Makale

Hipnoz- Attila Turnaoğlu

Hipnoz Nedir?
Hipnoz, bakışla, sözle veya bazı yardımcı nesneler kullanılarak, telkin ile oluşturulan özel bir bilinç hâlidir. Bir başka deyişle bir trans hâlidir. Bu trans sırasında, kişi çevreden gelen tüm (ses, ışık, koku vb.) uyaranlara kendini kapatır veya aldırmazken, hipnoz yapan kişinin telkinlerini artmış bir dikkatle dinler, anlar ve gönüllü katılımla uygular.

Hipnoz kesinlikle bir uyku hâli değildir. Dışarıdan bakıldığında, hipnozdaki kişi sanki derin ve huzurlu bir uykudaymış gibi görünür.

Bir kişi, isteği dışında zorla ya da farkında olmaksızın hipnoza girmesi mümkün değildir. Hipnoz kişinin gönüllü isteği ve katılımıyla gerçekleştirilen bir trans hâlidir. Hipnoz yapan kişi, hipnoza girmeyi gönüllü olarak kabul eden kişiye hipnoza girmesini sağlayacak bazı telkinler verir. Kişi bu telkinleri uygulayarak hipnoza girer. Hipnoza girmek istemeyen bir kişi kendisine söylenen telkinleri gerçekleştirmeyi reddedeceği için hipnoza girmez. 

Hipnozdaki kişi hipnoz yapanın tüm söylediklerini olduğu gibi kabul etmez ve aynen uygulamaz. Hipnoz sırasında kişinin bilinçli kontrolü ortadan kalkmaz. Hipnoz yapan kişinin söylediği her şeyi duyar, anlar, hatta yargılar. Yapması istenilen şey kişinin sosyal ve ahlâki değerlerine uygun değil ise kabul etmez, uygulamaz. Israr edilirse kişi hipnozdan çıkar.

Hipnoz bir uyku olmadığı için, uyanamamak diye bir şey olamaz. Hipnoz yapan hekim, terapi sonunda kişiye hipnozdan çıkacağı telkinini verdiği zaman kişi hipnozdan çıkarak gözlerini açar. Çoğu ülkede, hipnoz “tıbbî bir girişim” olarak kabul edildiği için, gösteri amaçlı sahne hipnozu yasaklanmıştır. Hipnoz yapma yetkisi, sadece tedavi amacıyla, hipnoz ve hipnoterapi eğitimi almış hekimler, diş hekimleri ve klinik psikologlara tanınmıştır. 

Bu bilgiyi veren “Türkiye Psikoloji Derneği’ne teşekkürler.

Hipnoz Nedir?

Eee yukarıda anlatıldı ya!….demeyin. O tarif ve orada bahis edilen Hipnoz başka. Bakın Türkiye’de Hipnoz nedir dendiğinde tarif başkadır.

Türkiyeli insanların Hipnoza merakı epey çoktur. Birbirlerini etkilemek için türlü hikâyeler uydurulur; “çok zenginim” der ondan bundan aldığı borç ile caka satar;  “doktorum” der alakası yoktur diploması hiç olmamıştır; “bu buzdolabı 10 yıl garantilidir” der 2. Yılda soğutma kabiliyeti yarıya iner; “tek aşkım sensin “ der üç evlilik yapmış beş çocuğu vardır; “kahve falında iki vakte kadar piyango çıkacak” der örmüş demir hiç para dağıtmaz; “bu sene mahsul azdır size %5 yeter” der ağalığını bir şey sanar; “şu çocuk müthiş golcü alalım 2 sene sonra 10 misline satarız” der menecel kulüpleri kazıklar; “bu ekonomiyi ben düzeltirim” der kitleler inanır ve çul kalırlar; “ekonomiyi ben tavan yaptırmıştım ben yok ederim” der müritler inanmaz.

Hipnoz bir siyaset sanatıdır. Kitleleri Hipnoza nasıl ikna edeceğini iyi bilenlerin işidir. (bakınız giriş bölümü) Yani rızalarını alman gerekmiyor; onların saflıklarını, cahilliklerini, okumamışlıklarını, dinlememişliklerini, kolayca etki altında kalabileceklerini biliyorsundur ve gereken üç beş basit cümle ile hipnoza girdirirsin. Biraz din kardeşliği, biraz dünyevi görevler, biraz cennette buluşalım şarkısı, biraz ismine adalet karıştırma, biraz kalkınmadan bahis (pardon kakmak olacak), biraz delikanlılık duruşu, biraz işsizlik sıfırlanacak hikayesi, biraz kişi başı gelirin 20,000 USD olacağı (pardon şimdilerde TL olacak da dolara çevrilebilir olandan bahis edilmektedir) daha niceleri…

İnanın Aziz Nesin bile iddiaya girerdi böyle bir “Hipnoterapist”’in inanılmaz kabiliyeti sayesinde epeyce bir nüfusun yirmi yıl Hipnoz altında kalacağına. Bakınız Hipnoterapisipisimiz nasıl başarıyor kitlelerin Hipnoza girmelerini.

“Göz teması” ile. Konuşmaya başlıyor, başı önüne eğilmiyor, aldırma gönül diyor; ve bir sola bir sağa bakıyor, şeffaf perdeler arasından gelen replikleri dile getirirken gözleri etkili bir şekilde Hipnoza sokuyor onları. Hem sağdan bolca, hem de soldan bolca hastası oluyor. Bazı hastaları,     “bu seans yetmez ama evet”  deyip ( aaaaaa diploması yokmuş) Hipnoterapipisti’ye prim veriyorlar. ( buradaki “hasta” tanımı ikili bir tanımdır: i) ilki Hipnoza giren mülayim halk evlatlarıdır, ilk denemede bile hasta oluverirler; ii) derler ya; “şu adama hastayım” yani ne yapsa ne halt etse, tepesine sırtına binse, ve dahaları, o Hipnoterapist bir idol, bir şıh, bir vazgeçilmez re iskontodur”.

Ancak Hipnoz da başarılı olmanın önemli bir gereği; topladığı bilyeleri oyuncuların tümüne adil bir şekilde faydalı olarak kullanacakken, bir kısmını hiç bilye ödemeyen, ortalığı süpürmeyen, faydasız sonradan komşu olanlara fütursuzca dağıtıyor. Viziteye ödeyecek parası olmayan fakirlere ısınmaları telkininde bulunuyor, ve sarf ettiği kelimelerin birer kömür oluklarını hayal etmelerini fısıldayarak Hipnoz süresini uzattıkça uzatıyor.

Elbette bir de uyanık hastaları var bu Hipnoteranepistin; onlar hem vizite ödemiyorlar hem de hasta olarak yazıldıkları için mükafatlandırılıyorlar. Mesela köprü, liman, yol, hastane, sanayi tesisleri, barajlar, enerji hatları ve de saire, ihtiyacı olan ülkemizden hizmet nişanı alıyorlar; paraları bitti diye onlardan bilye ve cüzleri alınmıyor, hatta iyi parlattıkları bahanesiyle abd doları basmalarına izin veriliyor. Elbette bu basılan extra paralar TLye çevrilip Hipnoz altındaki hastaların yan ceplerine ölmeyecek kadar, “as gari” katılım parası olarak ödenecekmiş.

Hipnoz “bir uyku hali değildir” dense de, bu evrensel deyiş, Ülkemizde şekil değiştirmiştir. Bizim kitlesel hastalar, Hiphopterranecinin etkisi altında uyumaktadırlar. (arkalardan bir ses)” Eee neden başka bir HİP uyanmalarına çare bulmuyor” filan gibi şeyler söylüyor. Bak arkadaşım, bu hastaların Hipnozdan çıkmaya ne niyetleri var ne de başka türlü bir terapi bilmiyorlar. Hani;” Israr edilirse kişi hipnozdan çıkar” deniyor ya, yukarıda girişte; ne diller dökülmüştür yollarına güller gibi… Yine aynı yerde deniyor ki; “uyanamamak diye bir şey olamaz”. Ne güzel; ani uyanıp sonra göreceli bir gülümsemeyi görünce halay çekerek tekrar uykuya dalınacağından emin olunuz.

Yaşanmış örnekler var. Ülkenin parası üç gecede iki mislinden fazla değer kaybediyor, pahalılık uçuyor, ve aniden bir şey oluyor ve o iki mislinden fazla olan değer düşüyor yüzde elli fazlasına. Hastalar ne yapıyor ki elbette hepsi o gece TV den memlekete sesleniş sırasında seyrettiler ve TVden on line Hipnoz olarak (buna şimdi artık Dijital Hipnoz – DH- diyelim) uykuya devam edildiği nedeniyle para değer kazandı algısı yaratılıyor. Ee vallahi, tam sırasıdır Halay çekmenin, bre HipnoHipnolar…

Hipnoz, siyasetin tam ortasında müthiş bir araçtır. Hasta bol: inanmaya, dinlemeye, itaat etmeye, kabullenmeye hazır; aç acına yapacağı tek şey var: damgayı o edisona basmak. Gerisini bırakın Nas anlatsın.

Bu Hipnoterbasanhapist hastalarına uykularında telkin yolu ile BaşHakim olmak istediğini dile getiriyor ve eğer Baş olmazsa Kış ortasında (veya yaz) tatbiki güzel sanatlarda olağan üstü durumlar çıkabileceğini ayan beyan dile getirmektedir.

Sonuç: Hipnoza girmeyin, ekmeğinize sahip çıkın, güneş doğacak, lambayı söndürün.

Attila Turnaoğlu –1953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir