Bursa’da Ecdadımız Siyaseti ve AKP’li Gönül Belediyeciliği
Bursa’nın karakterli bir şehir oluşuna tutulan Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir’de “şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum“ der. “Yaşadığım Gibi” de ise Tanpınar, Bursa’da şehrin imar işlerinde çok dikkatli olunması gerektiğini şu sözlerle ifade eder:
“Bursa cinsinden şehirler daima tarihi çehreleriyle ve ona sadık kaldıkları nisbette mevcutturlar. Bu tarih bizden sonra da yaşamaya devam edeceğine göre onu yalanlayacak, onunla çatışacak hamlelerden sakınmalıyız.
Bursa’ya benzeyen Floransa, Ravenna gibi İtalyan şehirlerinin; Gırnata, Sevilla gibi İspanyol, Bruge, Gent gibi Belçika şehirlerinin güzelliklerini, bugünle tarihin kucak kucağa yaşaması vücuda getirir. Bu sadece tarihi eserlere hürmetle onları, velev ki yıkık bir duvar, yahut bir taş parçası olsun, ehemmiyetle, muhafaza etmekle olmaz. Muhafaza bu işte ilk şarttır. Ayrıca bu tarihin dikte ettiği dersi iyice dinlemek lazımdır. Bursa peyzajının rahatça tahammül edeceği mimarinin üslubunu, şehrin alacağı manzarayı ancak o zaman gerektiği gibi tayin edebiliriz. Zamanın yarattığı büyük ve canlı terkibler daima büyük dikkatler ister.”
Bugün hoyratça aşındırılan Bursa’nın azametini anlamak için geçmişte Bursa’da sürdürülen planlama çalışmalarına bakmak gerekir. Bursa’nın imarı Cumhuriyetin hemen kuruluşundan sonra gündeme gelir ve hayli deneyim yaşanır. Fakat kısaca şunu belirtmek yetineyim. 1954 yılı seçimlerinden sonra Bursa için önemli bir şehir plancısı aranır ve Türkiye’nin tek şehir plancısı Prof. Dr. Sedat Hakkı Eldem Bursa’ya davet edilir. Eldem, şehirde incelemelerde bulunur ve o sihirli cümleyi sarf eder: “Bu güzel kentin vebalini üzerime alamam”. Bunun üzerine dünyaca ünlü İtalyan mimar ve şehir plancısı Luigi Piccinato Bursa’ya davet edilir. Bursa için 1958-60 yılları arasında Bursa Nazım İmar Planını hazırlarsa da tümüyle hayata geçirilemez. Piccinato da kendisini görevlendiren dönemin başbakanı Adnan Menderes’in tarihi kentlerdeki modernizmin yıkıcı politikasının aksine, geleneksel kent dokularının korunması ve yaşatılmasını savunan bir anlayışa sahipti. Bursa’nın kökleri çok eskiye dayanan zengin bir kültürel geçmişe sahip olduğunu belirttiği makalesinde, Piccinato bir kentin tarihini ve kültürünü anlamadan, o kente dair bir planlama çalışmasının yapılamayacağını vurgulamıştır. Şimdilerin sığ ve vizyonsuz belediye başkanlarının ecdad miraslarını korumaları için ecnebilerden ve geçmiş deneyimlerden öğreneceği ne çok şey var! Acaba haberleri var mı?
Günümüze doğru biraz yaklaşalım ve “Ecdadımız” siyasetini pek seven AKP’li Bursa belediyelerinin, ecdad yadigarı çevreye neler yaptığına yakından bakalım:
Bilindiği gibi Bursa kuşatması sırasında vefat eden Osman Gazi, şehrin teslim edilmesi ile vasiyeti gereği “Gümüşlü Kümbet” e gömülür. Esasen Gümüşlü Kümbet denilen yer, Bursa’nın kalbindeki traverten taraçaları üzerindeki küçük plato sahası üzerinde bulunan St. Elie kilisesinin bir bölümüdür. Bugün Tophane parkında bulunan türbenin zemininde halen kilise yapısının orijinal mozaikleri görülmektedir. Bursa şehrinin esas gelişimi görkemli külliyeler, camiler, hanlar ve türbeler ile olmuştur. Şehir önceleri tamamen surlar içinde iken, Tahtakale ve Orhan Külliyesi ile surların dışında gelişmeye başlar. Böylece ileride oluşacak Kapalıçarşı ve hanlar bölgesinin ilk yapısı olan Emir Han inşa edilir. Orhan Gazi’den sonra 1453 yılına kadar yönetime gelen dört hükümdar da kentin büyüme modelini benimseyerek, Bursa’nın farklı bölgelerinde kendi adlarıyla anılan külliyeler yaptırır. İlk olarak I. Murat, kentin batıya doğru gelişmesini sağlayacak olan Hüdavendigar Külliyesi’ni yaptırır. Yıldırım Bayezid tahta geçince, Orhan Gazi’nin oluşturduğu ticaret merkezinin içinde Ulu Camii, Bedesten ve açık çarşılar oluşturur. Kentin doğuya yayılmasını sağlamak amacıyla tepe üzerinde Yıldırım Külliyesi’ni kurdurur. Çelebi Sultan Mehmet ise Yeşil Külliyesi’ni inşa ettirir. Kentin gelişmesini sağlayan bu külliyeler aynı zamanda kentsel gelişmenin yönünü de tayin etmiştir. Osmanlı sultanları külliyelerin yerlerinin belirlenmesinde aldıkları kararlarla aslında kentin sınırlarını da çizmişlerdir. Bu yer seçimlerinde dikkat çeken noktaların başında hemen tamamının yüksek yerde konumlanmaları gelmektedir. Yakın bir geçmişe kadar Bursa’da hangi istikametten bakarsanız bakın bu külliyeleri, Ulu Camii’yi, Çarşı bölgesinin hanlarını bütünlüklü bir görünüm içinde izleyebilirdiniz. Bu manzara olağanüstü ve benzersiz bir kültürel-tarihsel görünüm içeriyordu. Fakat ecdad mirası Bursa şehrinin tarihsel ve kültürel peyzajına AKP belediyeleri TOKİ projesi eliyle “ecdadımız siyaseti yapa yapa” son kazığı da çaktı.
Bursa’da Ecdadımız Siyaseti ve AKP’li Gönül Belediyeciliği
Osmangazi ilçesinde, Tarihi Çarşı ve hanlar bölgesinin hemen kuzeybatısında yer alan TOKİ gökdelenleri bir kentsel dönüşüm projesi olarak 2006 yılında başladı. Sözleşme imzalayan hak sahipleri binaların en fazla 13 katlı olacağını biliyordu. Gökdelen konutlar 2011’de tamamlandı ve o da ne? Bloklardan 24 tanesi 22 katlıydı. 3200 hanenin yaşadığı bu projenin mimarı 2004-2009 yılında Osmangazi Belediye başkanlığı yapan Recep Altepe idi. Şehir klimatolojisini, kültürel peyzajı her türlü şehircilik ve imar ilkesini katleden bu proje, başarılı bir belediyecilik propagandası olarak uzun yıllar Bursa’ya yedirildi. Nitekim Recep Altepe 2009-2017 yılları arasında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı. Fakat görev süresi sona ermeden “metal yorgunluğu” (!) gerekçesiyle istifa eden/ettirilen AKP’li belediye başkanları arasına katıldı. Şehir merkezinde yükselen bu garabet yapılaşma, kent merkezine ihtişam kazandıran, Niğbolu Zaferini müteakip Yıldırım Bayezid tarafından inşa ettirilen, 20 kubbesi ve diğer mimari özellikleri ile Ulu Camii ve tarihi çarşılar bölgesinin diğer anıtsal yapılarını söndürmüştür. AKP’li yeni Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Nur Aktaş seçimlerden önce bu gökdelenlerin büyük hata olduğunu ve traşlanacağını söylerken, şimdilerde konu herkes tarafından unutulmuş; Bursa’nın siyasetçisi de medyası da ölü taklidi yapmanın huzuru içindedir. Ben yine de önerimi yazayım. Ne pahasına olursa olsun, hiçbir hak sahibi mağdur edilmeden bu yanlıştan dönülmelidir. Bu göz göre göre işlenen kent cinayetinde parmağı olanlara da hesap çıkarılmalıdır. Zaten bu konu mercek altına alınınca failleri ile mahsuplaşmak kolaylaşacaktır.
Şeytanın şapka çıkaracağı bir başka gönül belediyeciliği hikayesi de 2004-2009 yılları arasında Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı yapan AKP’li Hikmet Şahin döneminde yaşandı. Bursa’nın eski otogarı (Santral Garaj) Bursa ovasındaki yeni terminal binasına taşındı. Santral Garaj yıkıldı ve çevresi yüksek paravanlarla çevrildi. 72.774 metrekarelik bu devasa alanın Kent Meydanı yapılacağı kamuoyuna duyuruldu. Paravanların üzerinde de proje adı olarak “Kent Meydanı Projesi” yazıyordu. Paravan kalktığında Bursa’nın orta yerinde nurtopu gibi bir AVM’si olmuştu. Adı mı? “Kent Meydanı AVM!”. Şehrin kalbinde 50 milyon dolara mal olan bir AVM şimdi mükemmel bir trafik yükü yaratmayı sürdürüyor. Müthiş bir kamusal kaynak şirketlere ve mağazalara dönüştürüldü. Hikmet Şahin ise belediye başkanlığından ayrıldıktan kısa bir süre sonra işyerinde bacağından vuruldu, fakat kan kaybı nedeniyle hayatını kaybetti. Bir zamanlar basına yansıyan haberlere göre, Hikmet Şahin’in ailesine ve gazetecilere söz ettiği, “içinde önemli bilgiler var, yakında açıklayacağım” dediği klasör, vurulduğu gün ortadan kayboldu. Acaba neler açıklayacaktı? Unutuldu gitti vesselam… Umarız bu gönül belediyeciliği ile Bursa’ya nasıl hizmet edildiğini yakın bir gelecekte detaylarıyla öğreniriz.