1955 doğum yılı; 2022 kaybettiğimiz günler, hayatı müzik dolu, düşünen, diline güvenen, korkusuz bir adam.
O’nun hayat hikâyesi bir çok sitede yazıyor, bir tanesi aşağıda ve şimdi burada kronoloji anlatmayacağız, buyurun gidin bakınız*.
İlhan İrem’den iki yaş büyüğüm. O daha on sekiz yaşındayken adımlarına baktı ve “en büyük adım, ileri atılan adımdır” diyerek tek adım ile başkalarının uzun mesafe koşu metrajını geçmiştir. Şarkı ve popülarite denince bir şarkıcı, besteci, güftecinin yolu aşktan, ayrılıklardan, acılardan geçer. Ancak bu anlatımların bir ezgi ahengine oturması, dilin sadeliği ve anlaşılırlığı, insanları içine çekecek bir vurgu düzeni olması, eleştirel deyişlerin ürkmeden yapılması, yakarmanın bile bir üslubu gereği, gibi birçok parametre güfte yazarı ve bestecinin maharetine kalmaktadır. Bu ikiliye “yaratıcılar” demek isterim.
Şarkı yaratıcılarının sorumlulukları vardır, hikâye yazacaksın, anlamlı olacak, anlaşılır olacak, kurgu mükemmel olacak, ezgiler bir bütün melodiye dönerken, armoni zenginliğine ulaşmak gerek. Şarkıyı emanet edeceğiniz icracının ses rengi ve ses aralığını dikkate almazsanız, horozlar öter. Ayrıca icracıyı seçerken de biraz ticari bakıştan kaçıp, hakkını vereni bulmanız gerek.
İlhan İrem gibi Şarkı yaratıcısı ve icracısı, ülkemizde gönülden alkışlanan nice (5-6 bölü 84 milyon) yapıtçılar gönüllerde gezmişler ve hep serin kalabilmişlerdir. İlhan İrem, şarkılarında ağlamaklı, damara giren, yırtıcı, şarkı bittiğinde gözlerinde tl olmayan, sadece haz duyan, etrafa baktığında aldığı alkışlar sonucunda gülümseyen, ellerini seyircilerine doğru açarken bütün bir sevgi ile onları kucakladığını ifade eden beden dili ile, naif, kibar ve haysiyetli bir duruşu sergilemiştir. Onun hırsları arasında ticari kaygı belki bir kırıntıdır, ancak gökyüzüne yolladığı nağmelerin gönüllere girip, dillere gelmesini ve sahnede şarkılarını söylerken, kendisi ile beraber bütünleşerek şarkıyı söyleyen konser misafirlerine o perdeden gözlerinin içine kadar giren sevgi ışıklarından kamaşması sadece bir ödül olarak kabulleniştir.
Eminim, 2015’ler sonrası aynı İrem (genç İrem) sahnelere çıksaydı şarkıları ve de bugünlerde yapmış olacağı yeni dönem şarkıları şimdiki gençler tarafından çooook fazla sevilirdi. Ancak, şimdi gençler dönüp İrem’in şarkılarını gözlerini kapayarak dinlesinler ve kendilerini o günlere ve büyümüş olarak hayal etsinler, ne düşünürler merak konusudur.
Michael Kuyucu, Pegasus Yayınları / Yayınevi Genel Dizisi
Şöyle yazmış:
“Sanatçı” tanımını hak eden az sayıda kişiden biri İlhan İrem. Önce romantik eserleriyle; seksen sonrasında rock senfoni denemeleri ve özel kurgu ve hikâyelerinden oluşan albümleriyle; doksanlı yıllarda mistik özellikleriyle ön plana çıktı. Üç ayrı kuşağa üç ayrı müzikal lezzet tattırdı. Müzikal ürünlerinin dışında özel bir felsefe yaratarak farklılaşan ve bu felsefeyi milyonlarla paylaşan bir müzisyen İlhan İrem.
Sadece müziği ile değil, yazın dünyası ve resim sanatına yönelik üretimleri ile de özel bir duruşu var. Onu anlatmak, hele onun derin felsefesini dile getirmek çok zor ve sayfalara sığmayacak bir iş.
Çok popüler olmuş şarkılarını herkes bilir. Bir diğerine bakalım.
Sürgün gibi masallarda

Uzaklarda bir düş kur
Yapayalnız bir gülüş ol
O gülüşlerden bir ev kur
Delilenme git gelme dur
O zamansız zamanlarda
Eğri büğrü sevdalarda
Büküle büküle kıvrılan
İnanılmaz tutkularla
Yalan yanlış aynalarda
Baştan kara çıkmazlarda
Sürgün gibi masallarda
Dışı akşam içi gündüz
Yüzü bahar içinde güz
Gölgelerde gizli giz
Gölgelerde gizliyiz

Şu deyişe bakar mısınız… Hayatı masal edenlere birkaç söz sanki…
Metin Uca şöyle yazmış:
“ İlhan İrem muhteşem besteleri, özgün müziği, ülkemin her derdine duyarlı kimliği ile bir müzisyen sanatçı, düşünür ve aydın olarak hayatımızın en güzel renkleri olarak hep var olacak.”
Çok şarkı yarattı; sözleri kendisi yazdı, ancak birkaç şiiri de bestelemişti. 1995 yılı albümünde Nazım Hikmet’in gönlünden geçenleri dile döktü.
Hoş geldin kadınım hoş geldin
Ayağını bastın odama
Kırk yıllık beton
Çayır çimen şimdi
Hoş geldin kadınım hoş geldin
Güldün… Güller açıldı
Penceremin demirlerinde
Ağladın… Avuçlarıma döküldü İnciler
Gönlüm gibi zengin
Hürriyet gibi aydınlık
Oldu odam
Hoş geldin kadınım hoş geldin
Hoş geldin kadınım hoş geldin
güldün güller açıldı
penceremin demirlerinde
ağladın. Avuçlarıma döküldü inciler
Hoş geldin kadınım hoş geldin
İnternette bir izleyici bu şarkıyı dinleyince şöyle yazmış:

“Nazım Hikmet ve İlhan İrem … O kadar güzel bir şey çıkmış ki ortaya. Sanki şimşekler çakmış, gök gürlemiş, yağmur yağmış… Dinmiş yağmur sonra, Güneş açmış ve sen mis gibi orman kokusunu içine çekip, az ilerde gölün üstünde duran gökkuşağını seyrediyorsun. Öyle şahane bir eser.”
(kendisini “müzik cadısı” diye gizlemiş ama ne cadıymış, bu ne güzel duygu aktarımı)
İlhan İrem için söylenecek çok şey var elbette, şarkılarını dinlemek gerek, belki geç kalmış sevgi ve saygıyı gökyüzüne göndermek son el uzatışlardan biri olabilir.
Ancak, söylenebilecek en önemli söz ise, bir köşe yazısına ait. 1999 Kasım ayında yazdığı o makale var ya; haydi bakalım kimlere nispet ve nasıl içtenlik… Okuyunuz.
İlhan İrem , bir büyük saygıyı hep hak etmiştir, zamanında bunun farkında olmayanlara bir diyeceğimiz elbette yok, hani derler ya; “geç kalınmış saygı, boşlukları doldurur.”
Anısına saygı ile..
Attila turnaoğlu
