Ana Sayfa Haberler Naci İnci “üniversiteye sahip çıkmak için” Bulu’nun yardımcısı olmuş

Naci İnci “üniversiteye sahip çıkmak için” Bulu’nun yardımcısı olmuş

0
Naci İnci “üniversiteye sahip çıkmak için” Bulu’nun yardımcısı olmuş

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanmasının ardından bir gece yarısı görevden alınan Melih Bulu’nun yerine Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, devam eden protestolarla ilgili olarak, “Bazı arkadaşlarımızın tepkileri devam ediyor. ‘Daha önce neden görev aldınız.’ diye. Bunda da biz zorluk çekiyoruz. Bir türlü kendimizi anlatamıyoruz. Diyoruz ki ‘Üniversitenize sırtınızı dönerek sahip çıkamazsınız. Onu koruyamazsınız. Gidip sahiplenmeniz lazım’” dedi.

İnci, üniversitede devam eden protestolar ve disiplin soruşturmalarından vazgeçmesi başta olmak üzere birçok konu hakkında AA’ya konuştu.

İnci, Melih Bulu’nun atanmasıyla birlikte üniversitenin zor bir sürece girdiğini söyleyerek, Bulu’nun yardımcısı olarak görev yapmasını “O arada birilerinin üniversiteye sahip çıkması gerekti… İşlerin durmaması gerekiyordu. Eğitim öğretim faaliyetlerinin devam etmesi gerekiyordu” şeklinde savundu.

İnci’nin AA muhabirinin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

“Normal hayatımıza dönüyoruz diyebilirim”

“Öğretim üyeleri, öğrenciler ve çalışanlar için üniversitemiz eşsiz bir mücevher değerindedir. Biz öğretim üyeleri, yöneticiler ve öğrenciler olarak kurumumuza çok bağlıyız. Ona adeta aşık insanlarız. O yüzden her bir birey, kurumuna sahip çıkmak, değerlerini korumak konusunda çok hassas. Bunun için de kuruma her türlü fedakarlığı yapmaktan da çekinmeyen bir dokumuz var. Yılbaşından itibaren olan bu süreç bazı üzücü şeyler ortaya çıkmasına sebep oldu. Boğaziçi Üniversitesi büyük bir camia. 1863’te kurulmuş bir camia, o yüzden bir zarar geldiğini düşünmüyorum açıkçası. Bunu da zaten hem bilimsel faaliyetlerimizde, araştırmalarımızda, hocalarımızın derslerini aksatmaması, öğrencilerimizin derslerine devam etmesi, üniversitemize olan rağbet konusunda bunu somut olarak görüyoruz. Bir tepki olduğu kuşkusuz ama bunun Boğaziçi Üniversitesine bir zarar verdiğini düşünmüyorum. Zaten kısa bir süreçti. Tekrar biz eski normal hayatımıza dönüyoruz diyebilirim.

“Benden önceki atamada üniversite zor bir sürece girdi”

1994’te buraya geldim. Doktoramı Edinburgh’ta yapmıştım. Sonra Amerika’da bir doktora sonrası çalışmalarda bulundum. 1994’te buraya yardımcı doçent oldum. 1994’ten beri buradayım. Kısa bir zaman da Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşunda bulundum. Tekrar 2005’te Boğaziçi’ne döndüm. Aşağı yukarı 30 yıla yaklaşan bir zamandır üniversitenin içindeyim. Çeşitli görevlerde bulundum. Daha önce 5 yıl gibi süre fizik bölümü başkanlığı yaptım. Çeşitli komisyon ve kuruluşlarında çalıştım. Sonuçta burası benim evim ve camiam. Buradaki öğretim üyeleri de arkadaşlarım. Bu açıdan bakıldığı zaman evet bu açıdan bakılınca bir kırgınlık söz konusu olabilir bazı arkadaşlarımızda. Çünkü benden önceki atamada üniversite zor bir süreç içerisine girdi. O arada birilerinin üniversiteye sahip çıkması gerekti. İşlerin durmaması gerekiyordu. Eğitim öğretim faaliyetlerinin devam etmesi gerekiyordu.

“Üniversitenizi ortada bırakamazsınız”

Birilerinin de fedakarlık yapıp bunu üstlenmesi lazımdı. Ben de daha önceki dönemde rektör adayıydım. Atamam olmamıştı ama madem ki adaysınız, böyle bir şeye niyetlenmişsiniz üniversitede ihtiyaç olmuş, zor duruma düşmüş… Bu size düşer. Sahiplenmeniz gerekir. Üniversitenize sahip çıkmanız gerekir. Üniversitenizi ortada bırakamazsınız. Doğal olarak bana düşen de üniversiteme sahip çıkmaktı. Sonra o süreç bir şekilde nihayetlendi. Sonra rektör olarak atandım. 15 Temmuz’da vekaleten, 21 Ağustos’ta da asaleten Cumhurbaşkanımız beni Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne layık gördü. Bazılarımızın bir kişiye kırgınlığı var. ‘Daha önceki dönem neden görev aldınız, böyle bir idarenin niçin parçası oldunuz? dediler. Üniversitenize sahip çıkmak zorundasınız. Burası bizim için bir mücevherse ve eşsiz bir kurumsa, biz de buraya aşık insanlarsak bundan nasıl vazgeçebilirsiniz? Üniversiteye sahip çıkmamak gibi bir lüksümüz yok. Benim ve arkadaşlarımın yaptığı da budur.

“Bazı arkadaşlarımızın tepkileri devam ediyor”

Bazı arkadaşlarımızın tepkileri devam ediyor. ‘Daha önce neden görev aldınız.’ diye. Bunda da biz zorluk çekiyoruz. Bir türlü kendimizi anlatamıyoruz. Diyoruz ki ‘Üniversitenize sırtınızı dönerek sahip çıkamazsınız. Onu koruyamazsınız. Gidip sahiplenmeniz lazım. Gelmeniz lazım. Elinizi taşın altına koymanız gerekir.’ Öğrencine, öğretim üyesine, idari personeline hizmet edeceksin. Ar-Ge ve projelerine hizmet etmelisiniz. Her şeyiyle ilgilenmek zorundasınız. Birilerinin bunu yapması gerekiyor. Sahip çıkarak üniversitenizi ileriye götürebilirsiniz. Sırtınızı çevirerek, üniversitenizi çöküşe terk edemezsiniz.

“Kurallar koymalısınız”

Sayısını tam bilmiyorum ama epeyce bir sayı vardı. Ben şahsımla alakalı disiplin soruşturmalarından vazgeçtiğimi ilan ettim. Bunu popülarite olsun diye yapmadım. Gerçekten kalbimden gelen bir şeydi. Hatta konuşmayı hazırladığımda basında en çok o cümle alındı. Ben böyle olsun da öne çıkarılsın diye yazmadım. Bu daha önceden kalbimden gelen, var olan bir şeydi. Kimseye ceza vermek… Hele ki öğrencilerimiz, evlatlarımız. Biz evlatlarımızı neden cezalandıralım, neden zorluğa girmelerini ve ceza almalarını isteyeyim ki? Hiçbir anne-baba bunu istemez. Sonuçta biz öğretim üyeleri olarak onları evlatlarımız olarak görüyoruz. Onlara neden ceza verelim? Fakat buranın da bir işleyişi var. Siz bazı kuralları koymazsanız, kurumunuzu yönetilmez hale getirirsiniz. Bu da sadece kuruma değil, herkese zarar verir. Benim şahsıma olan bütün şeylerden vazgeçtiğimi ilgili fakültelere bildirdim. Bunun hukuksal bir süreci var. Komisyonlar var, onlar değerlendirirler ama bunu deklare ettim. Gerekli yerlere de bildirdim. ‘Bir şey talep etmiyorum. Ben bunları affettim. Hiçbir işlem yapmayın.’ dedim.

“Burs kesintisi yok”

(Bursu kesilen öğrenciler olduğu iddia ediliyor, gerçeklik payı var mı?) Hayır. Söz konusu değil. Bizim kendi vakfımızın şartlı bağışları var, öğrenci bursları. 7 bin 548 adet burs veriliyor. Bunların verildiği öğrenci sayısı da 4 bin 180. Burslar farklı olduğundan adetler de farklı. Bu bursların verilmesi tamamen şeffaf kriterlere göre yapılıyor. Bizim çok düzgün işleyen bir burs komitemiz var. Onlar değerlendirirler ve ihtiyaç sahibi öğrencilere burslarını verirler. Onlar da herhangi bir aksama ve kesilme söz konusu değil. Burslarda kesilme ve vermeme gibi bir şey yok. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun bursları var. Bunlar bizim tasarrufumuzda olan bir şey değil. Biz de öğrenci başına düşen burs sayısı bakımından sanırım 1. sırada olabiliriz Türkiye’de. Bu da çok kıymetli. Anadolu’dan gelen öğrencilerimiz var. Yiyecek alamayacak durumda olan öğrencilerimiz olabiliyor. Bizim için bu burslar kıymetli. Biz bunların üzerine titriyoruz. Bursları artırmak için de elimizden geleni yapıyoruz. Bağışların toplanması… Farklı kurum ve kuruluşlardan burs kalemini sağlamak için bir dizi ziyarette bulunuyoruz. Öğrencilerin çok daha fazla burs alması için elimizden gelen bütün gayreti sarf ediyoruz. Burslar kesinti olmadığı gibi kriterlerde de değişiklik söz konusu değil.

“Protestoları anlayışla karşılıyoruz”

(Protestolar devam ederse sizin bu duruma yaklaşımınız ne olacak?) Biz anlayışla karşılıyoruz. Bizler üniversitemize aşık olan insanlarız. Aşkın da gözü kördür. Bazen farklı şeyler yaptırabilir. Ben bu bağlamda değerlendiriyorum yaşananları. Eleştiri yapabilirsiniz ama başkalarını kırmak ve rencide etmek hoş bir şey değil. Kimse bunu yapmamalı. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi. Bu kurumumuza zarar veren bir şey. Öğrencilerimizin protestolarını görebiliyorum. İnsan üzülüyor. Sonuçta bir zaman gelecek ve bu evlatlarımız farklı aşamaya geçecekler. Yaşları büyüyecek, hoca olacaklar, evlat sahibi olacaklar. Şu anda yaptıkları bazı şeyler hatırlarına gelirse bu onların kalplerinde üzüntüye yol açar. Hatırladıklarında ‘Bunu keşke yapmasaydık.’ diyebilirler. Bu üzüntüyü kimsenin yaşamasını istemiyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here