Ana Sayfa Muhalefet KESK’li kadınlardan tüm kadınlarla birlikte mücadele çağrısı

KESK’li kadınlardan tüm kadınlarla birlikte mücadele çağrısı

0
KESK’li kadınlardan tüm kadınlarla birlikte mücadele çağrısı

Telgraf haber:

“TALEPLERİMİZ YAŞAMSAL, BİRLİKTE MÜCADELE GÜCÜMÜZDÜR!”

2021-2023 yıllarını kapsayacak olan milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisini doğrudan ilgilendiren Toplu İş Sözleşmeleri(TİS) görüşmeleri süreci yaklaşırken KESK’li kadınlar; ”.. bu süreci; haklarımıza, emeğimize, ücretlerimize, iş güvencemize saldırıların arttığı, ağırlaşan çalışma yaşamına bir yandan da pandeminin, savaşın, şiddetin ve ekonomik, ekolojik başta olmak üzere çoklu krizlerin eşlik ettiği koşullarda karşılıyoruz. Bu koşullara mahkûm olmadığımızı çok iyi biliyoruz ve KESK’li kadınlar olarak bu TİS
dönemine ilişkin belirlediğimiz her biri yaşamsal öneme sahip özgün ortak taleplerimiz etrafında tüm kadınları birlikte mücadeleye çağırıyoruz.” diyerek basın toplantısı ile taleplerini açıkladılar.

Sakarya Üniversitesinin ardından İnönü Üniversitesinden Hipokrat Yemini’nin değiştirilerek, ‘cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılmayacağı’ ifadelerini çıkarma hamlelerinin geldiği bu günlerde KESK’li Kadınların TİS taleplerinde yer alan İstanbul Sözleşmesinin etkin bir biçimde uygulanması talebi, tek taraflı feshedilen sözleşmenin önemini bir kez daha açığa çıkarıyor.

Kamu kreşlerinin yeniden açılmasından eğitim alanında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi derslerinin zorunlu olarak yer almasına, kadınlar ve LGBTİ+ bireyler için çalışma ortamlarındaki ayrımcılığı kaldıran mekanizmalar geliştirilmesine, belediyelerde trans kadınlarında yararlanabileceği uluslararası standartlara uygun; kadınlar ve çocuklar için sığınma evlerinin açılması ve tüm özlük haklarına dair bir çok yaşamsal taleplerin yer aldığı basın açıklaması metninin tamamı şöyle:

Değerli Basın Emekçileri;
2 Ağustosta, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin yaşamını doğrudan etkileyen yeni bir
Toplu İş Sözleşmesi(TİS) süreci başlıyor. Ve bu süreci; haklarımıza, emeğimize, ücretlerimize, iş
güvencemize saldırıların arttığı, ağırlaşan çalışma yaşamına bir yandan da pandeminin, savaşın,
şiddetin ve ekonomik, ekolojik başta olmak üzere çoklu krizlerin eşlik ettiği koşullarda
karşılıyoruz. Bu koşullara mahkûm olmadığımızı çok iyi biliyoruz ve KESK’li kadınlar olarak bu TİS
dönemine ilişkin belirlediğimiz her biri yaşamsal öneme sahip özgün ortak taleplerimiz etrafında
tüm kadınları birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
AKP’nin 19 yıllık iktidarı boyunca gördük ki, saray şatafatı ve bir avuç sermaye sınıfının aşırı
zenginleşmesi uğruna doğaya, kadına ve emeğe saldırıların sonu gelmemiş, nerdeyse ülke
kaynaklarının sonu getirilmiş durumda. Diğer yandan AKP’nin, özellikle 2015 genel seçim
sonuçları ile birlikte, iktidarını kaybetmemek adına MHP’yi de yanına alarak hız verdiği savaş
politikalarının yarattığı tahribat onulmaz boyutlara ulaştı. Bu aymazlık halinin yarattığı ekonomik
kriz, bugün çok daha derinleşmiş ve tüm kesimleri etkisi altına almış durumda. Doğanın
tahakküm altına alınmasının sonuçlarından birisi olarak ortaya çıkan covid 19 pandemisi de AKP-
MHP ortaklığı tarafından bir fırsat aracına dönüştürüldü. Siyasal iktidar yaşadığı çöküşten ve
ekonomik krizden salgını korku ve baskı aracına dönüştürerek, toplumu ve emeği daha fazla
sömürerek çıkmaya çalışıyor. Bir taraftan topluma evde kal çağrısı yapılırken diğer taraftan ne
ekonomik, ne sosyal hiçbir destek sağlanmadığını, sağlık emekçileri başta olmak üzere,
emekçilerin yaşamlarının hiçe sayıldığını hepimiz ölümle burun buruna çalışmak zorunda
kaldığımız bu dönemde çok daha acı bir şekilde tecrübe etmek zorunda kaldık.
Değerli Basın emekçileri,
Pandemi ve ekonomik krizle birlikte kadınların işgücü piyasasından çekilme hızının, kadın işsizliği
ve yoksulluğunun hiç olmadığı kadar arttığı bu dönemde, kadına yönelik şiddet de aynı oranda
artıyor. Zira, ataerkiye, cinsiyetçi politikalara ve cezasızlığa ek olarak, işsizlik ve yoksulluk kadınları
şiddet karşısında çok daha çaresiz bırakıyor. Hal böyle iken bir yandan da Erdoğan’ın Saray rejimi
şiddetle mücadele mekanizmalarına savaş açmış durumda. Kadını, çocuğu, LGBTİ+ları erkek
şiddetinden koruyan en önemli kazanımlarımızdan birisi olan İstanbul Sözleşmesinden bir gece
yarısı kararnamesi ile çıkılması bunun en veciz örneği oldu. Böylelikle aslında siyasal iktidar,
katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendirerek açıkça yanlarında olduğunu ilan etmiş oluyor.
Diğer yandan, 2016 yılından bu yana çocuk istismarcılarına af getirmek için çabalayan AKP-MHP
bloğunun son hamlesi, çocuk istismarı dahil bazı katalog suçlarda tutuklama gerçekleşebilmesi
için kuvvetli suç şüphesinin “somut delillere” dayanması koşulunu dördüncü yargı paketiyle
birlikte yasalaştırması oldu. Siyasal iktidarın tüm bu niyet ve girişimlerini açıkça, kadın, LGBTİ+ ve
çocuk düşmanlığı olarak gördüğümüzü ve bu düşmanlığa karşı mücadelemizi büyüterek
sürdüreceğimizi ifade etmek istiyoruz.

2

Değerli basın emekçileri;
AKP/Saray iktidarının, milliyetçi, tekçi, dinci, muhafazakâr, mafyatik, politikalarını, neoliberal
politikalar aracılığıyla sürdürmesinin bedelini en çok kadınlar ödüyor. Neoliberalizm
doğrultusunda şekillendirilen yeni emek rejiminin yapı taşları olan, yarı zamanlı, evden,
performansa dayalı gibi esnek çalışma türleri güvencesizlik ve yoksullaşma temelinde tüm
emekçileri olumsuz etkileyecek bir strateji. Ancak, bu stratejinin özellikle ve öncelikle kadınlar
üzerinden kurgulanıyor ve uygulanıyor olmasının ideolojik ve politik nedenleri bulunuyor. Eve
sabitlenmek istenen kadın emeği ile hem devlet üstlenmesi gereken sorumluluklardan
kurtulmayı, hem de küçük devlet olan aile içinde kadınları daha kolay kontrol edebilmeyi
amaçlıyor. Bu amacın bir parçası olarak bir yandan da sosyal politikaların geriletilmesi, ücretlerin
düşürülmesi, yaşlı, hasta ve çocuk bakım kurumlarının sayısının azaltılmış olması gibi politikalar
da, Covid 19 salgını fırsata çevrilerek kalıcı hale getirilmek istenen esnek çalışmayı kadınlar için
cazip hale getiriyor. Tüm bunlarla birlikte, kürtaj sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması ve
gebelik takibine ilişkin politikaları göz önüne aldığımızda, kadınların hem ücretsiz emek gücü
olarak hem de geleceğin ucuz işgücünü ve savaşa verilecek kurbanları büyütecek üreme
makineleri olarak eve hapsedilmek istendiğini açıkça görebiliyoruz.
Çalışma yaşamında esas hale getirilmek istenen güvencesizlik; biz kadınlar açısından mobbingi,
ayrımcılığı artırıyor, örgütlenmenin ve hak aramanın önüne geçiyor. Performans yarışı da, ev ve
bakım yükümlülüğünü taşıyan kadınlar açısından çok daha fazla çabayı gerektirirken yine baskıyı
artıran bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor.
Kamuda güvenceli çalışmanın fiilen ortadan kaldırıldığı KHK’lerle işten atma gibi yasa ve hukuk
dışı uygulamalarda görüldüğü gibi otoriterliğin keyfiliği, hesap vermezliği, yeni emek rejiminin
tesis edilmesinde “yol temizleyici unsurlar” olarak kullanılıyor. İhraç politikasının birçok amacının
yanında, AKP’nin kadını geleneksel cinsiyetçi rollere hapsetme, bağımlı kılma amacının bir parçası
olduğunu görmek, kadın emeğine yönelik açık bir saldırı olarak nitelendirmek gerekiyor.
Değerli Arkadaşlar,
Her iki yılda bir bugüne dek 5 kez kurulan grevsiz, yetkisiz bir masaya sıkıştırılarak imzalanan
toplu iş sözleşmelerinde, kamu emekçilerinin her seferinde daha da katmerlenmiş bir yoksulluğa
mahkûm edildiğini, haklarının eridiğini, kadın temsiliyetinin ısrarla reddedildiğini ve kadın
taleplerinin görmezden gelindiğini gördük. Bu tabloda büyük vebali bulunan, İstanbul
Sözleşmesinin iptalini de büyük coşkuyla karşılayarak siyasal iktidarın yanında saf tutan Memur-
Sen, bu yıl bir kez daha masaya oturacak. Bugüne dek kamu emekçileri lehine tek bir kazanıma
imza atmayan ve hatta maaş zammı dahi alamadığımız bir toplu sözleşme imzalayan
konfederasyon olarak tarihe geçen Memur-Sen’den emekçilerin hiçbir beklentisi olmadığını çok
iyi biliyoruz. Hele hele biz kadınların, İstanbul Sözleşmesinin iptalini destekleyen Memur-Sen’den,
gölge etmemesinden başka hiçbir beklentisi olamaz. Ayrıca TİS masasını en hafif ifadeyle
“uzlaşma” masası haline getirenlerin imzaladığı sözleşmenin nezdimizde bir hükmü de
bulunmuyor.

3

KESK olarak, 4688′ in ve bu yasayla kurulan TİS masasının antidemokratik olduğunu, tarafların
belirlenmesinden, imza yetkisine kadar gerçek bir toplu pazarlıktan uzak olduğunu, ayrıca
kadınların taleplerini ve sorunlarını yok sayan cinsiyet körü bir düzenek olduğunu yıllardır ifade
ediyoruz. Öte yandan TİS masasında kadın temsilinin olması ve kadın taleplerinin ayrı başlık ve
fasıllarda tartışılması için yıllardır büyük çaba sarf ediyoruz.
Bu temelde KESK’li kadınlar olarak; 2022-2023 yılları için imzalanacak TİS sözleşmesinde yer
almasını istediğimiz taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz ve takipçisi olacağımızı belirtmek
istiyoruz.

  1. Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti
    sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı,
    mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır.
  2. ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak,
    çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32
    hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin ile süt izni
    kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
  3. ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır. Kadınlara ve LGBTİ+lara
    uygulanan ayrımcılık, fiziksel cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma,
    ısrarlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma
    yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
  4. Boşanan, boşanma aşamasında olan, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz,
    ısrarlı takibe uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği talepleri herhangi bir belge
    ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir.
  5. Çalışma yaşamında şiddet ve taciz aynı zamanda çalışanların sağlığı sorunu olarak
    görülmeli ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun çalışmalarının bir parçası haline
    getirilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik eğitimler
    ve farkındalık çalışmaları kadınların ve LGBTİ+ bireylerin ihtiyaç duyabileceği sağlık ve/veya
    psikolojik destek kurul çalışmalarının parçası haline getirilmelidir.
  6. 8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme
    yapılmalıdır.
  7. Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu
    işyerlerinde, ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verecek, istihdam
    biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır.
  8. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilmeli, sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanması
    sağlanmalıdır.
  9. Kadınların çifte mesaisi göz önünde tutularak erken emeklilik ve yıpranma payı sosyal
    güvenlik sistemine dâhil edilmelidir.
  10. Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için
    sığınma evleri açılmalı, sığınma evlerinin uluslararası standartlara uygun hizmet verecek
    hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması
    sağlanmalıdır.

4

  1. Kamuda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim
    düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar
    uygulanmalıdır.
  2. Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak düzenlenmeli, cinsiyet,
    cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden
    itibaren tüm kademelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi zorunlu ders olarak
    okutulmalıdır.
  3. HPV aşısı (rahim ağzı kanser aşısı) ücretsiz olmalıdır ve özellikle risk grubundaki kadın
    emekçiler başta olmak üzere 26 yaşından büyük olsalar dahi tüm kadınlar açısından aşıya
    ulaşımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
  4. Talepleri halinde kadınlara regl dönemlerinde ayda 2 gün ücretli izin hakkı tanınmalıdır.

Değerli basın emekçisi arkadaşlar,
Tüm kamu emekçisi kadınları, her biri yaşamsal bu ortak taleplerimiz etrafında KESK’e bağlı
sendikalarda örgütlenmeye, toplu sözleşme sürecine sıkışmadan haklı taleplerimizi tüm meşru
zeminlerde sonuç alıncaya kadar kararlı bir şekilde birlikte sahiplenmeye, kadınları görmezden
gelenlere, cinsiyetçi ve homofobik yaklaşımlata, kadın düşmanlarına birlikte karşı koymaya VE DE
yıllardır yılmadan sürdürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi
birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.
TALEPLERİMİZ YAŞAMSAL, BİRLİKTE MÜCADELE GÜCÜMÜZDÜR!
HAKLARIMIZ İÇİN ÖRGÜTLÜ KADIN MÜCADELEMİZLE GERÇEK TOPLU SÖZLEŞMELERE!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here