Saat
Zaman
Geçer gider
Acılar
Hatıralar
Mutlu anlar
Kayıplar
Kavuşmalar
Kum saati, Klasik tanımı ile zamanın kusursuz bir simgesi olmak ile beraber zamanın durdurulamaz düşüşünü simgeler. Kum saatinin çevrilebilir yapısı aynı zamanda zamanın göreli bir kavram olduğuna da işaret etmektedir. Zaman, an be an geçip gitmektedir. İçinde bulunduğumuz andan bir öncekine dönme olanağı yoktur. Bu nedenle tüm yaşam boyunca her anı çok iyi değerlendirmek gerekir.
Ancak biz hayatı klasik pencerelerden seyretmektense, pencereden dışarı sarkıp sorgulamayı, bu yeryüzü yaşamına başka anlamlar bulmayı, kendi anlatımlarımızın peşine düşmeyi yeğleriz.
Anlatır bir kum saati çok şeyi… Ancak düşün ki, fanusun içindeki kum tanelerinin her biri bir insan. Doğduklarında eğri büğrü, yamuk ve düzgün bir şekli olmayan şeyler. Zaman geçip bilinçlenme gelişirken akıl arınma ihtiyacında, düşünebilsin diye, ama çevrende çok fazla benzerin var. Nasıl olacak ki düşünen fikir geliştiren tartışan özgür iradeye sahip olacak insanlar çoğalsın. Çevre ve etkileşim çok önem taşıyacak ise bu çirkin ve şekilsiz bedenlerin düzgün birer küre ve pürüzsüz yapıya erişsinler ki yaşamın değerlendirilmesinde en yaratıcı düşünceler açığa çıksın…
Madem zaman ve gelişme konuşuyoruz çevir kum saatini bir kere, göreceksin ki her bir kum tanesi saatin o boğazından geçebilmek için birbirlerini itip kakacaklar ve en çabuk geçen olmaya çalışacaklar. Bu çaba süresinde birbirlerini yontacaklar, o eğri yamuk sivri parçalar yavaş yavaş törpülenecek, her bir kum tanesi boğazdan geçince üst fanus boş kalacak. Bir daha çevir… bir daha… bir daha. Defalarca zaman içinde akıp gitsin taneler bir üste bir alta. Zaman ilk çevirmelerde daha uzun sürede üst fanusu boşaltırken kum taneleri yuvarlak temiz hele geldikçe ve pürüzsüzlüğe eriştikçe süre hızlanmaktadır. Nihayetinde tüm kum taneleri birbirleri ile boğazdan geçme yarışı yaparken her biri diğerleri tarafından törpülendiği için beraberce güzel birer kum tanesi olurlar. Sizce ütopik bir olasılık mı?
Aynı kum saatine elbette ki her kum giremiyor. Düşünebilen üretebilen korkusuzca dile getirebilen yaratabilen ve eserleri bir öğreti olabilen taneler ancak aynı saatte ve o süreç içinde birbirlerine katkı verebiliyor.
Yobaz bağnaz gerici tutucu kişi ve yapılar kum saatini sevmezler. Onlar insanların düzgün, düşünen, sorgulayan, birbirlerinden etkilenerek kolektif yaşamı benimsemelerini ve gelişerek bilinci yükselmiş bireyler olmalarını istemezler. Onlar için kum saati sanki bir zaman makinesi ancak habire çevirip insanları yüz yıllar boyutunda geriye döndürmek ve biat etme dışında bir işlevleri olmayacak yapıda tutmak için bir ütopik araçtır. Bunun içinde siyaseti pervasızca kullanırlar. Bir kum saati içindeki birer kum tanesi olma şansları zaten yoktur.
Ya sevgi? Tarifini edemediğin ama içinin derinlerine saplanan dayanılmaz bir heyecan duyduğun dokunmak istediğin defalarca sarılmak istediğin o hayatın bizatihi kendisi olan o eşsiz insanların bu zaman sürecinde hep var olmasını istersin ve kendini açarsın sonsuza. Farkında mısındır doğa seni yoğurmak için elinden geleni yapmış, senden de saygı ve sevgi beklemektedir. Sanki bir sanatçının elinden yontularak hayatı bu yoğrulmanın sürecinde geliştirebilmektir sevgi ve saygıyı sunabilmek. Kum saatinin boğazından geçerken tanelerin şekli yuvarlaklaştıkça sevgi ve saygının da arttığına inanmak gerek.
Zamanı sonsuz kılmak! Nedir ki sonsuzluk; ya bir an ki seni uçurur götürür ta uzaklara bir kum saati sürecine bedel ya da uzun bir evren cetveli, ölçemezsin bir ucundan diğerini.
Kum: yaşamın ta kendisi… insan
Kum saati: buluşma yeri
Zaman: var olmanın süreci
Zaman ile kavga edilebilir mi?
Zaman ayrılıkları, kavgaları, küskünlükleri, düşmanlıkları yok edebilir mi?
Kimileri en iyi merhemin zaman olduğunu söylerler de, kelin ilacı da yok ki. Bazen de zaman, anında çözülmeyen sorunların, baş belasıdır. Bilenmelere yol açabilir, kötülerin propagandasına imkân verebilir ve çözümsüzlüğe erişilir. Hele ülkeler arasındaki (tarihsel olarak ülke yapılanmaları tamamlandıktan sonra) sorunların çözümü zaman içinde imkânsızlaşabilir, “tarihsel çelişkiler” dediğimiz hale dönüşürler. Bu çelişkiler ve çözümsüzlükler insanların hayatlarını zora sokabilir ve karartabilir hatta. Siyasetin tepesindekiler ve derinlerdeki avcılar çelişkilerin sürmesini menfaatleri açısından isterler. Zira onlar zaten hiçbir zaman kum tanesi olamamışlardır. Hiçbir saatin içine girememişler ve doğdukları gündeki gibi eğri büğrü, yamuk yumuk bedenleri ve kafaları ve ezik zekâları uzlaşma ve çözüme ulaşmayı akıl etmemişler ve istememişlerdir. Bunlar insan düşmanlarıdır. Hiçbir yaranın iyileşmesine izin vermezler.
Bu süreç elbette büyük acılara maruz kalınmasına, dinmeyecek kavgaların sürüklenmesine, toplumlar arası küskünlük ve kırgınlıklara sebep olacaktır. İnsanların duyguları çok acıyacak ve bir kum saatinin binlerce defa çevrilmesi sürecinde barışa ulaşılmasına imkan verilmeyeceği gerçeği defalarca yaşanarak nesilden nesile geçen bir hüznün kalıcılığı iyi insanları çok üzecektir.
BAZI YARALAR ZAMANLA İYİLEŞMEZ
Neyle ki uzun zaman geçmiş
Eyleyememişsin yarayı iyileşsin
Sanki varamadığı gibi Sarı Gelinin
Ağladığı gibi Çoruh’un yıllardır
Dualar edilmiştir ferman iyilikler söylesin
Divit kırılmasın sanki son karar
Dağlarına bahar gelsin iki memleketin
Aranmıştır her bahar çiçek açarken
Bahçede görüşelim istenmiştir
Mikrofonlarda değil
Bahar gelir geçer
O beklenen gelmez olmuştur
Kuşlar bile beklemiş ta ki sonbahar
İki yaka bir araya gelememiş
Biri diğerine
Diğeri de birine demiş ki
Sen gelmez oldun
Taşlara dönen gönüller midir
Yoksa yürekleri taş eden ferman mıdır
Bekle diyen uzun yıllardır
Nesil geçer mezarlar dolar
İki komşu ev paylaşamaz
Bir tabak topik
Bir tabak keşkek
Düğün hele hiç yoktur
Biri diğerinden
Diğeri de birinden
Kız ala oğlan vere
Asır geçmiş
Eski meselelerin suçu
Şimdiki biri ve diğerinde aranmakta
Bahçede görüşme hala yok
Açarken çiçekler kuşlar mahzun
İnsanlar mahzun
Yollar tozlu uzun mesafe
Sesleniyor biri diğerine
Diğeri birine
Sen gelmez oldun
“İnsan olmanın temel ögesi insan olduğunun farkında olmaktır.”