Telgraf – Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Röportaja başlamadan önce sizi tanımakla konuşmaya başlar isek, Mevlüt Ülgen kim?
Ege Üniversitesi, Psikoloji Bölümünden mezun oldum. Kurucusu ve ortak olduğum merkez ve şirketlerde psikolojik danışmanlık yapmakta kişisel gelişim eğitimleri vermekteyim.
Ege Üniversitesi bünyesinde çalışmalarını yürüten Ege Tazelenme Üniversitesi psikoloji bölümü koordinatörlüğünü gönüllü olarak yürütmekte, dersler vermekte, danışmanlık yapmaktayım.
Ege Geriatri Derneği Genel Sekreterliği , Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yürütmekteyim. 2018-2020 döneminde Türk Psikologlar Derneği İzmir Şube Başkanlığı görevini yürüttüm.
Meslek kariyerime 1993 yılında İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikyatri Servisinde başladım. Aynı hastanede yetişkin, çocuk ve ergenlerle çalıştım. İzmir ‘de palyatif bakım sisteminin kurulmasında ve Palyat İzmir projelerinde yürütücü ve eğitimci olarak görev aldım. Sağlık psikolojisi alanında eğitimler verdim. Hasta ve hasta yakınlarına danışmanlık yaptım. Bir çok STK’nın kuruluşunda yer aldım. Sağlık sektöründe bilimsel organizasyon ve projenin düzenlenmesinde ve yürütülmesinde sorumluluk üstlendim.
Telgraf – Ege Geriatri Derneğini kısaca tanımak isterseniz ne söylemek istersiniz?
Psk. Mevlüt Ülgen – Ege Geriatri Derneği,Toplumun “Sağlıklı Yaşlanma” konusunda bilinçlendirilmesi, geriatri konusundaki gelişmeleri yakından izleyerek üyelerini ve toplumu bilgilendirmek, ilgili uzmanlık dallarında çalışanlara ve topluma “yaşlılık ve yaşlıların sorunları” konusunda eğitim vermek, bu amaçla seminer, panel, sempozyum ve kongreler düzenlemek, araştırmalar, bilimsel yayınlar yapmak, projeler geliştirmek ve uygulamak amacı ile kurulmuştur.Yaşlılara tıbbi bakım, sosyal ve psikolojik destek sağlanması, yardımlarda bulunulması derneğin amaçları arasındadır.
Telgraf – Gelelim günün anlam ve önemine, Ege Geriatri Derneği için 1 Ekim Dünya Yaşlılar Gününü ne anlama geliyor?
Psk. Mevlüt Ülgen – 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü, tüm dünya da yaşlıların talep ve beklentilerine yönelik farkındalığı artırmak, sorun ve ihtiyaçlarına dikkat çekmek için kutlanmaktadır. Ege Geriatri Derneği olarak tüm yaşlı bireylerin 1 Ekim Dünya Yaşlılar Gününü kutluyor, aktif ve sağlıklı bir yaşam diliyoruz. Yaşlı bireyler birikimi, deneyimi ve yaşama kattıkları değerler ile yaşlılık döneminde refah ve güven içinde, toplumsal yaşamın her aşamasına katılarak saygın bir şekilde yaşamayı hak etmektedirler.
Yaşlı bireylerin toplumsal refah ve katılımı için yeterli gelir düzeyine sahip olması gerekmektedir. Bunun için hak temelli örgütlenmiş sosyal koruma ve güvenlik sistemleri büyük önem taşımaktadır.
Telgraf – Pandemi dönemi ve şu anda devam eden gelir dağılımındaki dengesizlik yaşlı ve emeklileri nasıl etkiledi?
Psk. Mevlüt Ülgen – Ekonomik kriz ve pandemi tüm hassas gruplar gibi yaşlı bireyleri de derinden etkilemiş ve etkilemektedir. Yaşlı bireylerle yapılan araştırmalarda yaşlı bireyler en fazla emekli maaşları ve sosyal desteklerin yetersizliğinden, sağlık hizmetlerine erişim sıkıntısından ve sosyal dışlanma ve ayrımcılıktan yakınmaktadır.
Telgraf- Yaşlıların toplumsal yaşamada karşılaştıkları sorunları kısaca özetlersek ne söyleyebilirsiniz?
Psk. Mevlüt Ülgen – Makro ve mikro çevre olarak ifade edilen yapılandırılmış çevreler yaşlıların toplumsal yaşama katılımını sınırlandırmaktadır. Kent mimarisi, yollar, kaldırımlar, , konutlar, ulaşım kısaca kamusal ve özel yaşam alanları yaşlı bireyler için engellerle dolu olup, yaşlı bireyleri hareketsiz yaşam ve izolasyona sürüklemektedir.
Yerel ve ulusal düzeyde oluşturulacak ekonomik, sosyal ve siyasal programlar, politikalar, kent planlamaları ve yaşam alanları; yaşlılığa özgü temel özellikleri, sosyolojik ve demografik değişimleri dikkate alarak toplumun ve yaşlının yaşam kalitesi ve esenliğine odaklanarak yapılmalıdır.
Ege Geriatri Derneği olarak yaşlı bireylerin yaşadığı sorunların ivedilikle çözülmesini, engellerin kaldırılarak yaşam kalitesini artırıcı yaşlı dostu yaklaşım ve politikaların yaşama geçirilmesini bekliyoruz.
Telgraf – Ülkemizde ve dünyada yaşlı nüfus verilere göre artmaktadır, Yaşlıları kendi içinde sınıflandırırsak en yaşlı, orta yaşlı nüfus da durum nedir?
Psk. Mevlüt Ülgen – Dünya da ve Türkiye’de yaşlı nüfus hızla artmaktadır. BM verilerine göre 1950 yılında %5 dolayında olan yaşlı nüfus oranı yaklaşık iki kat artış göstererek 2020 yılında %9,5 olmuştur. Yaşlı nüfus oranın 2050 yılında % 22 olacağı tahmin edilmektedir.
Türkiye’de yaşlı nüfus son beş yılda %22,5 artmıştır. TÜİK verilerine göre Türkiye’de yaşlı nüfus oranı 1990 yılında %4,3, 2010 yılında %7,2 iken, 2020 yılında %9.5’e yükselmiş, 2021 verilerine göre % 9.7 olmuştur. Nüfus projeksiyonlarına göre, Türkiye’de yaşlıların toplam nüfusa oranının 2025 yılında %11.0, 2030 yılında %12.9, 2040 yılında %16.3, 2060 yılında %22.6 ve 2080 yılında %25.6 olacağı öngörülmektedir.
En önemli demografik göstergelerden biri’ de nüfusunun ortalama yaşıdır. TÜİK 2021 verilerine göre Türkiye nüfusunun ortanca yaşı 33,1 ‘dir. Nüfus projeksiyonlarına göre, Türkiye’de ortanca yaşın 2030 yılında 35.6, 2040 yılında 38.5, 2060 yılında 32,3 ve 2080 yılında 45.0 olacağı öngörülmektedir.
Yaşlılara ilişkin sağlık ve sosyal politikaların belirlenmesinde önemli bir gösterge de yaşlı bağımlılık oranıdır. Türkiye de yaşlı bağımlılık oranı 2007 yılında %10.1 iken, 2018 yılında %12.9, 2021 yılında %14.3 olmuştur.
Dünyada en hızlı büyüyen yaşlı grubu, en yaşlı grubu olan 80 yaş üstüdür. 2000 yılında, “en yaşlı” yaşlı sayısı 70 milyondur. Bu sayının gelecek 50 yıl içinde 5 katından daha fazla artacağı beklenmektedir. Türkiye’de de benzer durum yaşanmakta, 80 yaş üzeri nüfus hızla artmaktadır.
Türkiye’de de benzer durum yaşanmaktadır. 80 yaş üzeri nufüs 1990 yılında yaşlı nüfusun % 12’sini, 2010 yılında % 18.4, 2021 yılında % 18.8 oluşturmakta, , 2030 yılında %19.6, 2040 yılında %23.6, 2060 yılında %31.3 ve 2080 yılında %36.7 olacağı öngörülmektedir.
BM tanımına göre bir ülkedeki yaşlı nüfusun (65+) toplam nüfus içindeki oranının % 8 ile % 10 arasında olması o ülke nüfusunun “yaşlı “, % 10’un üzerinde olması ise “çok yaşlı ” nüfus olarak değerlendirilmektedir. Türkiye % 9.7 yaşlı nüfus oranıyla yaşlı nüfus aşamasından çok yaşlı nüfus aşamasına geçmektedir.
Türkiye’de 1950 yılında kentsel nüfus oranı %25,iken kırsal nüfus oranı % 75, 2000 yılında kentsel nüfus oranı %65 iken kırsal nüfus oranı % 35, 2020 yılında kentsel nüfus oranı %93 iken kırsal nüfus oranı % 7 olmuştur. Kentsel ve kırsal nüfus oranlarında değişim bireylerin yaşam biçimini değiştirirken aynı zamanda sosyoekonomik, siyasal alanda köklü değişimlere yol açmış, kent planlamasından, aile yapısına, kadar birçok değişimi beraberinde getirmiştir. Tarıma dayalı ekonomi ve istihdam biçimi hızla sanayi lehine değişmiştir. Tarıma dayalı geniş aile yapısı,
sanayi ve kentsel üretime dayalı çekirdek aile yapısına doğru hızlı bir değişim süreci yaşamıştır.
Yaşlı nüfus aşamasından çok yaşlı nüfus aşamasına geçmekte olan Türkiye’de bu demografik verilere uygun olarak merkezi ve yerel hizmet ve politikaların geliştirilmesi, plânlama ve gelecek projeksiyonlarında bu sosyo-demografik değişimin göz önene alınması gerekmektedir.
Telgraf – Türkiye’de Konuyla ilgili bir çalışma var mı? Yaşlı bireylere yönelik hizmet ve politikaları sizce ne olmalı?
Psk. Mevlüt Ülgen – Ulusal ve uluslararası yaşlanma eylem plan ve programlarında da ifadesini bulun, aktif ve sağlıklı yaşlanma konsepti çerçevesinde yaşlı bireylerin bağımsız, yerinde, sağlıklı yaşlanma olanak ve haklarına vurgu yapan, toplumsal refah, katılım, kendini gerçekleştirme imkânlarını içeren, erişilebilir, etkin kamusal hizmet ve çevrelere güçlü vurgu yapan, yaşlı bireyleri yaşamın aktif birer öznesi olduğu yaklaşımını yansıtan yaklaşım ve hak temelli politikalara ihtiyaç ger geçen gün artmaktadır.
DSÖ Yaşlı Dostu Çevreler Programı çerçevesinde yürütülen “Yaşlı Dostu Kent” hedefi yaşlıların toplumsal katılım ve refahını artırmayı, aktif ve sağlıklı yaşlanmayı desteklemeyi amaçlamakta olup, yaşlılara yönelik hizmet ve politikaların belirlenmesinde Yaşlı Dostu Toplum “ anlayışına güçlü vurgu yapılmaktadır.
Yaşlı refahı ve esenliğini sağlamada önemli kavramlardan birisi de yerinde yaşlanma kavramıdır. Yerinde yaşlanma kavramı yaşlı bireyin alışık olduğu çevrede, ve tanıdık bir ortamda kendini özerk ve güven içinde hissettiği, komşu, aile ve arkadaşları içeren sosyal destek bağını sürdürebildiği bir anlayışı ifade etmektedir. Yerinde yaşlanmanın temel hedefi refahın artışı, bağımsızlık, özgürlük, yaşanılan ev ve çevre ile olan duygusal bağın sürdürülmesi, arkadaş, akraba ve komşuluk ilişkilerinin devam etmesi böylece yaşlı bireyin sağlıklı yaşlanmasına ve yaşam kalitesinin artırılmasına katkı sunmaktır.
Yaşlılarla yapılan çalışmalarda yaşlıların evinde ve alışık olduğu toplumsal çevrede yaşamak istekleri ön plana çıkmaktadır. Yaşlıların bu taleplerinin karşılanması ve refahının korunması için yaşlıların yerinde yaşlanma taleplerine karşılık gelecek sosyal çevrelerin, hizmetlerin ve politikaların oluşturulması ve yürütülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede evde sağlık, evde bakım, rehabilitasyon gibi destekleyici sağlık, bakım sistemleri ile evrensel tasarıma uygun erişilebilir ve güvenli yaşam alanları önem kazanmaktadır.
Yaşlı bireylerin toplumsal refah ve katılımı için yeterli gelir düzeyine sahip olması gerekmektedir. Bunun için hak temelli örgütlenmiş sosyal koruma ve güvenlik sistemleri büyük önem taşımaktadır. Değişen sosyoekonomik ve demografik yapıya uygun sosyal politikaların yerel ve merkezi düzeyde hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de 1950 yılında kentsel nüfus oranı %25,iken kırsal nüfus oranı % 75, 2000 yılında kentsel nüfus oranı %65 iken kırsal nüfus oranı % 35, 2020 yılında kentsel nüfus oranı %93 iken kırsal nüfus oranı % 7 olmuştur. Kentsel ve kırsal nüfus oranlarında değişim bireylerin yaşam biçimini değiştirirken aynı zamanda sosyoekonomik, siyasal alanda köklü değişimlere yol açmış, kent planlamasından, aile yapısına, kadar birçok değişimi beraberinde getirmiştir. Tarıma dayalı ekonomi ve istihdam biçimi hızla sanayi lehine değişmiştir. Tarıma dayalı geniş aile yapısı, sanayi ve kentsel üretime dayalı çekirdek aile yapısına doğru hızlı bir değişim süreci yaşamıştır.
Yaşlı bireylere yönelik hizmet ve politikaların belirlenmesinde değişen sosyoekonomik ve demografik yapı göz önüne alınmadan yürütülen politikalar yaşlı bireylerin toplumsal refah ve esenliğini olumsuz etkilemekte, toplumsal katılım ve yaşam kalitesini düşürmekte, yaşlı bağımlılık oranını artırmaktadır.
Telgraf – Bağımlı hale gelmiş yaşlı bireyler ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Psk. Mevlüt Ülgen – Bağımlı hale gelmiş yaşlı bireylerin bakım ve diğer sosyoekonomik gereksinmelerini karşılamak için hak temelli örgütlenmiş sosyal koruma sistemi yerine, gelenek ve kültürel yapıya dayandırarak aileye bırakmak önemli bir bakım sorunu ve bakıcı yükü olarak karşımıza çıkmaktadır. Aileye ve ailede kadına yüklenen bakım sorumluluğu yaşlı birey ve bakıcı yaşam kalitesi açısından da önemle üzerinde durulması gereken bir durumdur.
TÜİK 2020 verilerine göre yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı %12,0 düzeyinde olup, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektöre dağılımı incelendiğinde, 2019 yılında yaşlı nüfusun %64,7’sinin tarım, %28,1’inin hizmetler, %5,3’ünün sanayi, %1,9’unun ise inşaat sektöründe yer aldığı görülmektedir. Kentsel ve kırsal nüfus oranlarında değişim yaşlı bireylerin işgücüne katılımını da düşürmektedir. Yaşlı bireyler kırsal yaşamda çok daha yüksek oranda işgücüne katılırken kentsel yaşamda önemli ölçüde işgücünün dışına itilmektedir. Yaşlı bireyin iş gücünün dışına itilmesi yaşlılık algısını olumsuz olarak etkilemekte, yaşlı bireyleri daha çok tüketici ve toplumsal sisteme yük olan kişiler gibi sunulmaktadır. Özellikle emeklilik yaşı ve sosyal güvenlik sistemi açıkları üzerinden yürütülen tartışmalar bu algıyı güçlendirmektedir.
Yaş ayrımcılığı ve sosyal izolasyona yol açan bakış açısı sadece yaşlı bireylerin refah ve esenliğini olumsuz olarak etkilemekte aynı zamanda toplumları yaşlı bireylerin deneyim ve birikimlerinden mahrum bırakmaktadır.
Yaşlı bireylerin refah ve esenliğini sağlamak, toplumsal katılımını artırmak için makro ve mikro çevrede güvenli yaşam olanakları oldukça önem kazanmaktadır. Yaşlı bireyler için güvenli yaşam yaşlı bireyin ihmal, istismar ve ekonomik sömürüden korunmasından
yaşamını bağımsız olarak sürdürebilecek yaşam alanları ile teknolojik ürünlere sahip olmasına kadar çok geniş bir çerçeveyi kapsamaktadır.
Yaşlı bireyin özerkliğini destekleyen, yaşam ve bakım kalitesini artıran, bakıcı yükünü azaltan teknolojik ürün ve hizmetler son yıllarda önemli gelişme göstermiştir. Bu ürün ve hizmetlerin yaşlı bireylerin günlük yaşamına yansıması ve yaşlı bakım sistemlerine dahil olması yaşlı bireylerin yaşam kalitesine çok olumlu katkı yapacaktır. Yaşlı bireylerin geronteknolojik ürünler ve dijital imkanlardan yararlanması yaşlı bağımlılığının azaltılması, yaşlı katılımın artırılması, yaş ayrımcılığı ve toplumsal izolasyonun önlenmesinde çok önemli katkılar sunmaktadır.
Telgraf- Covid 19 salgın süreci yaşlıların yaşam biçimini nasıl etkiledi?
Psk. Mevlüt Ülgen – Günlük rutinlerimiz ile ilişki ve iletişim biçimimizde köklü değişikliklere yol açtı. Covid 19 salgın sürecinden kırılgan gruplar daha yoğun etkilendi. Yaşlı bireylere özgü önlemler kimi zaman yaşlı ayrımcılığına ve dışlanmaya dönüştü. Yaşlı bireyler bu dönemde sağlık endişe ve sorunlarının yanında sosyal izolasyonu en yoğun şekilde yaşayan grup oldu. İlişki ve iletişimde dijital platformların ağırlık kazanması yaşlı bireyler açısından uyum gerektiren yeni zorlu bir süreç oldu. Yaşlı bireylerin yaşamında da internet, görüntülü telefon ve sosyal medya çok daha fazla ağırlık kazandı. TÜİK verilerine göre İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2015 yılında %5,6 iken bu oran 2020 yılında %27,1’e yükselmesine karşın hala bu oranın düşük olduğunu, bu alanda da eşitsizliğin ve dezavantajlı konumun sürdüğünü söyleyebiliriz. Yaşlı bireylerin dijital teknoloji ve iletişim platformlarından güvenli şekilde yararlanma olanaklarının artırılması, yaşam kalitelerine olumlu yansıyacaktır. Bu anlamda dijital okur yazarlık daha da önem kazanmaktadır. Yaşlı bireylerin yararlanacağı dijital okuryazarlık eğitimleri ve fırsatlarını artırmak, dijital teknoloji ve iletişim platformları tasarım ve planlamasında yaşlılık dönemine özgü özellikleri dikkate almak büyük önem kazanmaktadır.
Yaşın ilerlemesi fiziksel, sosyal, ekonomik, psikolojik, vb. pek çok değişikliği beraberinde getirmektedir. Bu değişiklikler de yaşlı bireylerin gündelik yaşamlarını sürdürme kabiliyetlerinin ve toplumsal rollerinin genç yaşlara göre farklılaşmasına neden olmaktadır. Yaşlanma ile birlikte organ sistemlerinin rezerv kapasitelerinde, homeostatik kontrolde, çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinde ve stres cevap kapasitesinde azalma ortaya çıkar ve engelli hale gelme oranı da artar. Yaşlıların hastalık ve bağımlı kalma riski sosyo-ekonomik ve çevresel koşullardan etkilenir. Ekonomik problemi olan yaşlıların bakım, beslenme, hijyen ve benzeri konularda ciddi sorunları ortaya çıkar; bu da yaşlıların sosyal entegrasyonunu azaltır veya bozar. Birçok fiziksel, fizyolojik ve çevresel faktörler yaşlılarda hareketsizlik nedenidir. En sık rastlanan nedenler, kas-iskelet sistemi bozuklukları, sinirsistemi bozuklukları, kalp-damar hastalıkları, akciğer hastalıkları, işitme ve görme problemleri, çevresel nedenler ve diğer (beslenme bozuklukları, ciddi sistemik hastalıklar, ağrı, depresyon, ilaç yan etkileri gibi) nedenlerdir. Hareketsizlik bütünüyle engellenemeyebilir; fakat yan etkileri önlenebilir. Hareketi ve aktivite düzeyini artırarak oluşabilecek ciddi komplikasyonların önüne geçmek veya azaltmak mümkündür.
Yaşlanmayla meydana gelen fizyolojik değişikliklerin yanı sıra, kronik hastalıklarında etkisiyle yaşlı bireylerde çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkar. Bu sorunlar yaşlılarda yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Yaşlıların değişen sağlık ve bakım gereksinimlerini karşılayacak düzenleme ve artan ihtiyaca uygun toplumsal politikaların geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Hava kirliliği, ses kirliliği, trafik sorunları, uygun olmayan mimari ve çevresel düzenlemeler, hijyenik olmayan yiyecek ve içecekler de yaşlılar için sağlık riski oluşturan ve dikkate alınması gereken unsurlardır.
Telgraf- Günümüzde yaşlılık ile ilgili politikalar ve programlar yaşam kalitesini ve genel sağlığı olumlu etkilemesi için ne yapılmalı?
Psk. Mevlüt Ülgen – Yaşam süresinin uzunluğu, biyolojik ve zihinsel sağlık, bilişsel, sosyal yeterlilik ve üretkenlik, kişisel kontrol ve yaşamdan zevk alma sağlıklı yaşlanmanın göstergelerindendir. Bireylerin sağlıklı bir biçimde yaşlanması yalnızca bireysel özellikleriyle değil, toplumsal açıdan kendilerine sağlanacak psiko-sosyal, ekonomik ve fizyolojik yöndeki destek hizmetleriyle de yakından ilişkilidir.
Telgraf- Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederiz.
Psk. Mevlüt Ülgen – Ben teşekkür ederim ihmal edilen bu konu ile ilgili duyarlı yayın yaptığınız için