Ana Sayfa Haberler SON ANLAR- Attila Turnaoğlu

SON ANLAR- Attila Turnaoğlu

0
SON ANLAR- Attila Turnaoğlu

Ülkemde yaşayan tüm insanlara seslenmek istiyorum. Ben tüm halkımıza hizmet için yola çıktığımda yalnızdım; sadece düşüncelerimin hayata nasıl geçeceği konusunda nasıl hareket etmem gerektiğini gece gündüz kendim ile tartışıyordum.

Ben bir kral olmayı hayal etmedim; ülkemi tekrar ve yeniden fethetmek aklımdan geçmezdi. Bu ülkede yaşayan tüm etnik kesimleri, farklı inançları, erkek kadın ayırımı yapmadan temsil etmek ve yönetmek istiyordum. Herkesin birbirleriyle yardımlaşması, birbirlerine el uzatmaları hem inancımın gereği hem de sosyal ve kültürel gelişimimizin önemli bir ögesi olarak görüyordum. Kimseden nefret etmeden, küçümsemeden, birini diğerinden üstün görmeden herkesin mutluluğunu istedim.

Bunun için yakın ve güvendiğim arkadaşlarım ile görüştüm. Günlerce toplantılar yaptık. Nasıl bir yapı içinde organize oluruz ve düşüncelerimizi insanlarımıza nasıl anlatırız diye kafa yorduk. Sonunda yola çıktık, seneler önce ülkenin tüm coğrafyasına dağılarak sözümüzü dile getirdik. Sonunda yönetimi ele aldık. Çok çalıştık, halkımız için her güzel kararı aldık ve onların refahını düşünmekten başka bir amaç gütmedik. İnsanların yaşam tarzı özgür ve güzel olsun diye ne kıyafetlere, ne günlük yaşamlarına, ne kadın erkek ilişkilerine, ne aile düzenine dil uzatmadık.

Böylelikle uzun birkaç yıl geçti. Sonra yol yavaş yavaş sis perdesine büründü, ışık azaldı ve biz yolumuzu kaybettik. Ağır ağır karanlığa gömülürken kulaklarımıza değişik ve farklı konuşmalar gelmeye başladı ve kendi dilimiz değildi bu lisanlar.

Önce anlam veremezken sonraları farkına vardım. Dış güçler etrafımızı sarıyordu. Derhal önlem almalıydım. Ülkeyi yönetme aracımız Meclis çok ağır kalıyordu ve ben kararların acilen verilmesi ve her kafadan bir ses çıkmadan bu gidişata dur demem gerektiğini düşünerek, acıklı bir dil ile ülke halklarıma seslenerek “bundan böyle kararları ben alacağım ve sizleri bu dış güçlerden koruyacağım” dedim.

Öncelikle kimse el koymadan ki hiç olmaz ise bir bedel alalım diye birçok özelleştirme yaptım, arsalar sattım, yollar havaalanları hastaneler yaptırdım. Kendi paramızı kara günler için saklamak dâhiyane bir fikirdi ve tüm bunları ihalelere katılan yabancılara finanse ettirdim. Nasılsa çok ağır bir süreçte geri öderim desem kimse bir şey diyemezdi, zira benim kudretim her şeye yeterdi.

Ancak benim bu dikte ederek aldığım kararlar yerine gelirken bir de ne göreyim, maaşım acayip artıyor. Eh bu kadar emek veren, halkını bu kadar düşünen bir dünya liderine birkaç kuruş maaş vermek normal olsa gerek idi. Fakat etrafıma çöreklenmiş bazı kişilerin açgözlülük içinde olmaları insanların ruhlarını zehirledi, yaşadığımız bu dünyayı içine düştüğümüz karanlıktan aydınlığa çıkarmaya yetmedi.

Mecburen hızlandık ama kendimizi içeriye kapattık. Çok bildiğimizi sandığımız birçok konuda insanlar bize alaycı imalar ile bakmaya başladı. Zekâmızı sert ve kaba bulmaya başladılar. Çok derin düşüncelere daldım ama çok az hissettiğimi gördüm.

Bu dış güçlerin iç uzantılarını araştırıp ayıklamaya başladım. Kim olursa olsun, isterse damadım olsun, yol arkadaşım olsun benim yolumdan gitmeyecek olanları uzaklaştırdım. Çeşitli ülkelerdeki banka hesaplarımı güvenceye aldım, zira bu kaynaklar bizim yedek akçelerimiz idi ve sadece ben güvence altında tutabilirdim. Artık kimseye güvenim kalmamıştı, bu karanlık yolda. Çok sıcaklar içinden geçtim sanki ağaçlar yanıyordu, sarsıntılar geçirdim, sanki yer yarılıyordu, suların seller gibi aktığını duydum, ancak ben bu karanlık yolun içinde bir ampul arıyordum ki aydınlık gelsin. Nafile bir tane bile bulamadım.

O sıralarda olsa gerek, yolun bitmek üzere olduğunu fark ettim, elimdeki adım sayacı öyle söylüyordu. Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Acaba bir tatile mi gitseydim, diye düşünürken çok uzun zamandır elime almadığım bir uzak doğu öğretisi kitabını hatırladım. Arkamdaki sandığı açtırıp içinden çıkarttırdım ve ilk sayfasından başladım.

Şöyle diyordu: Her toplumun önce insanlığa ihtiyacı vardır. Akıl ve yürek insan olmanın güzelliklerine ulaştıkça insanları kaynaştırır ve bireylerin bilinçlerinin arınarak dünya yaşanır bir yer olarak inşa edilebilir. Kurnaz zekâdan daha çok kibarlık ve centilmenlik olmadan hayat şiddetli olacaktır. Açgözlülük sefaleti doğurur. İnsanların nefreti ancak o toplumda insanca yaşam ortamı, adaletin kuvvetle varlığı, çalışkanlıklarına karşı hak ettiklerini elde etmeleri ve en nihayetinde kötülerin yok olması sonucunda yok olabilir. Çünkü insandaki özgürlük ruhu asla yok olmayacaktır.

O an gözlerim kapandı ve bir uykuya daldım, ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildim ama etraf günlük güneşlik idi. Sanki bahar gelmiş geçiyor Mayısın ikinci yarısında ağaçlardaki meyve tutumları sürat ile renk veriyorlardı. Yola baktım, yol yoktu. Beni bir uçan halıya koymuşlardı sanki yavaş yavaş bu doğadan uzaklaşıyor ve tanımadığım bir ufka doğru gidiyordum. O sırada aşağılardan bir ses duydum.

 “kulu kayin hayin sayudhawiq almawt yawman ma”
 
Attila Turnaoğlu –1953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.
 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here