Makale

Utanmak-Utanç-Utanma-Utanmaz| Attila Turnaoğlu

Utanmak insanın çok karmaşık duygusudur; genel tanımı şöyle: “Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, korkmak, mahcup olmak”. Ancak diğer tespit ise: “Utanmak suçluluk duygusu ile yakın ilişkideki bir duygudur” demektedir. Önemli fark Utanç var oluşumuz ile ilgiliyken suçluluk bizim yaptığımız olaylara bağlıdır. Utanç diğer insanların bizim için yaptıkları değerlendirmelere tepkidir.

Belki bazı durumlarda “onursuz sayılacak” bir hal utanmak olabilir; ancak hayatta başka durumlar için bu ifade geçerli olmamalıdır. Utanmak insanların karşılaştıkları durumlarda içine girdikleri bir duygusal yoldur. Bu duygu illa ki ahlaki ölçülere (kimin) göre tarifli olmayacaktır. Bu özgüven eksikliğine bağlı bir tepki olabilir mi, yoksa karşılaşılan durumlardaki güzelliklere bağlı olarak istem dışı bir dışa vurum mudur? Kontrol edilebilir mi, durdurulabilir mi? İnsandan insana değişebilir. Hani bilirsiniz utangaçlar kaçarlar ve saklanırlar. Kendilerine şöyle seslenirler: “bunu ben nasıl yaptım”.

Acaba utangaçlık insana acı verir mi? Haklarında çıkacak laf ve sözlerin özgüvenlerini zedeleyeceklerinden çekinirler. Kendilerini sorgular ve endişe ederler. Utangaç bir annenin kızı, mesela, genetik olarak utangaç mı olacaktır. Veya oğlu babası eğer utanacak durumlara düşerse nasıl davranacaktır. Küsecek midir, tartışma mı çıkaracaktır, dışlayacak mıdır, her neyse…

İnsanların kendilerinden utandıkları sebepler ise aslında doğanın normal görüntüsüne duyulan kırgınlıklar olabilir. Kendisini çirkin, şişman veya çok sıska gören insanlar bu sebeplerden dolayı utanma duygusu içinde yüzebilirler. Zaman zaman kaybolabilirler. Bir kekemenin çocukluk zamanından başlayarak duydukları utanç bazen yenemedikleri için uzun zaman etkili olmaktadır. Bunu yenebilenler, özgüvenleri yüksek dirayetli ve kararlı olanlardır.

Aşkın içine düşenlere bakın, heyecanları artar, kızarırlar, kalp ritimleri hızlanır ve bazı insanlar bu durumda utanma duygusu içinde nasıl yaklaşım göstereceklerini bilemezler. Böyle bir duruma hiç düşmeyeceği iddiasında olanların bile sıkça bu görüntüye maruz kalmaları doğaldır.

Daha başka durumlar var. Tecavüze uğrayanların utanma duyguları, utanç içinde yaşamak zorunda olmaları, olayın açığa çıkması ve bilinmesi karşısında duydukları acı, hüzün ve utanç. Deaş’ın sattıkları binlerce kadını düşünün; Afrika’da, Asya’da onlarca ülkedeki kadınlar. Beş dolara, bir sigara paketine bazen de öylesine satılan kadınları ve çoğu çocuk yaştaki kızların dramına bir bakın. Hayata neden geldikleri ve onları nelerin beklediklerini henüz anlayamadan satılıp köleleştirildikleri ve tecavüze uğramaları karşısında içine düştükleri utancın onları esir aldığı ve bunu çaresiz kabullenmeye sebep olduğu derin bir çıkmaza sürüklediği bir gerçektir. Ancak bu kadınların bir kısmı, utançlarını birer kalkan yapıp başlarına gelenleri bir kenara itip yaşamlarına devam etmek için tüm güç ve cesaretleri ile hayata sarılırlar. Bazı toplumlarda, kadınlar artık kendilerine hiçbir erkeğin evlenme teklif etmeyeceğini dile getirerek başka bir çaresizlik içindedirler ki bu utanca sebep olay asla onların iradeleri ile olmamışken…

Kimsesiz çocuklar yurtlarındaki veya kuran kurslarına giden çocukların başlarına gelen taciz olayları sık sık basında yer almaktadır. O çocukların içlerine düştükleri utanç, hayatları boyunca gönüllerine kazınmış en acı duygu olarak kalacaktır.

İnsanları utanca sürükleyen olaylar görüldüğü gibi ya maruz kalınan bir sebepten, ya da kendilerinin belirledikleri durumlar nedeni ile olan konulardır. Buna karşı utanılacak davranışlar yapan ve bunu sürekli kılan öyle kişiler de var ki, onları yüzsüz, yalancı, hırsız, menfaatçi vs, gibi sıfatlar ile tanımlamak yerinde olacaktır.

  • Watergate Skandalı; Nixon

Gerçekleşen skandal, ismini ABD’nin başkenti Washington’da bulunan bir otel ve iş merkezi olan ‘Watergate’den alıyor. 17 Haziran 1972 günü 5 hırsız Watergate İş Merkezi’ndeki bir büroya girerken polis tarafından yakalanarak tutuklanıyor. İşin ilginç tarafı, soyulan yerde, ABD’nin o zamanki ana muhalefet partisi olan Demokratik Parti’nin ‘Demokratik Ulusal Komite’ genel merkezinin bulunması. Faillerin tutuklanmasından kısa bir süre sonra, basın ve Adalet Bakanlığı, o sırada hırsızların üzerinde bulunan nakit ile ‘Nixon Yeniden Seçim Kampanyası Komitesi’ tarafından kullanılan bir rüşvet fonu arasında bir bağlantıyı ortaya çıkarıyor ve işler kızışmaya başlıyor. İlk başta hırsızlığın arkasında olan bütün siyasetçilerin ortaya çıkarılması için Adalet Bakanı Elliot Richardson’ı görevlendiren Başkan Richard Nixon, Archibald Cox isimli bir savcıyı bu göreve atıyor ve Cox, Beyaz Saray’da başkanın bütün konuşmaların teybe alındığını öğrenerek bu bant kayıtlarının kendisine verilmesini istiyor. Richard Nixon ise bu isteği reddederek Cox’un görevden alınmasını emrediyor. Adalet Bakanı Richardson, Cox’u görevden almayı reddedince Richard Nixon, bu sefer de Richardson’ın işine son veriyor. Bir süre sonra ‘ABD Temsilciler Meclisi’, ‘Yargı Komitesi’nin ek soruşturma yetkisini arttırıyor ve ‘ABD Senatosu’, skandalı incelemek için özel bir soruşturma komitesi oluşturuyor. Senato’nun ‘Watergate Görüşmeleri’ ise Mayıs 1973’te başlıyor. Kamuoyunun büyük ilgi gösterdiği bu görüşmelerde senatörler, başkanın ‘Watergate’de kendi yönetiminin bu olaydaki payını örtbas etme planlarını onayladığını ve Oval Ofis’te sesle etkinleştirilen bir ses kayıt sisteminin varlığını öğreniyor, Nixon yönetimi ise anayasal bir krize yol açan tüm bu soruşturmalara karşı direniyor. Nixon’un soruşturmalara direnmesi, ‘Temsilciler Meclisi’ni Nixon’a karşı bir suçlama sürecini başlatmaya yönlendiriyor ve sonrasında ‘Yüksek Mahkeme’, oybirliğiyle Nixon’un Oval Ofis kasetlerini hükûmet soruşturmasına vermekle yükümlü olduğuna karar veriyor. Bu karardan sonra kasetler, Nixon’un hırsızlıktan sonra gerçekleştirilen faaliyetleri örtbas etmek için komplo kurmuş olduğunu ve soruşturmayı saptırmak için federal yetkilileri kullanmaya çalıştığını ortaya koymuş oldu. Kısa bir süre sonra, ‘Yargı Komitesi’, Nixon’a karşı adaleti engelleme, görevi kötüye kullanma ve Meclis’e saygısızlık suçlarından görevden alma isteğini onayladı ve Nixon, 9 Ağustos 1974’te görevinden istifa etmek zorunda kaldı. ‘Watergate Skandalı’, toplam 69 kişinin suçlanması ile sonuçlandı. Yargılamalar sonucunda çoğu Nixon yönetiminde üst düzey yetkili olan 48 kişi suçlu bulundu.

Düşünün, seçim ile iş başına gelmiş bir devlet başkanı, hırsız, düzenbaz, yalancı, dolandırıcı, halkını aldatan bir şarlatan ve de hiç utanmadan bunları planlamış ve yapmış. Mum (yatsı orada yok) Pazar akşamına kadar yanmış, sönmüş. Bu utanç verici davranışlara ve açığa çıkıp yakalanması nedeni ile Nixon rezil bir başkan olarak  tarihe geçti.

  • Çeşitli diktatörler

Son iki yüz yılda çeşitli ülkelerde göreve gelen devlet başkanlarının nasıl birer diktatöre dönüştüğü malumunuzdur. Bazılarından kısaca bahis edelim.

Adolf Hitler (kısa kesildi, her kes biliyor)

Alman Nazi Partisi lideri olan Hitler 1934-1945 yılları arasında Almanya’nın tartışmasız tek diktatörüdür. Amacı Yahudilerden kurtulmak ve Avrupa’da hegemonya kurmaktı.
Döneminde Alman endüstrisi büyük bir ivme kazanmış ve korkunç boyutlarda silahlanmıştır. 6 milyon Yahudi olmak üzere 17 milyondan fazla insanın bu dönemde öldürüldüğü bilinmektedir.

Leopold II

1865-1909 yılları arasında hükümdarlık yapmış Belçika’nın ikinci kralıdır. Kendisi sömürgeciliğe yürekten inanıyordu. Kongo halkına yaptığı insanlık dışı eziyetler ve katliamlarla adını tarihe yazdırmıştır. II.Leopold’un hükümdarlığı döneminde, Kongo nüfusu tahminen 20-30 milyondan 9 milyonun altına düştü.

II.Nicholas

Rusya’da 3 milyondan fazla insanın ölümüne doğrudan sebep olmuştur. Yaptığı katliamlardan dolayı “Kanlı Nicholas” olarak da bilinir.

Saddam Hüseyin

Saddam Hüseyin, hayatı boyunca sayısız çatışmaları kışkırttığı bilinen bir liderdi. Soykırımlar yapmıştır ve 2 milyon civarı insan öldürdüğü tahmin ediliyor.

Hideko Tojo

Japon İmparatorluk Kara Kuvvetleri’nin orgenerali ve Japonya’nın 40. başbakanı. 2. Dünya Savaşı sırasında Çin’de ve Güneydoğu Asya’da soykırım yaparak 5 milyondan insanın ölümüne sebep oldu.

Mengistu Haile Mariam

Etiyopya eski devlet başkanı. Yüzlerce yıllık monarşiyi devirip sosyalist bir devlet kurmayı amaçlamış olan askeri devlet adamıdır. Muhaliflerini başlatmış olduğu “Kızıl Terör” adlı bir kampanya ile katletti ve soykırım üzerine çalışmalarda bulundu.Kendisi sanayileşme adı altında köylülere işkence etti, tarımsal faaliyetleri durdurdu ve çok büyük bir kıtlığa sebep oldu. Öldürdüğü insan sayısı tahminen 400 bin ile 1.5 milyon arasıdır.

Yakubu Gowon

Nijerya iç savaşı denilen olaya sebep olmuştur. Bu savaşta 1 milyon sivil ve 100 bin asker hayatını kaybetmiştir.

Robert  Mugave

Bağımsızlık mücadelesinde bir “kahraman” olarak ortaya çıkan Mugabe, yıllar geçtikçe kanlı bir despota dönüştü. Zimbabve lideri, karşıt görüştekileri tutuklatarak onları işkenceye maruz bıraktı ve yüzde 1 milyarın üzerine çıkan enflasyon oranlarıyla ülkesinin ekonomisine inanılmaz derecede zararlar verdi. Bu arada elbette para politikasına müdahale ederek ve kıyı bankalarındaki hesaplarını kullanarak kendisine pastadan lezzetli bir dilim ayırmayı ihmal etmedi.

Teodoro Obiang Nguema Mbasogoator

Obiang ve ailesi, ülkelerinin ekonomisine kelimenin tam anlamıyla sahip durumda. Ülke halkı yoksulluktan kıvranırken bu ailenin servetinin 600 milyon dolar seviyesinde olduğu söyleniyor. Ekvator Ginesi’nin olağanüstü petrol zenginliği adil olarak dağıtılmış olsaydı, ülkedeki kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla birçok Avrupa ülkesininkiyle eşit düzeyde olabilirdi. Oysa ülkenin gelirleri “devlet sırrı” olarak korunuyor.

Ömer Hasan El Beşir

Megalomanyak bir bağnaz olan El Beşir tüm muhaliflerini bastırmakla kalmadı, aynı zamanda milyonlarca Sudanlı’nın da ölümüne neden oldu. Bu sebeple de Uluslararası Suç Örgütü tarafından savaş suçlusu olduğu gerekçesiyle aleyhine dava açıldı. Beşir’in Arap militanları olan Cancevitler, Darfur’daki soykırımlarını durdurmuş olabilirler, fakat hala siyahi Sudanlıları köle ticaretinde kullanmaya devam ediyorlar.

  • U

Hiç yıkılmazmış gibi yaşayan ve fakat trajik sonlarla dolu hayatlarını diktatör olarak yaşamak isteyen nice devlet adamları bu dünyadan çıkıp gittiklerinde arkalarında birer Utanç Destanı bırakırlar. Hayatları ve yaptıkları bu kadar kötülükler karşısında hiç utanmamış olduklarını görüyoruz. Kendilerini ilahi güç olarak görüp ve sonsuza dek düzenlerini sürdürmek istemektedirler. Ülkenin kaynaklarını heba etmiş, ülkenin paralarını zimmetlemiş, çalmış çırpmış, zevk ve safahat içinde yaşamış bu diktatörlerin hayatları boyunca utanma duygusu yanı sıra insani başka duyguları da hissetmediklerini anlıyoruz.

Ülkemiz insanları, kökenleri nereden olursa olsun geleneksel olarak ahlak, terbiye, dürüstlük, misafirperverlik gibi çok konuda hassasiyet gösterirler. (istisnalar dışarı) Yakın çevrelerinde olan biten kötülükler ve hak yemeler karşısında sessiz durmazlar, itiraz yolu açıktır. Ancak Ülke yönetimine sıra gelince belki söylenirler biraz ama cılız kalır sesler. Bunu bilen siyasi en büyük, kullanım tarihi hep ileri atılmış Başkanlık dönemini arsızca, utanılacak işler yaparak, halkın güvenini kullanmaktadır. Devletin kolluk kuvvetlerinden, hukuksuzluktan çekinen insanlar da ses tonlarını kısmaktadırlar. Ülkesini şahsi zenginliği için sömüren seçilmişlerin utanmazlıkları sürer gider ta ki, bir şekilde aşağıya yuvarlanana kadar; bazen bir çukura, bazen bir deliğe bazen de bir cehennem ateşine. Eş, oğul, kız, damat, gelin hep beraber…

Attila Turnaoğlu –1953 yılında İstanbul’da doğan Turnaoğlu, Lise öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji’ndetamamlamıştır. ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nde yüksek öğrenimini tamamlayarak 1979 yılında iş hayatına atılmıştır.İş hayatında sırasıyla STFA Grubu’nun çeşitli şirketlerinde (1979 – 1994) Yöneticilik yapmıştır. Daha sonra İntermak grubunda Genel Koordinatör olarak görev aldıktan sonra 1995 – 2001 yılları arasında Transtürk Holding Aş – Israel Jv ortaklığı şirketlerinde Gübre, Fide üretim ve pazarlaması konularında görev almıştır. Daha sonra bir müddet müşavirlik yapmış olup, 2005 -2014 yıllarında Koca Grup bünyesinde Çeşitli Yurt Dışı Projeler Koordinatörü olarak Endüstriyel Tesisler, çeşitli alt yapı inşaat işleri faaliyetlerini yürütmüştür. Ardından Bionas Tarım LTD Şirketinde Genel Müdür olarak Rusya’da Organik Tarım üretimi ve Avrupa Birliği Ülkeleri, USA ve Kanada’ya satışlar gerçekleştirilmiştir.Orta öğreniminden beri müzikle uğraşmış, şarkı sözleri ve şarkılar üretmiştir. Şiire meraklı olup üniversite döneminden bu yana şiirler yazmaktadır. Bir dönem roman yazma konusuna da eğilmiş ancak yazdıkları basılmamıştır.YouTube kanalında şarkılar, şiir okumaları, video yapımları mevcut olup ileriye dönük Şiir kitabı basmayı amaçlamaktadır. Denenmemiş çalışmalara meraklı olup Foto-Şiir çalışmaları yürütmektedir. Yaşama ait kısa yazılar yazmaya da çalışmaktadır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir