Ana Sayfa Makale Yaşam Hakkı- Attila Turnaoğlu

Yaşam Hakkı- Attila Turnaoğlu

0
Yaşam Hakkı- Attila Turnaoğlu

Annem hamile kaldığında kimse Ona ve Babama neden bir ikinci çocuk dünyaya getirmeyi arzu ettiklerini sormamışlardı. Yıl 1953 Ocak ayı sonlarına doğru olsa gerek annemin mutlu o anı, Ekim ilk haftasında dünyaya gelmişim.

Büyürken sormuştum, çocuk aklı işte dünya savaştan çıkalı beri kendi yaralarını sarıyormuş, ülkemiz de zaten gelişmeye çalışıyorken; “benim için izin aldınız mı?” Garipsediler, ne izni diye…

“beni dünyaya getirmek için kimseden izin aldınız mı?” Soru buydu. Merak etmişim, hani bir yasal mevki veya bir sosyal yapı, aile kurma ve düzenleme merkezi gibi…

Babam gülmüştür bu soruya, annem ise anneliğin verdiği bir anlayışa bürünerek, “oğlum, bir insanı dünyaya getirmek, bunun için kurulmuş birlikteliklerin tamamen arzusuna bağlıdır. Kimse kimsenin bu konuda işine karışamaz.”

“Peki ya ölürken, kim karar veriyor şu ar tık ölsün diye?” Babam devreye girmişti ve doğal yaşam içinde hastalıklardan, yaşlanmanın ne demek olduğundan ve insan yapısının bir makine misali (o makine mühendisi idi) yıprandığından ve nihayetinde yaşamdan ayrılındığını anlatmıştı.

“Peki, savaşlar olmuş, çok insan ölmüş, kim karar verdi ki daha yaşayabilecekler bir kurşun ile bomba ile öldüler”   Bu soru karşısında kısa bir anlatım sonrası biraz daha büyüyünce ve okumayı öğrenince tarih okumam gerektiğini ifade ettiler.

27 Mayıs döneminde Adana’da yaşıyorduk, olan biteni pek anlayamamıştım ancak ilkokula başladığım anlarda alfabe öğrenme süreci sonrası ilk olarak, çocuk kitapları okuduk. Nasıl şeyler olduğunu bilirsiniz. Aklımda o soru vardı hala; insanların ölüme gidişlerinin nasıl bir durumdur…

Ortaokul ve lise dönemlerinde cevapları almıştım, farklı açılardan yaklaşarak doğal ölüm ile ani ölümler ayrımını düşünmüştüm. Trafik kazası bir doğal ölüm değildi veya manzara seyrederken toprak kayıp falezlerden aşağıya uçmak da öyle. En kötüsü de cinayete kurban gitmek olmalıydı.

Cinayet; yaşam hakkının gasp edilmesi, bir başka insan tarafından öldürülmek…

Psikologların cinayet işleyenleri şöyle tanımlıyorlar.

“Birçok insan şiddete ve cinayete karşı olduğunu söylese de içindeki kötülüğün dışa yansımasıdır diye diyebiliriz.  Bir kişinin başka birini öldürmesi, kendi hakkındaki tüm olumsuzlukları karşı tarafa yüklemesiyle gerçekleşir.”  (Nurseli Uzun)

İnsanlar, kıskançlık, kendisinde olmayanları elde etme, kötülük yapma ve zarar verme gibi anti sosyal dürtülerini kontrol edemedikleri zaman harekete geçebiliyorlar ve cinayet işleyebiliyorlar. Katillerin cinayet nedenlerini üç başlığa ayırıyor Psikologlar; biyolojik, sosyal çevre ve patolojik.

Biyolojik başlıkta mizaç denilen genlerden gelen yenilik arayışının ve dürtülerin en fazla olduğu ve sonucundaki saldırgan davranışlar yer alıyor.

Sosyal çevre başlığında ise kişilerin yaşadığı toplumun  şiddet ve suç eylemlerini nasıl ele aldığı önemlidir. Eğer hırsızlık yapmak toplumda normalleştirilmişse birey içinde normal kabul edilir. Yine toplumda kan davası gibi ailevi sebepler ile cinayet işleyenler de bu eylemi normal olarak kabul ederler.

Patolojik açıdan değerlendirmede cinayet işleyen kişilerde anti sosyal kişilik bu dürtülerini kontrol edemeyen insanlarda görülen bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Ayrıca kişilik bozukluğu olan bireylerin çocukluğunda çok fazla ihmale maruz kaldığı ve hem duygusal hem de fiziksel şiddete sürekli olarak yaşadığı  tespit edilmektedir.

Ya seri katiller?

“Birçok seri katil, “suçlu olma” kavramını anlamıyor ve tamamıyla motivasyondan yoksun görünüyor olabilir. Gerçekteyse seri katilleri başkalarının hayatlarını yok etmeye iten birçok ihtiyaç ve arzu bulunmaktadır. Cinayete teşebbüs ya da cinayet sürecinin kendisi, bazen seri katiller için bir “sonuç” olabilir.

Popüler ve medyatik basmakalıp inanışların genellikle doğru çıktığı tek yön, çoğu seri katilin öldürme eyleminden oldukça zevk alıyor oluşudur. Yanlışlıkla öldüren, yataklık yapan ya da olayı gizlemeye çalışan tek seferlik katillerden onları ayıran şey, cinayet olayının kendisinden aldıkları büyük hazdır. Bir başka deyişle, seri katilleri çıkar uğruna bir kez cinayet işlemiş diğer katillerden farklı kılan, cinayet işlemeye karşı duydukları yoğun ve kronik ihtiyaçtır.” (Scott Bonn)

Siyasi cinayetler

Ülkemizde yakın tarihte işlenen faili meçhul cinayetlerin hepsinde siyasal amaç baskın olduğundan bunlara siyasi cinayet denilmektedir.

Tarihte, Osmanlı döneminde siyasal cinayetler sık kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. İktidar için “Kardeş katli” son derece kabul gören bir uygulama olarak bilinmektedir. İktidar savaşında onlarca vezir, komutan bir gecede sorgusuz, sualsiz öldürülmüştür.

“Osmanlı’nın son dönemlerinde, padişahtan iktidarın alınması ile İttihat ve Terakki, Teşkilatı Mahsusa eliyle muhaliflere yönelik acımasız yöntemler uygulanmıştır. İttihat ve Terakki Fırkası, siyasi cinayetler işlemek için Fedailer Cemiyeti’ni kurmuş ve birçok cinayet bu örgüt tarafından işlenmiş ve muhalifler yok edilmiştir.”

Cumhuriyet Türkiye’sinde siyasi cinayet ve “faili meçhul” cinayetler değişik yöntemlerle aynen devam etmiştir. Yakın tarihimizde 12 Eylül öncesi ve sonrasında işlenen siyasi cinayetlerin büyük sayılara ulaştığını ve siyasal muhalefete karşı bir yöntem olarak uygulandığını ortadadır.

1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul/Taksim Meydanında 1 Mayıs İşçi Bayramı için toplanan insanlarımızın üzerine ateş açılması sonucu 35 kişi öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmıştır. 12 Eylül Askeri Darbesi ile birlikte, sokak ortasından, evinden, işyerinden gözaltına alınıp işkence odalarına götürülüp işkence ile öldürme  veya gözaltında kayıp olayları sık şekilde başvurulan esaslı bir yöntem olarak karşımıza çıkmıştır. 1990 yılından başlayarak “faili meçhul” cinayetler, gözaltında kayıplar, infazlar ve işkence uygulamalarının alabildiğine yaygınlaştığı, Türkiye tarihinin en karanlık ve acılı yıllarıdır.

Yaşam hakkı ihlalleri yaygınlaşmış, yargılı-yargısız infazlar, gözaltında kayıplar, faili meçhuller acımasız Siyasi Cinayetler olarak tarihe kaydolmuştur.

Doğan Öz (24 Mart 1978), Abdi İpekçi (1 Şubat 1979), Prof. Cavit Orhan Tütengil ( 7 Aralık 1979), Muammer Aksoy (1 Şubat 1990), Çetin Emeç (7 Mart 1990), Bahriye Üçok (6 Ekim 1990), Turan Dursun (4 Eylül 1990), Uğur Mumcu (24 Ocak 1993), Onat Kutlar (11 O,cak 1995), Metin Göktepe (8 Ocak 1996) Ahmet Taner Kışlalı (21 Ekim 1999), Necip Hablemitoğlu ( 18 Aralık 2002), Hrant Dink (19 Ocak 2007)  

gibi aydınların uğradığı cinayetler Siyasi Amaçlar taşımakta olup failleri hala ortaya çıkarılmamıştır.

Dünya liderlerinden;  John F.Kennedy, Olaf Palme, Benazir Butto, Kral Faysal, Refik Hariri, Aldo Moro, İzak Rabin, Mahatma Gandhi, İndra Gandhi, Şinzo Abe gibi isimler siyasi cinayetlere kurban gitmişlerdir. Japonya liderlerinden en az 4 kişi son yüzyıl içinde siyasi cinayet sonucu ölmüşlerdir.


Son yıllarda Türkiye’deki bombalı saldırılar sonucu yaşananların sonuçları:

  • Sivas Madımak katliamında otuz beş aydın yandı.
  • Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs 2013’te meydana gelen patlamalarda 53 kişi hayatını kaybetti, 146 kişi de yaralandı.
  • 20 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde düzenlenen intihar saldırısında 34 kişi hayatını kaybetti.
  • 1 Kasım seçimlerine kısa süre kala 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde düzenlenen Emek, Barış, Demokrasi Mitingi sırasında iki intihar saldırısı düzenlendi. “Türkiye tarihinin en kanlı saldırısı” olarak kayıtlara geçen olayda 103 kişi hayatı kaybetti, 500’den fazla kişi yaralandı.
  • 12 Ocak 2016’da İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda IŞİD tarafından üstlenilen intihar saldırısında 12 kişi hayatını kaybetti, 16 kişi yaralandı.
  • 14 Ocak 2016’da Diyarbakır Çınar Emniyet Müdürlüğü binasına bomba yüklü bir araçla saldırı düzenledi. 6 kişi hayatını kaybetti, 38 kişi de yaralandı.  
  • 17 Şubat 2016’da bu kez Genelkurmay Başkanlığı binası önünde askeri servis araçlarının geçişi sırasında bombalı araçla saldırı düzenlendi. 29 kişi öldü, 61 kişi de yaralandı.
  • 13 Mart 2016’da ise Atatürk Bulvarı’ndaki Güvenpark otobüs durakları önünde bomba yüklü aracın patlaması sonucu 36 kişi hayatını kaybetti, 300’den fazla kişi yaralandı.
  • İstanbul’da ise 19 Mart 2016’da Beyoğlu Kaymakamlığı önünde düzenlenen intihar saldırısında 5 kişi hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı.
  • 28 Haziran’da ise Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde gerçekleşen saldırıda 45 kişi yaşamını yitirdi yaklaşık 250 kişi yaralandı.
  •  Aralık 2016’da İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde önce Vodafone Arena stadındaki maçın ardından bombalar patladı ve 40’ı emniyet mensubu 47 kişi hayatını kaybetti.
  • 2016 yılının son günü ise İstanbul’da bu kez gece kulübü Reina’da saldırı düzenlendi. Çoğu turist 39 kişi hayatını kaybetti.
  • 2016 20 Ağustos’ta Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde bir sokak düğününde düzenlenen bombalı saldırıda ise 59 kişi yaşamını yitirdi, 90’dan fazla kişi yaralandı.
  • 17 Aralık 2016 da Kayseri’de çarşı iznine çıkan askerlere yönelik patlayıcı yüklü araçla düzenlenen saldırıda 15 asker hayatını kaybetmiş

Ve, 14 Kasım 2022 İstiklal Caddesinde patlayan bomba 6 can aldı götürdü, çok sayıda yaralı var…

Siyasi cinayetler siyasete yön vermek için planlanır ve çoğu zaman başarılı olur.. Genellikle ülkedeki egemen güç tarafından planlandığı için buraya erişilemez ve büyük etkiler yaratır. Bu cinayetlerin arkasında kimler olduğu bilinmez. Bu nedenle cinayet amacına varırken caninin ücretle veya bir menfaat ile iş yapan birileri olduğu ve yakalansalar bile olayın arkasındaki gücün kim olduğunu onun da bilmeyeceği gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü cinayeti planlayanlar fail ile doğrudan görüşmez ve bunu bir aracı vasıtasıyla yaparlar ve onu olaydan sonra bazen başka bir ülkede gizlerler bazen de açığa çıkarıp teslim ederler.

Siyasi cinayetleri işleyenler kelimenin tam anlamıyla seri katildirler.

Terör eylemleri

Terör kavramı hem tekil, hem de çoğul bir kavramdır. Tek bir olay için kullanılabildiği gibi, birden fazla olay için de kullanılabilmektedir. Terör bir olgudur; doğası gereği sistemliliğe ve sürekliliğe sahiptir. Bir düşünce, ancak sistemli şekilde şiddet kullanma, baskı, şiddet, korkutma ve yıldırma niteliğini haiz şekilde gerçekleştirilmesi halinde terör olur. Bunun için başkasına maddi, ruhî veya bedenî zarar veren bir eylemin olması gerekmektedir. Bir bombalama, öldürme, korkutma, silahlı propaganda vb. şeklinde vücut bulur. Amacı net olarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleri ile ülkenin siyasi, hukukî, sosyal, ekonomik düzeni değiştirmek olarak belirlenir.

Burada belirtilen şekilde, yaşanmış tüm cinayetler ve bombalı saldırıların birer terör eylemi olduğu konusunda ne gibi değerlendirmeler yapılmaktadır. İster “dış güçler” tarafından planlanıp gerçekleşsin ister ise, ülke içindeki unsurların elde ettikleri mevzileri korumak ve sürdürmek için olsun, gerek düşünceleri nedeni ile gerek ise bir amaca hizmet etmek için rastgele bir yerlerde bombalar atıp insanların yaşam hakkını ellerinden almak kelimenin tam anlamıyla vahşettir.

Her yaştan insanları, hiçbir ayırım yapmadan öldürmeyi planlamak ve bundan siyasi sonuç elde etmek, hem biyolojik, hem sosyal hem de patolojik bozukluklara sahip insanlara özgü olsa gerek. Anne ve babanın iradeleri ile dünyaya getirdikleri evlatların böyle bir vahşet içinde yaşamlarını yitirmelerini görmek onlar için karşılaşacakları en acı olaydır.

Canilerin planları ile yaşam haklarının hiçe sayılıp bombaların sonucu yitirilip doğal ömrümüzün sonlanması karşısında perde arkasındakilerin bu dünyaya hesap vermeyi hiç düşünmezler.

İnsanlarımız ülkeyi yönetmek için genel seçime gittiklerinde ne isterler;

  • can ve mal güvenliğimiz korunmalıdır,
  • ülke refaha kavuşmalı insanlar ekonomiden makul paylar almalı
  • hukuk ve adalet düzeni tüm insanların iyi yaşamaları için, eşitlik ilkesini koruyarak işlemeli,
  • eğitim, öğrenim fırsatları yaratılmış olmalı, ülkenin her yerinde imkanlar sağlanmalı
  • sanatın her dalında geniş faaliyetler yaşanmalı, sanat tabana yayılmalı
  • nihayetinde yönetenlerin kendileri ve etrafı için menfaat gözetmemeli, ülke kaynaklarını çalmamaları,

daha başka ögeler de sayılabilir. Bunlar nedir diye soralım, “bunlar insanların yaşam haklarının temel gereksinmeleridir.” Siyasetin pislik aktörleri bu hakları yok etmek ve engellemek için cinayet işletirler, tek tek veya topluca. Kimi zaman kurşun kimi zaman bomba.

Bom!

Bunları anlayalı, göreli uzun yıllar olmuş; yiğit kardeşler kaybedilmiş, failleri ortaya çıkmamış. Genç yaşta idama gönderilenler ise açık katliam olarak hafızalardadır, gönüllerimizin acısı dinmez. ODTÜ kapısında arkadan vurulan Ertuğrul bir kahpenin elinden yaşam hakkını çok genç yaşta kaybederken, bombaların katlettiği nice gençler, çocuklar, toplumun her kesiminden masum insanların son nefeslerindeki gökyüzüne bakışları o maviliklere kazınmış olup, yaşamlarını sürdüren bizler, semalardaki Turna kuşlarını gözler gibi onları anmaktayız.

Yaşam hakkı, hiçbir yönetim, idare, açık derin hiçbir oluşumun kurbanı olamaz. Gözlerimizin ve yüreğimizin ülkenin insanca bir düzene ulaşması için açık, iradeli ve yetkin olması elzemdir. Babamın gitmeden evvel ki öğüdünün temeli buydu.

Buyurun sofraya.

Attila Turnaoğlu

Attila Turnaoğlu –1953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here