İklim Adaleti Koalisyonu ev sahipliğinde, Mısır‘ın Şarm El-Şeyh’de dün (6 Kasım) başlayan ve 18 Kasım’a kadar sürecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCC) 27’inci Taraflar Konferansı (COP27) öncesi düzenlenen ve 4 Kasım’a kadar süren Uluslararası İklim Konferansları gerçekleştirildi. Konferansların ardından İklim Adaleti Koalisyonu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Ekokırımın bir suç olarak iç hukukta ve uluslararası hukukta yer almasını amaçlayan konferansımız, Türkiye’de bu konuda uluslararası düzeyde düzenlenmiş ilk toplantı olmanın sorumluluğunu taşıyor.”
Fotoğraf: Mehmet Temel
Ekokırım kavramı, doğaya verilen zararların gitgide artmasıyla, farklı ülkelerde farklı boyutlarda ele alınmaya, tartışılmaya başlandı. Aktivistler ve hukukçular, ekokırım suçunu kendi ülkelerinin yasalarına geçirmeye çalışıyorlar.
COP27’ye doğru uluslararası iklim konferansları başlıyor
Halkların İklim Anlaşması Konferansı: Yıkımın boyutu cinayetten öte imhaya ulaştı
Kazma Bırak Konferansı: Dostluk ve kardeşlikle ilerlemeye kararlıyız
Çabaları sadece iç hukukta tanımlama yapılmasına yönelik değil, ekokırımın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) baktığı dört temel suça (insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım, savaş, saldırı) eklenerek, beşinci suç olarak kabul edilmesi yönünde.
Fotoğraf: Mehmet Temel
İklim Adaleti Koalisyonu’nun İstanbul’da gerçekleştirdiği konferanslarda da bu konulara dikkat çekildi ve ekokırımın tüm kamuoyunun desteği alınarak irdelenmesi gerektiği ve kampanyaların da bu doğrultuda düzenlenmesinin önemli olduğu ifade edildi.
Konferanslara Türkiye’nin dört bir yanından ekoloji mücadelesi veren aktivistler katıldı. Aynı zamanda Yunanistan’dan Şili’ye kadar birçok iklim kampanyacısı ve STK da konferanslarda yer aldı. Konferanslarda aktivist mücadeleye ek hukuki mücadelede de ne gibi adımlar atılacağı üzerine konuşuldu. Ek olarak Yeşil Sol Parti, Cumhuriyet Halk Partisi gibi siyasi partilerden de konferanslara katılım sağlanarak ekolojik yıkımlarıyla ve betonuyla ünlü iktidar partisine, hükümete karşı ne gibi mücadeleler verilmesi gerektiği tartışıldı. Konferanstan çıkan sonuç ise “Hukuk mücadelesi, öznelerin katılımı ve aktif rol almaları ile başarıya ulaşabilir” oldu.
‘İnsanın yıkıcı faaliyetlerini engelleyen önlemler alınmalı’
Konferansların ardından yapılan basın bildirisinde şu ifadelere yer verildi:
“Küresel kurumlarla sermaye ise COP27’ye sayılı günler kalmışken aynı retorikleri tekrarlıyorlar ve mevcut hukuk, ancak var olan sistemi korumaya yönelik. Oysa ki sistemin bu şekilde devam edebilmesi mümkün değil. Üstelik hukuk, durağan ve değişmez de değil, ihtiyaçlara göre şekilleniyor. Bu nedenle mutlaka doğaya karşı insanın yıkıcı faaliyetlerini engelleyen önlemler alınmalı.
Fotoğraf: Mehmet Temel
‘Savaş sonucu oluşan ekolojik yıkımlar ve savaş oluşturan ekolojik yıkımlar’
İki tür yıkım var; savaş sonucu oluşan ekolojik yıkımlar ve savaş oluşturan ekolojik yıkımlar. Hızla artan enerji, inşaat, madencilik faaliyetleri başlı başına yıkım oluşturuyorlar ve bunlar hukuktaki boşluklardan yararlanarak, daha büyük felaketlere yol açmak üzere faaliyetlerine devam ediyorlar.
Fotoğraf: Mehmet Temel
‘Ekokırım suç olarak tanınmalı’
Diğer taraftan, yasaların normatif gücü, davaların çok daha ötesine ulaşabiliyor. İşte bu nedenle doğanın haklarını korumak için ekokırımın suç olarak tanınmasına ihtiyaç duyuyoruz. Doğaya zarar verilmesini önlemek, doğayı kendinde değer olarak görmek ve doğaya karşı işlenen suçları cezalandırmak için böyle bir kanunu hukuk sistemine dahil etmeliyiz.
Stop Ecocide (Ekokırıma dur de) vakfı tarafından oluşturulan ‘Çevreye ağır ve geniş çapta ya da ağır ve uzun vadeli bir biçimde zarara yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunun bilincinde, yasadışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ekokırım suçunu oluşturur’ tanımının ele alındığı konferansımızda tanımda yer alan kavramlar farklı bakış açılarından sorgulandı. Bu tartışmalar çerçevesinde özellikle çevre korumasını, savaş suçundan barış zamanına genişletmek gerektiği söylenebilir.
Fotoğraf: Mehmet Temel
Ekokırım suçu, ihtiyatlılık ve öngörülebilirlik ilkeleri doğrultusunda da sorumlulukların olduğundan hareketle ele alınmalıdır. Bu çerçevede fiilin potansiyel ekolojik yıkım tehlikesi barındırması, ceza yaptırımının oluşması için yeterli görülmeli, zararın gerçekleşmesi beklenmemelidir.
Ekokırım suçunun karşılığı olan cezalar ise suçun oluştuğuna karar veren yapıların zamanla oluşturacağı bir süreçle tariflenebilirler ve ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir.
Yeşil Gazete