İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, Kadıköy’deki Beşiktaş İskelesi önünde 28’inci yıldönümünde 2 Temmuz Sivas Katliamı’nı anma eylemi gerçekleştirdi. “Sivas’ın ışığı sönmeyecek / Mafya ve çete düzeninden Maraş’ın, Sivas’ın, İzmir’in hesabı sorulacak” yazılı pankartla gerçekleştirilen basın açıklamasında katliamın ve faillerinin, faillerin nasıl korunduğunun unutulmadığı vurgulandı.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Bundan tam 28 yıl önce, Sivas’ta 35 insanımız, bir kontrgerilla organizasyonu ile tüm toplumun gözü önünde ve tam sekiz saat TV kanallarından yayınlanarak katledildi.
Sivas Katliamı, ardından gelen Gazi katliamı gibi Alevilerin toplumsal mücadeledeki varlığını pasifize etmek için düzenlenmiştir. Alevi, Kürt, Ermeni gibi Türk-Sünni kimliği dışındaki kimliklere mensup halklara yönelik yapılan katliamlar bu ülke siyasetini dizayn etmede kontrgerillanın sıkça başvurduğu yollardandır. Hesap sorulmadıkça yenilerine kaygı duyulmadan başvurulmaktadır.
“Katliam sırasında elinde silahlarla otelin önüne kadar gelip sloganlarla geri çekilen askerleri, polisleri unutmuyoruz”
Unutmuyoruz;
Sivas etkinliklerinden bir hafta önce, “hicret koşusu” adı altında şehre gönderilen cihatçıların, bir hafta katliam için bekletilmesini, belediye tarafından otelin önüne yığılan kaldırım taşlarını, daha sonra emniyetten fakslandığı kanıtlanan “Müslüman kamuoyuna” başlıklı cihat çağrısı yapan bildirileri, katliam sırasında elinde silahlarla otelin önüne kadar gelip sloganlarla geri çekilen askerleri, polisleri unutmuyoruz
Unutmuyoruz;
Dönemin başbakanı Tansu Çiller’in “Çok şükür otelin dışındaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır”, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in “Olay münferittir, ağır tahrik var, güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır… Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır, halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyin”, dönemin koalisyon ortağı Erdal İnönü’nün “Güvenlik güçlerimiz vatandaşlarımızın zarar görmemesine dikkat ederek olayları kontrol etmeye çalışmışlardır” dediklerini unutmuyoruz.
“Sivas Katliamı zamanaşımına uğratıldığında dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ın “Hayırlı olsun” dediğini unutmuyoruz”
2014 yılında Sivas Katliamı zamanaşımına uğratıldığında dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ın “Hayırlı olsun” dediğini unutmuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl ileri yaşından dolayı katliamın planlayıcılarından birinin cezasını affettiğini unutmuyoruz. Oysa yıllardır birçok muhalif hükümlü ileri yaşlarına, ağır hastalıklarına rağmen bırakın affedilmeyi cezası ertelenmiyor bile.
Sivas Katliamı ve benzeri diğer katliamlar devlet yönetmenin temel araçlarından bir haline dönüşmüş durumdadır. Egemen sınıflar sürekli kriz içindeki iktidarlarını sürdürebilmek, halk muhalefetini pasifize edip dağıtmak için sık sık kitle katliamlarına başvurmaktadırlar. Bu yolla yönetme krizini çözmeye çalışmaktadırlar. Çünkü hukuki yollar çürümüş düzenlerini ayakta tutmaya yetmemektedir.
Bugün de benzer bir süreci yaşıyoruz. Sivas’ın hesabını vermekten kaçınan devlet ve organları hesap vermeyeceklerine olan güvenle yeni katliamlara başvurmaktan çekinmemektedirler. Yakın zamandaki Suruç Katliamı, 10 Ekim katliamı bunun örneklerindendir. İktidarı kaybetmeyle yüz yüze gelen AKP bu katliamların sorumlusu ve faydalananıdır.
Bugün de çetelerle, mafyayla iç içe geçmiş bir devlet manzarasını tüm toplum olarak izliyoruz. İktidar ortaklarının her biri ortak olduğu mafya gruplarını gizleme ihtiyacı bile hissetmiyor. Biri Peker’le poz veriyordu, diğeri Çakıcı’yla, sonra mafya ve çete koalisyonu tüm Türkiye’ye birlikte poz veriyorlar. Uyuşturucu taciri Cumhurbaşkanı danışmanlarından müteveffa Burhan Kuzu tarafından hapisten kurtarılıyor. Karaparacı Sezgin Baran Korkmaz Cumhurbaşkanı Erdoğan’la poz veriyor. Karaparacının otelinde bakandan bürokrata, savcıdan hakime neredeyse tüm devlet erkanı bedava konaklıyor. Milyon dolarlık marinalara, şirketlere, arazilere devlet ortaklığıyla “çökülüyor”. Para kavgası çıkınca da iktidar içinde mafyanın has bir tarzla iç çatışma başlıyor.
“Tek adam Erdoğan’ın “bu daha iyi günleriniz, daha neler göreceksiniz” tehdidi tüm muhalefeti hedefine koymuş durumda”
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefet liderlerini hedef gösteriyor. Küçük ortağı Bahçeli başta HDP olmak üzere tüm muhalifleri hedef gösteriyor. Tehditlerin hemen ardından HDP İzmir örgütüne kanlı bir saldırı gerçekleştiriliyor. Cumhurbaşkanı başsağlığı bile dilemezken, İçişleri bakanı hiç konuşmuyor, küçük ortak Bahçeli katledilen Deniz Poyraz’ı suçluyor. Daha barut kokusu dinmeden de HDP’nin kapatılma iddianamesi AYM tarafından kabul ediliyor.
Tek adam Erdoğan’ın “bu daha iyi günleriniz, daha neler göreceksiniz” tehdidi tüm muhalefeti hedefine koymuş durumda. İktidar bir kez daha derin bir krizde, yönetemiyorlar. İktidarı kaybetmemek için her yola başvurmaktan çekinmeyeceğini tecrübeyle bildiğimiz bir çürümüş ittifak var karşımızda. Bugün Sivas’ı unutmamak bu nedenle önemli, bugün Maraş’ı unutmamak tekrar katledilmemek için önemli, bugün Çorum’un nasıl direnerek büyük bir katliamı önleyebildiğini hatırlamak bu nedenle önemli.
Topyekün saldırıların karşısında bizlerin tek seçeneği var, faşizme karşı birleşmek ve mücadele etmek. Çalışırken ölmeye, sömürülmeye karşı mücadele eden işçiler, emekçiler; yaşamını ve özgürlüğünü kazanmak için direnen kadınlar, “alışın buradayız” diyen LGBTİ+’lar; üniversiteleri ve hayalleri için mücadele eden öğrenciler, gelecekleri için direnen gençler; onurları için buradayız diyen halklar; doğası, yaşam alanı için direnenler olarak, bu ülkenin Alevileri, Kürtleri, sosyalistleri olarak seçeneğimiz; geleceğimizi, onurumuzu, özgürlüğümüzü kazanmak için bir araya gelmek, örgütlü mücadeleyi, ortak mücadeleyi yükseltmektir.
Katliamlar tarihine son vermenin yolu da budur.
İnsanca ve onurlu bir yaşamı inşa edecek, katliamların hesabını soracağız!
Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!”