Ana Sayfa Eğitim MEKTUP| Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul: Eğitimimizi, doğayı gözetme ve ekolojik duyarlıkları geliştirme bağlamında yeniden inşa etmeliyiz

MEKTUP| Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul: Eğitimimizi, doğayı gözetme ve ekolojik duyarlıkları geliştirme bağlamında yeniden inşa etmeliyiz

0
MEKTUP| Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul: Eğitimimizi, doğayı gözetme ve ekolojik duyarlıkları geliştirme bağlamında yeniden inşa etmeliyiz

ETELGRAF HABER

Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul okulların açılması nedeni ile öğretmenlere mektup gönderdi. öğretmenleri Eğitim Sen’de örgütlenmeye çağırdı.

Artık yeter demenin zamanı! Öğretmenlik mesleğini, okuldaki emek süreçlerini değerli kılmanın, mesleki özerkliği yeniden kazanmanın, okulu kamusal, laik ve demokratik bir üretim ve yaşam alanına dönüştürmenin, öğrencilerimizi güçlendirmenin ve çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmanın tam zamanı!

sizi Türkiye’de tarihi ilerletecek güçler arasında yer almaya, Eğitim Sen’e çağırıyoruz. Hepimizin önünde tarihe not düşecek bir zaman diliminin etkin bir öznesi olma olanağı var

Eğitim Emekçisi Arkadaşım merhaba,

Hissediyorum, mektubu bugün okumayacaksınız! Belki de ilk paragrafı okursunuz hızlıca. Çünkü okulun ilk günü! Zil çaldı ve oldukça heyecanlı ve telaşlı bir gün! Bu güzel güneşli güne hiçbir gölge düşmesin istiyoruz! Bununla birlikte yarın ya da bir sonraki gün mektubu okumak için bir an yakalayacağınızı umut ediyorum.

Eğitim emekçisi olmanın, öğretmen olmanın anlamını ve değerini biliyoruz, yaşamımız bir öğrenme yolculuğundan ibaret adeta; kâh öğreten, kâh öğrenen olarak. COVID-19 günlerinde pek çok sorun yaşadık, ancak bir şeyler de öğrendik. COVID-19 salgınında pek çok sağlık ve eğitim emekçisini yitirdik, onları saygıyla anıyor, bir kez daha sevenlerine, yakınlarına ve meslektaşlarına sabır diliyorum.

Salgınların, yangınların, su baskınları ve sellerin, küresel ısınmanın ve iklim krizinin insanlığı ve doğayı nasıl da yıkıma doğru götürebileceğini bu dönemde derinden hissettik. Salgının kuşattığı yeryüzünde orta büyüklükteki bir kent nüfusunu yitirdik. Doğanın insanlığa uyarıları oldukça ciddi! İnsan doğanın mütevazı bir parçası, efendisi değil ve özellikle kapitalistler ve devlet içindeki uzantıları doğanın efendisi değiller, olamazlar; ormanları, yaylaları, dereleri, denizleri, canlı yaşamları saygısızca işgal edemezler. Doğa ile uyumlu, doğayı gözeten eko-sosyal sistemlerin inşası üzerine düşünmek zorundayız. Eğitimimizi, doğayı gözetme ve ekolojik duyarlıkları geliştirme bağlamında yeniden inşa etmeliyiz ki birbirimizin yüzüne maskesiz bakabilelim, maskesiz doyasıya nefes alabilelim, su baskınlarında sürüklenen bir beden olmayalım, orman yangınlarında yanan canlıların çığlıklarını bir daha duymayalım.

Bizler bir fiziksel mekân olarak okulda eğitim bileşenlerinin karşılaştığı, karşılıklı düşünce ve duygunun ve eylemin üretilebildiği yüz yüze eğitime göre yetiştirildik. Ancak yaklaşık bir buçuk yıldır yetiştirilmediğimiz ve çok hazırlıksız yakalandığımız bir “acil uzaktan öğretim” deneyimi yaşadık. Evimizi ‘iş yeri’ne dönüştürdük, bilgisayar, tablet, akıllı telefon aldık, internet ağlarına bağlandık. Tüm bu acil uzaktan öğretim altyapısını, hayat pahalılığı karşısında satın alma gücü düşen maaşlarımızla kurduk. MEB bu olguyu görmezden geliyor, bizlerden “işimizi kaybetmediğimiz için mutlu olmamızı bekliyor.” On binlerce eğitim emekçisinin adil yargılanma hakkı olmaksızın Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edildiği, sözleşmeli ve ders ücretli öğretmen istihdamı ile güvencesiz çalıştırmanın her meslek/iş için bir kural haline getirilmek istendiği, yüzbinlerce ataması yapılmayan öğretmenlerin atama beklediği bu günlerde öğretmenlerin Avrupa’daki meslektaşlarından daha az stres yaşadığını iddia etmek doğru değildir.

Biz biliyoruz ki eğitime ayrılan her kuruş, benim, sizin, hepimizin, halkımızın ödediği dolaylı ve doğrudan vergilerden karşılanıyor. Siyasal iktidar 2021 yılında tam anlamıyla siyasal bir tercihte bulundu, eğitime, çocuklara ve gençlere yeterli bütçe ayırmadı, bütçe hakkımızı engelledi ve bizler bu sorunları yaşadık. Okullarımız biriken eğitim sorunları ile açılıyor. Kamusal eğitimin tasfiyesi için çabalamak eğitimi özelleştirmek isteyenlerin işine yarıyor, emeğin orta katmanlarını devlet okullarından uzaklaştırıyor. Yine kamusal ve laik eğitimin tasfiyesi ise dinselleştirilmiş bir eğitimin önünü açıyor. MEB yerine Diyanet İşleri Başkanlığı’na daha çok bütçe ayırmak, dinci vakıf ve derneklerle protokoller imzalamak, öğrencilere seçmeli din derslerini zorla seçtirmeye çalışmak, başka nasıl açıklanabilir?

Siyasal iktidarın, MEB’in, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun evdeki bilgi teknolojisi altyapısına hiç bir desteği olmadan biz eğitim emekçileri, acil uzaktan öğretim koşullarını bir başımıza oluşturduk. Etkili bir salgın yönetimi ile bu sürecin kısa süreceğini ummuştuk ama salgının iyi yönetilememesi nedeniyle okullarını iş günü olarak en çok kapatan dünyanın ikinci ülkesi olduk. Siyasal iktidar için kapalı okulları yönetmek ne kadar da kolaydı! Türkiye’nin yeni elitlerinin “itibarından tasarruf edilmedi” ancak eğitimden tasarruf edildi.

Eğitim emekçileri olarak en çok bilgisayarı, tableti ve internet erişimi olmayan milyonlarca öğrencinin karşı karşıya kaldığı evlerdeki eşitsiz uzaktan öğretim koşulları için üzüldük. Açıkça bir kez daha gözlemledik ki birbirine denk bir eğitim veren nitelikli okullar, kısmen de olsa kapitalizmin doğurduğu eşitsizlikleri azaltabiliyor. Evde eğitim demek, kamusal alanda görülmemek, duyulmamak, konuşamamak demek. Anne ve babanın ekonomik koşulları ne kadarsa çocukların eğitimden o kadar yararlanması demek. Bu nedenle bu süreçten en çok zararı yoksul çocuklar, toplumsal cinsiyet rollerine göre yetiştirilen kız çocukları, anadili farklı olan çocuklar, göçmen çocuklar, engelli çocuklar, çocuk işçiler, salgında, yangında ve selde sevdiklerini yitiren çocuklar gördüler. Eğitim koşulları ve sonuçlarında eşitliği sağlamak için, salgında ‘acil uzaktan öğretimi’ değil, kamusal, bilimsel, parasız, anadilinde, demokratik, laik, cinsiyet eşitlikçi, doğayı gözeten eğitimi savunmanın önemi bir kez daha ortaya çıktı.

Değerli meslektaşım,

Sendikalar, üyesi olalım ya da olmayalım yaşamımızın bir parçası. Çünkü siyasal iktidarla toplu görüşme masasına biz kamu emekçileri adına yetkili sendikalar oturuyor. Toplu iş görüşmeleri (TİS) sürecini anımsayın lütfen. Memur Sen ve Türkiye Kamu Sen “en kapsamlı toplu sözleşmeye imza attık” derken kamu emekçilerini bir kez daha yoksulluk sınırının altında bir maaşa mahkûm etti. Emekçilerin çoklukla tükettiği ürünlerin fiyatları yüzde 40’ın üzerine artarken 2022’de yüzde 5+7, 2023’te ise yüzde 8+6 ve enflasyon farklarından oluşan artış yapıldı. Yetkili sendikalar, siyasal iktidarla kol kola kamu emekçilerinin yaşamını daha da zorlaştıracak olan sözleşmeyi imzaladı, üstelik yetkili sendika yöneticileri kendi maaşlarını kat be kat artırırken. Eğitim emekçilerinin talebi olan 3600 ek gösterge yine rafa kaldırıldı, grevli toplu sözleşme hakkı yine askıda!

Bizlerin ekonomik, hukuksal, özlük ve demokratik haklarımız ve grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı için yan yana gelmemiz, dayanışmamız, ortak mücadele etmemiz ve güçlenmemiz için iktidardan, piyasalardan ve toplumsal baskı gruplarından bağımsız davranabilen sendikal bir mücadeleye gereksinmemiz var.

Biliyorsunuz KESK ve Eğitim Sen, yetkili değil ama etkili bir konfederasyon ve sendika. Eğitim Sen yüz yılı aşan tarihi içinde demokrasi, emek ve barıştan yana bir mücadelenin taşıyıcı gücü oldu ve olmaya devam ediyor. Toplum sağlığı, eğitim hakkı ve sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkı için ciddi bir mücadele yürütüyor. Etkili bir sendika kadar yetkili bir sendika olmamız Eğitim Sen’e vereceğiniz desteğe ve güce bağlı! Doldurduğunuz her üye formu demokratik, laik, özgür ve emekten yana bir ülke inşasının bir tuğlası olacak!

Artık yeter demenin zamanı! Öğretmenlik mesleğini, okuldaki emek süreçlerini değerli kılmanın, mesleki özerkliği yeniden kazanmanın, okulu kamusal, laik ve demokratik bir üretim ve yaşam alanına dönüştürmenin, öğrencilerimizi güçlendirmenin ve çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmanın tam zamanı!

Okullarımızı, dersliklerimizi, öğretmenler odasını, Kurul toplantılarını, okul koridorlarını müşterek mücadele alanlarımız olarak yeniden düşünmek zorundayız. Okullarımızı bir yandan sağlıklı ve güvenli bir eğitim ve çalışma alanı haline getirmek için öğretmen ve yardımcı, destek personel atamaları ve derslik yapımı gibi makro politikalar gerekiyor. Diğer yandan okul içinde yaşama geçirilecek politika ve uygulamalar da çok önemli.

Okuldaki tüm eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin aşılanması, vakaların ve temaslıların izlenmesi, dersliklerde öğrenciler arasında en azından bir buçuk metre mesafenin bulunması, öğrencilerin sıralarda tek ve mesafeli biçimde oturmaları, içeride maske kullanmaları, pencerelerin açılır ve kapanır olması, sınıfın 20 dakikada bir havalandırılması, tuvaletler ve öğretmenler odasının sayısının artırılması, koridorlar ve merdivenlerin gidiş ve gelişler olarak bölünmesi, maskelerin ücretsiz sağlanması, PCR testinin okulda ücretsiz yapılması işyerinde dillendirilebilecek taleplerden bazıları.

Bir buçuk yıldır oluşan öğrenme kayıplarını telafi etmek de öğrencilerimiz için bir o kadar önemli. Öğrencilerin güçlendirilmesi ve öğrenme kayıplarının giderilmesi için okul ölçeğinde yapılacak çalışmalar var, kısaca bizleri özverili bir dönem bekliyor. Kurul toplantılarında okulun, öğrencilerin ve biz eğitim emekçilerinin sorunlarını tartışmak, çözüm önerilerini birlikte aramak, başta Eğitim Sen olmak üzere talepleri sendikalara iletmek öğretmenlik mesleğinin önemli bir boyutunu oluşturuyor. Değerli arkadaşlarım, bu zor dönemi aşmada, Eğitim Sen şube ve temsilciliklerimiz sizleri bekliyor olacak.

Değerli Eğitim Emekçisi Arkadaşım,

Taban desteğini ve gücünü yitiren AKP-MHP iktidar bloğunun izlediği ekonomik ve sosyal hattın karşısına emekten, özgürlüklerden, demokrasiden ve barıştan yana bir seçeneğin güçlenmesine Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikamız ve Konfederasyonumuz KESK’in katkısı büyük olacaktır. Okullarımızda, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde Eğitim Sen’e vereceğiniz her destek, sosyal, demokratik, laik ve hukuktan yana cumhuriyetin inşasına bir katkı olarak düşünülmelidir.

Değerli meslektaşım sizi Türkiye’de tarihi ilerletecek güçler arasında yer almaya, Eğitim Sen’e çağırıyoruz. Hepimizin önünde tarihe not düşecek bir zaman diliminin etkin bir öznesi olma olanağı var. Bu duygularla Merkez Yürütme Kurulu adına, en kısa süre içinde eğitim emekçilerinin tamamının ve toplumun yüzde 70’in üzerinde aşılanmış olmasını, yeni bütçe döneminde eğitime yeterli ödenek ayrılarak nitelikli, sağlıklı ve güvenli bir eğitim ortamının oluşturulmasını ve öğrencilerimizin öğrenme kayıplarının giderilmesini dileyerek ve cevabınızı bekleyerek sizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Prof. Dr. Nejla Kurul

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası

Genel Başkanı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here