Nurhak katliamı 51. Yılında: Türkiyeli devrimciler de bir arayış içindeydiler, nitekim buldular da
Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ın öldürüldüğü Nurhak katliamının üzerinden 51 yıl geçti. Dönemin tanıklarından Ahmet Tuncer Sümer yaşananları anlattı.
Esra ÇİFTÇİ
THKO militanları Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan’ın Nurhak’ta öldürülüşünün üzerinden 51 yıl geçti. 16 Mart 1971’de Malatya Kürecik’te eyleme giden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’na (THKO) bağlı gruptan bir kısmı, 31 Mayıs 1971’de Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesine bağlı İnekli Köyü civarında jandarma birlikleri tarafından pusuya düşürüldü ve gruptan Sinan Cemgil (26), Kadir Manga (24) ve Alpaslan Özdoğan (25) öldürüldü. Mustafa Yalçıner ağır yaralandı. Hacı Tonak ise kaçamayarak yakalandı. Metin Güngörmüş ve “hemşerim” adıyla bilinen Ahmet Erdoğan ise kaçtı. İki gün sonra yakalanan Güngörmüş ve Erdoğan, Yalçıner ve Tonak’la birlikte THKO Davasından yargılandı. Nurhak katliamının 51. Yılında bağlantı kurduğumuz Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ın arkadaşı A.Tuncer Sümer +Gerçek’e konuştu.
‘TÜRKİYE’Lİ DEVRİMCİLER BİR ARAYIŞ İÇİNDEYDİLER’
1960’lı yıllara bakıldığında, dünyanın dört kıtasında kalkışmalar ve silahlı eylemler olduğunu söyleyen A.Tuncer Sümer, o yıllarda Küba devriminin yeni yapıldığını, Che Guevara efsanesinin dünyanın çeşitli ülkelerinde hala etkisini sürdürdüğünü belirtiyor. Latin Amerika’da, Afrika’da, Uzak Asya’da, Avrupa’da ve Ortadoğu’da silahlı mücadelelerin bütün hızıyla devam ettiğini ifade eden Sümer, Vietnam’da sürdürülen savaşın, dünyadaki tüm ilerici mücadeleleri etkilediğini söylüyor. “Bunlardan Türkiye devrimcilerinin etkilenmemesi düşünülemez” diyen Sümer, “Dünyadaki bu rüzgârın Türkiye devrimcilerini de etkilediğini ve böylece silahlı mücadele döneminin ortaya çıktığını” vurguluyor.
Sümer dönemin siyasi atmosferini şöyle anlatıyor:
“O dönemde, söylediğim gibi hemen her yerde kalkışmalar ve silahlı mücadeleler vardı. Türkiyeli devrimciler de bir arayış içindeydiler. Nitekim buldular da. Önce Latin Amerika’ya veya Vietnam’a gidip sıcak savaşı yerinde yaşamak istediler. Paraları ve olanakları yoktu. Sonunda Filistin’e gittiler ve orada eğitim gördüler ve savaşa katıldılar.”
‘BEKLEDİĞİMİZ LİDERLER DENİZ VE YUSUF DAĞDAKİLERE ULAŞAMADAN GEMEREK’TE YAKALANDI
Nurhak’ta üç ay kadar dağlarda kaldıklarını, çevre ilişkileri ve lojistik hazırlıklar yaptıklarını söyleyen Sümer, ellerinde derme çatma silahlar ve çok az malzemeleri olduğunu, çevreyi tanımak ve hazırlıkları bir an önce tamamlamak için zaman kaybettiklerini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Beklediğimiz liderler Deniz ve Yusuf dağdakilere ulaşamadan Gemerek’te yakalandı. Yaklaşık bir hafta sonra Hüseyin İnan’da bölgeye ulaşmaya çalışırken yolda bir ihbar üzerine yakalandı. Sinan Cemgil önderliğinde mücadeleye ve hazırlıklara devam ettik. İlk eylemlere giderken bir ihbar üzerine Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga öldürüldü, diğerleri yakalandı. Hareket de devam edemedi.”
‘SİNAN CEMGİL ODTÜ’DEKİ FORUMLARIN DEĞİŞMEZ KONUŞMACISIYDI’
Sinan Cemgil ile yaklaşık olarak 1963 yılında tanıştığını söyleyen Sümer, o zamanki Türkiye İşçi Partisi içinde beraber olduklarını, daha sonra da misafir olarak gidip geldiği ODTÜ ve THKO içinde birlikte olduklarını belirtiyor. Sümer, Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ı şu sözlerle anlatıyor:
“Sinan, 5-6 yabancı dil bilen, entelektüel düzeyi yüksek, mütevazı ve çok iyi bir konuşmacıydı. ODTÜ’deki forumların değişmez konuşmacısıydı. ODTÜ öğretim üyeleri Sinan’ın konuşmasını dinlemek için forumlara özel olarak gelirlerdi. Alpaslan içimizdeki mavi gözlü ‘Sarı Gerilla’ydı. Uzun boyu, hep gülen yüzüyle hala gözümün önündedir. Yiğitliğini ve cesaretini herkes bilir. Görev yaparken gezintiye mi çıktığını ya da göreve mi gittiğini kimse anlayamazdı. Gözünü budaktan esirgemeyen yiğit bir kardeşimizdi. Kadir Manga ile Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde aynı dönemde öğrencilik yaptık. Üniversite’deki faşist gericilere karşı yan yana mücadele ettik. Çok yakışıklıydı. Kızlar gözlerini Kadir’den ayıramazlardı. Cesur, atak ve yürekli bir yoldaşımızdı”
‘SİNAN, KADİR VE ALPASLAN KATLEDİLDİKTEN SONRA DEVAM ETME KOŞULU YOKTU’
Üç yoldaşlarının Nurhak’ta katledilmelerinden sonra geride kalan grupların devam etme koşullarının kalmadığını söyleyen Sümer, silahlarının derme çatma ve bozuk olduğunu, geride kalanların moralinin kalmadığını, bir çatışmayı kaldıracak durumun olmadığını belirtiyor. Hep birlikte yeniden toparlanmak ve güç toplamak amacıyla dağılmaya karar verdiklerini anlatıyor. Sümer, grubun hemen hepsinin de değişik yerlerde ve yeniden toparlanmaya geçemeden yakalandığını, kısa kır yaşamının da kendileri için böyle son bulduğunu ifade ediyor.
‘UMUDUMUZ DEVAM EDİYOR’
Bugünden bakıldığında o günleri nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Sümer şöyle yanıtlıyor;
“Bizim eyleme geçtiğimiz yıllarda, dünyanın dört kıtasında silahlı mücadeleler devam ediyordu. Her tarafta diyebilirim ki kalkışma vardı. Günümüzde bir iki istisna dışında silahlı mücadele devam edemiyor. Tüm dünyada emperyalizmin hakimiyeti ve kontrolü var. Teknolojinin ileri boyutlarda gelişmesi bireyleri ile kontrol altında tutuyor. Savaşlar ve savaşanlar uzaydan bile kontrol edilebilir ve izlenebilir oldu. Daha başka nedenler de sıralanabilir. Diğer taraftan da emperyalizmin çöküşü sürüyor. İnsanlık bu korkunç boyutlardaki sömürü çarkını elbette yakın bir gelecekte kıracak ve insanın insanca yaşayabileceği adına ne derseniz deyin yeni bir düzenle tanışacak. Umudumuz devam ediyor.
Demokrasilerde çarelerin tükenmediğini, kendilerinin de umutlarının hiçbir zaman tükenmeyeceğini söyleyen Sümer, son dileğini “Umutlar tükenmesin, tüm insanlık sömürüden kurtulsun” sözleriyle ifade ediyor.
A.TUNCER SÜMER KİMDİR?
21 Mart 1943 Adıyaman Besni doğumlu. 1962’de Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdi. Orada öğrenciyken 1 Ocak 1965’te devlet memuru olarak, o zamanki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye İstatistik Kurumu’nda göreve başladı. Türkiye İşçi Partisi’nin Ankara Çankaya ilçesinin çalışmasına katıldı. 1967’de Devlet İstatistik Enstitüsü temsilcisi olarak Erzurum’a atandı. Aynı tarihte Ankara Dil Tarih’teki öğrenci kaydını Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne aldırdı, üçüncü ve dördüncü sınıfları burada tamamladı ama mezun olmaya fırsat bulamadı. Erzurum Fikir Kulüpleri Federasyonu sekreterliğinin kuruluşuna katıldı. Yusuf Küpeli’nin genel başkan olduğu 4 Ocak 1968 FKF kongresinde, genel yönetim kurulu üyeliğine seçildi. Aralık ayında da Devlet İstatistik Enstitüsü’nden istifa etmek zorunda kaldı. 1969 yazını Hüseyin İnan’la birlikte Ankara’da geçirdi. Aynı yılın Ekim ayında Hüseyin İnan ve arkadaşlarıyla birlikte El Fetih’te gerilla eğitimi için Filistin’e gitti ve İsrail mevzilerinde baskınlara katıldı.
1 Şubat 1970’te Türkiye’ye dönüşünde on arkadaşıyla birlikte Diyarbakır’da yakalandı. Yaklaşık sekiz ay Diyarbakır Cezaevi’nde kaldı. Tahliye olduktan sonra ODTÜ Yurtlarının 201-202 numaraları odalarında arkadaşlarıyla birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) kırsal alan hazırlık çalışmalarına başladı. 1971’in Ocak ayından itibaren 31 Mayıs’a kadar Nurhak dağ kadrosunun, başından sonuna içinde yer aldı. Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın öldürülmesinden sonra tekrar Filistin’e gitti. Mahkeme 18 arkadaşı için idam kararı verince Türkiye’ye döndü ve bir ihbar üzerine Pazarcık’ta yakalandı. THKO-2 davasından yargılandı ve on beş yıl ceza aldı. İki buçuk yıl Mamak Askeri Cezaevi’nde kaldı, bir yılda Niğde Cezaevi’nde. 1 Şubat 1975’te Af Yasası ve Anayasa Mahkemesi kararıyla Niğde Cezaevi’nden tahliye oldu.
12 Eylül’e kadar iki yıl DİSK Genel-İş Sendikası’nda çalıştı. 90’ların başında 68’liler Birliği Vakfı kurucuları arasında yer aldı, üç buçuk sene kadar vakfın yönetim kurulu üyeliğini ve genel sekreterliği görevlerinde bulundu. Dört yıl GOSB Sanayicileri Dergisi’nin editörlüğünü yaptı. Yazar, editör ve araştırmacı. THKO ve yaşamı üzerine Devrim, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun Kuruluşu ve Kısa Mücadele Öyküsü (Evrim Yayınevi,2012) adında bir kitap kaleme aldı. Evli ve bir çocuk babası.
ARTI Gerçek