Ana Sayfa Ekoloji SUZUZLUK GELECEĞİMİZ! ARTIK SU FAKİRİ OLMA YOLUNDAYIZ

SUZUZLUK GELECEĞİMİZ! ARTIK SU FAKİRİ OLMA YOLUNDAYIZ

0
SUZUZLUK GELECEĞİMİZ!  ARTIK SU FAKİRİ OLMA YOLUNDAYIZ

Su konusunda kısıtlı kaynakları olan bir ülke idik ama bölgemizde kendi kendimize yetebiliyorduk ancak AKP’nin son yıllarda yarattığı büyük doğa tahribatı nedeni ile artık su konusunda kendine yeten bir ülkeden su fakiri ve dış kaynaklardan su temin etmek zorunda kalacağımız bir ülke olma yoluna girdik. WWF Türkiye tarafından hazırlanan rapor Türkiye’nin kritik eşiği geçtiğini ve artık geri dönülemez bir biçimde su konusunda yoksul bir ülke olma yolunda olduğumuzu ortaya koyuyor.

Bir zamanlar Türkiye’nin Yağmur Ormanları diyarı kabul edilen ve ülkenin su açısından en zengin Bölgesi Doğu Karadeniz ilk kez bu yıl kuraklık yaşadı. Ve kış ortasında orman yangınlarına maruz kaldı. Uzmanlar kuraklıkla iklim arasında bir bağ olsa da esas sorununun siyasal iktidarın Türkiye’nin ormanlarını yok eden, her ırmağa bir HES kondurmanın, yeraltı sularının denetimsiz ve aşırı su kullanmaya dayanan tarım yöntemlerinin bir sonucu olduğunu belirtiyor. WWF Türkiye çok önemli bir uyarı raporu yayınladı. Türkiye’da artan kuraklık su kaynaklarının önemini bir kez daha hatırlattı. WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye’nin iklim krizinin de etkisiyle su fakiri olma yolunda ilerlediğine dikkat çekti.

Vakıf “Su Biterse Herkes Susar” kampanyası ile karar vericileri, iş dünyasını ve yurttaşları su kaynaklarını koruma seferberliğine davet etti. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya’nın küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunduğuna dikkat çekerek “Üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken” dedi.

Kuraklık Kalıcı Hale Gelebilir

“Bütün bilimsel veriler hem küresel ölçekte hem de Türkiye için su krizinin kapıda olduğunu ortaya koyuyor. Bugün artık iklim değişikliğinin etkilerini ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda ortalama sıcaklıkların artması, yağışların azalması ve kuraklık şeklinde yaşıyoruz. Musluğumuzdan akan ve kolayca erişilebilir gördüğümüz suyun değerini ne yazık ki barajlardaki su seviyeleri alarm verdiğinde fark ediyoruz.” Diyerek ülkemizin içinde olduğu su krizine dikkat çeken Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı -World Wild Found) Türkiye krize dikkat çekti

Son Elli Yılda Sulak Alanlar Su Kaybına Uğradı

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporuna göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca dünya ekonomisini etkileyecek ilk beş riskin bulaşıcı hastalıklar, kitle imha silahları ile iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su krizini de kapsayan doğal kaynak krizi olduğunu belirtti.  Bayar, ülkemizin su kaynaklarının da risk altında olduğuna dikkat çekerek “Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetti. Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken” dedi.

Beş Büyük Şehir Risk Altında

İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya’nın küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunduğuna dikkat çeken Uğur Bayar, “Su kaynaklarının yönetiminde ve kentleşme, tarım, gıda, üretim, enerji gibi alanlarda doğayı göz ardı eden yaklaşımlar, hidrolojik müdahaleler ve sürdürülebilir olmayan uygulamalar karşısında susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli ele almak zorundayız ” diye konuştu.

Büyük Menderes Türkiye’nin Su Risklerine Ayna Tutuyor

 WWF-Türkiye, Ege Bölgesi’ne hayat veren Büyük Menderes Nehri’nde kritik seviyeye ulaşan kirliliğin önüne geçmek için su sorununu doğa koruma açısından ele alan bir dönüşüm hareketi yürütüyor. Bugün incirimizin %61’i, zeytinimizin %28’i ve pamuğumuzun % 14’ü, Büyük Menderes Nehri’nin suladığı Aydın ilimizden geliyor. Ancak yıllık 1,7 milyar metreküplük su potansiyeli ile Büyük Menderes, “su riski taşıyan havza” kategorisinde. Yüzyılın sonuna doğru havza sularının %50 oranında azalması öngörülüyor. Bunun yanı sıra hızla kirlenen suyun kalitesi de düşüyor. B. Menderes örneğinden hareketle Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu su risklerine dikkat çekilen toplantıda, nehrin zorlu yolculuğu üzerinden su kaynaklarımızın durumuna ayna tutuldu.Ayrıca bakınız

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr, akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil insan için de yaşam kaynağı olduğunu hatırlattı. Orr, WWF’in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi (WWF Water Risk Filter) çalışmasına göre küresel ölçekte su riski yüksek şehirlerin arasında Türkiye’den 10 şehrin yer aldığını vurguladı.

“Doğayı Koru, Suyuna Sahip Çık Türkiye”

WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli de, Türkiye’de susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğunun altını çizdi. Pasinli, “Şimdi suyumuz için seferberlik zamanı: doğada suyun doğduğu ve geçtiği doğal alanları koruyarak; tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçerek; sanayide suyu kirletmeden, verimli kullanarak; temiz üretim yatırımlarını teşvik ederek; jeotermal enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren atık suların geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçerek; denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımını benimseyerek; kentlerimizde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önleyerek; evlerimizde her damlayı tasarruf ederek; tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz” dedi. Pasinli, Büyük Menderes’in zorlu yolculuğu ile tüm ülkeye seslendiklerini belirtti: “Doğayı Koru, Suyuna Sahip Çık Türkiye.

Notlar: Su Riskleri

  • Türkiye’de tatlı suyun %73’ü tarımda kullanılıyor.  Damla sulama yöntemi ile ortalama %50 su tasarrufu sağlanabileceği varsayımı ile tarımsal sulamada tamamen bu sisteme geçebildiğimiz takdirde ülkemizde her yıl toplam 16 milyar metreküp su tasarrufu yapmak mümkün. Bu da, 80 milyona yakın nüfusa sahip Türkiye’de,  yaklaşık 3 yıllık evsel su ihtiyacına denk düşüyor.
  • Evlerde kullanılan suyun, toplam su tüketimi içindeki payının %16 olduğu ülkemizde kişi başına günlük su tüketimi 216 litre. Sanal su, yani gıdamız ve kullandığımız eşyaların üretiminde kullanılan su miktarı dikkate alındığında ise Türkiye’de kişi başına su tüketimi günde 5.400 litreye çıkıyor. Bu verilerle ülkemizde bireylerin yıllık su ayak izi, dünya ortalamasının  %43 üzerinde. Bu miktar 1 yıl kullanmaya yetecek tek bir su deposu olsaydı, bu deponun 2. haftanın sonunda tükeneceği anlamına geliyor. Bu yüzden evlerimizde su tüketimini azaltmak için alacağımız önlemlerin yanı sıra tüketim alışkanlıklarımızı da değiştirmemiz gerekiyor. Suyumuzu korumak için bireysel olarak alabileceğimiz önlemlerden biri de ihtiyacın üstünde her türlü tüketimden kaçınmak. 
  • Su kıtlığı durumunu tanımlamak için Falkenmark indeksi kullanılıyor. Kişi başına düşen yıllık su miktarı 1. m3’ten fazla ise o ülke “su sorunu olmayan”; 1.700-1.000 m3/yıl arasında “su sıkıntısı olan”; 1.000-500 m3/yıl arasında “su kıtlığı olan”; 500 m3 ’ten az olması durumunda ise mutlak su kıtlığı olan ülke olarak adlandırılıyor. Türkiye’de şu an kişi başına düşen su miktarı 1.400 m3/yıl. Türkiye halen Falkenmark indeksine göre “su sıkıntısı olan” bir ülke. Nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağından hareketle kişi başına düşecek su miktarının 1.120 m³/yıl olması öngörülüyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here