Makale Manşet

”Radikalizm: Yeni gerçeklik” Attila Turnaoğlu

“Radikal” terimi, Latince radix (kök) kelimesinden türer ve radikalleşme, kelimenin tam anlamıyla “köklere geri dönme” süreci anlamına gelir. Erken modern düşünürler, bir şeyin temellerini, ilk prensiplerini ya da oluşumda ilk başta neyin gerekli olduğunu ifade etmeleri gerektiğinde botanik, etimolojik ve matematiksel kullanımlardan yola çıkarak tanımlamışlardır. Radikalizmin ana akım tanımı, Oxford sözlüğünde verildiği gibi, “tam veya eksiksiz siyasi veya sosyal reformu savunan insanların inançları veya eylemleri” şeklinde yapılmaktadır. ‘Radikal’ terimi 18. yüzyılda hâlihazırda genellikle o dönemin Aydınlanmacı Fransız ve Amerikan devrimleriyle bağlantılı olarak kullanılmaktaydı. Ancak terimin kullanımı 19. yüzyılda, kapsamlı bir sosyal ve siyasi reformu savunan siyasi gündeme atıfta bulunulan durumlarda yaygınlaşmıştır.

Aslında radikalleşmenin tanımlanması sosyal bilimlerde ve özellikle psikolojide oldukça problemli bir konu olmuş, çeşitli tarihsel, sosyal, politik ve ekonomik etmenlerden etkilenerek karmaşık kavramsallaşmalara yol açmıştır. Radikalleşme, radikal davranışın doğrudan desteklenmesini veya sergilenmesini gerektirir ve bu nedenle şu soruyu akla getirir: radikal davranış nasıl tanımlanabilir? Sosyal bilimler, toplumsal nüansları, kültürlerarası farklılıkları duyarlı şekilde anlama ve açıklamaya daha fazla ilgi gösterdikçe, nelerin radikal veya gerçek doğru olduğunu belirlemek de zorlaşmaktadır.

19. yüzyılda radikalizm, o dönemde aydınlanma felsefesinden esinlenen ve ilerici sosyal politikaları destekleyen liberaller ve solcu politikacılar için politik bir belirleyiciydi. Kraliyet ve emperyalist güçlere meydan okuyan demokratlar, sosyalistler ve liberallerdi. Bu ideolojik ton doğrultusunda, radikalizm cumhuriyetçiliği savunan ve Avrupa’da mutlak monarşi rejimlerine karşı kurtuluşu savunan bir doktrin haline geldi.

Bu bağlamda, radikalizm laiklik, demokrasi yanlısı unsurlar ve hatta eşitlikçi vatandaşlık ve evrensel oy hakkı gibi eşitlikçi taleplerden oluşuyordu.

Bu dönemlerde radikalizmin üçlü bir sınıflandırma dile getirir: felsefi radikalizm, taktiksel radikalizm ve tepkisel radikalizm. Kuramcıların felsefi radikalizmi, toplumun köklerini rasyonel bir yaklaşım ile analiz ederek kamusal alanın yapısal dönüşümüne sebep olan olguları anlamak ve bunları tanımlayarak ortaya konacak politikalara bir çerçeve sunmak diye anlaşılabilir. Aktivistler çeşitli eylemler ile ve fakat şiddeti reddederek ortaya koyacakları temalar ile talep ettikleri değişim, politika ve planları anlatmak, vurgulamak ve sonuç alabilmek için taktiksel radikalizmi ortaya koymuş olup, bu yolda karşılaşacakları tepkileri bertaraf edebilmek için her türlü önlemleri göğüsleyecek irade ve aktiviteyi gündeme taşımışlardır. Tepkisel radikalizm temelinde modernleşmenin olumsuz etkilerini eleştirmekte ve kendi topluluklarında ve kültürel geleneklerinde vazgeçilmez saydıkları değerlerin kapitalizmin etkisiyle yok edilmesine karşı duran tepkiydi.

‘Radikalleşme’ terimi yüzyıllardır kullanılmaktadır. Ancak günümüzde büyük ölçüde Selefilik, Vahabizm, IŞİD, El Kaide ve Boko Haram gibi İslamcı gruplarla özdeşleştirilmektedir. Temel olarak terimin olumsuz çağrışımları vurgulanmaktadır. 1968 kuşağı da ataerkil ve otoriter sosyo-politik düzene meydan okudukları için radikaldi. Günümüzde ise, ‘radikalleşme’, Müslüman gençlerin ve Avrupa’da yaşayan yerli gençlerin sosyal, ekonomik ve politik dışlanma, itaat, yabancılaşma ve tecrit biçimlerinden şikâyetçi çeşitli bireylerin savunma tepkisi olarak ortaya çıkan bir süreçtir. Sosyo-politik hoşnutsuzluğun insanları anti-Semitizm, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, bölgecilik, aşırı milliyetçilik, faşizm karşıtlığına yönlendirebileceği son elli yıldır gündemdedir.

Yukarıdaki bölüm içinde, Almanya 2021 seçimleri öncesi “Jacques Delors Enstitüsü” tarafından kaleme alınan analizden bazı kısımlar yer almıştır.

GERÇEKÇİLİK

Radikalleşme kavramı halen net olarak açıklanamamakta ve bu kavram bir anlamda politikacıların ve devlet yapısında köşe taşlarına çökmüş kişilerin muhaliflerini hedefe koymak için bir yaftalama olarak kullanılmaktadır. Epey geçmişte çoğunlukla solcu devrimcileri tanımlarken kullanılan bu kavram, günümüzde çeşitli merciiler tarafından İslamcı dünya görüşlerini savunan gruplar için kullanılmaktadır. Ayrıca toplumsal muhalefeti ve açık/şeffaf yapılan eleştirel etkinlikleri değersizleştirmek için kasıtlı olarak kullanılmaktadır. Yakın geçmişte çok değerli bir örneği olup, tekrarlanması düşüncesinin bile birilerinin uykularını kaçırdığı malumdur.

“Radikalizm yeni gerçekçiliktir”!

Ülkede gelenekselleşmiş siyasi söylemlerin artık kanıksandığı, bir heyecan yaratmadığı, bir işe yaramadığı çok net olarak gerçektir. Ülkede yönetime talip olacak yeni oluşumların ve ittifakların gerçekten bir değişim/dönüşüm politikasını ortaya koyması gereği kaçınılmazdır. Bu anlamda yürütülecek yeni yapı gereken tüm kamu politikalarında pragmatizm ve katılığın bir kombinasyonu sunulmalıdır. Bu gerçekçilik, geçmiş söylemleri reddederek daha yapıcı ve umut vaat eden bir plan olacaktır. Temelde radikalizm liberal politik kurumların meşruiyetini reddederek yeni, toplumsal çıkarların gözetileceği bir yapılanmanın gereğini ileri sürmektedir.

Yeni Gerçekçilik fiilen yaşanmakta olan sokağa çıkıp sahte ve sadece laf üreten kapalı kapılardan kurtulmaktır. Gerçekçilik bir Siyasettir ve kapsamında kesin çizgiler olmalıdır. Her şey gün ışında gerçekleşmek durumundadır. Yeni Gerçekçi Siyaset yerkürenin bugün doğasındaki ciddi değişimler, insanların güncel ihtiyaç ve talepleri, ülkedeki kamusal alanlar ve yönetsel stratejilerin insan için artık farklı ve yeni bir anlayışla hayata geçirilmesine çalışmaktır. Siyasette, insanlara makyaj ekonomi, gizli dış ilişkiler, kayırıcı yapılanma, ayrıcalıklı finans sağlama olmayacak; renkli içi boş sohbetler yerine gerçekçi siyah beyaz söylemler ile hem gerçekler anlatılacak hem de alınacak önlemler ve gereken politikaların toplumsal uzlaşma içinde olmaları sağlanacaktır. Sonuç olarak her bir birey önemsenmeli ve bu tavizsiz tutumun gerçeklik duyguları özümsenmelidir.

Bu bağlamda:

  • Başta ülkenin iklim hedeflerini, bağlı olarak tüm alanlarda kullanılacak enerji türlerini, hayatı tahrip edecek nükleer enerjiden çıkılmasını;
  • Ulaşım araçlarının toplumsal ihtiyaca göre gerek şehir içi gerekse şehirlerarası kullanımda belirlenerek kısıtlama programının belirlenmesini;
  • Eğitim programlarının kökten değişmesi ve üretim, hizmet, ticaret alanlarında yetkin planlamacıların geliştireceği çalışmalar ile nitelikli ve ihtiyacın karşılanması hedeflerine uygun insan kaynaklarının adil bir yaklaşımla ve toplumun her kesimine yayılarak düzenlenmesini;
  • Çocukların gelişim ve eğitim ihtiyaçları için hazırlanacak, onları gerçek hayata hazırlayacak, programların hazırlanması ve gereken yapıların yapılması, yeterli iyi donanımlı kreşlerin hayata geçirilerek, yetkin pedagogların görevlendirilmesini;
  • Tüm emekçilerin, çalışanların, ailedeki çalışan birey sayıları göz önüne alınarak adaletli ücretlerin, koşulsuz temel gelirlerin belirlenmesini;
  • Bu ülkede doğmuş, çalışmış, üretmiş tüm vatandaşların ve mülteci haline getirilmiş insanların, hiçbir surette kendilerine “azınlık” ayrımı yapılmadan, inanç değerlerine el sürmeden, kökleri ne olursa olsun, Kürt, Laz, Çerkes, Gürcü, Ermeni, Arap, Azeri, Yahudi, Boşnak, Rum, Tatar, vs ayırımı yapmadan eşitlikçi bir vatandaş yaklaşımının ve gereği olan tüm sosyal, mali, kültürel ve politik ihtiyaçlarının ve haklarının sağlanmasını;  bu anlamda her bölgede yapılandırılmış kurum ve organizasyonların düzenli ve hayalci olmayan gerçek hayata dair, insanları kaynaştırıcı faaliyetlerin planlanıp gerçekleştirilmesini;
  • Kadın erkek ayırımı gözetmeksizin hukukun eşitlikçi olarak yapılandırılmasını ve uygulanmasını; hayatın her alanında, ülke yönetiminden, üretim alanlarına, kamu idaresinden sağlık ve eğitim alanlarına, bilcümle, erkek egemenliği önleyecek şekilde sorumluluk ve yönetsel görevlendirilmelerde her insana eşit hak tanınmasına; 
  • Yüksek düzeyde kamu yatırımlarının ekonomiye kazandırılmasını, finansal yatırımlar, inovasyon destekleri, toplum yararına dijital sistemlerin kurulmasını, ticaret kurallarının etkin şekilde yapılandırılmasını; toplumunun tüm bileşenlerinin ekonomik dönüşüm planlarına dahil edilmesini;
  • Sağlık alanında tüm sistemin yenilenmesi, kamu sağlık yatırımlarının ve eğitimli sağlık personelinin yetişmesi konusunda yeni yaklaşımların ve planların hayata geçirilmesini;
  • Ülkenin mevcut borç yapısının tamamen yeniden yapılandırması için uluslararası kreditörlere yeni makro planı doğru ve gerçekçi bir şekilde paylaşıp; ülkenin hiç bir varlığını tehlikeye sokmadan makul şartlar ile uzun vadeli kaynaklar elde etmeyi ve bu şartları koşulsuz olarak şeffaf anlatımlar ile bu radikal değişimin kaçınılmaz olarak bir gelecek gerçeği olduğunun toplumsal mutabakat altına alınmasını;
  • Bölgesel ilişkilerin barışçı prensipler ile bezenerek yürütülmesi; Ülkenin bütün diğer ülkelerinde vazifelendirilecek dış işleri mensuplarının itina ile seçilerek yetkin temsilcilerin görevlendirilmesini,
  • Uluslararası ilişkilerde savaşların yaşanmaması için her türlü önlemin alınması ve gereken antlaşmalara imza konulmasını, kazanımların elden çıkmaması için ciddi yapılanmanın gerçekleşmesini,

sağlayarak, değişim/dönüşüm planı başarılmalıdır. Artık Ülkede statükonun yeri yoktur. Ekonomisinin, yaşamsal sosyal ve hukuk yapısının derinlemesine bir dönüşümü hedeflenmelidir. Bu radikal yaklaşım her kesimden temsilciler ile yola çıkarak gerçekçi bir süreçte hedeflerine ulaşmayı şiar edinmektedir.

Attila Turnaoğlu –1953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir