Makale

1 Mayıs’ta merhaba demek! – H. Musa Uğur

Sokrates, insanları üçe ayırır. Biz yeryüzü lanetlilerine DEMİRDEN ve PİRİNÇTEN olmayı reva görmüş.Tüm DEMİRDEN ve PİRİNÇTEN olanlara merhaba!

Ülkem topraklarında işçi ve işçi hareketlerinin başlangıcına şöyle bir bakış atarsak ,işçi sınıfı hareketinin hem köklü hem de halkların kardeşliği pratiği üzerinden hayata geçtiğni görürüz.

1860’lı yıllarda bugün ki Bulgaristan’da olan dokuma işletmelerine daha işlevsel aletler getiriliyor. Patronlar ve işçiler tamamı ile hrıstiyan ve yahudi -ilk işçileşmede müslümanlar çok az. Zonguldak havzasında yoğunluk müslüman ve Türk. Bu mekanizasyona “İşsizlik yaratacak kimi ustalar işsizleşecek “diye sert bir muhalefet üretiyorlar. Belli bir süre modernizasyonu askıya aldırtıyorlar. Aynı durum Uşak’taki işletmelerde de yaşanıyor. İşçi sınıfı örgütlü hareket etme kabiliyeti gösteriyor. (Modernizasyona direnci “gericilik” diye okuma yapan pozitivizm buradaki sınıfsallığı görmek istemez.

Ülkedeki kentlere yoğun göçler Selanik, İstanbul, İzmir, Bursa ve Zonguldak’ta işletmelerde çok dilli heterojen bir işçi sınıfı meydana getirmiştir, bu kentlerde limanlar olaması da ayrıca etkili olmuştur. Bu işçi sınıfı, dönemin muhalif hareketi olan Jön Türklerle ortak işler çıkarmaya başlamıştır. Birinci meşrutiyete giden süreçte işçi örgütleri ciddi katkılar sunmuştur. O dönemde sınıf, sendikal bir yapı yerine daha çok loncaların işleyişi içinde bir örgütlenmeye sahip. Abdülhamit ,”karşı darbe” yaparak muhalefeti zapturap altına alıyor. İstibdattan işçi örgütlenmeleri nasibini alıyor. Tarih işte. Tarihte kal(a)mıyor, değil mi?

İstibdata karşı siyaset alanı uzun ve zor bir mücadele örüyor. İttihatçılarla Taşnaklar siyasal muhalefeti büyük oranda birleştiriyor. İşçi hareketlerinin dünyada yarattığı etkilerin de daha görünür olduğu zamanların olması sebebiyle geçmişte üretilen pratikleri de biliyorlar. Sürecin olgunlaşması ile OSMANLI AMALE CEMİYETİ teşkilatlanıyor. Özellikle Ermeni ve Rum örgütçüler çok aktif görevler alıyor. İlk 1 Mayıs’ı önce gayrı resmi ve sonra resmi olarak kutluyorlar. 1906’da Selanik’te,İzmir’de ve İstanbul’da liman işçileri çok büyük grevler örgütlüyor. 1907’de Bursa ve Zonguldakta çok büyük grevler patlak veriyor. Ülke savaşta falan. Ama o dönemin işçi sınıfını “ALİ MENFAAT” hamasetleriyle kandırıp grevleri dağıtamıyorlar. Siyasal hatla işçi sınıfı hattı kesişiyor ve 1908 devrimi oluyor. Devrim sonrası devrim içi aktörlerlerden İttihatçılar karşı darbe yaparak 1913’te siyasette ve sınıf hareketinde baskı kuruyor. Tekçi istibdat yönetimini yeniden inşa ediyor. (Tarih işte.Yerinde durmuyor. Hala oradayız sanki…)

Cumhuriyet tarihinde ise uzun süre hareketleri sönümlenen bir sınıf var. Hareket genel olarak 60’ların ortası ile birlikte yeniden şekillendi. Dönemin siyasal mücadelesi de yükselmeye başlamıştı. Sınıf hareketi, siyasal mücadele ile iç içe işler yaptığında kazanımlar çoklu oldu.

Genel olarak şu söylenebilir: İşçi sınıfı tarihindeki kopukluklar güçlü bir hafıza oluşmasına engel oldu. Yine de tarihi olmayanın bugünü ve yarını olamıyor.

DEMİRDEN VE PİRİNÇTEN olanların hfızasına bir ufak katkı olsun diye.

Yaşasın 1 Mayıs!

Not: Tarık Zafer Tunaya’ dan ve C. Uzun’dan yararlanılmıştır.

H. Musa Uğur: Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. 1991’den beri öğretmenlik yapıyor. Eğitim-Sen mücadelesinde yönetici ve aktivist olarak yer alıyor.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir