Ana Sayfa Manşet Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri: Tablo çok vahim, tek adam rejimiyle düzelmez

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri: Tablo çok vahim, tek adam rejimiyle düzelmez

0
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri: Tablo çok vahim, tek adam rejimiyle düzelmez

Yeşil Sol Parti Eş Genel Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın, 5 günlük deprem gözlemlerini, “Gördüğümüz tablo çok vahim aslında çöken sistemin kendisidir. Göz yumulan devlet depremi yaşatıldı, Türkiye halkların mezarında dönüştü. Tek adam rejimiyle düzelemez” sözleriyle aktardı.  Yeşil Sol Parti Eş Genel Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın, deprem bölgelerinde edindikleri bilgi ve gözlemlerine ilişkin Amed’in Yenişehir ilçesi Ofis Semti’nde yıkılan Sözel Apartmanı enkazı önünde açıklama yaptı. Açıklamaya parti yöneticileri ve enkazda yakınlarını bekleyen depremzedeler katıldı.  

TABLO ÇOK AĞIR 

Açıklamada ilk olarak konuşan Yeşil Sol Parti Eş Genel Sözcüsü İbrahim Akın, 6 Şubat’tan bu yana yaşanılan ağır depremin sorunlarıyla karşı karşıya olduklarını belirterek, “Hep beraber bunun acısını yaşıyoruz, kaybettiğimiz bütün herkesin başı sağ olsun, yaralılara acil şifalar, yakınlarına da sabır diliyoruz. Yeşil Sol Parti olarak bu yaşadığımız ağır tahribatın hemen arkasından heyetimizle beraber Adana’dan başlayarak, İskenderun, Arsuz, Antakya, İslahiye, Pazarcık, Gölbaşı, Adıyaman ve sonrasından da buraya gelerek, 4 günlük ziyaretimizin sonunda bir değerlendirme ve bilgilendirme yapmaya çalışıyoruz. Gördüğümüz tablo çok ağırdır ve Türkiye tarihi muhtemelen 6 Şubat öncesi ve sonrası olarak yeniden bunlarla yüzleşecektir. Parti olarak bu acıyı çok yakından hissederek, onlarla dayanışma içinde olarak yaşamaya ve çözüm üretmeye çalışıyoruz. Gördüğümüz tablo ağır olduğu kadar acıdır aynı zamanda bu depreme karşı mevcut sistemin hepimizin hazır olmadığına dair bir kanaati sizlerle paylaşmak isteriz” dedi.  

‘TEK ADAM REJİMİYLE DÜZELMEZ’

 Özellikle Antakya’nın fiilen yaşanamaz hale geldiğine dikkati çeken Akın, “Çökmüş durumdadır. Bu kentin yeniden ayağa kaldırılması bütün güçlerimizle, halkımızla, yerel inisiyatiflerle beraber ancak mümkün. Deprem bir kez daha göstermiştir ki merkezden yönetilen tek adam rejimiyle bu ülkenin asla herhangi bir sorununun çözülemeyeceğini çok açık bir şekilde gösterdi. Deprem karşısında bütün dünya çözüm üretirken, deprem ülkesi olarak buna dair hazırlıklı olmadığımızı tekrar etmek istiyorum. 8 şiddetin de depremi gören ülkeler böyle bir hayatla karşı karşıya değilken biz maalesef kaderci anlayışıyla bütün halkımıza, yurttaşlarımızı bu göçük altında bırakmış durumdayız. Aslında göçük altında kalan bu sistemin kendisidir. Şunu söylemek isterim 4 günlük atlatılmış şok sonrası özellikle Antakya, Adıyaman, Maraş gibi ağır depremin olduğu yerlerde artık insanlar 4 gün sonrası başka türlü yaşamak zorundalar. Ulaştırılan yardımların bir hayli zor olduğunu, bu yardımların ancak sağlıklı, koordine edilen bir kriz masası etrafında yönetilemediği için doğru yönetilemediğini söylemek isterim” diye konuştu. 

 HER CAN ÇOK ÖNEMLİ 

Akın, depremden sonra en büyük problemin bundan sonra sağlıklı yaşam alanlarını korumak, kurmak ve orada insanca onurlu bir şekilde yaşanacak sistemi temin etmek olduğuna dikkati çekti. İktidar tarafından yapılan engellemelerin ortadan kaldırılmasını talep eden Akın, “Yerel inisiyatiflerle beraber özellikle kent kent, ilçe ilçe, köy köy kurumlar kurularak ancak birlikte ortak yaşamı inşa edebileceğimizi ifade etmek isteriz. Bu konuda en önemli acil ihtiyaçlardan bir tanesi yaşam alanlarını kurmak, sağlıklı tedavisi görülebilir, çocuklara, kadınlara bakılabilir bir yaşam alanı kurmak gibi bir sorun var. Özellikle Antakya ve Adıyaman’da insanların yaşamsal ihtiyaçlarını giderebileceği tuvaleti, elini yıkayabileceği bir yer kalmamıştır. Çünkü sular, elektrikler kesilmiştir, doğalgaz yoktur. Yaşam alanları korunamamıştır. En büyük ihtiyaçlardan bir tanesi çadır. Çadır konusunda yapılan her başvuru yetersiz ve eksiktir. Burada da gördüğümüz gibi az miktarda çadır var ama Antakya ve Hatay ile kıyaslarsak Diyarbakır’da depremden mağdur olan az. Hala Diyarbakır’da da koordinasyonda eksiklikler var. Deprem altında bugün sabah bile canlı insanları çıkarıldığını gördük, verilen rakamların çok değişeceğini ön görüyoruz. Bu değişecek rakamların bizim için önemi yok. 5 kişi de kaybetsek, bin kişi de kaybetsek önemi yok bizim için her can çok önemli” diye belirtti.  Deprem karşısında yerelden, muhtarlıklardan başlayarak merkeze kadar bir birim ve kurtarma ekibi kurulmasının önemini vurgulayan Akın, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu deprem vasıtasıyla Türkiye toplumunun yüzleşerek, deprem karşısında artık böyle yaşanılamayacağını, böyle kentleşmenin olamayacağını belirtiyoruz. Her türlü savaş teknolojisinin ve çalışmaların depreme, sağlıklı yaşama, kent yapısına dönüştürülmesini ve bundan sonra yeni yaşam politikasıyla hareket edilmesini istiyoruz. Acilen tüm birimler doğru yönetimle uzun vadeli bir yaşam alanları kurmalı. Nasıl yapacağımız konusunu daha çok konuşuyoruz, bir kez daha ortak yaşamı dayanışma içerisinde kurmak açısından bütün halkı duyarlılığa çağırıyor, desteklerini esirgememelerini söylüyoruz.” 

DEPREMİN SONUÇLARI POLİTİK

 Daha sonra konuşan Yeşil Sol Parti Eş Genel Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar da, “4 gündür gözlemlediklerimiz ve tanıklık ettiklerimiz ciddi bir facia tablosuna tekabül ediyor. Türkiye coğrafya olarak bir deprem bölgesi hatta dünya üzerinde 4’ncü tehlikeli deprem bölgesi olarak geçiyor ve 2023 itibariyle 500 aktif fay hattı var dolayısıyla Türkiye toplamda bütün coğrafyası itibarıyla bir deprem bölgesi. İhmaller ve tedbirsizlikler aslında bu sürecin yani depremin sonuçlarının da bir anlamda politik olduğu bize göstermekte. Tedbir alınabilecekken insanların yaşam hakkı korunabilecekken tam tersi bir politik hatla aslında insanlar bu depremin acı kayıplarını çok daha derinden yaşamak zorunda bırakıldı aynı şekilde deprem sınıfsaldır kaybettiğimiz insanlara ve yıkılan yerlere baktığımızda gelir düzeyi daha düşük olan yerlerde yıkımın ve can kaybının çok daha fazla olduğunu görüyoruz, dolayısıyla gelir düzeyi zayıf olanlar kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar ve mülteciler en çok bu kaybı yaşayanlar arasında” dedi.

  ‘CİDDİ SORUMLULUK ALINMALI’ 

Uçar, devamında gözlemlerini şu şekilde aktardı: “Bütün bölgelerde enkaz altında binlerce insan var, enkaz başında ailelerini kurtarmaya çalışan yakınlarını kurtarmaya çalışan, gözyaşları artık kurumuş aile bireyleri ve masa başında bir seferberlik ilanı yerine yedi günlük yas ilan edilen bir affet bölgesi tanımı yerine OHAL ilan eden devletle karşı karşıyayız. Bu iki tablo aslında bize toplumunda deprem ve benzeri afetler konusunda çok ciddi sorumluluklar alması gerektiğini ifade ediyor. Deprem ve benzeri afetler konusunda kedimizin de sorumlu gören bir yerden bu konuyu değerlendirmek istiyoruz bu güne kadar bütün iktidarların alamamış, almamış olduğu tedbirler konusunda bizimde daha güçlü bir denetleyici formunda olmamız gerektiği bugün itibariyle ortaya çıkmış durumda.” 

‘DEVLET DEPREMİ YAŞATILDI’ 

Toplumun iki deprem yaşadığını vurgulayan Uçar, “Birincisi doğal afet olan deprem ikincisi sosyal siyasal yani tedbirlerin alınmadığı ihmallerin göz yumulduğu ikinci bir devlet depremi. Peki, bu depremler karşında tedbirler alınamaz mıydı? Alınabilirdi mesela deprem vergisini herkes biliyor 99 yılından itibaren toplanılan deprem vergilerinin nerelere kullanıldığını halkımız da bilmiyor yetkililerde bilmiyor, biz bu konuda deprem vergilerinin daha şeffaf ve daha denetlenebilir bir durumla yürütülmesini gerekli olduğunu ifade etmek istiyoruz bununda takipçisi olmak istiyoruz. İnsan ve doğa odaklı yapılması yerine daha çok sermaye odaklı yapılması da bu depremin ne yazık ki acısını daha da derinleştirmiş durumda ne yapıla bilinirdi? Müteahhitlerin cenneti haline getirilen Türkiye ne yazık ki halkların mezarına dönüştü, biz bunu dört günlük çalışmalarımızda da gözlemlemiş durumdayız” ifadelerinde bulundu.  

TOPLUM YARDIMA AKIN ETTİ

 Deprem olmaksızın bütün illerde arama kurtarma ekiplerinin ve arama kurtarma için gerekli olan ekipmanların şimdiden oluşturulması gerektiğinin altını çizen Uçar, şöyle devam etti: “Bütün yurttaşların bu bilgi ve donanımla hazır hale gelmesi gerekiyor, bu sorumluluğu da siyasi parti adına sahiplendiğimizi ifade etmek istiyorum. Deprem sonrasına dönükte çok hazırlıklarımız yoktu, çadır kentler konteyner kentler düzenlenmeye çalışılıyor ama hiçbir alt yapı yok gittiğimiz yerlerde. Çocuklar ve kadınların özelikle sağlık ve hijyen konusunda yaşadığı sorunlar çok ciddi ön plana çıkmış durumda. Bütün bu süreç içerisinde yetkililerin yetişemediği yerler biz toplumun akın akın gittiğini gördük. Gönüllük bağlamında hem enkaz çalışmaları yürüttü hem de kıyafet dağıttı hem de yiyecek dağıttı bunların çok kıymetli olduğunu biliyoruz.”  

MEKAN DEĞİL ZİHNİYET DEĞİŞMELİ

 Kürdistan’da ağırlıklı yaşanan depremde kayyumlar yerine halkın seçilen belediyelerin çalışması olması durumunda hasarın az olacağını dile getiren Uçar, sözlerini şöyle tamamladı: “Gördüğümüz şeyde yerel belediyelerin yetişme konusunda merkezi siyasetten çok daha etkin hareket ettiği buradan çağrımızı hem devlet yetkililerine yapıyoruz. Toplum devletin aldığı sınırlamalara rağmen sınırsız bir dayanışma gösterdi. Bütün halkımızı bu dayanışmaya güçlendirmeye davet ediyoruz. Halkımızdan aldığımız bilgi Muğla, Aydın gibi yerlere depremzedelerin taşınacağı, göç ettirileceği bilgisi var. 92 depremini Erzincan’da deneyimlemiş biriyim, uzun vadeler çözümler olmadığı için Bursa, Yalova ve Kocaeli’ne gitmek zorunda kaldılar, 99 depreminde yeniden hayatlarını kaybettiler. Dolayısıyla mekan değişikliği değil bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var. Coğrafyanın demokratik yapısının değişmesine müdahale edilmemeli. Sosyal siyasal anlamda bu hafızanın korunması gerekir. Bir göç yaşanacaksa da bunun kısa süreli olmalı.”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here