Ana Sayfa Telgrafın Telleri Kültür Sanat Bir Balkon Sohbeti – Derya Şimşek

Bir Balkon Sohbeti – Derya Şimşek

0
Bir Balkon Sohbeti – Derya Şimşek

Şekerim, balkon pek güzel olmuş. Çiçekler şenlendirmiş ortalığı. Ay böyle, mis gibi bahar kokulu çiçekler insanın içini coşturuyor vallahi. Sen bir de Cemile Hanım‘ın balkonunu görsen. Senin çiçekler güzel güzel ama onunkiler şakımış şakımış. Kahveler de mis gibi koktu. Bol köpüklü olmuş, Yanında da kuşlokumu… Pek severim, “Ellerine sağlık.” arkadaşım.

Bir iki gün önce Cemile Hanıma gitmiştim, sabah kahvesine. Hava o gün de mis gibiydi, taze bahar kokulu.  Balkona geçelim dedik, kahveyi açık havada içelim diye. Cemile Hanım‘ın balkonu da pek ferahtır seninki gibi. Çiçekleri de bir coşmuş ki sorma. Sardunyalar zaten arsızdır ama bunların yaprakları görünmüyor nerdeyse! Ateş çiçekleri, petunyalar, begonyalar. Bir açmışlar ki deme, balkon cümbüş yeri sanki. “Bunlar nasıl böyle güzel olmuş Cemile Hanım?” diye sorunca kadın anlattı. Meğer çiçekleri coşturan gübreymiş. Kompost deniyormuş. Evde bildiğimiz çöplerden yapılan bir gübre. Yok, kız öyle alet filan gerekmiyor, basit birer kovayla herkes yapabilirmiş.

Üç ortaokullu çocukmuş bunu yapanlar. Meğer altı ay uğraşmışlar, kompost yapmak için. Çöpleri toplayıp toprakla karıştırarak oluyormuş. Ben hiç bilmiyordum. İlk kez duydum. Evet ya bildiğimiz toprak işte. Sitenin bahçesinden aldıkları toprakla çöpleri karıştırmışlar. Okul projesiymiş. Hayret edilecek şey!

Bak şimdi şekerim, ben sana en başından anlatayım. Öğretmenleri bu çocuklara “Bir proje yapın.” demiş. Bunlar da, üç kafadar, meyve, sebze atıklarını değerlendirmeyi düşünmüşler. Nereden gelmiş akıllarına orası bilmem! Biri Cemile Hanım‘ın torunu, diğerleri de onun siteden arkadaşları. Aynı sınıftaymış hepsi. Evet, evet torununa o bakıyor. Cemile Hanım’ın oğluyla gelini çok erken saatlerde işe gidiyor, çok geç saatlerde geliyorlarmış. Ayol, ikisi de aynı şirkette çalışıyor. Cemile Hanım “Ben ilgilenirim buraya getirin, yabancı biriyle kalmasın.” demiş. Onlar da çocuğu her sabah bırakıyorlar, akşama alıyorlarmış. Koca çocuk zaten ne yükü olacak ki!

Neyse şekerim, çocuklar önce olayı evdekilere anlatıp onları ikna etmişler. Sonra apartmanda kapı kapı dolaşıp komşulardan çöpleri biriktirmelerini istemişler.  Çöp dedimse meyve, sebze artıkları, yumurta kabukları bir de kâğıtlar. Her akşam da “Tamam” diyen komşuların biriktirdiklerini toplamışlar. Hiç üşenmemiş, hiç yorulmamışlar. Tabii site görevlisi Kasım da onlara yardım etmiş. Topladıklarını koca koca kovalara doldurup toprakla karıştırmışlar. Yeni çöp koydukça toprakla karıştırıp kapatmışlar.

Bir hafta, on gün sonra bir toplantı yapmışlar.  Tüm sitedekilere birer davetiye yazıp çağırmışlar. Davetiyeleri tek tek hazırlayıp, dağıtmışlar. Komşularda, atamızda hatır var, çocukların da hevesi kırılmasın diye toplantıya katılmış. Çocuklarında kendine güvenleri gelmiş. Bacaksızlar, bir de sunum hazırlayıp “Doğal atıkların nasıl toprağı zenginleştirdiğini,” anlatmışlar.

Site bahçesinde resmen gübre yapmışlar. Altı ayda çürüyen atıklar, kompost oluyormuş. Çocuklar bu gübreyi kavanozlara doldurmuş, komşulara dağıtmışlar. “Çiçeklerinize suyla karıştırıp azar azar vermelisiniz.” demişler. Birazını da Kasım bahçede kullanmış. Çok da bilmiş bunlar şekerim çookk! Hep diyorum ya, şimdi ki çocuklar harika!

Canavar gibi üç kafadar bunlar. Giderken ben de biraz alayım dedim de hiç kalmamış. Hatta “Bende pek çiçek yok ama anneme veririm.“ diyordum “Kalmadı.” dedi Kasım Efendi.   

 “Aferin valla, bravo çocuklara!” dedim. Akıllı hepsi, şimdi ki çocuklar çok akıllı çookk! Çocuklar anlatmış, aslında köylerde böyle olurmuş zaten. Plastik dışında hiç çöp olmazmış. Meyve, sebze artıklarını hayvanlara yedirirler, hayvan pisliğini de gübre olarak kullanırlarmış. Böyle böyle doğa dengesini devam ettirirmiş. Sürdürülebilir yaşam deniyormuş buna.

Doğada her şeyin bir anlamı, bir görevi var işte! Ancak insan kendi hırsları, aç gözlülüğü yüzünden bu dengeyi alt üst etmiş. Hâlbuki Amerika’da çöpe atılan yiyeceklerin üçte biri ile Afrika’da ki tüm aç çocukları doyarmış. Ne kadar acı, bir tarafta israf içinde yaşam, dökülen yemekler, diğer tarafta açlıktan ölen çocuklar.

İnsan her yaşta yeni şeyler öğrenebilir. Şimdi ki çocuklar bizi cebinden çıkarır cebinden!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here