Örgütlenme özgürlüğünün önünde barikat kuran 4688 ve 2821 gibi yasalar, emek mücadelesinin önündeki en somut engellerdendir. Emek örgütleri bu yasaları aşmak zorundalar. Bunun ilk adımı da emek hareketinin bu yasaları tanınmadığının kamuoyuna ilanı olmalıdır.
Önümüzdeki KESK kongresi Yeniden İnşa Kongresi olarak örgütlenmeli ve bütün sendikal dinamikler yeniden inşa sürecinde yer almalıdır.
Devletin ve sermaye düzeninin geçirdiği dönüşüm süreci emekçi sınıfın önüne büyük görevler koyuyor. Bugünün dünyasında insan emeğine ihtiyaç duymayan, ya da bu ihtiyacın azaltılmaya, eritilmeye çalışıldığı yeni üretim biçimleri hızla gelişiyor. Teknolojik gelişmeler bir yandan üretim süreçlerini değiştiriyor bir yandan da üretim birimlerini, çalışan işçi sayısını, işçi – işveren ilişkilerini dönüştürüyor. İlk işçi eylemlerinden bu yana varlığına alıştığımız maddi emeğin yanında bugün, maddi olmayan emek, dijital emek, ev içi emek, kayıt dışı emek vb gibi başka emek türleri de yer alıyor. Yaşanan büyük değişimlere karşın emek örgütleri, inatla halâ eski yapılarını korumaya; sermayenin yeni saldırılarına, eski bilindik araçlarla karşı koymaya çalışıyor. Günümüzün emek hareketi, artık aşmak zorunda olduğu evrensel ve çağcıl yapısal bir krizle karşı karşıya.
Yoksulluğa, baskıya, sömürüye karşı, emekçiden, emekten ve doğadan yana bir hayatı kurabilmek için, sermayenin yeni saldırı dalgasına karşı, bugünün ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden yapılanmış bir emek hareketinin oluşturulması, KESK için artık ertelenemez bir zorunluluktur. Çünkü şimdi artık, yaşadığımız bu karanlık günleri aydınlatacak yepyeni bir güneşe ihtiyaç var.
Bugün dünya, yeniden bir alt üst oluşun eşiğinde. Bir yandan emek-sermaye çelişkisi derinleşirken, diğer yandan yeryüzünün her coğrafyasına yayılan çatışmalar, yaşam alanlarının kâr hırsı yüzünden talan edilmesi, dünya halklarının bugününü ve geleceğini her zamankinden daha fazla tehdit ediyor. Ukrayna gibi yakın coğrafyalarda süren savaşlar ve siyasal iktidarın sınırlarımızın ötesine yaymaya çalıştığı çatışmalar, emekçilerin daha çok yoksullaşmasına yol açarken, sermaye gruplarına yeni ve kazançlı alanlar yaratmaya devam ediyor. Tarih boyunca insanlık, belki de ender olarak bugünkü kadar barışa, özgürlüğe, eşitliğe, adalete ve demokrasiye özlem duyar hale gelmiştir.
Kapitalizmin geçirdiği her evrim toplumsal ilişkileri etkilemiş ve yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Değişen bağlamla birlikte toplumsal sınıflar da yeniden şekillenmiş; yeni istihdam biçimleri, yeni çalışma şekilleri ve sınıf olgusunu yeniden tanımlama- değerlendirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu alanda son dönemlerde ortaya atılan yeni tartışma konuları ve yeni kavramların da emek hareketinin gündemine taşımak, mevcut koşullara göre yeni değerlendirmeler yapmaya ihtiyaç var.
Örgütlerin kongre dönemleri hem geçmişe dönük muhasebenin yapıldığı hem de geleceğe yönelik mücadele hedef ve programının somutlaştırıldığı, örgüt tabanının kendi sözünü söyleyebildiği dönemlerdir. Böylesi dinamik süreçlerde yapılan örgütsel tartışmaların, bu tartışmalarda ortaya çıkan eleştiri ve düşüncelerin, ortak örgütsel aklın oluşmasındaki önemi kuşkusuz çok büyüktür.
Yaşadığımız dönemin çalışma ilişkileri ve kapitalizmin mevcut biçimi, emek hareketinde yapısal bir değişikliği zorunlu kılıyor. Endüstriyel kapitalizm döneminin koşullarına göre örgütlenen sendikalar, içinden geçtiğimiz dönemim ihtiyaçlarına cevap üretemedikleri gibi, emek hareketinin geleceğini doğru bir şekilde belirlemekten de giderek uzaklaşmaktadırlar.
Yeniden yapılanma tartışmaları, sermayenin yeni birikim rejiminden, iktidar ilişkilerinden, işçi sınıfının yeni yapı ve bileşiminden, sermayenin saldırılarından ve sendikaların bugünkü durumundan bağımsız ele alınamaz. Sendikal örgütler yapısal bir değişim geçirmek zorundalar. Gelinen noktada kısmi düzenlemelerle veya sendika yönetimlerinin şu veya bu grup tarafından üstlenilmesiyle sorunun çözülmesi olanaklı değildir. Yeni bir örgütlenme tarzına ve yeni bir mücadele anlayışına ihtiyaç var. Emek hareketi bu alanda gerekli adımları atamadığı için sermayenin saldırı dalgalarına karşı koyamıyor, emek mücadelesini yürütmekte her gün daha fazla güçsüz düşüyor. Emek hareketini yaşanan bu küresel ve çağcıl krizden çıkarabilmenin tek yolu yapısal bir yenilenme hedefine doğru atılacak radikal adımladır. Kongre dönemleri de bu adımların tartışılacağı, bu hedeflere yönelik hamlelerin planlanacağı ve yeniden yapılanma fikrinin ete kemiğe büründürüleceği dinamik süreçler olmalıdır,
KESK’e önemli görevler düşüyor.
Emekten yana siyaset yürütme iddiasındaki politik öznelerin, sendikal örgütlenmeleri kendi dışında gelişen yapılar olarak görmesi, siyasetini sadece parti örgütleriyle sınırlandırması hem siyaseti hem de yatay örgütlenmeleri etkisizleştiriyor.
Emek alanında söz sahibi olan ilerici konfederasyonlar ise bulundukları geleneksel örgüt kalıplarını aşan bir mücadele pratiği ortaya koyabilmiş değiller.
Sol siyasette, geçmişte yoğunlukla yapılan “siyaset ve sendikal-yatay örgütler arasındaki ilişki” tartışmaları ise şimdilerde yerini hiç tartışmamaya bırakmış durumdadır.
Siyasi örgütlere, partilere bağlı, güdümlü örgütlenmeler bugün nasıl miadını doldurmuş ise, kendisini siyaset dışı gören, siyaseti sadece partilerin ve siyasi örgütlerin işi olarak anlayan örgütlenmelerin de emek mücadelesinde yaratacağı bir ufuk kalmamıştır durumdadır.
Gezegenimizi bir bütün olarak mahveden egemen siyasetin neoliberal politikalarına karşı hep birlikte yürüteceğimiz mücadele alanlarını yeniden tanımlamak ve harekete geçmek, bir şeylerin kendi kendine değişmesi için beyhude bir şekilde beklemekten kat be kat iyidir.
Güvencesizler, emekliler, mevsimlik işçiler, işsiz bırakılanlar, işten atılanlar, kent yoksulları, göçmen işçiler geleceğe güvenle bakamayan milyonların sesi ve vicdanı olan, örgüte dayanışmaya ihtiyaç vardır. Bu adımı atmak tartışmayı daha pratik bir yerden yapmak, için
Ne yapmalı, nasıl yapmalı?
- Örgütlenme özgürlüğünün önünde barikat kuran 4688 ve 2821 gibi yasalar, emek mücadelesinin önündeki en somut engellerdendir. Emek örgütleri bu yasaları aşmak zorundalar. Bunun ilk adımı da emek hareketinin bu yasaları tanınmadığının kamuoyuna ilanı olmalıdır.
- Önümüzdeki KESK kongresi Yeniden İnşa Kongresi olarak örgütlenmeli ve bütün sendikal dinamikler yeniden inşa sürecinde yer almalıdır.
- Giderek daha çok hiyerarşik hale gelen sendikal bürokrasinin yerine fiili meşru demokratik kurulları kurulmalıdır.
- Mücadele, tartışma, yenilenme süreci bütünlüklü olarak eş zamanlı yürütülmelidir.
- Bütün emek bileşenleri ve diğer emek öznelerini bir araya getirme hedefiyle bir tartışma, olgunlaştırma ve temas süreci planlanmalıdır.
- Yeniden İnşa tartışmaları, en geniş çerçevede tartışılmalı, tartışma sürecine emek örgütlerinin yanı sıra politik öznelerin, akademi çevresinin katılımı sağlanmalıdır.
Yeniden inşa için sadece tartışma süreci yürütmekle yetinilmemeli, olgunlaşan her fikir, adım adım hayat geçirilmeli ve pratiğe dökülmelidir