“Bir maniniz yok ise akşam annemler size gelecek…”
Böyle denirdi eskiden, telefonlar bu kadar pop-üler değilken; komşuları akşam ziyaret etmek istediğiniz zamanlarda, kızı gönderirdiniz…Çaat kapı gidilmezdi elbette, bir mani (engel) olabilir miydi diye önceden sorulurdu, ki hanım börek çörek yapsın vakitlice.
“bir mani yok ise, sizinle bir müs-ait günde pastaneye gidelim”
Kibar erkekler genç hanımlara randevu talep edebilmek için kibarca sorarlardı. Kimi kızlar ailesinin izin vermediğini belirtir, kimi tersler ve manisi olduğunu söyler (ve kafasını çevirir), kimi ise “hangi pastaneymiş o” diye peşinen sorar ve ona göre cevap verirdi.
Bir mani yok ise söyleyişte, kuru ve tatsız olur sohbetler.
Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türüdür. Düz maniler genellikle dört dizeden oluşur, kafiyeleri çoğu zaman cinassızdır. Cinaslı manilerde ise kafiye cinaslı ise bu adı alır. ( Cinas; Yazılışları ve söylenişleri aynı, anlamları farklı olan sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır.)
Cinas için örnek verelim:
“Ey kimsesizler el veriniz kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimse sizlere”
Bir başkası:
“Saraydan dışarı bakınca dedim ki iki gözüm sürmelidir
Dediler ki vallahi seni Hicaza kadar sürmelidir“
Maniler tabii ki, bir içini dökme, yakarma aracı olarak kullanılabilir. Bugünlerde, enflasyon, pahalılık, geçim derdi gibi hayati konularda yazılanlar artmıştır.
-/-
“Suya bulgur ezerim,
Hem ezer hem süzerim,
Ben yarimin derdinden
Deli olmuş gezerim.”
-/-
“Baban çarsıya vardı mı?
Ekmek peynir aldı mı?
Maaştan kuruş kaldı mı?
Bu ay yine açız çocuklar.”
Elbette umursamaz tavırlıların da cevabi saçmalıkları hayatımızda yer etmişlerdir.
“Seçildiysem bana katlanırsın
Açlıktan iki büklüm katlanırsın
Yandaşım olursan haydi beri gel
TOKİden bir tane kat alırsın”
Derdini anlatma sanatı olarak kullanabileceğiniz bir metod olarak mükemmel bir haberleşme aracıdır.
“Kız sana bir yüzük aldım
Annenlere haber saldım
Nazın bu kadarı çatlatır
Yoksa valla ablana kaldım”
Siyasetçilerin de en çok kullandığı bir söylem tarzı olarak bilinir.
“Ey halkım bu seçimde bana ver
Zengin olma şansımı geri ver
Yine hüsran olmasın sonuç
Halkın yüzüne bakacak gücü veriver”.
Elbette maniler bu kadar uzun olmaz. Çoğunlukla 7 heceli dört dizelik bir bentten meydana gelir. Ancak işin içine siyaset girdi mi, manilere
de mani olunmaktadır.
“Bu seçimde bana ver
Zengin olayım şans ver
Hüsran olmasın sonuç
Devam gerek gücü ver”
Tabii, uzun uzun hikaye anlatmak işlerine gelir, kısa ve öz konuşmaktan kaçınılır. Halkımızın bir şey anlamamasını sağlamak ve birkaç slogan, bazı ödünler vs seç ve çık işin içinden.
Bir de malum atışılır, iki “aşık” arasında. Bu aşıklar elbette bizim Anadolu’nun o yürekli ozanları değildir. Onların zamanı ve yürek dilleri farklıdır, samimidir ve keyiflidir. Bu iki aday kendilerine “memleket aşığı” filan gibi lakaplar takarlar, kulaklarda kalsın diye…
Bakalım birbirlerine neler demişler…
“Bay kemale söyleyin
Yakındır kemale erer
Ona boyun eğmeyin
Yüzde kırk vermeyin”
Eeee Kemal kızar ve söylenir:
“Gül ağacı değilem
Sermayeye eğilem
Halkım çok eziliyor
İktidara gelirem”
Hatta kendini tutamaz…
“Sen bir kazık çakmışsın
Halka kazık atmışsın
Yalanlarla seçilmiş
Zevkten göbek atmışsın”
Tabii ki bu işin uluslararası boyutları da vardır. Avrupa İnsan Haklarından da manidar maniler gelir…
“Hapislerde aydınlar
Sesi kısılmış yayınlar
Adaletin adı yok
Size kondu mayınlar”
Kredi kuruluşları ise daha çarpıcı söylemlerdedir…
“Koşa koşa geliriz
Çok da para veririz
Faizler beşe katlanır
Türkiye’yi severiz”
Bir manimiz var Beyefendi, ne akşama ne de yarına ne de sizin kalan ömür boyunuzda bize gelemezsiniz.
Bir kere, kahvemiz yok…hele hele yanına ikram edilecek birkaç lokum bile yok.
Annem diyor ki, kollarında derman kalmamış, ayakları şişmiş. O Pazar senin bu Pazar yine onun. Geliyor eve file çeyrekte. Yooook, Beyefendi çeyrek altın filan değil, ne haddimize. Meyve zaten hak getire, hangi hak ise öpeyim onu, iki sebze ile dönse Bayram edeceğiz. Hmmm… Kurban Bayramı da geçti, bir parça et de göndermediniz. Ama haberlerde okuduk; “Batı Afrika Ülkesi Burkino Faso” da 200 bin aileye kurban dağıtmışsınız. Cebinizden mi ödediniz, yoksa bizden topladığınız vergilerden mi, veya çok örtülü öd(patlamış) enekten mi?
Ülkemizde bir gram et yemekten uzak kalmış binlerce aile varken o Faso Fisoya Diyanet Vakfının koştura koştura et göndermesi nedendir, akıl almaz.
Burkino Faso kelime anlamı nedir biliyor musunuz? “Şerefli Adamlar Ülkesi” demek… Yani şerefli saydığınız ülkeye, ki en büyük şerefleri “altın rezerv” bolluğu var, bizden et gönderip nasıl bir karşı yardım beklediniz anlamak mümkün değil.
Atışma manileri şöyle:
“Kestim kurbanları bizden olsun
Bu hizmet Diyanetten şükür olsun
Eh artık sayın başkan bir evet de
Altın çıkarma ruhsatı bizim olsun
Cevabı gecikmez…
“Bir kurbanla olmaz bu işler
Bekleriz çok daha fazlasını
Hele de burada banka açmanızı
Böylece garantiye alın paranızı”
Şimdi Halkımızın manisini dile getirelim…
“ Hayatı zehir ettin ezildik
Ne eğitim ne sağlık ne ekonomi
Elin balda sülalen çok keyifli
Sen de sayıyorsun kalan günleri”
Dedik ya; bir manimiz var, bu gece gelemezsiniz kahve içmeye… Mani siz kendinizsiniz, ancak biz aşarız nice pusuları, tuzakları, kurşun askerleri…
Mani, tutandır peşinizi, ancak ezberinden çıkmış yüz yıl gerisi, sessizlik cesaret mi verir ki azarsınız, bir silkinmede sabah vakti azalırsınız.
Fidanlar ekilidir bu topraklarda, tek su-besin özgürlük iradesidir. Dronlar varmış etkili, bekçiler varmış dolgun ücretli, kamplar varmış sinek sesleri, troller varmış para esirleri, silahlar varmış gizli yerleri…
Bu mani uzun ve yalan; kısaltalım tek cümleye, zira dilindedir halkımızın.
Bu Mani yolcudur ani…..
