Haberler Makale

Eleştiri, özeleştiri ve sosyalist yenilenme- Mustafa Durmuş

14 -28 Mayıs seçimleri her ne kadar eşit koşullarda ve şeffaf bir biçimde yapılmamış olsa da, derin bir iktisadi kriz ve depremlerle bu denli yıpranmış bir iktidar hala ayakta kalabiliyorsa, bu sonucun siyasal ve toplumsal muhalefet üzerinde ciddi bir hayal kırıklığına neden olması kaçınılmazdır.

Bu yüzden de şu an muhalefet cephesinde böyle bir hayal kırıklığı ve bunun neden olduğu bir geri çekilme ve dağınıklık durumu söz konusu.

Henüz her şey kaybedilmiş değil

Ancak seçimin galibi iktidar bloku da yoluna rahat bir biçimde devam edemiyor çünkü başta döviz ve kamu maliyesi krizi olmak üzere çoklu krizler ülke ekonomisini her geçen gün bir çöküşe sürüklüyor.

Öyle ki geçtiğimiz hafta yapılan memur ve emekli maaş zamlarına rağmen, insanlarımız hayat pahalılığı altında ezilmeye devam ediyor. Ülkeyi yöneten iktidar bloku ise ayakta kalabilmek için faiz oranlarını yükseltmek, yeni özelleştirmelere gitmek başta olmak üzere emperyalist güçlere, uluslararası finans kapitale taviz üzerine taviz veriyor.

Kısaca, bu ülkenin insanlarının bu koşullar altında yaşamaktan memnun olmayan en az yarısı açısından henüz her şey kaybedilmiş değil. Aksine başta ekonomik iyileştirmeler ve demokrasi olmak üzere kazanılabilecek pek çok şey var.

Eleştiri ve özeleştiri yapma gereği

Diğer taraftan içinde bulunduğumuz bu çoklu krizlerden emekten, ezilenlerden, ekolojiden yana çıkış alternatiflerini ortaya koyabilecek ve bu alternatifleri hayata geçirebilecek siyasal iradeye sahip bir potansiyel güç olan sol, sosyalist, yurtsever politik örgütlenmelerin, siyasal partilerin, işçi sınıfı ve diğer emek ve meslek örgütlerinin de kendilerine bir çeki düzen vermeleri şart.

Bunun için öncelikle, muhalefet örgütlerinin içinde bulunduğumuz durumu ve bu duruma gelinmesinde kendi rollerini eleştirel bir yaklaşımla analiz etmeleri ve bu durumdan sorumlu herkesin samimi bir biçimde özeleştiri vererek gereğini yapması lazım.

Kuşkusuz seçimlerden sonra neredeyse tüm muhalefetin böyle bir eleştiri-özeleştiri sürecini işlettiği biliniyor. Ancak özeleştiri samimi bir biçimde yapılmalı ve bundan sonuç alınmalıdır. Ayrıca, örgütlere yapılan eleştiriler doğru bir stratejiye, vizyona ve gerçekçi alternatiflere de sahip olmalıdır.

Sinizme dikkat!

Strateji ve vizyondan uzak eleştiriler sinizme (1) yol açar. Zira geri çekilme içindeki kitleler nezdinde böyle bir strateji ve vizyon eksikliği, “her şeyin eskisinden çok daha kötüye gittiği, bu konuda ya yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığı ya da ne yapılacağının bilinmediği” fikrini pekiştirir.

Bu durum son derece tehlikelidir. Eğer, kitleleri pasifizme ve sinizme düşürmeden, devrimci-demokratik bir değişimin önünün açılması isteniyorsa, yapılan eleştirilerin gerçekçi bir stratejiye ve vizyona sahip olması gerekiyor.

Yenilenme şart

Özetle, geldiğimiz nokta itibariyle top yekûn bir yenilenme içinde olmamız şart. Bu; ideolojik, örgütsel ve politik olmak üzere üçayaklı bir yenilenmedir.

Nasıl ki binlerce yıl öncesinde bulunmuş olan Pisagor Teoremini öğretmenler değiştirmeden anlatırken, Covid-19 pandemisi sırasında öğretme yöntemlerini (uzaktan eğitim gibi) değiştirmek zorunda kaldılarsa, biz de 500 yıllık kapitalizmin ekonomi politik yasalarının halen geçerli olduğu çağımızda, kapitalizmle mücadele ederken çağın koşullarına uygun yeni mücadele yol ve yöntemlerini bulmak zorundayız.

Kapitalizm ve emperyalizm analizlerini, günümüz kapitalizminin dönüştürücü dinamiklerini (teknoloji, küreselleşme, otoriterleşme, dijitalleşme, yapay zekâ gibi) dikkate alarak güncellememiz ve kapitalist sistemle, ideolojisi dâhil onun tüm kurumlarıyla mücadele yöntemlerini, örgütlenme biçimlerini ve bu yöndeki politikaları bu değişikliklere göre geliştirmemiz ve gerekiyorsa yenilememiz lazım.

Arkaik bir dil ve işlevsiz örgütlenme biçimleriyle ve örgütsel ilişkilerle, modası geçmiş sonuç üretmeyen ajitasyon ve propaganda yöntemleriyle bu ülkeyi demokratikleştirebilmek, halkları özgürleştirebilmek ve kapitalizme son verebilmek mümkün değildir.

Dip notlar:

(1) “Sinizm; kişilere, örgütlere, belli düşüncelere, bir toplum içindeki sosyal oluşumlara ya da kuruluşlara yönelik olarak ortaya çıkan kişisel davranışlardır. Bu kişisel davranışlar şüphecilik ve güvensizlik gibi genel ya da şahsi davranışlar olarak açıklanabilir”, https://istanbulbogazicienstitu.com/sinizm-nedir

Öğretim üyesi, yazar Mustafa Durmuş, 10 Nisan 1956 yılında Gümüşhane’de dünyaya gelmiştir. 1981 yılında Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisine Bağlı Bankacılık ve Sigortacılık ve Yüksek Okulunda Asistan olarak göreve başlamış, aynı yıl Akademiye bağlı Maliye Fakültesinde Doktora Programına kabul edilerek bu programdan mezun olmuştur. 1989 yılında Gazi Üniversitesine Bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsünde “İhracata Yönelik Sanayileşme ve Güney Kore Modeli” isimli tezini savunarak Maliye Doktoru unvanını almıştır. 1981-1991 yılları arasında İngiltere’de York Üniversitesinde İktisat ve İlgili Bilimler Bölümünde Araştırmacı Misafir Öğretim Görevlisi olarak bulunmuştur

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir