Ana Sayfa Haberler AKM’deki MİT sergisi, Filistinli çocukların kanlı görüntüleri ve uzay turisti: Yeni Taksim- Tuğçe Yılmaz

AKM’deki MİT sergisi, Filistinli çocukların kanlı görüntüleri ve uzay turisti: Yeni Taksim- Tuğçe Yılmaz

0
AKM’deki MİT sergisi, Filistinli çocukların kanlı görüntüleri ve uzay turisti: Yeni Taksim- Tuğçe Yılmaz

Millî İstihbarat Teşkilâtının 97. kuruluş yılına ithafen gerçekleştirilen “Temas İstanbul” istihbarat ve strateji temalı dijital sergi, Atatürk Kültür Merkezi’nde ziyaretçileriyle buluştu.

Teşkilatın 2013 yılından beri devam ettirdiği sergi ve müze çalışmaları kapsamında kurumun ilk halkla buluşması 2018 yılında Ankara Cumhuriyet Müzesinde yaptığı Temas Sergisi ile olmuştur. Kurumun 97. Kuruluş yıldonumunde aynı zamanda  Ankara Kale yerleşkesinde Teşkilat Müzesi kurum personeline açılmıştır. 

Bu kez 19 ocakta istabul akmde halkla ikinci kez buluşan olan kurum, temas istanbul Sergisinde Vatan, Gelenek, Gelecek ve Gurur başlıkları altında tanımlanan dört kavram seti, tarihsel sürecin ana ilkelerini belirlerken, nesnel ve görsel anlatım dili üzerinden kurum kültürünü ve istihbaratı şekillendirip yönlendiren küresel olaylarla birlikte savunma, teknoloji ve dijital dönüşümü anlatan alanlar anlatılmaktadır.

Sergiye ilşkin gözlem ve değerlendirmelerini yazan Tuğçe Yılmaz’ın yazısını paylaşıyoruz.

AKM’deki MİT sergisi, Filistinli çocukların kanlı görüntüleri ve uzay turisti: Yeni Taksim

Taksim Meydanı’nın yeni çehresinde savaşta yaralanan Filistinli çocukların en kanlı görüntülerinin yer aldığı video-yerleştirme, uzay turisti Alper Gezeravcı için kurulan dome çadır, İBB’nin 14 Şubat Sevgililer Günü için koyduğu ışıklı devasa kalp ve MİT sergisi var.

Tuğçe Yılmaz
Tuğçe Yılmaz bianet muhabiri. “1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/1 Mayıs 1977 ve Cezasızlık” dosyasını hazırladı. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümü mezunu.

Mezun olmadan hemen önce taşındığım İstanbul’da, henüz Gezi Parkı Direnişi yaşanmamıştı.

İstanbul’daki lubunyalar için önemli mekânlardan biri olan Gezi Parkı’nın önünden çift katlı otobüsler kalkıyor, seyyar satıcılar bağırarak elindekileri satmaya çalışıyorlardı. Sonra Gezi Parkı Direnişi başladı. Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) üzerine Türkiyeli sosyalistlerin oluşturduğu kolajlarla bir örtü örtüldü: “Sendikalar göreve, genel greve.”

Zaman içerisinde Taksim Meydanı betona gömüldü, Gezi Parkı ise karakola dönüştürüldü. 

Şimdilerde meydana çıktığınızda sizi Filistin-İsrail Savaşı’nın yakıcılığıyla ilgili görsel bir çalışma bekliyor: “Kurşun Geçirmez Düşler: Gazzeli Çocuk Ressamlar Sergisi”. Her gün binlerce çocuğun geçtiği Taksim Meydanı’ndaki etrafı bariyerlerle çevrili ve başında birkaç polisin nöbet tuttuğu video-yerleştirmelerde savaşta öldürülen ve yaralanan Filistinli çocukların en kanlı ve en üzücü halleri yer alıyor. Bir adım gerisinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Türkiye’nin ilk astronotu” olarak tanıtılan Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğunu izlemek için kurduğu dome çadır, yani dev kubbeli alanlardan oluşturulan planetaryumlar var. Üzerinde Gezi’den yadigâr slogan, “Bu daha başlangıç” yazan bir çadır bu. Gün içerisinde bazen uzun kuyrukların meydana geldiği alanda fırlatma töreni dahil olmak üzere Gezeravcı’nın yolculuğu canlı olarak anbean takip edilebildi, hâlâ da ediliyor.

Bir adım ileriye, AKM’ye gittiğinizde ise sizi Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 97. kuruluş yılına ithafen hazırlanan “Temas İstanbul” başlıklı sergi karşılıyor. 

Materyaller

AKM’nin üçüncü katında görebileceğiniz sergide, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nden (MEH ve/veya MAH) MİT’e istihbarat çalışmalarında kullanılan materyaller ve Türkiye’nin yer aldığı görev ile “başarı” belgeleri yer alıyor.

Sergi, teşkilâtın yurttaşlara vermek istediği “güven” ve dosta düşmana göstermek istediği güce göre kurulmuş. Karanlık bir salon bu ve bir odada sürekli “Teşkilât Yemini” okunuyor. 

Sergi turu, Âşık Veysel’in “Eğer kimliğimi bilmek istersen, vatanına canını verenlerdenim” sözleriyle başlıyor. Materyaller arasında böcek, 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi esnasında Cobra helikopterinden MİT Müsteşarlığı Yerleşkesi Güney Nizamiye’yi hedef alarak atılan fişek kovanı, gizli tanıklardan elde edilen USB’ler, 1960’lı yıllardan itibaren gizli bir haberleşme metodu olarak kullanılan şifreli mendil, Mustafa Kemal Atatürk’ün kullandığı Carl Zeiss marka ileri görüş dürbünü, dinleme için kullanılan kablolu saatler, sigara kutuları, ayakkabılar, robot kravatlar, Aselsan telsizleri ve Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye getiren ekibin Kenya’dan ayrılmadan önce çektiği fotoğraf var.

Bu materyallerin yanı sıra sergide ilgi çeken detaylardan biri “Dama Odası”. Odanın içerisinde, üzerinde “Lawrence” yazan eski bir bisiklet de var. İngiliz ordu subayı, arkeolog, diplomat ve yazar Thomas Edward Lawrence ya da takma adı ile “Arabistanlı Lawrence”ın MAH tarafından yakın takibe alındığını temsilen yerleştirilen bu bisikletin kime ait olduğu yazmıyor. Çünkü Lawrence’ın da olabilir? Odada bir de Lawrence’ın MAH tarafından takip edildiğini gösteren belgeler var. 

“Dama Âdâbı”

Odanın girişinde sağda yer alan yazılar damayı, soldaki yazılar ise ziyaretçilere “dama âdâbı”nı öğretmeyi amaçlıyor. Aktarılana göre:

Sergi alanının merkezinde yer alan küp yapı ve iç alanında oluşturulan dama odası, dünyada Türk Daması olarak adlandırılan ve Osmanlı saray geleneğinden günümüze kadar ulaşan stratejik oyun anlayışını izleyiciye sunmaktadır. Bu oyun anlayışı, sadece kazanmak ve kaybetmek üzerine kurgulanmış dünyadaki diğer örneklerinden farklı olarak beraberlik (kazan-kazan) işlevini de barındırmaktadır. İşlevsel ve kültürel açıdan Teşkilatımızın üç yönlü çalışma prensibi bu bağlamda ifade edilmiştir.

Dama Âdâbı kısmında yer alan maddelerden bazıları:

  • Taktik ve savunmayı öğretir.
  • Oyunda hasmın hamlesini tahmin edebilme ve dolayısıyla ihtimalleri hesaplayabilme yeteneği kazandırır.
  • Basiret sahibi yapar.

Damaya atfedilen bu mana yükünden sonra yeni MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın hologramı karşınıza çıkıyor. Kalın, sergiyi ziyaret edeceğini düşündüğü gençlere seslenerek, teşkilâtın onlara ihtiyacı olduğunu söylüyor. Kalın’ın hologramından hemen sonra ise Suriye, Ayn İsa’da düzenlenen bir operasyonun animasyonuyla karşılaşıyorsunuz. Yanımdaki liseli çocukların yüzünde “Neden bu grafikler?” sorusunun asılı olduğu muzip bir tebessüm. Animasyondaki operasyon YPG’ye yönelik olsa da ekranda beliren PKK bayrağı oluyor.

“Çağdaş sanat”

Senaryosu ve yönetmenliğiyle sizi büyüleyen(!) bu kısa filmden sonra teşkilâtın siber takiplerinin aktarıldığı iletişim ağlarının bir temsilini görüyorsunuz, yani büyük mavi bir yuvarlak. Tüm bu yerleştirmelerle ilgili serginin küratörü Zihni Tümer, serginin 19 Ocak’taki açılışında yaptığı konuşmada şöyle diyor: “Çağdaş sanat işlerini de getirdik. Çünkü özellikle gelecekte teknolojinin gelişmesiyle sanat ve teknoloji bağlamında benzer algoritmaların kullanıldığı ama birbirinden bağımsız işlerin bir araya getirildiği işleri sergimize koyduk.”

Tümer’in de dediği gibi çağdaş sanat işlerinin de yer aldığı sergi, nihayetinde dijital bir ekranla size veda ediyor. Bu ekranda, ziyaretçilerin yanıtlaması istenilen sorular yer alıyor: “MİT size ne ifade ediyor, MİT mensubu tanımı size ne ifade ediyor, MİT’in çalışma ortamı denince aklınıza ilk gelen kelime nedir? (Teknoloji, otorite, özgürlük, sorumluluk), istihbarat alanında çalışmak sizce ne kadar ilgi çekici, istihbarat alanında çalışmak ister misiniz?”

Sergide sorular, materyaller, yüksek sesli müzikler ve büyük karanlıklarla adrenalinin su gibi aktığı ABD polisiye dizilerindeki atmosfer yaratılmak istense de bu gizemin çıtasının nerede olduğu muamma. 11 Şubat’a kadar açık olan sergiyle ilgili daha fazlasını ve eğlencelisini elbette yazmak isterdim; fakat Türkiye’de yaşıyorum ve ne yazık ki sergi de Türkiye’de.

Çünkü Türkiye’de yaşayan onlarca gazeteci Libya’da yaşamını yitirdikten sonra Manisa’da toprağa verilen MİT görevlisinin cenazesini, MİT’e ait TIR’ların Suriye’ye taşıdığı silahları ve nicesini haberleştirdikleri için yargılandı ve tutuklandı. (TY)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here