İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, AYM’nin Cizre bodrumlarında ölümler yaşanmadan evvel yapılan “tedbir” talebine ilişkin 5 yıl sonra açıkladığı kararında sıraladığı gerekçelerle manipülasyon yaptığını söyledi. Türkdoğan, “AYM 10 Şubat 2016’da tedbir kararı verseydi, o insanlar kurtarılabilirdi” dedi.
MA’ya konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, AYM’nin Cizre’de gerçekleşen katliamdan 5 yıl sonra verdiği ret kararını değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen ve 79 gün süren sokağa çıkma yasağı sırasında kamuoyunda “üçüncü bodrum” olarak bilinen binanın zemin katında yaşamını yitirenlere ilişkin 2016 yılında yapılan “ihtiyati tedbir” başvurusunu reddetti.
Cizre’de yaşamını yitirenler henüz hayattayken 10 Şubat 2016’da “yaşam haklarının korunması” için AYM’ye başvuru yapıldı. AYM ise başvuruda ismi yer alan kişilerin yaşamını yitirdiği gün, yani 12 Şubat 2016’da “tedbir verilmesine yer olmadığına” karar verdi.
5 yıl sonra gelen ret kararı
Ardından aralarında İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın da bulunduğu çok sayıda avukat, ailelerden vekalet alarak yaşamını yitirenlerle ilgili ayrı ayrı bireysel başvuruda bulundu. Bu başvurulara dair hukuksal süreç devam ederken AYM yapılan ilk başvurulara ilişkin 5 yıl sonra ret kararı verdi.
AYM’nin 5 yıl sonra verdiği ret kararına ilişkin konuşan İHD Eş Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, AYM’yi manipülasyon yapmakla suçladı.
AYM başvuru sürecini aktaran Türkdoğan, Cizre’de sokağa çıkma yasaklarının devam ettiği 2016’nın Ocak ve Şubat aylarında çok sayıda sivilin bina bodrumlarında katledildiğini hatırlatarak, “Bu insanlar yardım istediler. Gerek Ankara’da gerek İstanbul ve Diyarbakır’daki avukat arkadaşlarımız birinci ve ikinci bodrumda yardım isteyen insanlarla ilgili hızlıca AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvurularını yapmışlardı, ama maalesef sonuçlanmamışlardı” dedi.
“Tedbir kararı verilmezse hayatlarını kaybedecekleri ikazını yaptım”
Cizre’de üçüncü bodrum olarak bilinen binanın zemin katında yaşamını yitiren Derya Koç’un yardım içeren sözlerini basından takip ettiğini dile getiren Türkdoğan, “Sadece kendisi değil, çok sayıda insanın binalarda mahsur kaldığını, yanında yaklaşık 20 kişinin olduğunu ve mutlaka kendilerine yardımın ulaştırılması gerektiğini ifade ediyordu. Bunun üzerine hızlıca babası Kemal beye ulaşarak onun yetkisini aldım. Aynı şekilde yine Orhan Tunç’un aile yakınlarından da onay aldık ve aynı gün 10 Şubat’ta bir tedbir dilekçesiyle AYM’ye başvurup, bu insanların hayatlarının kurtarılması için operasyonun durdurulması ve tedbir verilmesini istedik. Bütün gece AYM ile e-mailden iletişim kurduk. Ben gelişmeleri e-mail üzerinden aktarıyordum, onlar soru soruyorlardı. Ertesi gün bizzat mahkemeye gittim ve tedbir kararı verilmezse hayatlarını kaybedecekleri ikazını yaptım” diye belirtti.
“AYM, o dönem bunları istemedi”
AYM ile yazışmaları devam ederken 12 Şubat 2016’da Derya Koç ve arkadaşlarının yaşamlarını yitirdiği haberini aldıklarını ifade eden Türkdoğan, bu haberi aldıkları için aynı gün AYM’nin de “tedbir verilmesine yer olmadığına” karar verdiğini söyledi.
Türkdoğan, “Biz aynı gün AİHM’e de hemen hızlıca başvuru yaptık. AİHM, bir ay içerisinde eksikliği tamamlamamızı istedi ve esasa geçeceğini bildirdi. AYM’nin de AİHM gibi yapması lazımdı. Kaldı ki AYM iç tüzüğünde tedbir talepli yapılan başvurularda bu başvuruların kararıyla ilgili işlemlerin 6 ay içinde tamamlanması gerektiği belirtiliyor. Başvurudan sonra ilk incelemenin yapılması gerekiyor ve ilk incelemede de dosyada hiçbir şey yok. Vekaletname, usulüne uygun yazılmış bir dilekçe yok. Sadece tedbir dilekçesi var. AYM, o dönem bunları istemedi” dedi.
Yaptıkları başvuru üzerine AİHM’in 1 yıl sonra Türkiye hükümetinden savunma istediğini söyleyen Türkdoğan, “Türkiye hükümeti savunma yapınca AYM de bize yaptığımız başvurudan 1 yıl 9 ay sonra, Kasım 2017’de eksikliklerin tamamlanması için 15 gün süre verdi” diye belirtti. Ek süre talebinde bulunduklarını ifade eden Türkdoğan, kendilerine 30 gün ek süre verildiğini, ancak kararın geç tebliğ edildiğini kaydetti.
“Eksik evraklar teslim edildi, AYM hiçbir şey yapmadı”
AYM’nin 11 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlanan ret kararında “eksik belge geçerli sürede tamamlanmadı” gerekçesine dair Türkdoğan, “Tebliğ tarihi 1 Aralık 2017. Hukukta genel kaidedir. Kurallar tebliğle başlar. Biz de 30 gün dolmadan 29’uncu günde tüm istedikleri evrakları verdik. Ancak AYM hiçbir şey yapmadı. Bir ay içinde ilk incelemenin yapılması gerekiyordu. İnceleme yapılacak ve eksiklikler tespit edilip, bize bir yazının verilmesi gerekiyordu. Onu da yapmadılar” ifadelerini kullandı.
Türkdoğan, eksik evrakları teslim etmelerine rağmen AYM’nin hiçbir şey yapmayarak AİHM kararını beklediğini vurguladı. Türkdoğan, devamında şunları söyledi: “2018 yılı böyle geçti. Biz bu arada AYM’ye yaptığımız bireysel başvurularımızı da haber veriyoruz. Çünkü AYM’ye ilk yaptığımız başvuruya güvenemezdik ve haklı çıktık. Tek tek kişilerle ilgili zamanında başvurularımızı da yaptık. Sonra 2019 Nisan ayında AİHM bizim gibi başvuru yapılan 34 dosyada ‘Türkiye iç hukuk yollarını tüketin’ gerekçesiyle ret kararı verdi. İç hukuku dedikleri, AYM’de bekletilen dosyalar değil. Yaşamını yitirenlerle ilgili savcılıkların, sulh ceza hakimliklerin işlemleri ve bunlara karşı ne yaptığınızla ilgili başvurulardır. Biz onları da yapmıştık. Bir yandan AİHM’i bir yandan da AYM’yi bilgilendirdik.”
“Hukuksal manipülasyon”
AYM’ye yaptıkları başvuruya ilişkin, “İlk 6 ay içinde tüm eksikleri tamamlayıp çözmeniz gerekirdi, niye yapmadınız?” şeklinde şerhleri dilekçeleriyle sunduklarını söyleyen Türkdoğan, şöyle konuştu: “AİHM ret kararı verdikten sonra da tüm gözler tekrar AYM’ye döndü ve 5 yıldan sonra ilginç bir karar verdi. Ancak esası etkilemeyecek bir karar. Derya Koç ve arkadaşları yaşıyorken, onların hayatlarını kurtarmak için yaptığımız başvuruydu. Yaşamlarını yitirdikten sonra yaptığımız başvurulara ilişkin ise henüz bir karar verilmedi, süreç devam ediyor. Hukuksal yorumlar ve hukuksal manipülasyonlar karşımıza farklı şekilde çıkabiliyor. Bu dosyada böyle bir durum olduğu kanaatindeyim. Çünkü 10 Şubat akşamı tedbir kararı verilseydi, o insanları kurtarabilirdik, verilmedi. 11 Şubat günü verilmedi. Maalesef 12 Şubat günü yaşamlarını yitirdikten sonra tedbir verilmesine yer olmadığına karar verildi. Zaten tedbir verilecek bir konu kalmamıştı.”
“Karar için neden 5 yıl beklediniz?”
AYM’ye “karar için neden 5 yıl beklediniz?” diye soran Türkdoğan, bu durumun Türkiye’de bireysel başvuru yolunun etkin bir şekilde kullanılamadığını gösterdiğini belirtti.
Türkdoğan: “Eğer zamanında bazı kararlar verilseydi başka başka hukuki yollar tüketilirdi ya da yeni AİHM’e başvurular yapılırdı ve AİHM belki yeni içtihatlar üretirdi. Ama AYM, dosyaları bekletip, verdiği kararda ‘zaten bunların bireysel başvuruları var, davaları devam ediyor’ diyerek zaman kazanmaya çalışıyor. Bizim için asıl önemli olan bireysel olarak yaşamını yitiren kişilerin aileleri üzerinden yaptığımız başvurular ve onların hepsi devam ediyor. Bu kararın bizim nezdimizdeki anlamı teknik olarak olumsuz gibi görünse de esası etkilemeyen hak kaybına sebep olmayan bir karar.” ifadelerini kullandı.
“Cizre’de gerçekleşen katliamın peşini bırakmayacağız”
Verilen bu son kararı da AİHM’e taşıyacaklarını belirten Türkdoğan, “Cizre’de gerçekleşen katliamın peşini kesinlikle bırakmayacağız. Hak arama mücadelemiz ailelerle birlikte devam edecek. Tüm dikkatimiz şuan devam eden bireysel başvurularda. AYM ihlal kararı verirse soruşturmalar yeniden açılacak ama eğer ihlal kararı vermezse AİHM’e gideceğiz” dedi.
“Zaman kazanmaya çalışıyorlar”
Tek tek yaşamını yitiren kişilerle ilgili yaptıkları başvurular hakkında da biran önce karar verilmesini beklediklerini dile getiren Türkdoğan, “Bir ve ikinci bodrumda yaşamını yitirenlerle ilgili çok sayıda avukat arkadaşımızın yaptığı bireysel başvurular var. Onların tamamı bekliyor. Halbuki dosyaların hepsi birbiriyle bağlantılı ve hepsiyle ilgili aynı anda karar verilebilirdi. Ama böyle yapmayarak zaman kazanmaya çalıştıklarını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Devam eden başvurularla ilgili ihlal kararının verilmesini beklediklerini söyleyen Türkdoğan, “Çünkü savcılıkların hiçbiri etkili soruşturma yöntemlerini uygulamadı. Askeri yasak bölge ilan edilmiş, kara kuvvetlerinin operasyon yaptığı bir yerde yaşam hakkı ihlalini bildiğimiz soruşturma yöntemleriyle soruşturacak bir Cumhuriyet savcısı göremedik. Biran önce kararın verilmesi için mücadelemiz sürecek. Şimdi AYM kararını bekliyoruz karara göre hareket edeceğiz” dedi.