Ana Sayfa Duyurular SÖYLEŞİ | Fatih Mehmet Maçoğlu: Dersim kendinden önceki sosyalist birikimlerin devamıdır

SÖYLEŞİ | Fatih Mehmet Maçoğlu: Dersim kendinden önceki sosyalist birikimlerin devamıdır

0
SÖYLEŞİ | Fatih Mehmet Maçoğlu: Dersim kendinden önceki sosyalist birikimlerin devamıdır

Söyleşi: Sami Evren

Bir dönem önce Dersim’in Ovacık İlçesinde Belediye Başkan iken kamuoyunda tanınan Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu TELGRAF’tan Sami Evren’in sorularını yanıtladı.

İşte Komünist Başkan Maçoğlu ile söyleşimiz:

Bütün sosyalist programlar birbirinden esinlenir

Bildiğiniz gibi 4 Mayıs 1985 Fikri Sönmez’in ölüm yıldönümü. Fikri Sönmez, Belediye Başkanı olarak Fatsa’da sosyalist bir yönetim kurduğu gerekçesiyle, 12 Eylül askeri darbesine giden süreçte bir askeri operasyonla görevinden alınmış, işkence gördüğü cezaevinde yaşamını kaybetmişti. Fatsa, Fikri Sönmez dönemindeki pratikle Türkiye devrimci hareketinin en önemli yerel yönetim deneyimi olarak tarihte yerini almıştı.

Bugün için farklı siyasal koşullar olsa da 36 yıl sonra politik olarak geçmişi ve bugünü komünist belediye başkanı olarak sizinle değerlendirmenin anlamlı olduğunu düşünüyoruz.

Dersim ile Fatsa farklı kültüre sahip ve farklı tarihsel süreçlere tanıklık etmiş iki farklı şehir. Yerel yönetimler açısından da Fatsa önemli bir deneyim. Sosyalistler açısından bu deneyimi dikkate aldığımızda Dersim Fatsa’nın devamıdır diyebilir miyiz?

Şöyle diyelim ki, bütün sosyalist programlar bir birinden esinlenir, birbirinden tecrübeleri alır güncele uyarlar, siyaseti politikaları öyle sürdürür. Birbirinden etkilenir. Fatsa’daki Fikri Sönmez deneyimi de, Eski Diyarbakır belediye başkanı Mehdi Zana’nın pratiği de, bütün hepsinin kadın politikalarına yönelik çalışmaları da bu etkileşimin yansımalarıdır. Ayrıca Dikili belediye başkanı Osman Özgüven’in parasız su dağıtma deneyimi de ve dünyadan örneklere bakarsak, ispanya’daki, Filipin’lerdeki, Nepal’deki deneyimler de bizim için önemlidir. Terzi Fikri’yi bir sosyalistin gözünde anlamlı kılan şey, halka birlikte siyaset üretmesidir. Gittiğim her yerde, her panelde, her söyleşide mutlaka kendisinden, deneyimlerinden bahseder ve saygıyla andığımızı ifade ederim. Önemli kararları halkla birlikte alması, halkın yerel yönetime katılması konusunda bize önderlik yapan bir deneyim bıraktı.

Dersim, kendinden önceki bütün sosyalist deneyimlerin devamıdır. Bu devamlılığı ileri taşımak en önemli hedefimizdir.

Dersim Belediyesi’nde ihaleleri kaldırdınız. “Parkımızı, bahçemizi ve yolumuzu kendimiz yapacağız” dediniz. Fatsa belediye başkanı da zamanında Fatsa’nın hastalık taşıyan çamurlu yollarına çare olmak için halka berber “çamura son” kampanyası başlatmıştı. Sosyalistlerde bu bakış açısı neden hiç değişmiyor?

Aslında sosyalistler, yönettikleri yerelindeki alanı kendisiyle birlikte geliştirmek istiyor. Yani bu, yönetilen kenti bir rant alanı olmaktan çıkartma çabasıdır. Yöntem açısından bu durumun açıklaması, “biz yapalım başkası yapmasın”dan çok kendi alanına dair söz sahibi olmak istemek ve halkın çıkarını düşünmektir. Arıtma projeleri, çevre yolları gibi büyük projeler Çevre Bakanlığı ve İller Bankası ilişkisi içinden ihaleye veriliyor. Biz onlara bir şey yapamıyoruz. Ancak katı atıklar, park cadde sokak, ağaç dikme, budama, bakım gibi bize ait olan işleri kendi olanaklarımızla yapabiliyoruz. Biz bunları başka şirketlere ihaleye vermiyoruz. Böylece hem belediyede çalışan insanlarımızın sayısını artırıyoruz, hem de müteahhitlerin kazanacağı %20-25 kar payı halkın belediyesinde kalmış oluyor. Ayrıca belediyede 5 işçi istihdam etme yerine 50 işçi istihdam edebiliyoruz. Fatsa’da çamura son kampanyası da aynı düşüncenin ürünüdür. Yaptığımız işlerde kâr düşünülmediği için kaliteli ve kalıcı işler ortaya çıkıyor. Şirketlere verilse, onlar daha fazla para kazanmayı hedefledikleri için sağlıklı işler yapmaları mümkün olmuyor. Yıllar sonra yapılan işler konuşulduğunda yaptıklarımızla çocuklarımız bizden övgüyle bahsedebilmeli. Üreten biziz, yöneten de biz olacağız. Üretimde de yönetimde de halk olacak.

Halka, birlikte yönetmemiz gerektiğini anlatıyoruz

Tam da burada halkı devreye sokmamız gereken yer diye düşünüyorum. Mevcut Yerel yönetimlerin işleyişinde doğrudan demokrasi değil temsili demokrasi söz konusu. Belediye meclisi üyeleriyle sınırlı bir mekanizma var. Terzi Fikri bu mekanizmayı fiili olarak işlevsiz kılacak girişimde bulundu. Seçildikten sonra Fatsa’yı özelliklerine göre 11 bölgeye ayırarak halk komiteleri oluşturdu ve iki ayda bir yapılan halk toplantılarıyla halkın belediye yönetimine katılımını sağladı, Dersimde buna benzer bir model var mı?

Şimdi değişim hızlı oluyor.70’lerde başka, 80’lerd başka, ’90’ da başka olur. Çalışma alanları da değişiyor iletişim bilişim, internet her şeyi etkiliyor. Ovacıkta üç yıl boyunca halk meclisi toplantıları yaptık. Darbeyle birlikte toplantıları yasakladılar. Biz buna rağmen kadın ve gençlik meclisi temsilcileriyle kurulan komisyonlarla toplantılarımızı yapmaya devam ettik. Şimdi de yılda bir defa halkın en geniş katılımıyla halk meclisini topluyoruz. Kararlarımızı orda alıyoruz.

Pandemiyle birlikte bu tür meclis toplantılarımız doğal olarak aksadı. Ancak yine de demokratik kitle örgütleriyle, sendikalarla, odalarla ve farklı toplumsal örgütlerle iletişimimizi sürdürüyoruz. Onların görüşlerini yönetim sürecine katıyoruz.

Halkta şöyle bir eğilim var: Biz sizi seçtik, siz bizi yönetin diyorlar. Biz hayır diyoruz, birlikte yönetmemiz gerektiğini anlatıyoruz. Bu konuda oluşmuş kültürü değiştirmeye, kırmaya çalışıyoruz. Meclis toplantılarından vaz geçmeden sosyalistler olarak tartışmalarımıza devam etmek durumundayız. Altı ayda bir toplantılarımızı yapmaya devam edeceğiz.

Devrimci halkçı yerel yönetim programı

Devrimci, halkçı yerel yönetim programına sahipsiniz. Belediyede çalışan emekçiler bu programın neresinde?

Aslında Devrimci Halkçı Yönetim Programı 70’li yıllardan beri Deniz’lerin, Mahir’lerin, İbo’ların halkla birlikte siyaset üretme geleneğinden gelmektedir. Devrimci Halkçı Yönetim Programı (DHYP) bir siyasi gruba ait program değildir. Burada bulunan bütün sosyalistlerin tartıştığı bir programdır. Bu programın elbette eksikleri vardır. Biz bunu somutta iş yaparak görebiliriz. Yanlış yaparız diye iş yapmaktan kaçınmak doğru değil, eksiklerimizi, yanlışlarımızı tartışarak doğruya ulaşabiliriz. 2004‘den bu yana Devrimci Halkçı Yönetim Programını (DHYP) tartışıyoruz ve de geliştirmeye devam edeceğiz.

Başkan olarak mutlaka bir çalışma alnına uğrar oradaki arkadaşlarla konuşur düşüncelerini alırım, tartışırım. Bazen çalışanlarla daha geniş toplantılar yapıyoruz. Örneğin toplu sözleşme görüşmelerinde sadece sendika yönetimleriyle toplanmıyoruz. Toplantıya katılanlarda %50 si kadın işçiler olmasını ve üyelerin de bir bölümünün toplantıya katılmasını sağlıyoruz.

Yani doğrudan işçilerle mi toplu sözleşme yapıyorsunuz?

Aynen öyle. Fakat sendikaları da devre dışı bırakmadan onların da dâhil oldukları görüşmeler gerçekleşiyor. Tabi ki sendikaların altını da boşaltmıyoruz.

Çünkü DHYP nihayetinde işçi sınıfının yönetimini, onun iktidarını savunuyor. Sırtını işçilere köylülere dayıyor.

Hantal olmayan, üretken bir kamusal alan yaratmayı hedefliyorsunuz. Belediyeler genel olarak piyasa koşullarına göre yönetiliyor. Hantal olmayan kamu, hantal olmayan bir yerel yönetim, kapitalist piyasa koşullarında hangi engellerle karşılaşıyor?

Çok samimi bir şey söyleyeyim; en ufak bir dolap çevirmiyorsan, muhasebeni sağlam tutuyorsan, her şeyi açık yapabiliyorsan hiçbir engel yok.

Sizin dışınızda bakanlık üzerinden verilen ihaleler oluyor ona bir şey yapamazsınız. Bu tür çalışmalar yürütüyorlar. Ben kendi yolumu yapmak istiyorum, kime ne? Ağacımı üretmek istiyorum, dikmek istiyorum, kime ne? Samimi söyleyeyim, yerel yönetimler özerk bir alan. Size bağlı. Siz halk için halkla birlikte olursanız, şeffaf hesap veren bir anlayışa sahipseniz, kimseyi kayırmazsanız,, yandaşlarınız olmazsa, karışık dolaşık işleriniz olmazsa size herhangi bir engel yok. Dürüst olursanız kimse size bir şey diyemez

Elbette bu durumdan rahatsız olanlar olacak. İhale bekleyenler bu durumdan memnun olmayacaklar. Kapitalizmin arka bahçesi olan bankalar, yandaş şirketler rant bekleyenler bundan rahatsız olacak.

Bu durumdan rahatsız olan sınıf var mı, var! Tüccarlar var mı, var!

Şeffaf olduğumuz sürece kimse bizi engelleyemez.

Şeffaflık kapitalizmi yener diyelim mi?

Kesinlikle öyle

Çok güzel bir sohbet oldu. Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.

Ben de teşekkür ederim çalışmalarınızda başarılar dilerim.

TELGRAF, hakikatin peşinde doğanın yanında olarak yayın hayatına yeni başladı. İmece usulü haber üretmekteyiz.

TELGRAF Muhalif basında yerini alacak, kamusal haberler bizim için çok değerli katkı sunduğunuz için çok teşekkür ederiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here