Ana Sayfa İnsan Hakları Türkiye’de yaklaşık 345 çocuk, 780 bebek cezaevinde ve 15-17 yaş arasında doğum yapan çocuk sayısı 9 bin 714

Türkiye’de yaklaşık 345 çocuk, 780 bebek cezaevinde ve 15-17 yaş arasında doğum yapan çocuk sayısı 9 bin 714

0
Türkiye’de yaklaşık 345 çocuk, 780 bebek cezaevinde ve 15-17 yaş arasında doğum yapan çocuk sayısı 9 bin 714

etlgraf haber-

Dünya Çocuk Hakları Günü’nün 32’nci yılında Türkiye’deki tabloyu değerlendiren avukat Ali Aydın, AKP’nin çıkardığı yasalarla çocukların yaşamını tehlikeye attığını ifade etti. Savaş ve yoksulluğun hüküm sürdüğü ülkelerde, yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek için 20 Kasım 1989 yılında Birleşmiş Milletler (BM), Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalayarak, 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe koydu. Sözleşmede, 4 temel ilke olan “ayrım gözetmeme, çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı ile katılım hakkı” yer aldı. Sözleşmeye Türkiye de dahil olmak üzere 196 ülke taraf oldu. En fazla onaylanan “insan hakları belgesi” niteliğini taşıyan sözleşmeyi Türkiye, 27 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe koydu.  Ancak Türkiye’de çocuk hakları sadece kağıt üzerinde kaldı. AKP’nin 19 yıllık iktidarlığı süresinde ülkede çalıştırılan, evlilik adı altında tecavüze uğrayan çocukların yanı sıra, zırhlı araçlarla katledilen çocukların sayısında da artış yaşandı.

  14 YILDA 364 ÇOCUK KATLEDİLDİ 

AKP’nin görevde olduğu 2004-2015 yılları arasında Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (THİV) verilerine göre en az 241 çocuk polis veya asker tarafından katledildi.  Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle Fisa Çocuk Hakları Merkezi’nin hazırladığı rapora göre 2015-2020 tarihleri arasında 123 çatışmada yaşamını yitirdi. Baran Tursun Vakfı’nın verilerine göre ise, 2007 ila 2020 yılları arasında faili polis olan 403 ölüm yaşanırken, bunlardan 93’ü çocuk olarak kayıtlara geçti. Ölümler, polis kurşunu, panzer veya polis aracı çarpması sonucu olarak kayıtlara geçti.

 345 ÇOCUK CEZAEVİNDE 

 Türkiye’de, devlet eliyle katledilen çocukların yanı sıra yüzlerce çocuk anneleri ile birlikte cezaevlerinde bulunuyor. Adalet Bakanlığı’nın 2021 verilerine göre Türkiye cezaevlerinde yaklaşık 345 çocuk, 780 de bebek anneleriyle birlikte cezaevinde tutuluyor.   160 MİLYON ÇOCUK ÇALIŞTIRILIYOR

 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) 10 Haziran 2021 tarihinde yayınladığı rapora göre, dünyada çalıştırılan çocukların sayısı son 4 yılda 8,4 milyon artarak dünya genelinde 160 milyona yükseldi. Türkiye’de de özellikle yapılan yasa değişiklikleriyle beraber “çocuk işçi” sayısı arttı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 Mart ayında yaptığı “Çocuk İşgücü Araştırması” na göre, ülkede 5-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 720 bin oldu. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG), 2021 verilerine göre çocukların yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi, yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışırken, geri kalan yüzbinlerce çocuk sokakta, küçük ve orta ölçekli işletmelerde, ağır ve tehlikeli işlerde sömürülüyor. 

ÇALIŞTIRILAN 513 ÇOCUK YAŞAMINI YİTİRDİ 

Türkiye’de çalıştırıldıkları işyerlerinde yaşamını yitiren çocukların sayısında her yıl artış yaşanıyor. İSİG Meclisi’ne göre, 2013 ile 2021 yılı arasında en az 513 çocuk çalıştırıldığı işyerinde yaşamını yitirdi. Ölen çocukların 58’i ise mülteci çocuklar oldu. Bu yıllar arasında, tarım-orman işkolunda 294 ölüm, inşaat işkolunda 50 ölüm, metal işkolunda 37 ölüm, konaklama işkolunda 23 ölüm, ticaret işkolunda 21 ölüm meydana geldi. 

 ÇOCUK İSTİSMARI 

 Özellikle Türkiye’de çocuklara dönük olan yasa ve sözleşmelerin uygulanmaması nedeniyle çocuğa yönelik cinsel istismar ve her türlü şiddet vakalarında artış yaşandı. The Economist’in 2019 yılında 60 ülkeyi kapsayan çocukların güvenliğine yönelik bir araştırmasında Türkiye, yüzde 56.7 ile listenin 18’inci sırasında yer aldı.  Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı 2019 yılına ait adli istatistiklere göre Türkiye’de “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” kapsamında, 49 bin 57 dava açıldı. Bunların 22 bin 689’u çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarını oluşturuyor. 

 10 BİN ÇOCUK DOĞUM YAPTI 

TÜİK, 2021 yılında 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü nedeniyle açıkladığı doğum ve evlilik istatistiklerine göre 2020 yılında 16-17 yaş grubunda olan 17 bin 47 kız çocuğu evlendirilirken, 15-17 yaş arasında doğum yapan çocukların sayısının 9 bin 714 olduğu ortaya çıktı. Öte yandan 2020’de 15 yaşın altında 142 kız çocuğu doğum yaptı. 

 156 BİN ÖĞRENCİ KAYBI 

 Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüsü (Kovid-19) salgını nedeniyle okulların uzun süre kapalı olması birçok sorunun büyümesine neden oldu. Türkiye’de öğrencilerin birçoğu derslere erişim sağlayamadı. Milli Eğitim Bakanlığı, 2020-2021 eğitim öğretim yılı istatistiklerini göre, dönemin örgün eğitim kapsamındaki öğrenci sayısı 18 milyon 241 bin 881’den 18 milyon 85 bin 943’e geriledi. MEB’in istatistiklerine göre önceki yıla kıyasla öğrenci sayısı yaklaşık 156 bin azaldı.

  KIZ ÇOCUKLARI EĞİTİMSİZ BIRAKILDI  

 Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) raporuna göre, okul dışındaki çocukların sayısının 2020-2021 eğitim öğretim döneminde ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim çağındaki tam 675 bin öğrenci okul dışında kaldı. ERG’nin yaşa göre okullaşma oranı hesaplamasına göre, kız çocukları tüm kademelerde erkek çocuklarının gerisinde kaldı. Rapora göre 2012-2013’te yüzde 98.9 olan ilkokul çağındaki kız çocuklarının okullaşma oranı, 2020-2021 eğitim öğretim yılında yüzde 93.1’e geriledi.

 ÇOCUKLAR SALDIRI ALTINDA

  İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi üyesi Avukat Ali Aydın, ülkenin geleceği olan çocuklara yönelik topyekün bir saldırı olduğunu belirtti. Aydın, özellikle AKP iktidarının çocukların yaşamını tehlikeye atacak her türlü yasanın çıkarılmasının bunun göstergesi olduğunu vurguladı. Bu saldırılara çocuk yaşta evliliklerin önünü açmak, çocuk işçiliğini “çıraklık” adı altında göstermek, cinsel istismar suçlarında “somut delil” şartının aranması gibi birçok örnek gösteren Aydın şöyle devam etti: “En son getirilen 5’inci yargı paketiyle de çocukların İcra İflas Kanunu’nda bir özne değil de meta halinde görülmesi söz konusu. İcrada sorun olan gerçekten utandırılacak bir durum olan çocuk teslimi bölümü var. Aile mahkemelerinin çocuklarla ilgili vereceği tedbir kararları, bu tedbirlerin yanında çocuklarla ilgili görüşmelerin nasıl sağlanacağı artık İcra İflas Kanunu’ndan çıkarılarak, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması başlığı adı altında alınıyor. Adalet Bakanlığınca kurulan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü var ve bu müdürlükler ilgilenecekler. ”  Yargı ve devlet kurumlarının alacakları herhangi bir kararda çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurması gerektiğini aktaran Aydın, “İcra iflas kanununda çocuklar ‘malın’ teslimi şeklindeydi. Hukukçular başta olmak üzere herkes buna karşı. Çocuk bir mal veya meta değildir. Dolayısıyla ‘çocuğun teslimi’ dediğimiz sistemin burada yer almasının, insan ve çocuk haklarına aykırı olduğu bir durumdur. Bazı Avrupa ülkelerinde ortak velayet hakkı vardır. Türkiye’de halen bu ortak velayet uygulanamıyor. Ancak aynı şehirdeyse ortak velayet veriyorlar. Dolayısıyla bu ortak velayetin Türkiye’de kabul edilmesi koşulunda ‘çocuk teslimi’ dediğimiz bir sistemin olmayacağı, hiçbir icra işlemine gerek duyulmadan ailelerin çocuklarıyla vakit geçirebilmeleri olacaktır” diye belirtti.

 ANADİL HAKKI  

Bölge kentlerinde anadilin kullanılması önünde sürekli engellerin oluşturulduğuna da vurgu yapan Aydın, çocuğun anadilinin engellenmesinin bir hak ihlali olduğuna değindi. Aydın şöyle devam etti: “Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3 maddesine de çekince koymuştur. Bunlar 17, 29 ve 30’uncu maddelerdir. Bu tamamen Kürt çocuklarının eğitim hakkıyla ilgili olan bir durumdur. Her yıl bu çekincelerin kaldırılmasını istiyoruz. Yüz yıl önce koyulan çekincenin nedeni ‘Lozan Antlaşması ilkelerine göre azınlık olarak tanıdıkları ve bunların dışındaki dillerin kullanılmasının yasak olduğu’ ile ilgiliydi. 100 yıl önce din üzerinden oluşturulan ‘azınlık’ mantığının 100 yıl sonra yürürlükte olması insan haklarına aykırı bir durumdur. Kürt çocuklarının eğitim hakkını kullanabilmesi için Türkiye’nin bu 3 madde üzerindeki çekincelerini kaldırması ve anadilde eğitiminin önünün açılması gerekiyor. Kürt çocuklarının anadillerini kullanabilmeleri için fakültelerde Kürtçe ve diğer dillerle ilgili bölümlerin açılması ve bunların atamasının yapılmasını istiyoruz.”

Haber- MA / Özlem Yayan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here