Ana Sayfa Makale Yok Saymak- Attila Turnaoğlu

Yok Saymak- Attila Turnaoğlu

1
Yok Saymak- Attila Turnaoğlu

Saymak;  “bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak, bilmek”

Yok; “Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.)”

Yok Saymak; “Bulunmayan, mevcut olmayanı saymak”, anlamına gelmesi gerekirken, işine gelene göre “var olduğunu kabul etmemek” anlamına geldiği kabul olunuyor.

Ayrıca “Yok hükmünde” deyişi de; sanki hiç olmadı, ehemmiyetsiz” anlamına gelen kökü Osmanlıca olan bir hukuk terimidir. Yani “hüküm” yargı sonucu verilen bir karar olduğuna göre yargının olup olmadığına bakmak gerekir. Yargının kalemi kimin elinde ise hüküm onundur der geçer…

Birisini hayatından atmak için kullananlar var; “seni yok saydım” diyebilir. O kişi o an hiç doğmamış gibi toz olabilir mi? Bayramda kapıya şeker için gelen çocukları sayan kadın, komşu çocuğu Mehmet hala gelmemiş ise; “Mehmeti yok saydım” diyebilir mi? Emekli maaşını bankadan çektiğinde soyguna uğrayan adam; “zaten param yoktu, o da gitti, yok saydım” diyebilir mi? Ayrılmakta olan bir kadın erkeğe, “seninle yaşadığım yılları hiç yaşanmamış saydım” der ise, yaşadıklarını da yok saymak istemektedir. İki çocuğu var diyelim, çocuklar da uçtu gitti sanki…

“ saydım saydım, tam iki yüz elli altı bin yok var elimde….”

“ yahu sayacağım da ortada bir şey yok…”

“ vallahi saymayı unuttum, yoksa seni unutur muyum?”

“ vallahi saymayı unuttum, hemen gidip matematik öğretmenimi bulacağım, öğrenip geleceğim ve seni sayacağım”

“ bak bu sözlerini geri al yoksa o sözleri yok sayarım…” “ eee. say işte…”

“ bak bu sözleri geri almadın ben yok saydım…” “ yahu hangi sözler; yok olmuş şeyleri hatırlayamadım…”

Ne kolay değil mi, “yok saydım” deyip kurtulmak. Hatta başkalarını etkilemeye çalışmak, onlar ahmak ya; onlar da saysın ki yok…Yahu akıllı insanlar var olanı sayıp yok demenin ne anlama geldiğini bilirler, ahmaklıktır.  

Teknik direktör sahaya çıkacak on biri saydı. Eyvah bizim oğlan yok. Hoca acaba yok mu saydı? Yahu bu sınıf yoklaması mı, oğlan yedekte işte oturuyor kenarda. Var yani. Örtmen, sınıfa girip yoklama yaptı. Varları ve yokları saydı. Bizim kız evde hasta; acaba şimdi “yok mu sayıldı?” Gidip anlatayım korona oldu, kor gibi yanıyor evladım. Ama henüz hayatta vallahi, yok saymasın.

Aklı başında insanlar neyin var olduğunu neyin yok olduğunu bilirler. Mesela seçilmiş devlet yöneticilerinin hangilerinin ehliyeti var hangisinin yok iyi bilirler. Hani şu okuldan çıkarken bir pul verirler ya; “bu okulu bitirdi, aha da damga pulu” diye; gösterir böbürlenirsin.

E yoksa pulun, o koltukta yok hükmündesindir. Yani hukuk öyle der ve hükmünü verir. “hüküm dinlemem ferman benim” diyorsan o lafın yok hükmündedir, de, kadı kalmadı…

“Kayaları delen dalgaların şiddeti değil, sürekliliğidir.”  demiş şair. “ Dalgaları yok saymıştım ama bu süreklilik yok mu; beni deldi” demiş Kaya (öyle olduğunu sanmış)

Birisini/birilerini “yok saymak” bir de, onları kimliksizleştirmek amacı taşımaktadır. Kimlik ise, kim olduğunu belgeleyen resmi evrak, kabul edilmiş gelenek, tanışların şehadeti, tanrının doğarken alnına sürdüğü anlamdır. Mesela din bir kimlik midir?

“Dinselin geri dönüşü”, dinsel uygulamanın yenilenmesinden ziyade, diğer aidiyet işaretlerinin silikleşmesi ya da meşrûiyetini yitirmesi ile birlikte cemaatlerin tanımlanmasına yarayan dinsel sembollerin kullanılması etrafında dönüyor. Bu bağlamda cemaatin yeniden oluşumuna dayanan bir dinselin etnileştirilmesi fenomeninden bahsedebiliriz.

demektedir; Olivier Roy. Yani; dinin etkisi ilk önce siyasî alanda karşımıza çıkar demek istiyor. Siyasi arenada aidiyet işaretlerini yok sayıp, sadece din etrafında toplumsallaşmayı hedefleyenler, diğerlerini yok saymak konusunda her yolu kullanmaktadırlar. Siyasetlerini güçlü ve sürekli kılmak sanki bir dalga etkisi gibi, sürekli olarak diğer siyasetleri yok saymanın yanı sıra yok hükmüne bağlamaya çalışmaktadırlar.

Kendilerine gelince “seçimden biz çıktık” diyenler, aynı seçimden çıkan ve ellerinde halklarının Pulları olan başka partileri kapatmak yok etmek, itibarsızlaştırıp bir sonraki seçime belge yaratmaya çalışmak, anlamını yitirmekte olan “demokrasi “ile bağdaşmayacağı gibi, elinde olmayan yetki ve gücü, yapının diğer saç ayaklarını etkileyerek onların birer hükme varmasını sağlamaya çalışmaktadırlar.

Kendisinin tek ve mükemmel olduğunu düşünen başkalarının ise hiçbir şeyi beceremeyeceğini dile getirip onları küçük görüp, toplumda algı ve psikolojik baskı yaratarak amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Diğerlerini yok saymak, onların değersiz ve gereksiz olduklarını ve hiçbir anlam ifade etmediklerini vurgulamaya çalışmaktadır. Ancak nafile çabaların sonu, onlar için bir “yok hükmü” değil, “yok olma” sürecini getirmektedir. Yok olacağını görürken başkalarını yok saymanın da artık matematiksel bir sayma değil bir geri sayma olduğu da açıktır.

Sayılmış her bir vatandaş oyunu tek tek sandığa geri atıp yerine değersiz bir Pul çıkarma hevesi de söylevcinin eline verilmiş bir yalancı abaküsün eseri olsa gerek. Düşünün elinizde bir şaşmaz hesap makinesi, haydi diyelim sayma makinesi var ve sayıyorsunuz, kaç koyun geçti, kaç keçi geçti, kaç öküz geçti, kaç camız geçti, vs, karşınızda da bir başkası, elinde yalancı abaküs, sayıyor ve hep, “geçenler hep benim koyunlarım %100 vallahi” demektedir. Çin işi işte, Tayyarenin elindeki yalancı abaküs, Hexagon tarafından eline verilmiş, hep aynı yanlış sonucu gösteriyor. O da gerçek pulsuz olarak inanıyor.

Ülkemizde keşke denecek olay çoktur. Bir kazan içinde keşkek haline dönmeleri istenecek ne çok Bu Dayı vardır da, kaşığa güç verecek aşçı emekçisine yazık. Biz yine her seçim zamanı her oyu sayarız. Kimseyi yok saymaya kalkmayız. Yok olmak isteyenleri davul zurna ve keşkek ile uğurlarız, yeter ki giderken ceplerinde kalmış ülkenin paralarını, uçaklarını, altınlarını, gemilerini, ve bir çok emekçi terlerinin yarattığı zenginlikleri beraberlerinde götürmeye kalkmasınlar.

Yoksa Yok Saymayız. Var sayar, sabah ezanındaki sayıma emanet ederiz. Emanet ettiklerimiz de, Onlar tarafından yok sayılmaya çalışılan bu ülkenin çocuklarıdır.

Attila Turnaoğlu – 953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.

1 YORUM

  1. Seçimlerde oyumuz için dansözlük yapanlar, her seçim sonrasında bizleri yok saydılar. Ama biz onların “varlığını” hiç inkar etmeyeceğiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here