Ana Sayfa Muhalefet Sendikalar Eğitim emekçilerinin 2 Kasım grevi neler gösterdi – Zeynel Özgün

Eğitim emekçilerinin 2 Kasım grevi neler gösterdi – Zeynel Özgün

0
Eğitim emekçilerinin 2 Kasım grevi neler gösterdi – Zeynel Özgün

Eğitim Sen’in son iş bırakma eyleminin üzerinden neredeyse yedi yıl geçti. Bu zaman zarfında gerçekleşen 15 Temmuz, OHAL ve ardından yaşanan işten çıkarmalar, tutuklamalar, gözaltılar sendikal faaliyetleri neredeyse durma noktasına getirmişti. Sendikalar üzerindeki baskılar, üye istifaları ve emekli olanların yerine yeni üye yapamama halleri nedeniyle Eğitim Sen de, hem ciddi bir nicelik küçülmeye uğradı hem de örgütün sendikal ve direngen özgüveni büyük oranda erozyona uğradı. Eğitim Sen, en haklı ve en meşru olacağı anlarda dahi inisiyatif geliştirme refleksinden hayli uzaklaşmıştı.

Sendikadaki bu ürkek ve özgüvensiz tutum, 2 Kasım iş bırakma eylemi öncesinde dahi özellikle sendika yönetiminin belli zamanlardaki dilinde kendini gösteriyordu.

Gecikmiş de olsa Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı yapılan iş bırakma eylemi bütün bu gidiş içinde olabilecek en iyi, atılabilecek en ileri adım oldu. Bu eylem kararının alınmasında, kamuoyunda duyulmasında, yaygınlaşmasında toplam 14 eğitim sendikasının bir araya gelerek oluşturduğu Eğitim Sendikaları Güç Birliği birlikteliğinin büyük etkisi de elbette göz ardı edilmemeli.

14 Eğitim sendikasından ikisi hariç diğerlerinin üye sayısı açısından nicelik büyüklükleri çok fazla olmasa da bir güç birliği oluşturulabilmesinin emekçiler üzerinde yarattığı olumlu hava, iş bırakma eylemine büyük bir moral üstünlüğü kazandırdı. Böylece eldeki nicelikten kat kat büyük bir nitelik sonuç açığa çıktı. Bu, yabana atılmaması, unutulmaması gereken önemli bir deneyimdir. Bu nedenle, diğer sendikalara yapılan ortaklaşma-görüşme çağrılarında, sırf yapmış olmak şeklinde hareket etmenin yetmediğini, diğer kurumları görüşmek, konuşmak zorunda bırakacak çeşitli yol ve yöntemlerin mutlaka geliştirilmesi gerektiğini artık unutmamalı.

Diğer yandan 2 Kasım eylemini daha etkili kılan şeylerden biri de, alanlarda oluşan görünürlük ve sokak avantajının iyi kullanılmasıydı. Eylemin alana yansımasında en deneyimli, en kararlı, en birikimli sendikanın öne çıkması kaçınılmazdı ve öyle oldu. 14 sendikanın ortak kararı ile yapılan işin sokağa yansımasına bakıldığında birçok yerde ortaya çıkan sonuç,  bu eylemin adeta sadece Eğitim Sen’e ait olduğuydu. Bu durum her ne kadar Eğitim Sen için olumlu bir sonuç olsa da Güç Birliğinin diğer bileşenleri için eleştirel bir olgu olarak akıldan çıkarılmamalı. Güç birliğindeki bileşenleri ortak eyleme taşıyabilen bir iradenin alanda ortaklığı sağlayamamış olması, bu süreçte Güç Birliğinin her bileşenine yönelik bir eleştiri olarak not edilmesi gerekir.

İş bırakma eylemine katılım oranının da en azından beklenenin altında değil, muhtemelen de üstünde olduğu anlaşılıyor. Fakat altını çizmek gerekir ki, katılım oranı şimdikinin çok üzerinde olsa dahi, eylemin sokağa yansımasının zayıf olması durumunda yaratacağı etki, kuşkusuz çok daha az olacaktı. Eldeki nicelik gücün en efektif biçimde en iyi bir nitelik sonuca dönüştürebilmenin güzel bir örneği yaşanmış oldu. Hiç kuşkusuz bunun ortaya çıkmasında en belirleyici olan şey Eğitim Sen’in alan deneyimi, pratiği ve kararlığı oldu.

Bütün bu sonuçların ortaya çıkmasında, başta Eğitim Sen üyelerinin, her düzeydeki kadrolarının, aktivistlerinin ve bütün eksikliklerine karşın yönetim organlarındaki herkesin payı kuşkusuz çok büyüktür. Fakat eylemden ve süreçten çıkarılacak önemli dersler ve cevap aranması gereken sorular da var. Bu sorulardan ilk akla gelen birkaç tanesi şunlar olabilir:

  • 2 Kasım’ı bir sonuç olarak değil de önemli bir başlangıç olarak görebilir miyiz? Görebilirsek, bu başlangıçtan sonra neler yapılabilir?
  • Ortaya çıkan güç birliğinin bu veya benzer bir haliyle sürdürülmesi mümkün müdür? Genişletilebilir mi? Bu güç birliği için ortak bir çerçeve oluşturmak mümkün müdür?
  • ÖMK ve benzeri konularda sürecin takipçisi olup sendikal itirazları, eylemsel tutumu süreklileştiren bir yol-yöntem geliştirilmesi için Güç Birliği bileşenlerinden oluşan biz Sendikal İzleme Kurulu oluşturulabilir mi?
  • Alan eylemleri temsili olmaktan kurtarılıp meşru zeminde yaygınlaştırılabilir mi? Alan eylemlerinde güç birliği vurgusu da öne görünür kılınabilir mi?
  • Bu eylemde çok hesaba katılmayan ama gelecekte mutlaka üzerine kafa yorulması gereken, öğrenci ve veli ayağının bu süreçlerdeki durumu nasıl değerlendirilmeli?

Zeynel Özgün
1963 yılında Dersim’de doğdu.
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Coğrafya bölümünü ve sonra da İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi.
Eğitimciliğin yanı sıra Eğitim-Sen İstanbul 7 No’lu Şube Hukuk Sekreterliğini de yürüterek sendikacılık yapıyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here