Eğitim Toplumsal Cinsiyet

Eğitim Sen: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği dersi müfredata alınmalı

ANKARA – “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersinin okullarda farkındalık yarattığını vurgulayan Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, dersin müfredata alınması gerektiğini söyledi. Dünya Ekonomi Forumu (WEF) tarafından yayınlanan “2021 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu”na göre, Türkiye 156 ülke arasında 133’üncü sırada yer alıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini eğitim, siyaset, ekonomi ve sağlık açısından ele alarak konu ile ilgili genel bir görünüm sunmayı amaçlayan rapora göre, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 38,5, üst düzey yetkili ve yöneticilerin yüzde 16’sı kadın, kadınların kazanılan tahmini geliri erkeklerinkinin yüzde 45’i kadar, Meclis’te kadınların oranı yüzde 17,3 iken bakanlık görevlerindeki kadınların oranı ise yüzde 11,8. WEF tarafından 2006’dan bu yana her yıl düzenli olarak yayımlanan rapora göre Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin eğitim sisteminde 4+4+4’e dönüştürüldüğü 2012 yılından sonra arttığı görülüyor.   Türkiye’de var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği tablosu kadınların çocukluktan itibaren tüm yaşamlarını etkiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2019/2020 Eğitim-Öğretim Yılı Hedef Listesi’ne “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersini de ekledi ancak 24 saat geçmeden vazgeçti ve 12 Eylül 2019’da Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle MEB Sosyal Hizmetler Yönetmeliği’nden “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” tüm etkinlik alanlarından çıkarıldı.

EĞİTİM SEN’DEN KAMPANYA

 Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) var olan tabloya ve 4+4+4 eğitim sistemiyle derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşısında 29 Kasım 2021’de toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin eğitim politikaları aracılığıyla yeniden üretilmesine karşı “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Yaşamsaldır” şiarıyla kampanya başlattı. Eğitim Sen, kampanya kapsamında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Dersi Yapıyoruz” başlığıyla örgütlü olduğu tüm okullarda bir saatlik toplumsal cinsiyet eşitliği dersi verdi. Tek bir günle sınırlı kalmak istemeyen Eğitim Sen, başlattıkları kampanya çerçevesinde örgütlü oldukları kurumlarda bunu yaygınlaştırmayı planlarken, diğer yandan kamuoyuna ve yetkililere de çağrıda bulunmaya devam ediyor. 

KAMPANYADAKİ TALEPLER 

Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, sürdürdükleri kampanyaya ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemine dair konuştu. Yardım, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yaşamsaldır” isimli kampanyada temel taleplerin MEB ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, tüm eğitim kademelerinde cinsiyet eşitliği dersinin zorunlu okutulması, müfredatın bu perspektiften yeniden düzenlenmesi olduğunu aktardı. Yardım, “Çalışma yaşamının cinsiyet eşitliği gözetilerek düzenlenmesi, kadın eğitim emekçileri açısından mobbingin, ayrımcılığın sonlandırılması ve İstanbul Sözleşmesi feshinin iptali gibi başka taleplerimiz de oldu” şeklinde konuştu.

 MEB GÜNDEME ALMALI

 Tüm sınıflarda ve iş yerlerinde “cinsiyet eşitliği” dersini 8 Mart’ta 1 saat olarak planladıklarını ifade eden Yardım, konuyla ilgili materyalleri hazırlayıp, kendi şubeleriyle paylaştıklarını söyledi. Yardım, bu eğitime ihtiyaç olduğunu belirtirken, eğitimin verildiği pek çok okulda farkındalık yarattığını ifade etti. Değiştirilmiş masal örnekleri kullanarak, çocukların aktif olarak yer alabileceği, kendilerini ifade edebileceği interaktif çalışma planladıklarını söyleyen Yardım, “Tüm eğitim emekçilerin bir derslerini toplumsal cinsiyet eşitliğine ayırması çağrısında bulunduk. Fakat temel talebimiz, bunun MEB tarafından gündeme alınması, fiili çalışma yürütülmesi” dedi. MEB’in, “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi (ETCEP)”, YÖK ve bazı üniversitelerin cinsiyet eşitliğini esas alan, “Tutum Belgesi” yayınladıklarını fakat İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açıldığında, bir anda bu projelerin kaldırıldığını ifade eden Yardım, MEB de dahil yöneticilerin çoğunlukla erkeklerden oluştuğuna dikkat çekti. Yardım, “Araştırmalara göre MEB’de yüzde 8 kadın yönetici oranı var. Özellikle kadın çalışanlar, kamu kurumlarının tamamında mobbing ve ayrımcılığa daha fazla maruz kalıyor. YÖK’ün, eğitim çalışmalarında bunu ele alması, algıları değiştirmek ve kadınların kendilerini güçlü hissetmeleri açısından önemli” diye vurguladı.

 EŞİTLİKÇİ BİR TOPLUM

  Eğitimde 4+4+4 süreciyle eşitsizliklerin daha yoğun yaşanmaya başladığını belirten Yardım, “Hem cinsiyet eşitsizlikleri, hem de dezavantajlı çocuklar açısından, eşitsizliklerin derinleştiği bir süreç yaşadık. Pandemi süreciyle de özellikle kız çocuklarının eğitime erişimde çok zorlandığı, şiddetin, istismarın yaygınlaştığı bir dönem oldu” diye aktardı.  Yardım, “Siyasal iktidar, kendi ilkeleri doğrultusunda; tekçi, cinsiyetçi bir toplum ve kendi neslini inşa etmeye çalışıyor. MEB de bu sisteminin sürdürücüsü olmaya bilinçli olarak devam ediyor. Eğitim bunun için en temel araç. Nasıl bir eğitim sistemi uygularsanız, çocuklar buna göre yetişmiş olacak ve toplum yapısı oluşmuş olacak. Velilerin değişimi, dönüşümü açısından da düşündüğümüzde toplumun yüzde 70’ine ulaşmak mümkün. Bu, ciddi anlamda toplumsal değişimi sağlayabilir. O yüzden okul öncesinden itibaren bu eğitim verildiğinde daha eşitlikçi, özgürlükçü, kadın haklarını gözeten, cinsiyet rollerini geleneksellikten çıkaran bir anlayışla nesil yetiştirmek, böyle bir toplum inşa etmek mümkün” ifadelerinde bulundu.

 OKULLARDAKİ CİNSİYETÇİLİK

  Eğitimcilerin de bazen sınıfta cinsiyetçi kavramlar kullandıklarını, temizlik işlerinde çoğunlukla kız öğrencilerini görevlendirdiklerini ve çocuk oyunlarının cinsiyete göre ayrıştığını belirten Yardım, “Öğrenciler, toplum tarafından yüklenen geleneksel rollere yöneliyor. Meslek seçimlerine kadar pek çok şeyi etkiliyor. Kız çocuklarında daha çekingen, içe kapanık, özgüven problemi yaşayan bir profil oluşurken, erkek öğrenciler daha çok güç sergilemeye başlıyor. Okullarda, şiddet ve akran zorbalığı yaygın bir şekilde yaşanıyor. Kız çocuklarının eğitimden uzaklaşmasında bazen bunlar etken olabiliyor, daha çok açık liseye, ortaokula yönelmeye başlıyorlar. Sistem, medyayla, müfredatla erilliği güçlü biçimde empoze ediyor” dedi. 

MÜFREDAT İNCELENMELİ 

 Müfredatlarının çok iyi incelenmesi gerektiğini, özellikle okulöncesi öğretmenlerinin daha donanımlı eğitim sürecinden geçerek göreve başlamalarının önemli olduğunu belirten Yardım, “Çocuğun kişilik gelişimi büyük oranda o yaşlarda oluşmaya başlıyor.  Çocukların, tüm gelişimlerinin bizim üzerimizden şekillendiğini unutmamak gerekiyor. Bu ciddi sorumluluğu gözetmemiz lazım” şeklinde konuştu. 

 EĞİTİM HAKKI 

Yalnızca fırsat eşitliği değil, eğitim hakkını temel alan tartışmalar yürütülmesi gerektiğine de vurgu yapan Yardım, “Anadilinde eğitim alamayan, tarım işçisi, engelli ve kız çocukları açısından her biri için ayrıntılı tartışılması gereken eşitsizlik söz konusu. Şu an yapılabilecekler üzerinden, zorunlu din derslerinin kaldırılması, anadilde eğitim hakkı gibi güçlü söz üreten talepleri ve çalışmaları daha fazla önümüze koymak gerekir. Eğitim sisteminin toplum inşası açısından önemli olduğunu gördüğümüz ortak çalışmalar yürütmek önemli” vurgusunu yaptı. 

EĞİTİME KATILMA ÇAĞRISI 

 Velilerin eğitim sürecine katılmalarının önemine de değinen Yardım, veli ve öğrenci dernekleriyle bir araya gelip, birlikte tartışmak gerektiğini belirtti. Siyasal partilerle birlikte mücadeleyi büyütmenin de önemli olacağını söyleyen Yardım, “Siyasetçiler, MEB’e soru, araştırma önergeleri sunabilir, kanun teklifi oluşturabilir. MEB yönetmeliğinin buna göre değişmesi üzerinden basınç oluşturulabilir. Veliler ‘cinsiyet eşitliği’ dersinin okutulması talebiyle, il-ilçe müdürlüklerine dilekçe verebilir. Tüm velilere, eğitim emekçilerine ve siyasal partilere, bu taleplerin önemini görmeleri ve kampanyaların hayata geçirilmesi için güç vermeye çağırıyoruz” dedi.  

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir