Ana Sayfa Haberler GÜVERCİN – Hakan Tuncal

GÜVERCİN – Hakan Tuncal

0
GÜVERCİN – Hakan Tuncal

güvercin isim, hayvan bilimi

Güvercingillerden, hızlı ve uzun zaman uçabilen, kısa vücutlu, sık tüylü, evcilleşmiş birçok türü bulunan, yemle beslenen bir tür kuş (Columba):

      “Duvarda, güneşe karşı / Göğsünü kabartan bir güvercin / İçimde öksüzün gözyaşı / Yıkılan yıllar için” – Halit Fahri Ozansoy (TDK Türkçe Sözlük)

güvercin tr, gök/kök (gök, mavi, mor, yeşil anlamında)ten kögermek-köğermek-göğermek (yeşermek, mavileşmek, morarmak) göğerçin/gövercin/güvercin… Boynunun, kanatlarının, mor, mavi, yeşil gibi değişik renk karışımı olması yüzünden göğermek (morarmak, mavileşmek, yeşermek), eylemiyle bağlantılı. Kök anlamı morarmış, morumsu, mavimsi,yeşilimsi demektir. Sözlük anlamı ise bilinen kuşun adı. (Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İsmet Zeki Eyuboğlu)

Güvercin dendiğinde aklıma gelen ilk şair Melih Cevdet olur. İki şiiriyle… İlki güvercinin tanımını şairce yapar:

“Güvercin

Pencerede kopan alkış” (Güvercin, Melih Cevdet ANDAY)

İkincisi ise “Anı” şiiridir ki Zülfü Livaneli’nin ezgisiyle belleğimize kazınmıştır. Ethel ve Julius Rosenberg anısına yazılmıştır. Karı koca Rosenbergler 1950’ler Amerika’sında Sovyet casusu olmakla suçlanmış ve idama mahkûm edilmişlerdir. Bu karar Amerika’da ve dünyanın pek çok ülkesinde tepkiyle karşılanmış ve protesto gösterileri düzenlenmiştir. Casusluk ile ilgili ellerinde pek bir kanıt olmayan hükümet, Rosenberglerle pazarlık yapmaya başlamış ve suçlamaları kabul etmeleri hâlinde cezalarını önce 30 yıla ardından 20 yıla indirmeyi teklif etmişler ancak onları ikna edememişlerdir. Son olarak Ethel’e bütün suçu kocasına yıkarak serbest kalmayı teklif ederler ve iki küçük çocuğunu düşünerek kararını vermesini isterler. Ethel Rosenberg’in verdiği cevap tarihe geçecektir. “Ya bana inanan milyonlar… Onlar da benim çocuklarım. Satar mıyım onları?” Kararın infazını 18 Haziran 1953’te gerçekleştirme kararı alınır. Çift, bu günün evlilik yıl dönümleri olmasını gerekçe göstererek infazı bir gün sonrasına aldırır.  Rosenbergler, 19 Haziran 1953’te elektrikli sandalyede can verirler.   

Hakan Tuncal

“Bir çift güvercin havalansa

Yanık yanık koksa karanfil

Değil bu anılacak şey değil

Apansız geliyor aklıma

Neredeyse gün doğacaktı

Herkes gibi kalkacaktınız

Belki daha uykunuz da vardı

Geceniz geliyor aklıma

Sevdiğim çiçek adları gibi

Sevdiğim sokak adları gibi

Bütün sevdiklerimin adları gibi

Adınız geliyor aklıma

Rahat döşeklerin utanması bundan

Öpüşürken bu dalgınlık bundan

Tel örgünün deliğinde buluşan

Parmaklarınız geliyor aklıma

Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm

Kahramanlıklar okudum tarihte

Çağımıza yakışan vakur, sade

Davranışınız geliyor aklıma 

Bir çift güvercin havalansa 

Yanık yanık koksa karanfil

Değil unutulur şey değil

Çaresiz geliyor aklıma.” (Anı, Melih Cevdet Anday)

Melih Cevdet ve Orhan Veli ile birlikte Garip akımını kuran Oktay Rifat da bu olayla ilgili Telefon şiirini kaleme alır.  Şiirli Kelimeler’in “telefon” maddesinde de bu şiiri bulabilirsiniz. Biz bu maddede onun Güvercin şiirine yer vereceğiz:

“San Marco meydanında dost olduğum güvercin

Bir Alman misillemesinde

Kurşuna dizilmediyse eğer

Venediğe gider

Ben kuşumu bulurum

Ben kuşumu bilirim

Milyon güvercin içinde” (Güvercin, Oktay Rifat)

Oktay Rifat, San Marco meydanında dost olduğu güvercini Venedik’te milyon güvercin içinde bulabilir, Orhan Veli gözleri kapalı İstanbul avlularında, meydanlarında:

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı

Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda;

Uzaklarda, çok uzaklarda,

Sucuların hiç durmayan çıngırakları

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.

Ağlar çekiliyor dalyanlarda;

Bir kadının suya değiyor ayakları;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Serin serin Kapalıçarşı

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa

Güvercin dolu avlular

Çekiç sesleri geliyor doklardan

Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Başımda eski âlemlerin sarhoşluğu

Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;

Dinmiş lodosların uğultusu içinde

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Bir yosma geçiyor kaldırımdan;

Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.

Bir şey düşüyor elinden yere;

Bir gül olmalı;

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;

Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;

Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;

Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından

Kalbinin vuruşundan anlıyorum;

İstanbul’u dinliyorum. (İstanbul’u Dinliyorum, Orhan Veli Kanık)

Yazının sonlarına geldiğimde güvercinle ilgili Hrant Dink’in maalesef yanlış çıkan ön görüsü gelir hatırımıza. “Değil bu anılacak şey değil / Çaresiz geliyor aklıma” 

“…Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.

Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.

Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.” (Ruh Hâlimin Güvercin Tedirginliği, Hrant Dink)

Bu tespitin yer aldığı yazı, o tedirgin barış güvercininin son yazısıdır. 19 Ocak 2007 tarihinde Hrant Dink gazetesinin önündeki kaldırımda katledilir.

Hakan Tuncal

Şiirli Kelimeler

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here