Sözcü gazetesi yazarı Çiğdem Toker, Danıştay’ın zeytinlik kararını incelediğini belirterek, “Kararı ayrıntılı olarak okudum, çalıştım. Anayasa’nın fiilen askıya alındığı, yargıya inancın zayıfladığı bir siyasi iklimde, bu kararın geniş kitlelere duyurulması gerekiyor” düşüncesini dile getirdi.
Toker şu ifadeleri kullandı:
Davacı ne dedi?
Yönetmelik değişikliği Anayasa’ya aykırı. Tapuda zeytinlik olarak kayıtlı alanların madencilik faaliyetlerine açılması, binlerce yıllık zeytinlik alanlarda var olan tarihi, kültürel, ekonomik ve turistik değerlere zarar verecek. Zeytincilik Islahı Kanunu’na göre zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Zaten Danıştay 8. Dairesi daha önce bu yönde karar verdi.
Bakanlık kendini nasıl savundu?
Anayasa gereği yönetmelik çıkarmamda engel yok. Ülkenin artan enerji ihtiyacının önce yerli kaynaklardan sağlanması gerekiyor. Zeytincilik Islah Kanunu’nun çıktığı 1939 koşulları, zeytin ve zeytinyağı üretiminin arttırılarak ekonomiye katkı sağlanmasını gerektiriyordu. Bugün de enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaç, kamu yararıyla ilgilidir. Enerji kaynakları günlük yaşamın üretimin en önemli yapı taşıdır. Enerjinin kesintisiz güvenilir ve en uygun şekilde sağlanması için uygun fiyatlarla sağlanması lazım. Yönetmelik değişikliğiyle zeytin alanları daraltılmayacak. Ağaçlar taşınacak. Saha taşınmazsa madencilik faaliyeti bittiğinde sahanın rehabilite edilerek eski hale getirileceğinin taahhüt edilmesi zorunlu. Bu taahhüt istendiği için zeytin alanlarının daraltılmasının önüne geçiliyor.
8.Daire ne dedi?
Enerji Bakanlığının yönetmelik çıkarma yetkisi tereddütsüzdür. Ama çıkarılacak yönetmeliğin:
– Bakanlığın görev alanı ile ilgili olması,
p>– Kanunların uygulanmasını sağlama amacı gütmesi</p>
<p>– Kanunların uygulanmasını sağlama amacı gütmesi</p>
Oysa davaya konu yönetmelik değişikliği ile:
– Maden Kanunundaki, alınacak izinleri zorunlu tutan hüküm
– Zeytincilik Kanunu’ndaki yasaklama ve sınırlamalar göz ardı edildi.
– Madencinin vereceği taahhütname ile davalı bakanlığın izni, bu alanlarda madencilik faaliyeti yürütülmesi için yeterli görülmüştür.
Oysa yeterli değil. Zeytinlik sahasındaki faaliyetlerin kanunla düzenlenmesi gerekir. Davalı idarenin (Enerji Bakanlığı) bu alanı tek başına yönetmelikle düzenleme yetkisi yok.
O nedenle “yeni ekonomik ve sosyal gelişmeler ile birlikte ülkenin artan enerji ihtiyacının öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması ve bu yöndeki faaliyetlerin zeytinlik alanlarda kayıp yaşanmadan, dengeli bir biçimde sürdürülmesi” iddiası yerinde görülmedi.
-Kanunla getirilen sınırlama, yönetmelikle ortadan kaldırılamaz. İdari yargı kararlarında sık duyduğumuz “telafisi güç ve imkânsız zararlar”ın içeriği her dosyada değişir. Zeytinlikleri katledecek yönetmelik değişikliğinin yürütmesini durduran Danıştay kararının içeriği de işte böyleydi. Özetle Danıştay bu kararla dedi ki: Kanunla düzenlenmesi gereken bir konuyu yönetmelikle düzenleyemezsin. İzinler alman gereken bir konuda tek başına karar veremezsin. Madencilik yapan şirketten “ağaçları taşırımtaşıyamazsam önce keser sonra rehabilite ederim” taahhütnamesi alarak, tek başına yaptığın bu değişikliği hukuka uygun hale getiremezsin. Darısı bütün hukuksuzlukların başına.”