Ana Sayfa Haberler Filistin topraklarındaki İsrail işgali: Nakba’nın 73. yıldönümü

Filistin topraklarındaki İsrail işgali: Nakba’nın 73. yıldönümü

0
Filistin topraklarındaki İsrail işgali: Nakba’nın 73. yıldönümü

Filistinlilerin, 1948 yılında İsrail işgal devletinin kurulduğunun ilan edilmesiyle büyük acılara, topraksızlaşmaya ve geri dönüşü belirsiz mülteciliğe mahkum edilmesinin yani Nakba’nın 73. yıl dönümü.

Tam da Nakba’nın 73. yıldönümünde, İsrail işgal devletinin Kudüs’te Filistinliliere ait Şeyh Carrah’ı ilhaka dönük saldırıları sonucu işgal altındaki Filistin topraklarında başlayan savaş dolayısıyla daha da anlam kazanan Nakba’ya ilişkin uluslararası alanda mücadele yürüten Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi’nin (BDS) Türkiye’de mücadele yürüten girişimi Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi – BDS Türkiye bir açıklama yayınladı.

Yayınlanan açıklama şu şekilde.

“Filistin halkı her 15 Mayıs günü, 1948 senesinde en az 800 bin Filistinlinin topraklarından koparılarak mülteci yapıldığı, daha sonra İsrail ordusu adını alacak Siyonist çetelerin 70’ten fazla katliam yaparak en az 15 bin Filistinliyi öldürdüğü ve en az 400 Arap köyünün haritadan silindiği Büyük Felaket Nekbe’yi anıyor. Siyonizm’in saldırıları 15 Mayıs 1948’den önce, Filistin topraklarında bir “Yahudi Devleti” kurma amacıyla başlamış, bu amaçla işgal edilen Filistin topraklarında dünyanın dört bir tarafından taşınan Yahudi nüfus için yerleşim birimleri kurulmuştu. İşgal ve katliam temelinde kurulan yerleşimci-sömürgeci İsrail rejiminin varlığını devam ettirebilmesi ancak Filistin topraklarındaki işgal ve katliamlarına devam edebilmesiyle mümkündü. Filistin halkının evlerine el konularak Filistinli nüfus yerine Yahudi yerleşimciler yerleştirilmiş, mahalle isimleri Yahudileştirilmiş, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinli Arap nüfusun hakları ellerinden alınarak ırk-ayrımcı apartheid rejime tabi kılınmış ve tarlaları, zeytin ve incir ağaçları yok edilen Filistin halkı mülksüzleştirilmiş ve geçim araçlarından ve kaynaklarından yoksun bırakılmıştı. Bu şekilde sistematik bir etnik temizliğe maruz kalan Filistin halkının büyük bir bölümü topraklarını ve vatanını terk etmişti. Ancak Filistin’i terk eden Filistinliler dahi Siyonist İsrail rejiminin katliamlarından kurtulamamıştı. Filistin topraklarında Yahudi nüfusun yanında bir Arap nüfusuna yer olmadığını belirten Siyonizm’in vücut bulmuş hali İsrail rejimi, 1956’da Han Yunus’ta, 1967’de Kudüs’te, 1982’de Beyrut’ta ve daha pek çok yerde binlerce Filistinliyi kitlesel katliamlarla öldürmüş ve Filistin’i işgal etmeye devam ederek Filistin topraklarının yüzde 78’ine denk gelen bölümünü tamamen kontrolü altına almıştır.

2018 yılında Yahudi Ulus-Devleti kanununu kabul edip ırkçı karakterine resmiyet kazandıran apartheid rejimi İsrail, “Yüzyılın Anlaşması” gibi komik çabalarla Filistin’i satın almaya çalışarak Batı Şeria’yı tamamen ilhak etmeye ve başkent ilan ettiği Kudüs’ü Filistinlilerden “arındırmaya” girişerek bugün de etnik temizlik politikalarına devam etmektedir. Son olarak, 1948 yılında Kudüs’ün doğusunda bulunan Şeyh Cerrah’taki evlerini terk etmek zorunda kaldıktan 8 sene sonra evlerine kısmi bir dönüş yapabilen Filistinli aileler şu sıralarda İsrail işgal mahkemelerinin kararıyla evlerinden zorla çıkartılmaya çalışılıyor. Şeyh Cerrah’ı kurtarmak ve savunmak için Filistin’in dört bir yanında başlayan eylemlere, aynı haftalarda İsrail rejiminin Mescid-i Aksa’da başlayan saldırıları eklenince, eylemler hem Filistin hem de 48 topraklarının her bir karışına yayıldı. İsrail rejimiyse, Filistinlilerin kendilerini savunma iradesine karşı büyük çaplı tutuklamalarla; 2008, 2012 ve 2014’te yaptığı gibi 16 yıldır abluka altında tuttuğu Gazze’ye başlatılan hava saldırısında sivilleri katledip şehrin elektrik ve sanayi altyapısını hedef alarak cevap verdi. Eylemlerin yapıldığı sırada Filistinlilere ait tarım arazilerini ateşe veren işgalci, sömürgeci yerleşimciler, “Araplara ölüm” sloganlarıyla işgal güçlerinin koruması altında Şeyh Cerrah Mahallesi’ne girerek Filistinlilerin evlerine ve otobüslerine saldırdı. Bütün bunlar Nekbe’nin 73 yıldır devam ettiğinin çok açık bir ifadesidir.

Filistin halkı her 15 Mayıs günü, 1948 senesinde en az 800 bin Filistinlinin topraklarından koparılarak mülteci yapıldığı, daha sonra İsrail ordusu adını alacak Siyonist çetelerin 70’ten fazla katliam yaparak en az 15 bin Filistinliyi öldürdüğü ve en az 400 Arap köyünün haritadan silindiği Büyük Felaket Nekbe’yi anıyor. Siyonizm’in saldırıları 15 Mayıs 1948’den önce, Filistin topraklarında bir “Yahudi Devleti” kurma amacıyla başlamış, bu amaçla işgal edilen Filistin topraklarında dünyanın dört bir tarafından taşınan Yahudi nüfus için yerleşim birimleri kurulmuştu. İşgal ve katliam temelinde kurulan yerleşimci-sömürgeci İsrail rejiminin varlığını devam ettirebilmesi ancak Filistin topraklarındaki işgal ve katliamlarına devam edebilmesiyle mümkündü. Filistin halkının evlerine el konularak Filistinli nüfus yerine Yahudi yerleşimciler yerleştirilmiş, mahalle isimleri Yahudileştirilmiş, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinli Arap nüfusun hakları ellerinden alınarak ırk-ayrımcı apartheid rejime tabi kılınmış ve tarlaları, zeytin ve incir ağaçları yok edilen Filistin halkı mülksüzleştirilmiş ve geçim araçlarından ve kaynaklarından yoksun bırakılmıştı. Bu şekilde sistematik bir etnik temizliğe maruz kalan Filistin halkının büyük bir bölümü topraklarını ve vatanını terk etmişti. Ancak Filistin’i terk eden Filistinliler dahi Siyonist İsrail rejiminin katliamlarından kurtulamamıştı. Filistin topraklarında Yahudi nüfusun yanında bir Arap nüfusuna yer olmadığını belirten Siyonizm’in vücut bulmuş hali İsrail rejimi, 1956’da Han Yunus’ta, 1967’de Kudüs’te, 1982’de Beyrut’ta ve daha pek çok yerde binlerce Filistinliyi kitlesel katliamlarla öldürmüş ve Filistin’i işgal etmeye devam ederek Filistin topraklarının yüzde 78’ine denk gelen bölümünü tamamen kontrolü altına almıştır.

2018 yılında Yahudi Ulus-Devleti kanununu kabul edip ırkçı karakterine resmiyet kazandıran apartheid rejimi İsrail, “Yüzyılın Anlaşması” gibi komik çabalarla Filistin’i satın almaya çalışarak Batı Şeria’yı tamamen ilhak etmeye ve başkent ilan ettiği Kudüs’ü Filistinlilerden “arındırmaya” girişerek bugün de etnik temizlik politikalarına devam etmektedir. Son olarak, 1948 yılında Kudüs’ün doğusunda bulunan Şeyh Cerrah’taki evlerini terk etmek zorunda kaldıktan 8 sene sonra evlerine kısmi bir dönüş yapabilen Filistinli aileler şu sıralarda İsrail işgal mahkemelerinin kararıyla evlerinden zorla çıkartılmaya çalışılıyor. Şeyh Cerrah’ı kurtarmak ve savunmak için Filistin’in dört bir yanında başlayan eylemlere, aynı haftalarda İsrail rejiminin Mescid-i Aksa’da başlayan saldırıları eklenince, eylemler hem Filistin hem de 48 topraklarının her bir karışına yayıldı. İsrail rejimiyse, Filistinlilerin kendilerini savunma iradesine karşı büyük çaplı tutuklamalarla; 2008, 2012 ve 2014’te yaptığı gibi 16 yıldır abluka altında tuttuğu Gazze’ye başlatılan hava saldırısında sivilleri katledip şehrin elektrik ve sanayi altyapısını hedef alarak cevap verdi. Eylemlerin yapıldığı sırada Filistinlilere ait tarım arazilerini ateşe veren işgalci, sömürgeci yerleşimciler, “Araplara ölüm” sloganlarıyla işgal güçlerinin koruması altında Şeyh Cerrah Mahallesi’ne girerek Filistinlilerin evlerine ve otobüslerine saldırdı. Bütün bunlar Nekbe’nin 73 yıldır devam ettiğinin çok açık bir ifadesidir.

Filistin halkının özgürlük, adalet ve geri dönüş mücadelesine destek vermek için kurulan ve İsrail rejimiyle askeri, ticari, siyasi ve kültürel bütün ilişkilerin kesilmesini hedefleyen BDS hareketi bütün ülkeleri, yasadışı İsrail yerleşim birimlerinde üretilen malları ve salgının ortasında bile Filistin halkının evlerini yıkanlar, Filistin topraklarında yükselen apartheid-utanç duvarlarının inşasını üstlenenler, o duvarlardaki gözetleme teknolojilerini sağlayanlar gibi İsrail’le suç ortaklığı içinde olan firmaları boykot etmeye; İsrail’le imzalanan bütün ekonomik anlaşmalardan çekilmeye ve İsrail’de yapılan bütün yatırımları geri çekmeye; Filistin halkına karşı işlediği suçlardan ötürü İsrail’i sorumlu tutarak, İsrail’in suçları karşısında sürdürülen cezasızlık politikalarına son vermeye ve Filistin halkının haklarına riayet etmesi için İsrail’e yaptırımlar uygulamaya çağırmaktadır. Filistin halkının mücadelesine somut ve gerçek bir destek vermenin yolu İsrail’i yalnızca kınayan yahut derin endişe duyduğunu ifade eden açıklamalardan değil, Filistin halkının “İsrail’e boykot” talebinin hayat bulmasından geçmektedir.”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here