Ana Sayfa Makale Zil Çaldı- Sami Evren

Zil Çaldı- Sami Evren

0
Zil Çaldı- Sami Evren

Otoriter rejimlerde en tepeden başlayan azarlama ve nasihat kültürü okul bahçelerine kadar yansıtılır. Bu gelenek 12 Eylül darbeci generali Kenan Evren’den günümüze kadar pekiştirilerek sarayda somutlaşmış devlet geleneğidir.

Eğitim iş kolunda örgütlenen sendikalar, okulların açılması ile birlikte, kendi varlık nedeni olan eğitimcilerin işbaşı yapacağı okulları ve sorunlarını gündemlerine aldılar.

Muhalif sendikaların okulların açılması ile birlikte nasıl bir mücadele programı ile taleplerinin takipçisi olacakları önemli. Bu nedenle de konuya ilişkin bir bakış açısını tartışmaya açmak istiyorum.

Okullar bir fabrika değil. Fabrikalar gerekli işgücü, anapara ve tesis kaynaklarının bir araya gelmesi ile oluşur. Fabrika, içerisinde işlenmemiş veya yarı işlenmiş ürünün işçiler tarafından, makine, araç ve aygıtlar yardımıyla işlenerek tüketime hazır duruma getirildiği sanayi kuruluşlarıdır.

Peki, ya okul

Öğrenci öğretmen, veli, okulda çalışan hizmetli-memur, servisçi ve kantinci dahil çok bileşenli bir yapıdır. Okul sadece öğretmen ve öğrencilerle sınırlı bir ‘’işyeri’’ olarak tanımlanamaz.

Eğitim Sen’in bilimsel, nitelikli kamusal eğitimde ısrar etmesi toplumsal bir taleptir. Aynı şekilde Öğretmen Meslek Kanunu da sadece öğretmenlerle sınırlı bir mevzu olarak değerlendirilemez. Eğitimin niteliğini etkileyen her şey eğitim işkolundaki sendikaları ilgilendirdiği kadar toplumu da ilgilendirir. Eğitimcilerin özlük hakları, öğrencilerin eğitim maliyeti, eğitimin içeriği, barınma sorunu, servis maliyeti dahil bir biriyle ilgili sorunlar yumağıdır.

AKP-MHP iktidarının inşa etmek istediği rejimde, eğitimin restorasyonu en önemli konu başlıklarından biridir. Eğitim rejimin karakterine uygun olarak dizayn ediliyor. Kamusal niteliği, bilimsel içeriği sistemli olarak ortadan kadırılıyor.

Yoksulluk çıplak gözle bütün toplumsal kesimleri en acımasız şekilde etkilemiş durumda, alım gücü tükenmiş milyonlarca insanın buluşma noktası okullardır.

Ücretli öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler, başöğretmen veya uzman olma umudunu eleneceğini bildiği halde sınavı utangaç olarak da olsa denemeyi ihmal edemeyen kadrolu öğretmenler, otoriter rejimin lacivert takımlı okul yetkilileri, cebinde harçlığı olmayan öğrenciler, çocuklarının yanında ezilen veliler, servislerini doldurmaya çalışan şoförler, en yoksul öğrencileri gözlerinden tanıyan kantinciler, velhasıl yurdumun insanları birbirinden farklı sorunlarıyla aynı noktada buluşacaklar. Ve sorunlarını hissettirmeden gerçekçi olmayan gülücüklerle selamlaşacaklar.

12 Eylül günü ayrıcalıklı özel okullar hariç binlerce okulda toplumsallaşan derin yoksulluk dışa vuracak.

Eğitim Sen işyeri temsilcileri ortaya çıkan üstü örtülmeye çalışılan bu vicdansızlığa mutlaka itiraz etmelidir. İnsanların ihtiyaç duyduğu sesi, yüksek sesle dile getirmeliler. Çaresiz ve örgütsüz insanların umutsuzluğunu umuda dönüştürmeliler.

Sürekli basit ama anlamlı eylemlerle hoşnutsuzlukları açığa çıkaracaklarına inanıyorum. Demokratik Emek Meclisi’nin açıklamasında ifade edildiği gibi;

‘’Eğitim Sen siyasi iktidarın muhatabıdır. Eğitim Sen, okuldaki öğrencilerin, yoksullaşan öğretmenlerin,  dilleri bilinmeyenlerin, inançları tanınmayanların, kimlikleri sayılmayanların, tercihleri sevilmeyenlerin, işi aşı olmayanların, fabrikalarda işçilerin,  eğitim iş kolunda çalışan bütün emekçilerin sesi vicdanıdır.’’

Bugün okullarda zil sesini duymaya başladık. Öğrencilerin koşuşturmalarına paralel çığlıkları başka bir hoşluktur.

Otoriter rejimlerde en tepeden başlayan azarlama ve nasihat kültürü okul bahçelerine kadar yansıtılır. Bu gelenek 12 Eylül darbeci generali Kenan Evren’den günümüze kadar pekiştirilerek sarayda somutlaşan devlet geleneğidir.

Eğitim Sen üyeleri bu çığlıkları bastırmaya çalışın idarecilerin çocuklarımızı azarlamasına müsaade edemez.

Şimdi hep birlikte çocuklarımızın geleceğine  sahip çıkma zamanı…

Sami Evren – Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü Fen Bölümü mezunu. TÖB-Der üyesi, 90’lı yıllarda Devrimci Öğretmenlerin örgütlenmesinde aktif görev aldı. Kamu çalışanlarının sendikal mücadelesinde önemli yeri olan Eğit-Sen’in kurucusu oldu. Siyami Erdem ve Cafer Yıldırım’la birlikte hazırladığı Eğitim Emekçileri Tarihi (Encümen-i Muallimin’den Eğitim-Sen’e) kitabı 1995’te yayınlandı. 2.ve 4. Dönem KESK genel Başkanlığı yaptı. Kasım 2010’da KESK’de çalışan kadına yönelik taciz iddiasında kadının beyanı doğrultusunda örgütsel hukukun işletilmesini talep etti. Talebin yönetim kurulunca ret edilmesi üzerine KESK genel başkanlığından istifa etti. Özgürlükçü Sol haber sitesini kurdu. Site mahkeme kararı ile kapatıldı. etelgraf ve bianet’te yazıyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here