleri yasaklayan “ekokırım” hükmünün yer alması. Yasada “ekokırım” ifadesi açıkça geçmese de yasanın müzakerelerine katılan milletvekilleri, 2021’de Stop Ecocide Foundation’ın (Ekokırımı Durdurun Vakfı) bir araya getirdiği bir hukuk uzmanları paneli tarafından önerilen ekokırım tanımından yararlanıldığını belirtiyor.

AB’nin kapsamlı hükmü kapsamında eylemlerin suç sayılması için kasıtlı olarak mı işlenmesi gerektiği yoksa dikkatsizlik veya ihmalkarlığın da eylemlerin suç olarak tanınması için yeterli olup olmayacağı henüz belirsiz. Ayrıca sera gazlarının emisyonlarının, bu emisyonlardan sorumlu kişi veya kurumları yasa kapsamında suçlu konumuna getirip getirmeyeceği veya ne kadar emisyonun buna neden olacağı da belirsiz.

AB müzakerelerinde yer alan Avrupa Parlamentosunun Fransız üyesi Marie Toussaint, yeni kuralların petrol sızıntıları veya “sonsuz kimyasal” olarak bilinen PFAS’ın deşarjı gibi özellikle belirtilmeyen bir dizi eylemi kapsayabileceğini söyledi.

‘İktidardakilerin umursaması için yasa gerek’

Artan çevresel düzenlemeleri eleştirenler, genellikle Avrupa Birliği gibi bir bölgede daha sıkı yasaların orada faaliyet gösteren şirketler için maliyetleri artıracağını ve zaman içinde bu şirketlerin faaliyetlerini daha gevşek yasaları olan yargı bölgelerine kaydırarak kirlilik için sıcak noktalar yaratacağını savunuyor. Kirlilik yasaklarını destekleyenler ise kuralların inovasyonu teşvik ettiğini ve bunun da sonuçta endüstriye ve topluma daha geniş çapta fayda sağladığını belirtiyor. 

Avrupa ülkelerinin ekokırım hükmü aracılığıyla çok çeşitli davranışları cezai soruşturmaya ve kovuşturmaya tabi tutacak olması, madencilik ve diğer kaynak çıkarma gibi ekolojik açıdan riskli faaliyetler yürüten kişileri ve şirketleri tahribatı önleyecek tedbirleri artırmaya teşvik edecek. 

Çevre suçlarını teşvik eden, yardım veya yataklık eden birey ve işletmeleri kapsayan yeni yasanın, ekokırım faaliyetlerine yönelik sigorta ve yatırımlar üzerinde de etkili olması bekleniyor.

End Ecocide Sweden‘ın (İsveç’te Ekokırımı Durdurun) kurucusu, uluslararası danışmanı ve yönetim kurulu üyesi Jonas Roupé, “Bu direktifin en büyük etkilerinden biri, ceza hukukunun gücünü ve gezegendeki faaliyetlerimiz üzerinde güncellemeye gidebileceğini göstermesidir. İktidardaki bireylerin umursaması için yasalara ihtiyacımız var” diye konuştu.

Fotoğraf: Mehmet Temel

‘Ekokırımın suç olarak tanınması, kamuoyunun etik algısını yeniden şekillendirebilir’

Ekoloji savunucuları uzun süredir ekokırımın Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsünde yer almasını ve böylece mahkemenin yasadışı savaş, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırımla birlikte beşinci suçu haline gelmesini savunuyor. Ekokırım yasasını destekleyenler, bu tür bir adımın hukuki etkilerinin ötesinde, etik davranışlara ilişkin kamuoyu algısını etkileyeceğini savunuyor.

Ecocide Law Alliance‘ın kurucularından Monica Schüldt, yeni AB direktifi ile çocukların fiziksel olarak cezalandırılmasını suç sayan yasalarla karşılaştırdı. İsveç 1979 yılında dünyada bunu yapan ilk ülke olmuş ve çocuklara yönelik aile içi şiddet olaylarında önemli bir düşüş yaşanmıştı. 

Schüldt, çocuklara fiziksel şiddet uygulanmasını yasaklayan yasaya değinerek şunları söyledi:

Bu yasa yürürlüğe girdiğinde tartışmalı bir yasaydı çünkü insanlar ‘güç kullanamazsak nasıl sorumlu yetişkinler yetiştirebiliriz’ zihniyetine sahipti. Bugünlerde kimse bunun kabul edilebilir olduğunu hayal bile edemiyor ve bugün doğayla olan ilişkimize baktığımızda da bunu görüyoruz. Ekokırımın katalize edebileceği değerler ve davranışlardaki değişim de bu türden bir değişimdir.” 

Ekokırım suçunun kökenleri

Ekokırımın suç kabul edilmesi fikrinin kökenleri ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında portakal gazı kullanmasına kadar uzanıyor. 

Sıkça tartışılan diğer ekokırım örnekleri arasında Amazon Yağmur Ormanlarının ormansızlaştırılması, Rusya‘nın Ukrayna‘daki Kakhova Barajını patlatması ve Deep Water Horizon petrol sızıntısı yer alıyor.

2017 yılında merhum İskoç avukat Polly Higgens ve Jojo MehtaStop Ecocide International‘ı (Uluslararası Ekokırımı Durdurun) kurarak ekokırımın uluslararası hukukta yer alması için dünya çapında bir kampanya başlattı. 

Schüldt, “Bir sonraki adım çok açık,” dedi: “Ekokırımın küresel olarak yasaklanmasının zamanı geldi.”

Türkiye’de ise ekokırım yasasının çıkarılmasına yönelik yurttaşların kampanyası sürüyor. Kampanyayla ilgili bilgi için buraya tıklayınız.

Kaynak Yeşil Gazete

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir