Ana Sayfa Manşet Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği: Hayvan Hakları Kanun teklifi ”aldatmaca”

Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği: Hayvan Hakları Kanun teklifi ”aldatmaca”

0
Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği:   Hayvan Hakları Kanun teklifi ”aldatmaca”

Tecavüze tecavüz diyemeyen bir yasa teklifi bu. Cinsel ilişki tanımı tam bir skandaldır. Yani utanmasalar “hayvanın rızası olup olmadığını” da sorgulayacaklar.

ANKARA – AKP tarafından Meclis’e sunulan Hayvanları Koruma Kanunu teklifini değerlendiren HAYKURDER Başkanı Erman Paçalı, “Bu hileli düzenlemelerle hayvanlar daha çok acı çekecek, cezasızlık devam edecek, daha büyük şiddet, işkence ve zulmü beraberinde getirecek” dedi.AKP tarafından Meclis’e sunulan Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ülke genelinde hayvan hakları alanında faaliyet gösteren STÖ’lerden peş peşe tepkiler geliyor. “Devrim gibi yasa” olarak sunulan ve STÖ’lerin görüşleri dikkate alınarak hazırlandığı ileri sürülen kanun teklifinin gerçekte öyle olmadığı ortaya çıktı. Kanun teklifinin beklentileri karşılamadığını ifade eden birçok STK, teklifi tehlikeli ve aldatıcı bulduğunu ifade etti. Yasanın hazırlık süreçlerinde görüşlerine başvurulan ve sürece etkin katılım sağlayan onlarca STÖ peş peşe açıklamalar yaptı. Son olarak Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği (HAYKURDER) bir rapor yayınlayarak, teklifi ayrıntılı olarak değerlendiren bir bilgilendire yaptı. Sunulan kanun teklifinin STÖ’lerin görüşleri ve komisyon raporunun çok uzağında olduğuna dikkati çeken HAYKURDER, 24 maddelik raporunda teklifin skandal ayrıntılarına madde madde değindi. Meclis’e sunulan kanun teklifini HAYKURDER Başkanı Erman Paçalı, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. 

Hayvanseverlerin uzun süredir büyük umutlarla beklediği Hayvan Hakları Kanunu ile ilgili teklif STÖ’lerin görüşleri ve komisyon raporuna uygun bir teklif olduğu ileri sürüldü. Ancak neredeyse tüm STÖ’ler teklife tepkili. İşin aslı nedir?

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki bu teklif asla söylenildiği gibi sivil toplum kuruluşlarının beklentileri, görüş ve talepleri veya meclis araştırma komisyonu raporuna uygun hazırlanmış bir teklif değil. Bu çok büyük bir yalan. Öyleymiş gibi gösterilen, büyük kazanımlar elde ediliyormuş izlenimi verilen ancak asla öyle olmayan, tamamen aldatmacaya yönelik ve hiç bir soruna çözüm üretmeyen bir yasa teklifi sunuldu Meclis’e. Yıllara yayılan beklenti, bunca emek, yaşanan onca katliam, acı, ortaya konan bunca çaba, bunca umudun sonunda önümüze konan teklif tam bir hayal kırıklığıdır. Satır aralarına sıkıştırılmış kelime oyunları ile verilmiş hakları dahi geri alıyor bazı konularda. Çok daha büyük hak ihlallerinin önünü açıyor. Cezasızlığı fiilen sürdürüyor. Hayvanları değil rant ve menfaat gruplarını koruyor. Hayvana tecavüzü, istismarı, şiddeti, eziyeti cezalandırıyormuş gibi görünüyor ancak cezalandırmıyor. Aksine rant ve çıkar gruplarını korumak adına hayvanların çok büyük acılar çekmesine olanak tanıyor. Hayvanseverleri dahi zora sokacak düzenlemeler içeriyor. Hayvanı asla korumuyor.

 Bu bahsettiğiniz hususlar son derece ciddi ve kaygı verici. Verilmiş hakları geri alıyor, hayvanseveri zora sokuyor, rant gruplarını koruyor iddiaları… Biraz detaylandırır mısınız? 

 Bu güne dek yürürlükteki Hayvanları Koruma Kanunu’nda hak ihlallerinin bir kısmı idari para cezası ile cezalandırılıyordu ve bu cezalar büyük oranda tahsil edilemiyordu. Tahsil edilse dahi caydırıcılıktan yoksundu. Yani fiili cezasızlık söz konusuydu. Toplumdaki en büyük beklenti caydırıcı cezalar getirilmesi ve hayvana yönelik suç teşkil eden eylemlerin hapisle cezalandırılması beklentisiydi. Tüm bu yasa hazırlık sürecinde bu konu çok tartışıldı. Hükümet önce adliyelerin iş yükünün çok artacağını ifade etti. Bu aslında hayvana yönelik suçların ne boyutta olduğunun itirafı gibiydi. Tabii bunun kabulü ile bu suçlara karışanların hapse atılmasına hükümet hiç bir zaman sıcak bakmadı. Düzenlemeler yapılırken bunun önüne en büyük engel olarak “insanlara yönelik suçlarda verilen ceza miktarları” ölçü olarak konuldu. Bu hükümet için adeta bir fırsata çevrildi. Çünkü bu suçları hapisle cezalandırmak istemiyorlar ama toplumdaki tepkiyi de görmezden gelemiyorlar. Yani arada sıkışmış durumdalar. Böylece ceza düzenlemesinde hapisle ilgili tüm düzenlemeleri 3 yılın altında tuttular. İnfaz yasası gereği 3 yılın altında verilen hapis cezaları denetimli serbestlik veya erteleme olarak sonuçlanıyor. Yani 3 yılın altında hapis cezası alan bir suçlu fiilen cezaevinde yatmıyor. Bu da demek oluyor ki hayvanlara yönelik işlenen suçlarda hapis cezası verilecek ancak hiç kimse cezaevine girmeyecek. Yani uygulanamaz hapis cezaları bunlar. Kesilen ama tahsil edilmeyen idari para cezalarından, verilen ama uygulanamayan hapis cezalarına dönüyor iş. Dolayısıyla fiili cezasızlık devam ediyor. Biz buna karşın “ertelenemez” şerhi konulmasında kesin olarak ısrar etmiştik ancak bu da olmadı. Dolayısıyla sonuca etkileri bakımından durumu değiştirmeyen ve cezasızlığın devamını sağlayan bir kanun değildi bizlerin istediği. Hapis cezası getirildiği yalan değil ama aldatmaca. Teorik olarak evet ama uygulamada hapis yok. Tüm süreç boyunca talep ettiğimiz bu değildi. Bu düzenleme bizim öneri, beklenti ve talebimize uygun olabilir mi? Nasıl STK’ların görüşleri, komisyon raporu dikkate alınmış oluyor?    3 yılın altında hapis cezası alan bir suçlu fiilen cezaevinde yatmıyor. Bu da demek oluyor ki hayvanlara yönelik işlenen suçlarda hapis cezası verilecek ancak hiç kimse cezaevine girmeyecek.

  Çok tartışılan konular vardı bu süreçte. Evde bakılacak hayvan sayısının sınırlandırılması gibi. O konuda yasa teklifinde durum nedir? 

Aldatmaca dediğimiz konulardan biri de bu. Evdeki hayvan sayısına yönelik bir sınırlama olmayacağı ifade edilmişti. Önce “çevre rahatsız oluyor” diyerek sınırlandırmak istediler, tepki oluşunca “vazgeçtik” dediler. Teklife açık hüküm eklenmemiş evet ancak sınırlamadan da vazgeçilmemiş. Ev hayvanı ve kontrollü hayvanların çevreye vereceği zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirlerin bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceğine dair bir madde konulmuş yasaya. Bakanlığa bu konuda sınırsız bir düzenleme yetkisi getirilmiş. Nedir peki bu çevreye verilen rahatsızlık? Tam olarak evde hayvan sayısı sınırlamasında kullanılan dil buydu. Çevreye verilen rahatsızlık. Açık hüküm tepki çekeceğinden örtülü olarak bu maddeyi bu şekilde koymuşlar, teklif kanunlaşınca bakanlık yönetmelik çıkartarak sınırlayacak. İnsanları bu yolla aldatarak yine yapacaklarını yapacaklar. Amaç bu. Bu tür hileli düzenlemeler kötü niyetlidir ve hükümete duyulan güveni sarsmaktadır.

  Hayvanlar arasında sahipli sahipsiz ayrımının kaldırıldığı ve mal değil can kapsamına alındığı belirtiliyor. Bu durum değişiyor mu?

 Kağıt üzerinde kanunda evet. Ama kanunun diğer maddeleri bunun uygulamada böyle olmayacağını da ortaya koyuyor bir yandan. Neydi sürece dair en büyük beklentilerden biri? Belediyelerin ceza kapsamına alınması. Alınıyor mu? Hayır! Peki, petshoplarda hayvan satışı yasaklanıyor evet de devamını neden konuşmuyoruz. Üretim merkezlerinde fabrika gibi üretim devam edecek, mobilya seçer gibi katalogdan satış dönemi başlayacak. Hatırlarsanız yakın geçmişte o üretim merkezlerinden birinden ses telleri kesilmiş, karanlık küçük hücrelerde fabrika gibi doğurtulan hayvanlar çıkartılmıştı. Unutmayın o görüntüleri. Bu teklif işkenceyi devam ettirip görünmez kılmayı hedefliyor. Ticari menfaatleri hayvan haklarına üstün kabul ediyor. Böyle rezillik olabilir mi? Hem can olarak kabul edeceksin hem mal gibi, eşya gibi, köle gibi satmaya devam edecek, fabrika gibi doğurtulmasına, üretim malzemesi yapılmasına izin vereceksin. 

 Tehlikeli ırklara dair bir düzenleme, değişiklik var mı? En çok merak edilenlerden biri de bu konu çünkü… 

Var elbette. O da ayrı bir skandal. Yasa hazırlık sürecinde aylarca tartışıldı. Komisyon raporuna yansıdı. Ama yapılan düzenleme tüm bu önerilerin uzağında ve tam bir fiyasko. Çenesi güçlü hayvanları silah olarak kullanan, agresif yetiştirenlerin kulağını bile çekmeyen yasa teklifi yine istismarcıdan yana olmuş, binlerce hayvanı ölüme sürgün etmeyi tercih etmiş. Oysa bu ırklara mensup hayvanlardan son derece uysal yetişmiş, hiç tehlike arz etmeyenler var. Bir ırkı yasaklamak nasıl bir mantıktır? Üstelik yürürlükteki yasada bu ırklar açıkça belliyken yeni teklifte yasadan bu ırkların hangileri olduğu çıkartılmış, bunu belirleme yetkisi de bakanlığa bırakılmış. Kapsamı genişletmek istiyorlar. Bu açıkça düşmanlıktır. Katliam hazırlığıdır. Bakanlık canının istediğini yasak ilan edecek. Ruhsatlandırma ve sorumluluğu sahibine yüklemek en makul çözüm önerisiydi. Herkes bunda hem fikir olmuştu. Bunu görmezden gelip daha da ileriye gitmek, mevcut yasadaki yasak tanımına “beslenmesi” kelimesini eklemek akla zarar bir yaklaşımdır. Kanun güya hayvanları korumayı amaçlıyor ama hayvanları koruma kanunu bir canlının en temel ihtiyacı olan “beslenme” ihtiyacını kanunla yasaklıyor. Açlıktan ölsün istiyor. Besleyene ağır para cezası getiriyor. Tecavüzcüye, işkenceciye, istismarcıya verilmeyen ceza, vicdani ve insani bir sorumluluk hissiyatı ile bu ırka mensup mağdur bir hayvanla karşılaştığınızda beslemenize, bir yudum su vermenize yasak koyuyor. Bu nasıl hayvan koruma yasasıdır?  SPOT: Tecavüze tecavüz diyemeyen bir yasa teklifi bu. Cinsel ilişki tanımı tam bir skandaldır. Yani utanmasalar “hayvanın rızası olup olmadığını” da sorgulayacaklar.

  Yasa teklifinde en çok tepki çeken konulardan biri de hayvanlara tecavüz konusu. Bu suç yasa tasarısında “hayvanla cinsel ilişki” olarak tanımlandı. Bunun anlamı nedir, bu ifade yanlışlıkla mı yazıldı? 

Hayır asla! Son derece bilinçli bir tanım bu. Defalarca konuşulup tartışıldı. Yanlışlıkla yazılması mümkün mü? Hükümet hayvana “tecavüz” diyemiyor. Bunu bir “saldırı” olarak görmüyor! Bu tanımın “cinsel ilişki” olarak kaydedilmesi bundan kaynaklanıyor. Oysa cinsel ilişki suç değildir. Hangi yasada siz “cinsel ilişki” diye bir suç tanımı gördünüz? Cinsel ilişki tanımı tarafların rızasıyla gerçekleşen cinsel birleşmeyi ifade eder. Kanunda cinsel suçların karşılığı “cinsel saldırı” veya “cinsel istismar”dır. Tecavüze tecavüz diyemeyen bir yasa teklifi bu. Cinsel ilişki tanımı tam bir skandaldır. Yani utanmasalar “hayvanın rızası olup olmadığını” da sorgulayacaklar.  

 STÖ’lerin beklentileri doğrultusunda hazırlandı diye lanse edilmişti. Bu nasıl oluyor?

 Tabii topluma STK’ların beklentileri doğrultusunda hazırlandı denilince toplum o STK’ların hayvan hakkı savunucu STK’lar olduğunu düşünüyor normal olarak. STK’ların beklentilerine uygun olduğu kısmen doğru. Ancak bizler gibi hak temelli STK’ların beklenti görüş ve önerileri değil burada bahsedilen. Öyle olması mümkün değil. Sanıyoruz kast ettikleri STK’lar av ve avcılık ile ilgili faaliyette olan STK’lar, hayvan deneylerini destekleyici faaliyetler yürüten STK’lar, çeşitli isimler altında açılan ve perde ardında hayvan dövüştüren sözde STK’ların beklentilerine uygun bir teklif bu. Muhtemel o STK’lardan söz ediliyordur. Bizlerin bu teklife katılabilmesine olanak yok. Zira av ve avcılık en tartışmalı konulardan biriyken bu konu bütünüyle yok sayıldı. Bırakın yasaklamayı, koruyucu önlemlerde aşama kaydedilebildi denilebilecek tek bir düzenleme bile yapılmadı. Atıfta dahi bulunulmadı. Kürk ithalat ve ihracatı, gümrüklerde el konulan hayvanlar bu yasada var mı? Yok. Dövüşleri bile nasıl yapıp ceza kapsamı dışında tutabiliriz diye düşünülmüş adeta. Düşünebiliyor musunuz? Hayvan dövüşlerine ceza hükmü konmuş ancak dövüşlerin geleneksel niteliği söz konusuysa ceza verilemez diyor teklif. Dövüşün geleneksel niteliği mi olur? Sen bir hayvanları koruma kanununda hayvana işkence ve eziyet olan hayvan dövüştürmeye nasıl geleneksel bir nitelik atfedip bunu cezasız bırakabilirsin ki? Bu ayrıntı hayvan dövüşlerini cezasız bırakıyor. Yani göstermelik olarak ceza veriyor gibi yapıyor ama dövüş meselesi bölge bölge zaten geleneksel kabul ediliyor. Sen bu yasaya bunları koyacaksın ve sonra çıkıp bizlerin desteğini bekleyeceksin. Şuurumuzu kaybetmiş olmamız gerekiyor buna destek verebilmek için.  

Düşünebiliyormusunuz? Hayvan dövüşlerine ceza hükmü konmuş ancak dövüşlerin geleneksel niteliği söz konusuysa ceza verilemez diyor teklif. Dövüşün geleneksel niteliği mi olur? 

RTÜK ile ilgili bir maddeden bahsetmiştiniz. Sosyal medyada da paylaştınız. Detaylarını sizden dinleyebilir miyiz? 

 Uzun uzun detaylara boğmadan özetleyeyim. Konunun özeti şudur. Radyo ve TV’ler için daha evvel hayvan haklarına dair eğitici yayın zorunluluğu vardı ve bu zorunluluk 2011 yılında başka bir yasayla kaldırıldı. O zorunluluğa dair hüküm 2011’den bu yana yok. Fakat teklifte bu hükmün kaldırıldığından bile habersizce bu yayınları yapmayan kuruluşlara her bir ay için 21 Bin TL ağır para cezası getiriliyor. Önce yayın zorunluluğunu geri getirselerdi keşke. Bu şekliyle çok ciddiyetsiz bir durum ortaya çıkıyor. Ortada yayın yapma zorunluluğu yok ama yayın yapmayana ceza var. Hani hep “devrim gibi” diye bahsediliyordu ya, “alkışlarla karşılayacaksınız” diyorlardı. Öyleymiş gerçekten. Hukuk tarihinde devrim niteliğindedir bu düzenleme. Ortada suç yok ama ceza var. Kimin aklına geldi acaba? Şayet bu güne dek sunduğumuz yazılı raporları açıp okuma zahmetine girmiş olsalar bu maddeyi oraya yazamazlardı çünkü o raporlarda kaldırılan eğitici yayın zorunluluğundan söz ediliyordu. Görüşmelerde de bahsedildi ancak belli ki dinliyor gibi yapıp dinlememişler. Bunun izahı yoktur. Ayıptır, bunca emeğe hakarettir bu ciddiyetsizlik.

 Başka ne gibi ayrıntılar var? Yani doğru düzgün bir tek koruyucu düzenleme yok mu bu teklifte?

  Yok denebilir. Dahası mesela yürürlükteki kanunda işkence, eziyet ve kötü muamele yasaklarının olduğu bölümde düzenleme önerilmiş. Mevcut kanunun Madde 14 (a) bendinde yazılı olan “acımasız ve zalimce işlem yapmak” ve (j) bendinde yer alan “işkence” ibaresinin madde metninden çıkartılması ve yerlerine “muamelede bulunmak” ibaresinin eklenmesi önerilmiş. Neden? Yani bu değişikliğe gidilme ihtiyacını neden duydular? Nedir bu değişiklikle varılmak istenen nokta? Bu hiç de masum bir değişiklik değil. Öyle bir ayrıntı ki bu; bu düzenlemeyle hayvanlara yapılabilecek işkenceler korkunç düzeyde artırılıyor adeta. Bu madde ile beraber bu maddedeki değişikliği işlevselleştiren bir düzenleme daha yapılmış ve tek başına bir anlam ifade etmiyor gibi görünen bu madde diğer düzenlemeyi öyle destekliyor ki! Akıl almaz bir şey bu! Bu düzenleme deneysel çalışmalarda hayvanlar üzerinde bilinci açık iken, diri diri kesiler, kimyasallara maruz bırakma, yanıklar oluşturma, kırıklar oluşturma, açlık, korku gibi yüksek fiziksel ve psikolojik işkenceleri serbest hale getirmeyi amaçlıyor. Kelime anlamı bakımından “muamele” bir davranışı, “işlem” ise bir uygulamayı ifade eder.  işlem kelimesini kaldırıp yerine muamele kelimesini getirdiğinizde deneysel çalışmalarda yapılan az önce saydığımız işlemler cezalandırılamaz hale geliyor. Hayvanları Koruma Kanunu diye teklif edilen şu rezilliğe bakar mısınız? Yani aslında eklenecek, söylenecek o kadar çok söz ve ayrıntı var ki sayfalar yetmez. Konuya dair 24 maddeden oluşan 17 sayfalık bir rapor yayınladık. Sosyal medya hesaplarımızda mevcut. Dileyen tüm ayrıntıları inceleyebilir. Okunmasını öneririm. Ancak bu teklifin desteklenmesi çok sakıncalıdır. Bu hileli düzenlemeler ile hayvanlar daha çok acı çekecek, cezasızlık devam edecek, bu düzenlemeler bırakın hayvanları güvence altına almayı, daha büyük şiddet, işkence ve zulmü beraberinde getirecek. Üstelik bu yasayla beraber bizlerin koruyucu girişimleri de kısıtlanıyor. Adli süreçlere müdahil olunamıyor, katlanılımıyor. Şikayet hakkı vatandaşa tanınmıyor. Hiç bir suç hakkında hiç bir vatandaş savcılığa başvuramayacak. Bu yetki sadece bakanlığa tanınıyor. Bakanlık canının istediği hak ihlalleri hakkında suç duyurusunda bulunabilecek. Hak aramak dahi imkansız hale getiriliyor. Tüm kamuoyundan beklentimiz bu teklife itiraz etmeleridir.

Haber-  MA/ Gözde Çağrı Özköse

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here