Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, 22 Mayıs Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü’nde, Türkiye’nin korunan doğal alanların ülke yüzölçümüne oranının yüzde 8,7 olduğuna, Avrupa’da ise bu oranın yüzde 25’e ulaştığına dikkat çekti. Kalem, doğal alan ve biyolojik çeşitlilik kaybındaki hızın alarm verici düzeyde olduğunu söyledi.
Türkiye’de tehlike altındaki yabani bitki ve hayvan türlerini korumak için, yaşam alanları olan doğal alanları ve ekosistemleri korumak gerektiğini vurgulayan Kalem, bugün hâlâ var olan doğal alanların, doğanın insan eliyle büyük ölçüde dönüştürüldüğü günümüz dünyasında elimizde kalan son doğal kaleler ve canlıların son yuvaları olduğunun altını çizdi.
Kalem, ekosistemlerin korunması için bilinçli çabaların ve planlı eylemlerin gerçekleştirildiği yerler olarak tanımlanan ‘korunan alanlar’ın oranının 2030’a kadar yüzde 30’a yükselmesinin önemine değinerek, “Yani doğal alanlarımızın en az 3’te 1’inin korunması, yaşam destek sistemlerimiz olan ekosistemlerin varlığını devam ettirebilmesi ve biyoçeşitliliğin korunması için bu hedef son derece kilit önem taşıyor” dedi.
“Korumazsak Kaybederiz: Sürdürülebilir Bir Türkiye İçin Korunan Alanlar Hedef: 2030’a kadar yüzde 30” başlıklı rapor da hazırladıklarını belirten Dr. Sedat Kalem, şunları kaydetti:
“HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”
“Yüzde 30 hedefi, ekosistemlerin devam edebilmesi ve sürdürülebilirliği için hayati önem taşıyan bir oran. Bugün, doğal alan ve biyolojik çeşitlilik kaybındaki hız alarm verici düzeyde, insanın geleceği de risk altında. Daha yaşanabilir bir dünya yolunda her şeyi tekrar rayına oturtabilmemiz için son şansımız 2030’a kadar yüzde 30.
Yani, gelecek 10 yıl içerisinde kaydedeceğimiz ilerleme, önümüzdeki yüzyılları şekillendirecek. Bu yeni 10 yılın başlangıcında kamu, iş dünyası ve sivil toplum arasında güçlü bir iş birliğinin hayata geçirilmesi, 2030’a kadar, doğal alanlarımızı koruma statüsüne alarak, korunan alan oranımızı yüzde 30’a çıkarabilmek büyük bir hedef. Bu imkansız değil ama acil bir durum.”
Dr. Sedat Kalem, hazırladıkları raporda 2030 yılına kadar şu adımların atılması gerektiğinin altını çizdi:
“- Türkiye’de daha fazla sayıda ve daha geniş alana sahip (yüzde 30) bir korunan alanlar ağının oluşturulması, daha güçlü, daha iyi korunan bir korunan alan yönetiminin gerçekleştirilmesi.
– Bu hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak, kapsayıcı, paydaş katılımına açık, bilimsel esaslarla, uluslararası doğa koruma sözleşmeleriyle ve AB doğa koruma direktifleriyle uyumlu bir çerçeve Doğa Koruma Kanunu’nun kabulü.
– Korunan alanların etkin yönetiminde önemli sıkıntılara yol açan parçalı kurumsal yapının giderilmesi.
– Tür ve alan koruma/denetim çalışmalarından ziyaretçi hizmetlerine, yaban hayatı yönetiminden altyapı çalışmalarına, eğitim-araştırma-izleme faaliyetlerinden gönüllü ilişkilerine kadar geniş bir yelpazeyi içeren korunan alan yönetiminde etkinliğin arttırılması için yerel düzeyde yeni bir yapılanmanın gerçekleştirilmesi.
– Korunan alanlarda statü değişikliklerinden kaçınılması.”