İzmir’de Çeşme Yarımadası’nda binlerce hektarlık alanın “turizm kalkınma” veya “istihdam projesi” adıyla turizm patronlarına peşkeş çekilmesine tepkiler sürüyor. Kentteki yağma projesi hakkında 27 Ekim’de yapılacak bilirkişi incelemesi öncesi çağrıda bulunulmuştu.
‘Çeşme Yarımadası’nın yüzde 55’ini kapsıyor’
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Soysal da “Çeşme Projesi” hakkında bilinmeyenleri anlattı. Bölgede 20 golf sahası yapılması planlandığını belirten Soysal, sahaların yeşil kalması için milyonlarca metreküp su gerekeceğini söyledi. “Asıl sorun Çeşme Yarımadası’nın uluslararası sermayeye açılmasıdır. Hepimizin payı olan kamu arazilerinin devredilmesidir” diyen Soysal, projeye karşı bir arada durmaya çağırdı.
Soysal şöyle konuştu:
“Toplantılara katılan insanların sızdırdığı bilgileri biliyoruz henüz yalnızca. Çeşme Yarımadası’nın yüzde 55’ini kapsıyor. Yüzde 95’i kamu arazileri üzerinde. Bu arazilerin üzerinde hepimizin hakkı var. Yüzde 5’i ise özel mülkiyet ve bunlar hakkında da acele kamulaştırma kararı çıkarıldı. TMMOB’a bağlı odalar, İzmir Tabip Odası, Çeşmeliler ve İzmir Yaşam Alanları Meclisi bu karara karşı iptal davası açtık. Bu davanın bilirkişi keşfi 27 Ekim’de yapılacak.
Marinalar, lüks oteller, golf sahaları..
Projenin detayına bakınca çok sayıda marina, çok yıldızlı lüks devasa oteller olduğunu biliyoruz. Ayrıca bölgede 20 golf sahası yapılması planlanıyor. Ben biraz araştırdım, bunlara 27 delikli sahalar deniliyor ve her birinin büyüklüğü 150 hektar civarında. Bir bölgenin golf turizmi için uluslararası turizm örgütleri tarafından işaretlenmesi için, 20 golf sahası gerekliymiş. Bu da 3 bin hektar demekmiş. Yani proje alanın aşağı yukarı yüzde 20’si. Ama asıl sorun bölgede su sorunu yaşanıyor zaten. Kutlu Aktaş barajı yapıldı ama yine de su sorunu çözülemedi ve bu sorun derinleşiyor.
‘Golf sahası yeşil kalsın diye milyonlarca metreküp su gerekecek’
Tüm bu golf sahalarının yeşil tutulabilmesi için gerekli yıllık su miktarı 30 milyon metreküpü buluyor. Bu miktar 500 bin nüfuslu bir kentin yıllık su ihtiyacı demek. Bırakın Çeşme’yi, İzmir’in kent merkezini 2 milyon diye düşünürsek, kent merkezinin neredeyse 4’e 1’ine el konulacak.
Bu su ihtiyacının karşılanması için deniz suyunun arıtılarak tatlı su haline getirilmesinin planlandığını da duyduk. Bu akla ziyan bir plan çünkü deniz suyunun tuzdan arındırılması çok pahalı. Birçok ülke denedi ancak baş edemedi. Hiçbir ülke bildiğim kadarıyla uygulamıyor. Ayrıca golf sahalarını yeşil tutmak için pestisit ve kimyasal da kullanıyorlar. Bu atıklar da yeraltı suları ve toprağa geri dönüşü olmayan zararlar veriyor.
‘Alaçatı’da kanal açılacağı söyleniyor’
Bu sahaların kimler için yapıldığı da böylelikle ortaya çıkıyor. Bu sahalar İzmirliler için yapılmıyor. Zaten golf alışkanlığımız olan bir spor dalı da değil. Bu sahalar Batı ülkelerini, zengin Arap ülkelerinin insanlarına dönük yapılıyor. Diğer bir konuysa, Alaçatı’da iki koyu birbirine bağlayan bir kanal açılacağı söyleniyor. Bölgeye villalar inşa edileceğini de duyduk.
Yerel yöneticilerden duyduğumuz kadarıyla da 100 bin kişiye ‘iş olanağı’ açılacağı dillendiriliyor. Böyle olması için alana çok büyük otel kompleksleri ve marinaların yapılması gerekiyor. Bu insanlar nerede çalışacak henüz bilmiyoruz. İzmirliler’in gözünü boyamak için ‘Elde edilecek gelirin küçük bölümü Kemeraltı Projesi’ne aktarılacak’ diye bir şey de atıldı ortaya.
Buradaki asıl sorun Çeşme Yarımadası’nın uluslararası sermayeye açılmasıdır. Hepimizin payı olan kamu arazilerinin devredilmesidir. Proje tamamlanınca bizler oralarda tatil yapamayacak, zaman geçiremeyeceğiz. Bir de havaalanı projesi var. Mevcut havaalanıyla da yetinmiyorlar. Sonuçta projenin kimler tarafından yapıldığı ve kimlere hizmet edeceği ortada. Biz artık o bölgeye giremeyeceğiz.
Tüm bunların dışında söz konusu alanda doğal yaşam da tahrip edilecek. Bölge aslında küçümseniyor ama birçok endemik tür var. Gerek bitki, gerek hayvan türleri açısından. Deniz fokları için yaşama alanı olarak işaretlenmiş yerler var. Biliyorsunuz soyu tükenme tehlikesi altında fokları. 10’lu, 20’li rakamlarla işaretleniyorlar. Örneğin sadece o bölgeye has bir orkide türü bulunuyor. Doğan ve kerkenez kuşları var. O bölgelerin hepsi şimdi elden çıkıyor.
‘Doğal kaynaklara ve topraklarımıza sahip çıkmak gerekiyor’
Dolayısıyla bu proje, önüne geçilmesi gereken bir proje. Meslek odaları, çevre örgütleri gibi platformlar bu projeye karşı dururken, yerel yönetimler açıkça tavrını ortaya koymadı. Koymadığı gibi de, Çeşme Belediye Başkanı, acele kamulaştırma davası açan meslek örgütlerine hiç söylenmemesi gereken sözler sarf etti, bu da ayrı bir konu. Belediye Başkanı önce dönüp bir Çeşme’ye bakmalı. Mesela Alaçatı Port konusu var orada. Denizin içerisinden geçen bir kıyı, kenar çizgisi sayesinde zenginler için denize sıfır, önüne kotranızı çekebileceğiniz binalar inşa ediliyor. Yani sorun aslında bu ülke topraklarının uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesidir. Ve bu doğal kaynaklara ve topraklara sahip çıkmak gereklidir.”