Ekoloji Haberler Manşet Uncategorized

USTAYA SAYGI: AGAMBEN ÖLÜ KÖPEK DEĞİLDİR

Agamben modern ulus devlet rejiminin sosyal damgalama ile bir zihinsel engizisyona dönüştüğü ve en fazla da solcuların birer yumuşakçaya dönüşerek küresel kapitalist yönetim aygıtının salgın sonrası yaratılan korku diktasına boyun eğdiği bir zamanda, bir soluk almaydı. Felsefenin onurunu, itibarını iade ederek rahmetli edward saidin muhteşem entelektüel tanımına uygun olarak iktidarın yüzüne hakikati söyledi. Dünyanın Çinleşmesini, solcular ve liberaller içselleştirip sistemin uşağı olurken, o sisteme itiraz etti. Bu Mesihçi Anarşisti selamlıyorum ve tıbbi totaliterizme karşı yanında saf tutuyorum.

Ölü köpek sözü yanlış hatırlamıyorsam Engels’e aittir ve Hegele gösterilen muameleye itiraz etmek için kullanılır. Ben de bu nedenle başlığa bu sözü aldım ve sanırım bu söz galiba ilk olarak spinoza için söylenmiş Lessing Spinoza için bu kelimeyi kullanmış.

DSÖ Avrupa Bölgesi
r.

Giorgio Agamben bir dönem tam anlamı ile batı akademisinde bir parlayan yıldızdı google scolara göre -yanlış hatırlamıyorsam- tam üç bin referans almış bir düşünür. Onu bu denli şöhretli yapan ise İstisna teorisi. Kendisinin şöhrete kavuşmasında en önemli etken 20 yüzyıl batı felsefesinde haklı bir şöhrete kavuşan Heideggerin katıldığı bir konferansta kendisinin de konuşması olmuş. Ondan sonra yürü ya kulum sözüne denk düşecek biçimde Agamben’e şöhret kapıları açılmış. Bir aralar popüler kitaplardan birinin başlığına nazire yaparsak ( Jack Seguela, Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin O Beni Genelevde Piyanist Sanıyor) Anneme Benim Tarihçi Olduğumu Söylemeyin O Beni Filozof Sanıyor diyeceğimiz şekilde, Agamben aslında bir tarihçidir ama filozof olarak ünlendi. Halbuki şöhrete kavuştuğu İstisna teorisinin mucidi kendisi değildir. Nazi Döneminin ünlü hukukçusu Karl Schimitt’e aittir ve kendisi gibi bir Mesihçi Anarşist Olan Walter Benjamin de ondan yola çıkmıştır. Onun bütün çabası batı siyasetinin merkezindeki figürün toplama kampı olduğudunu göstermek ve ünlü özgürlükler yurdu Batı yanılsamasının amiyane tabir ile façasını çizmektir. Modern Ulus devletin doğasında hep insancıl hukuku yani temel özgürlükleri askıya alabilme hakkı olan istisna durumu vadır çünkü Anayasayı yapan da Egemen olarak odur. Carl Schimmit bir Katolik olarak İstisnaya karar verme gücü nedeni ile Modern Devletin Tanrı gibi olduğunu söyler. İstisna yaratma ve öldürme gücüne sahip gibi özgürlüğü askıya alabilme gücüne sahip yeryüzü Tanrısının gücüdür.

Sahra Altı Yoksulluk Nedeni ile Riskli

Agamben kamp meteforunu kullanırken Roma Hukukundan bir kavramı da İstisna kavramının yanına ekler. Romada idam mahkumları için kullanılan Homo Sacer (Yalın İnsan) kavramı. Homo Sacer öldürülebilen ama kurban edilemeyen kişidir Kurbanın statüsünden gelen haklara sahip değildir. O, hiç bir hakka sahip değildir. Agamben de batı siyasetinin merkezinde yurttaş olmadığını adeta biyolojik varlığına indirgenmiş çıplak ya da sadece biyolojik varlık olarak yalın yani tamamı ile bu olan insanın olduğunu söyler. Bu nedenle de demokrasi yanılsamasına sahip olmamazı tavsiye eder ve modern devletin daima istisna hali ilan etme fırsatı ile kayyım olduğunu belirtir. Agambenin çıplak yaşam kavramı eski yunandaki zoe (hayvanlar, insanlar ve tanrıların ortak olarak deneyimlediği doğal hayat) ve bios (kaliteli yaşam) ayrımına dayanır. Çıplak hayat kavramını insan yaşamının “tamamen biyolojik bir duruma indirgendiği” ve hayatın toplumsal ve politik yönlerinin, “insani ve duyumsal boyutlarından mahrum” kalınan bir hali ifade etmek için kullanır. Agamben’e göre biyoiktidar (yani insanın biyolojik süreçleri üzerinden idare edildiği yaşatmaya odaklı siyasi iktidar), kendini, insanı biyolojik bir varlığa indirgeyerek kuruyor, bu da hayatın duygulanımsal zenginliğinden koparılması, politik ve etik yönlerinin yok edilerek yozlaşması anlamına geliyor.

Salgın Demokrasinin Askıya Alınmasında Kullanıldı

Kovid konusunda da tezlerinin esasını bu oluşturur. O Salgının modern devlet tarafından demokrasinin askıya alınması için bir gerekçe olduğunu söyledi ve esas günahı ve ölü köpek ilan edilmesine neden olan da salgının bunun için icad edilmiş olduğunu söylemesi oldu. Tezlerini henüz salgının başlarında olduğumuz bir zamanda İtalyadaki sağlık konseyinin bilgilerine dayandırarak  covidin girip virüsünden daha tehlikeli olmadığını söyledi. Erken Öten horoz misali Agamben de henüz salgının başlarında bu teze dayanan Agamben bu tezlere dayanaral salgının bir icad olduğunu söylediği için bir anda “haha cahile bak salgın icad edildi” diyor, covid grip virüsü ile aynı değil diyerek bağnaz aynı tezde dönüp dolaşan adam ilan edildi. Oysaki henüz salgının başında Heidegerci bir Filozof olan Peter Sloterdijk de ve daha bir çok felsefeci de batı medyasında Çin’in salgını bastırmak için başvurduğu otoriter yöntemlere gıpta ile bakmasına dayanarak virüs nedeni ile batı demokrasilerinin Çinleşme eğilimine olduğunu söylemişlerdi. Agamben ile bu felsefeciler arasında tek fark bunların hiç birinin salgının icad olduğu ya da gripten daha tehlikeli olmadığını söylememiş olmaları. Bu düşünürler DSÖ anlatısının dışına çıkmadığı için başta ana akım medya olmak üzere her yerde saygınj düşünür entektüel otorite muamelesi görüyor. Ama tamamı ile haklı çıkmasına rağmen Agamben bir tür yarı deli gibi görülüyor. Doğrusu bu kadar alçakça bir nankörlüğü yıllarca onun şöhretinin gölgesi ile akademi dünyasında saygın otorite, agamben uzmanı filan muamelesi görenlerin bir anda “dokunma yanarsın” ya da  bir tür “vebalı” gibi davranılan Agambenden yüz çevirip Agambeni taşlama ayinine katılması denecek alçalçlığın da en alçaklığı sayacağım tavır içinde olmaları bu sahte şöhretlerin aslında koca bir hiç olduklarını ortaya koyuyor. Medyatik Soytarı Zizek ile Agamaben kıyaslandığında Agamben birinci sınıf bir  entelektüel ve eserlerinin hepsi de gerçek bir değer. O nedenle bu yazı da ustaya saygımı sunacağım ve tam bir kara gün dostu tavrı sergileyeceğim.

Agamben Haklı Çıktı mı?

Öncelikle Agamben’in salgınla ilgili herkesçe yanlış ya da bilgisizliğe dayalı hatalı tespit sayılan tezlerini daha sonra ele almak kaydı ile esas iddiasına bakalım ve bu konudaki tespitleri yanlış çıktımı çıkmadımı ona bakalım. Çünkü sonuçta eğer onu bir kenara bırakacaksak yaptığı saptamalar yanlışsa anlamlı olur. Eğer aynı teze saplanıp kaldı diyecek isek ana tezi olan salgının bir istisna hali olup olmadığına bakalım. Bugünler de gevşediyse de salgının ilk zamanlarında yani iki yıl önce tüm yurttaş haklarımız askıya alınıp alınmadı mı ona bakalım. Salgınla beraber bir tür sıkıyönetim ilan edildi mi, sokaklarda polis sizi engelledimi, dronlar uçmadı mı, tüm sağlık verilerinizi paylaşmaya mecbur bırakıldık mı, istenen bilgileri vermez isek cezayi yaptırımlar uygulandı mı, covid konusunda resmi olarak söylenen şeylerle çelişen şeyler söylememiz bir anlamda yasaklanmadımı, temel haklarımızdan seyahat özgürlüğümüz kısıtlanmadı mı hasılı tam bir sıkıyönetim hali batı demokrasilerinin beşiğinde olan ülkelerde bile uygulanmadı mı. Ve bugün bir çok çevre bunların kalıcı hale gelip gelmeyeceğini tartışmıyor mu. Peki Agamben bu durumda devletlerin salgın suistimal ederek egemenliklerini genişletip pekiştirdiklerini öne sürmekte haklı çıktı mı çıkmadımı?

Covid artık Panoptikon halinde yaşadığımızı daha net göstermiş oldu. Gözetim ve tekip teknolojileri ile tüm hayatımız devletin gözetimi altında. Hatta artık alogoritma ile belirli kelimeler bir tür alarma haline geliyorç Polis sürek avları düzenleyebiliyor. Hasılı teknolojik bir gözetim devletinin tam teşekkülü olarak artık açıkça faaliyet göstermesi tam da covid sayesinde görünürleşmedi mi. O zaman bu alçaklık neden. Agamben çevirileri ile agambenin ekmeğini yiyen bir  sürü çapsız taşlama korosuna katılmış bir halde, onunla doğrudan temasta olup yazılarının çevrilmesi ile onun üzerinden şöhret devşirmişken en öncelikli taş atanlardan birisi bu dediğim taşlayıcıların başında gelşşiyor.

Agamben Hala Bir Yıldız

Ama Agamben hala parlamaya devam ediyor İstisnanın teknolojik izleme ve gözetim ile totaliter bir sistem olarak kalıcılaştığı konusunda tamamı ile haklı çıktı. Hepimiz artık haklarımızı her an askıya alabilecek bir devlet modeli içinde çıplak hayatı yaşayan muselmanlarız. Evet usta doğruyu söylüyor batı siyasal sisteminin merkezi modern ulus devlet nedeni ile kamp, istisnaya devlet karar verebiliyor.

Onun dikkat çektiği şey yaşama arzusu ile manevi bir zombi olmaya çok hevesli olmamız. Eşik aşıldı devletler korku ile yurttaşlarının birer köle olmaya özgürlüklerini bir gömlek gibi çabucak soyup atmaya kolaylıkla razı olacağını gördü. Bu ideolojik ohalin merkezinde de tıbbi söylem duruyor. Veba ve karantina ile ilgili tarihsel verileri blogunda paylaşıp durması boşuna değil.

Hasılı Agamaben en ufak bir değer kaybetmiş değil yumuşakçalaşmış sol başta sistem karşıtlarının tamamı Etienne La Boettenin söylediği gönüllü kulluk hali içindeler.

Salgının İcadı Bal Gibi Olur, Labaratuvarlara Bak

Gelelim Salgının İcadımı olurmuş diye soran aptallara. Olur hem de bal gibi olur DARPA başta bir çok devletin labaratuvarlarında bir sürü biyolojik savaş ajanı var. Ve bu ajanlar üzerinde çalışılıyor, geliştiriliyor. Tüm bunlara bakarak pek ala da salgının birileri tarafından icad edilmesi çok da mümkün. DSÖ’nün ve bilim çevrelerinin-ki onların da ne denli özgür oldukları ayrı bir konu- söyledikler kısacası ana akım medyada yazılanlar, çeşitli dergilerde çıkan yazılar- dışında salgının icad edilip edilmediğini yanlışlayabildiğimiz bir kanıtımız var mı kısacası her iki iddiada eşit oranda gerçek. Dahası şu an virüsün artık akciğer tutulumu yapmadığı, grpten farklı olmayan semptomlar sergilediği de bir gerçek şu anki veriler ile biri çıkıp da Covidin ağır grip olduğunu söylese bilimsel olarak hatalı tespit sayılmaz hasılı covidle ilgili bilgilerişmiz sahadaki durumla uyumlu olarak her an değişiyor. Agamben doğal olarak İtalyadaki otorite kabul edilen bir kurumun verilerine dayanarak salgının icad olduğunu, gripten daha ağır olmadığını söyledi . Velev ki bu tespitleri o gün için doğru olsa da sonradan ortaya çıkan durumla yanlışlandı sadece bundan yola çıkarak tüm o tespitleri yani devletlerin salgını hakimiyetlerini pekiştirmek için kullanacağı tezi yanlış mı, yanlışlandı mı söyleyin ey sözde muhalif yumuşakçalar (tür olarak yumuşakçalar azizdir ama zihinsel olarak yumuşakçalaşmış yani fikri konformizm halinde olmak berbat bir şeydir ve solcu geçinenlerin bundan dolayı utanmaları beklenir.Ayrıca bakınız

YENİ MİLİTARİZME DE ANTİ-MİLİTARİST OLMAK (2)

İstisna Modern Devletin Doğasında Var

Agamben modern ulus devlet rejiminin sosyal damgalama ile bir zihinsel engizisyona dönüştüğü ve en fazla da solcuların birer yumuşakçaya dönüşerek küresel kapitalist yönetim aygıtının salgın sonrası yaratılan korku diktasına boyun eğdiği bir zamanda, bir soluk almaydı. Felsefenin onurunu, itibarını iade ederek rahmetli edward saidin muhteşem entelektüel tanımına uygun olarak iktidarın yüzüne hakikati söyledi. Dünyanın Çinleşmesini, solcular ve liberaller içselleştirip sistemin uşağı olurken o sisteme itiraz etti. Dünyanın Çinleşmesi yani totaliter izleme takip ve denetim devletine salgın üzerinden dkkat çekrerek olğanüstü hali, egemenin çıplak yaşam oluşturmasını dile getirdi. Bu durumun Rokefeller Vakfındaki çalışmada “öngörülmesi” ayrı bir konu ki ona da değinicem. Hasılı iktidarın karşısında insanlara korkuya boyun  eğip özgürlüklerini kolayca bırakmamasını söylediği salgının icad edilerek korku yolu ile baskı rejimi inşaa edildiğini söylediği için de sol camiada ve ana akım medyada taşlandı. Ben Komplo Teorisi kavramının bir düşünce polisliği inşası olduğunu düşünen biri olarak, alık entelektüeller karşısında felsefenin ve özgürlükçü düşüncenin bayrağını zirveye diken Agamben’e diyorum ki onurun onurumdur. Bu Mesihçi Anarşisti selamlıyorum ve salgın totaliterizmine karşı yanında saf tutuyorum

Carlo Salzani’ye göre Agamben her zaman “devletlerin ve iktidarların insanlar üzerindeki hakimiyetlerini artırmak için krizleri nasıl silaha çevirdikleriyle” ilgileniyordu. Yalnız bu kez “ahlaki öfkesi, politik ve felsefi gerekçelere dayanan analizlerini haçlı seferine dönüştürdü.”

Hasılı Agambenden çıkan en önemli ders şudur: Oolağanüstü hal hukukun üstünlüğünün yerini aldığında, demokrasi gergin bir ipin üzerindedir. Ve Görünen o ki bilim dinine iman etmiş solcu entelektüeller şimdiden birer homo doscilis (uysal insan) olma yolunda.

Anarşistlere gelince onlar Agambenin gerçek dostları ve onun teorilerinin çok daha önceden savunucusuydular bu salgın sürecinde de devletlere asla güvenilmemesi gerektiğini, savunurken diğer yandan da derin ekolojist anarşistler virüsler konusunda şimdilerde hayli revaçta olan tüm canlıların birlikte yaşayabilmesi eksenli özne ötesi bir perspektifi oturmaya çabalıyorlar savaş meteforları ve bir düşman olarak kendisinden söz edilen bir konakçı olan virüs konusunda virüsten çok, doğadan uzaklaşmış ve doğal bağışıklığı çökerten uygarlığı merkeze alıyorlar .Buna da değineceğim elbette. Bu arada yaşamak için bir çıplak hayata razı gelen bugünün homo sacer’lerine güzel bir örnek Norveçte ve İsveçte bir çok insan kendilerini sürekli izleyecek bir çip takılmasına itiraz etmek şöyle dursun çiplenmek için adeta sıraya giriyorlar.( Binlerce İsveçli Derilerinin Altına Mikroçipler Yerleştiriyor . Npr org) https://www.npr.org/2018/10/22/658808705/thousands-of-swedes-are-inserting-microchips-under-their-skin

Ölümü öldüren biyopolitik iktidarın yarattığı insan tipi tam da biyolojik varlığını sürdürmek için her tür haklarından vazgeçmeye razı insanlar. Hasılı birileri Agambeni harcamaya çabalasa da Agamben öyle kolay haracanacak bir düşünür değil. Söyledikleri bir kehanet değil bir vaka keşke uyarılarına dikkat edilse ve haklarımızdan yaşamak uğruna vazgeçmesek.

Yeryüzünden Haberler

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

1 Yorum

  1. Aklı başında kalabilmiş bi kaç adamdan biriydi o dünyanın topyekün ahmaklaştığı o dönemde.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir