Seçim düzlemine girdiğimiz bu günlerde herkes Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nı konuşuyor. Altılı Masa’nın adayını açıklamasını bekliyor. Muhalif kesimlerin aklındaki bir diğer düşünce de seçimin kazanılma ihtimali. Kimileri umutlu kimileriyse umutsuz, karma karışık bir yumakta ipin ucunu yakalamaya çalışıyor.

Sorunlar karmaşıklaştığında biraz soyutlama yapıp, basitleştirmeye çalışmakta yarar var. Önümüzdeki demokratik bir cumhuriyetin kurulması seçimi değil. Brezilya’nın sloganıyla söylersek “cennetin kapılarını açmıyor, cehennemin kapılarını kapatıyoruz”. Millet İttifakı bunun için kuruldu, amacı bu. Bu İttifak’tan demokratik bir cumhuriyet programı beklemek mümkün değil. Eşyanın tabiatına aykırı. Zaten kendileri de restorasyondan başka bir şey önermiyorlar.
O zaman Demokratik Cumhuriyet isteyenler ne yapmalı? Önlerinde hangi seçenekler var?
Cehennem kapılarını kapatmanın olmazsa olmaz koşulu bugünkü iktidar bloğunun seçimi kaybetmesi. Ne var ki önümüzde iki seçim var: Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde amaç belli. Cumhur İttifakı’nın adayının kaybetmesini sağlamak.
Bu o kadar kolay bir iş değil. HDP, TİP ve EMEP ile HDP bileşenlerinden oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oylarını almak lazım. Millet İttifakı sanki bunun farkında değilmiş gibi davranıyor. Sanırım cehennemin kapılarını kapatmak için kendilerine oy verilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar.
İkinci seçim, yani TBMM seçimi ise başak bir paradigma üzerinden değerlendirilmeli. Demokratik bir Cumhuriyet isteyenler seçim sonrasını dikkate alarak oy kullanmalı. Seçimlerde muhalif aday kazansa bile en iyi ihtimalle bir restorasyon süreci yaşayacağımızı ve iktidar bloğunun bu süreçte çok sert bir kavga sürdüreceğini görmek gerekiyor.
O zaman TBMM’ne en fazla sayıda gerçek demokrasi için, toplumsal özgürlükler için, iklim krizini durdurmak için mücadele edecek insanları sokmak da yarar var. Millet ittifakı bu bakımdan ne kadar yeterli sorusuna iyimser cevap verebilen çok fazla insan yok sanırım.
Geriye Emek ve Özgürlük İttifakı kalıyor. Bu İttifak’ın bileşenleri hatalarıyla sevaplarıyla onlarca yıldır mücadelenin içinde olan insanlardan oluşuyor. Bu anlayıştaki insanların TBMM içinde anahtar rolü oynayabilecek bir güce ulaştırmak sanki en doğru adım olacak.
HDP etrafında oluşan bu ittifakın sandığa gitmemesinden veya Erdoğan’a oy vermesinden korkmak gibi anlamsız duygularla uğraşmak yerine Emek ve Özgürlük savunucularını mümkün olacak en güçlü sayıyla TBMM’ne taşımak en doğru çözüm değil mi?
Bir araya gelenlerin, bunun sadece seçimler için değil sonrasındaki mücadele için kurulmuş bir ittifak olduğunu söylemeleri bu çözümü daha da gerekli kılmıyor mu? Beklentilerimizi Millet İttifakı’nın karşılamayacağını bilirken yeni bir seçeneği güçlendirmek daha doğru olmaz mı?
Karar, demokrasi, özgürlük, emeğin ve gençlerin ve kadınların hakları ve yeşil bir dünyadan yana olanların.